• Sonuç bulunamadı

erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir

Belgede 1-101-10 (sayfa 29-39)

şe-yine göz dikmeyeceksin.

Cevap C

53. Soruda özellikleri sıralanan din

“Cay-nizm” dinidir.

Cevap D

54. İslam dünyasında Gazali, Batı

dünya-sında ise Leibniz tarafından savunulan pesimist yani iyimser yaklaşıma göre mevcut alem 'mümkün alemlerin en iyisidir.' Buna göre âlemdeki kötülüğe rağmen mevcut âlemden daha iyisi dü-şünülemez.

Cevap A

55. John Lock'dan sonra Kant, vahiy ile

bilgi arasındaki ilişkiyi daha farklı bir boyuta taşımıştır. Çünkü Kant, vahiy ile bildirildiği iddia edilen hakikatlerin akılla zaten bilinebilir türden hakikat-ler olduğu düşüncesini öne sürmüştür. 'Vahiyle bildirilen hakikatlerin, başka yollarla da bilinebilir dizisinin sadece bir formu olduğu' fikri, Batı düşüncesin-de çok farklı formlarda ortaya çıkmıştır. P. Helm, bu görüşü 'iki kaynaklı görüş' diye isimlendirmiştir.

Cevap D

56. Katolikler ve Ortodokslara göre

Hristi-yan sakramentlerinin sayısı yedidir ve bunlar; vaftiz, evhristiya, konfirmas-yon, tevbe, evlilik, rahip takdisi ve has-taların yağlanmasıdır.

Cevap A

57. Vedalar dininin son safhası, vedaların

son bölümlerini Upnişadlar oluşturur. Burada vurgu, ritüelden bir olan ile ki-şisel ve mistik tecrübeye doğru kayar. Cevap C

58. Medreselerden mezun olan talebeler

matlab adı verilen deftere isimlerini kaydettirir ve atanma için sıra bekler-lerdi.

Cevap B

59. İslam öncesi Arap toplumunda

özellik-le şiir ve edebiyat gelişmiştir. Şiirözellik-lerde işlenen konular incelendiğinde aslında toplumda din ve inanç konularının ta-mamen yok olmadığı anlaşılmaktadır. Cahiliye adı verilen bu dönem bilgi ek-sikliğinden değil de daha çok ölçüsüz-lük üzerinden yaşanan hayat nediyle verilmiştir.

Cevap C

60. Descartes, Tanrı varlığının insanın

zihninde var olan mükemmel varlık ku-ramıyla açıklamaya çalışmıştır. Bu da “ontolojik delil” ile ifade edilir. Ontolojik Delil: Tanrı’nın varlığına dış dünyadan değil, insan zihninde var olan “mükemmel varlık” ya da “zorunlu varlık” düşüncesiyle ulaşmaya çalışan kuramdır.

Cevap A

61. Bugün teknolojinin gelişmesiyle birlikte

insanların farklı dini yapı ve kültürlere ulaşması ve bu sayede yeni din ve kültürleri öğrenmesi eğitimdeki altı bo-yuttan birisi olan evrensellik kapsamın-da ele alınmaktadır. Burakapsamın-da teknoloji uzaktan eğitim için kullanılmamaktadır burada kullanım amacı bireyin kendini evrensel boyuta aktarmasıdır.

Cevap D

62. Soruda yapılan açıklama dikkate

alın-dığında öğretim programının öğrenci-problem merkezli bir program anlayı-şıyla geliştirildiğini gösterir.

Cevap E

63. Öğrenme öğretme sürecinde farklı

yöntem ve tekniklerin kullanılması-nın çeşitli sebepleri vardır. Ancak en önemli sebep, öğrenmenin kalıcı, ko-lay ve hızlı olması için bireysel farklılık-ları dikkate alan öğrencileri sürece ka-tan farklı strateji, yöntem ve teknikleri işe koşmasıdır.

Cevap E

64. Derslerinde video kullanımıyla ilgili

ola-rak A, B, D ve E şıklarında verilen bilgi-ler doğrudur. Ancak C şıkkında verilen tüm ders boyunca video izletilmesi yanlıştır çünkü tartışma ve değerlendi-rilme için zaman bırakılmamıştır.

Cevap C

65. Toplumsal beklentilerle davranış

geliş-tirme geleneksel evre ile ilgilidir. Ge-lenek öncesi dönemde bireyler kendi bencil istekleri ve çıkarları ile ilgili dav-ranış geliştirirler.

Cevap C

66. Faruk Öğretmen, tam öğrenme

yakla-şımını uygulamıştır. Bu tam öğrenme, öğretim sürecinin, öğrencilerin bilişsel ve duyuşsal giriş davranışlarının tespit edilerek başladığı, süreç içerisinde iz-leme testleriyle öğrencilerin eksiklikle-rinin belirlendiği ve varsa eksiklikleeksiklikle-rinin tamamlandığı ve süreç sonunda değer biçmeye yönelik değerlendirmenin ya-pıldığı bir yaklaşımdır.

Cevap B

67. Maliyetin yükselmesi eğitsel oyun

tek-niğini kullanmada karşılaşılabilecek olumsuzluklardan biri olsa dahi olası-lığı en düşük olandır. Öğretmen sıfır maliyetle de eğitsel oyun etkinlikleri yapabilir. Ancak diğer şıklardaki du-rumlarla karşılaşma olasılığı yüksektir. Cevap C

68. Problem çözme yönteminin en önemli

getirilerinden birisi öğrencilere var-sayımlarda bulunma yolunu açarak bilimsel düşünebilme becerisi kazan-dırmasıdır. Dolayısıyla problem çözme yönteminin işe koyulduğu bir öğren-me-öğretme sürecinde öğrencilerin varsayım üretmekten vazgeçmeleri yöntemin özelliğine aykırıdır.

Cevap B

69. Öğrenmeyi etkileyen faktörler

öğren-ciden, öğretim yönteminden, öğretim materyalinden, öğretmenden ve çevre-den kaynaklanır ama öğrencinin görsel özellikleri öğrenmeyi etkileyen faktörler arasında yer almaz.

Cevap E

70. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni

ders işleniş süresince kişisel analoji tekniğini kullanmaktadır. Kişisel ana-loji tekniğinde öğrenciden kendisini bir eşya ya da bir canlının yerine koyması istenerek düşündürmek amaçlanır.

Cevap E

71. Soruda verilen metinde vatandaşların

din derslerini ne şekilde alabildiğine değinilmemiştir.

İNF ORMAL Y AYINL ARI İNF ORMAL Y AYINL ARI

72. Öğretmen dersinde öğrencilerin

dü-şüncelerini rahat bir şekilde ifade etmelerini ve ortaya çıkan sonuçları değerlendirmelerini istemektedir. Buna en uygun öğretim yöntemi “tartışma-dır.”

Cevap D

73. Çocuğun istediğine ulaşmak için

sev-diği bazı şeylerden taviz vermesi “eği-limleri birbirine karşı kullanmak” dü-şüncesiyle yakından ilişkilidir.

Cevap D

74. Örnek olay incelemesinde, olayın

yal dünyasından değil de gerçek ha-yattan alınması öğrenmenin kalıcılığı açısından çok daha iyi olur.

Cevap C

75. Beyin fırtınası tekniğinde her fikirden

sonra değerlendirme yapılmaz. Cevap E

İNF ORMAL Y AYINL ARI İNF ORMAL Y AYINL ARI

DENEME 7

ÇÖZÜMLER

1. Kus b. Saide Mekke’deki az

sayıda-ki haniflerden biridir. İyi bir şair, hatip aynı zamanda tabip ve kâhin olup hi-tabet ve şiirleriyle meşhurdur. Konuş-ma sırasında yüksek bir yere çıkKonuş-mak, kılıç veya asaya dayanma âdetini onun çıkardığı ileri sürülmektedir. Ukaz panayırında meşhur hutbesinde tevhid inancına vurgu yapmış ve Hz. Muhammed(SAS) de onun bu konuş-masını dinlemiştir. İslam Dönemin-de Carud b. Abdullah başkanlığında Medine’ye gelen İyad kabilesi heyetine Hz. Peygamber Kus b. Saide’yi so-runca kendisine onun vefat haberi ve-rilmiştir. Hz. Ebu Bekir bu konuşmayı ezberlemiştir.

Cevap B

2. Peygamber Efendimiz süt annesine

verilmeden önce Ebu Leheb’in cari-yesi Süveybe’den süt emmiştir ve Hz. Hamza da Süveybe’den süt emmiştir. Bu yüzden Hz. Hamza ve Peygamber Efendimiz süt kardeşidir.

Cevap D

3. Mute Savaşı’nın sebebi Hz.

Peygamber’in Busra emirine gönder-diği elçi Haris b. Umeyr el-Ezdi’nin Mute’den geçerken, Bizans adına bölgeyi idare eden Hristiyan Gassani Emiri Şurahbil b. Amr tarafından öl-dürülmesidir. Diğer taraftan Resul-i Ekrem’in aynı yıl içinde bölge halkını İslam’a davet etmesi için Belka’ya bir günlük mesafedeki Zatuatlah'a gön-derdiği on beş kişilik heyet üyeleri, oka tutularak şehit edildi. Kab b. Umeyr ya-ralı olarak kurtulup durumu Peygam-ber Efendimize anlattı ve PeygamPeygam-ber Efendimiz Mute’ye Zeyd b. Harise komutasında 3000 kişilik bir ordu ha-zırladı.

Cevap C

4. Soruda anlatılan gazve “Sevik

gazve-sidir.”

Cevap C

5. Kelime anlamı olarak dikkat ve

uyanık-lık anlamına gelen teyakkuz, ravinin rivayetlerini iyi bilmesi, tanıması ve başkalarının rivayetlerinden ayırt ede-bilme dikkatini göstermesidir. Teyak-kuz zabtın unsurlarından biridir.

Cevap E

6. Hadisleri sema ve kıraat metoduyla

almak her zaman mümkün olmamak-taydı. Bu durumda onlara kolaylık sağlamak ve hadislerin farklı bölgele-re ulaşmasını temin etmek amacıyla icazet, münavele ve mükatebe yön-temlerine izin verilmiştir. Hadis âlimleri tarafından geçerli sayılmasa da i'lam, vasiyyet ve vicade metotları da hicri ilk üç asırda kullanılmıştır. Her ne kadar bu kullanımlar sınırlı olsa bile bu ger-çeği ortadan kaldırmaz.

Cevap E

7. “Kendisinden rivayet etmesi için

hoca-nın, öğrencisine bir kitap veya yazılı bir metin vermesine” (Münavele) “Hocanın icazetten söz etmeksizin belli bir hadis veya hadis kitabı için sade-ce ‘Benim rivayetim işte budur.2 diye açıklamada bulunmasına” (İ’lam) “Hocanın, ezberinden veya yazılı bir metinden okuduğu bir rivayeti öğrenci-nin, hocadan bizzat duyarak almasına” (Sema)

Cevap A

8. Peygamber efendimizin bu hadiste

Müslümanlara vermek istediği mesaj “ hangi kalpte iman olduğunu Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceğidir.”

Cevap B

9. Ülkesinde istikrarı sağladıktan sonra

İspanyol krallıklarının yanı sıra Fatımi-lere karşı da mücadele etmeyi planla-yan 3. Abdurrahman, onlar karşısında siyasi bakımdan aynı düzeyde bir mü-cadele yürütebilmek için 929 yılında halifeliğini ilan etti. Böylece Endülüs Emevi Devleti’nde halifelik dönemi başlamış oldu.

Cevap D

10. Sözlükte, aşırı saygı duymak,

teva-zuyla eğilmek ve alnı yere değdirmek manalarına gelen secde okunması veyahut dinlenmesi halinde yerine ge-tirilmesi gereken ayetlere secde ayeti denir. Kur’an-ı Kerim’de 14 surede secde ayeti yer almaktadır. Tilavet sec-desi Hanefilere göre vaciptir. Secdenin vacip olması için, ayetin tamamının ya da bir kısmının okunması önemli değildir. Aynı mekânda olmak şartıyla birkaç kere secde ayeti okunsa bile aynı mekân içinde bir kere tilavet sec-desi yapmak yeterlidir. Secde, namaz-da iken, namazın dışınnamaz-da, yalnız veya bir imama uymak suretiyle cemaat halinde de yapılabilir. Namaz dışında hemen namaz içinde olursa secde ayetinden sonra üç ayet geçirilmeden secde edilmelidir. Şayet secde ayeti ile kıraat sona erdirilir ve namaz için sec-de yapılırsa, bu secsec-de tilavet secsec-desi yerine de geçer ve tekrar tilavet secde-si yapmaya gerek kalmaz.

Cevap D

11. Nüzul sebepleri, Kur’an’ın

müphemle-ri ve ahiret ahvali gibi içtihad edilmesi mümkün olmayan konularda sahabe tefsiri bağlayıcıdır. Ancak içtihad edile-bilecek ve fikir yürütmenin mümkün ol-duğu ve herhangi bir yolla Peygamber Efendimiz'e herhangi bir yolla isnad edilmeyen durumlarda ise çoğunluğun kanaatine göre sahabe tefsiri, tercih sebebi olmakla birlikte bağlayıcı de-ğildir.

Cevap A

12. Tefsirde kapalılıkla ilgili üç kavram

var-dır: garib, müphem ve mücmel. Cevap E

13. Elmamlı Hamdi Yazır’ın yazmış

oldu-ğu tefsir, bir mezhebi tefsir değildir. Mezhebi tefsir, bazı kişi ve grupların Kur’an’ı yorumlarken kendi görüşleri-ne ve inandıkları itikade göre yorum-lamalarıdır. Hamdi Yazır bu anlayışta olmamıştır.

Cevap E

14. Utbe b. Rebia Kur’an-ı Kerim’in dil ve

nazım yönüyle icazı için söylemiştir bu sözleri.

Cevap B

15. Büşra Öğretmen’in öğrencilere

kodla-yarak öğretmeye çalıştığı harfler “kalın harflerdir.”

Cevap C

16. Hz. Zekeriya’nın oğlu olan ve aynı

zamanda peygamber olan kişi “Hz. Yahya’dır.”

Cevap C

17. Kur’an kıssalarının hedefleri şunlardır:

1. Tevhid, nübüvvet ve ahiret gibi itika-di konuları, önceki ümmetlerin kıssala-rını anlatarak tahkim etmek

2. Özellikle Hz. Peygamber ve ümmeti teselli etmek

3. İslam toplumunu, önceki toplumların kıssalarıyla ilga etmek

4. Akla ve kalbe dengeli hitap ederek toplumu eğitmek yetiştirmek

5. Kıssalar üzerinden ortak bir prensi-be ulaşmak ve genel ilkeler hakkında bilgi vermek

Cevap C

18. Muhammed Hamidullah Kur’an-ı

Kerim’i anlamada modernist yaklaşımı benimseyen âlimlerden değildir.

İNF ORMAL Y AYINL ARI İNF ORMAL Y AYINL ARI

31. Hat sözlükte ince, uzun, doğru yol;

birçok noktanın birbirine bitişerek sı-ralanmasından meydana gelen çizgi ve yazı; duygu ve düşüncelerin belli işaret ve şekillerle tespit edilmesi gibi anlamlara gelir.

Cevap B

32. Anadolu Selçuklu zamanından

za-manımıza gelen pek fazla cilt yoktur ama koyu kahverengi ve vişne çürüğü renklerin tercih edildiği bu kaplarda ge-ometrik desenlere çok az rastlandığı kalıp basmak yerine yürütme demiri kullanımının yanında alt ve üst kabın birbiriyle desen bakımından farklı ol-ması olağandır.

Cevap D

33. Asıl adı Hüseyin olan İbni Sina, Ebu Ali

künyesiyle anıldığı gibi tıp ve felsefe alanında en büyük otorite demek olan 'Eş-şeyhü'r Reis' unvanıyla bilinmek-tedir.

Cevap C

34. Nurettin Topçu 1928-1934 yılları

ara-sında Fransa’da kalmıştır. Bu zaman zarfında önce iki yıl Borduex Lise-sinde lise tamamlama ardından da Sorbonne’da lisans eğitimi ve doktora çalışması yapmıştır. Sorbonne’da fel-sefe alanında doktora yapan ilk Türk öğrenci olan Topçu’nun doktora ça-lışması, İsyan Ahlakı adıyla Türkçeye çevrilmiştir.

Cevap B

35. İslamiyet’te dinle felsefeyi

uzlaştırma-ya çalışanlar dinden felsefeye doğru olmak üzere kelamcılarla felsefeden dine doğru olmak üzere filozoflardır. İki sistemde incelemek istenen konu-lar şöyle sıralanabilirler: Alem ezeli ve ebedi midir? İki Allah mümkün müdür? Allah’ın zatı ve sıfatları nelerdir? Allah tarif edilebilir mi? Allah zatını, gayrını ve cüzileri bilir mi? Gök canlı mıdır? Ruh nedir? gibi sorulardır.

Cevap A

36. Modern Batılı filozoflardan Pascal,

Gazali’nin 'kalp gözü teorisi' sezgiciliği ve 'bahse girme' yoluyla Allah’ın ispatı görüşünden etkilenmiştir. Batı’da bu bahse girme 'pari de pascal' olarak bilinir.

Cevap C

25. Hüsün (hüsn) “güzel olmak”, kubuh ise

(kubh) “çirkin olmak” anlamındadır. Eş’ariye göre, iyilik ve kötülük Allah’ın bildirmesiyle bilinebilir. Yani nakille bi-linebilir.

Mütezile, kişi iyi ve kötüyü aklıyla bula-bileceğini savunur.

Şia da, kişinin iyiyi ve kötüyü aklıyla bulabileceğini savunur.

Cevap D 26. Keramet: Tıpkı mûcize gibi tabiat ka-nunlarıyla açıklanamayan olağanüstü ve sıra dışı bir olay olup mahiyeti itiba-riyle mûcizeden farklı değildir Meunet: Herhangi bir mümine yardım-cı olmak üzere Allah tarafından yara-tılan olağanüstü durumlar anlamında terimdir.

İstidrac: Hakkı olmadığı hâlde ve ka-biliyetsiz bir durumda olmasına rağ-men, bir kimsenin çokça nimete maz-har olmasıdır.

İrhas: Bir peygamberin, vahiy gelme-den (peygamber olarak gönderilme-den) önce, ileride peygamber olacağı-nı gösteren, buna delil olan olağanüstü olaylardır. (Hz. İsa’nın beşikte konuş-ması)

Cevap A

27. Sürekli evlenme engelleri taraflar

ara-sında evliliği ebedi olarak engelleyen durumlardır. İslam hukuku açısından sürekli evlenme engelleri, kan bağı, evlilik bağı ve süt emme sebebiyledir.

Cevap B

28. Gün içerisinde namaz kılmanın uygun

görülmediği vakitlerde yani kerahat vaktinde sadece ikindi namazının farzı kılınabilir.

Cevap C

29. Peygamberlikte;

610-622 yılları Mekke Dönemi, 622-632 yılları Medine Dönemi kabul edilmektedir.

I- Namaz =619 (Mekke Dönemi) II- Zeket= 624 (Medine Dönemi) III- Oruç= 624 (Medine Döenmi) IV- Hac= 631 (Medine Dönemi)

Cevap A

30. Hz. Peygmber’in ölümünden sonra

karşılaşılan imamet sorunu kısa süre içerisinde çözüme kavuşmuşsa da ya-samanın veya yasanın yorum ve uygu-lamasının kim/kimler tarafından ve ne şekilde yapılacağı sorunu yani hukuki otorite sorunu, mahiyeti itibariyle daha köklü ve sürekli bir tartışmanın ekseni-ni oluşturmuştur.

Cevap D

19. Bu görüşlerin sahibi İmam-ı Azam Ebu

Hanife’dir.

Cevap A

20. Hadis zaman ve mekânla kayıtlıdır.

Zira önce ve sonra zaman ve mekâna göredir. Hadis özü itibariyle hadistir. Hadis ise, cevher, araz ve cisimden ibarettir. Hadisin hem öncesinden hem de sonrasından bahsedilebilir. Allah ve sıfatları dışındaki varlıklar için kul-lanılır.

Cevap C

21. İslam, cahiliye hukukuna yönelik üç

temel tutum belirlemiştir. Bunlar: ilga, ibka ve ıslahtır.

Cevap D

22. Yukarıdaki seçenekleri incelediğimiz

zaman E şıkkı dışındaki şıklarda hem kaza hem kefaret gerekir ama E şık-kında sadece kaza gerekir.

Cevap E

23. Zıhar Cahiliye Arapları arasında

yay-gın olan bir günahtı ve erkeklerin kendi hanımlarını annelerinin sırtı gibi gör-düklerini söyleyerek onları kendilerine haram kılma şeklinde bir uygulama idi. Allah(cc) Mücadele suresinde bu duru-ma dikkat çekmiş ve bu hatayı işleyen-lerin 1 köle azat etmesini, buna gücü yetmeyenlerin 60 gün art arda oruç tutmasını ve buna da gücü yetmeyen-lerin 60 fakiri doyurmasını emretmiştir. Bu durumda sadece köle azat etmek şıklarda mevcuttur.

Cevap B

24. Maliki usulcüler Medine ehlinin ameline

mahiyeti ve hüccet değeri konusunda farklı anlayışlara sahip olmuşlardır. Ki-mileri Medine ehlinin amelinin hüccet olmamakla birlikte tercihe şayan oldu-ğunu yani Medine ehlinin içtihadının diğer şehirlerin içtihadına tercih edilece-ğini; Kuzey Afrika Malikileri, Medine eh-linin içtihadının hüccet olmakla birlikte ona karşı çıkmanın haram olmadığını; kimileri Medine ehlinin amelinin, ezan, kamet gibi tekrarlanagelen nakillere mahsus olduğunu; kimileri bütün nakil-lere şamil olduğunu; kimileri Medineli-lerin rivayetinin diğerMedineli-lerinin rivayetine takdim edileceğini; kimileri Medine eh-linin ameeh-linin içtihat ve istidal ile bilin-meyen konularda hüccet olduğunu öne sürmüştür. Bu durum Malikilerin içtihat-larında Medine ehlinin amelini yoğun olarak kullandığını gösterir.

İNF ORMAL Y AYINL ARI İNF ORMAL Y AYINL ARI

51. Geleneksel felsefe ve din arasındaki

önemli ortak noktaların başında her ikisinin de gerçekliği bir bütün olarak ele alarak kuşatıcı bir dünya görüşü ortaya koymaya çalışmalarıdır. Ancak böyle bir gerçeklik ve dünya tasavvu-runa felsefe ile dinin farklı yollarla var-maya çalıştığını dile getirmek gerekir. Örneğin felsefe varlık ve değer hak-kında bir yargıya varmak için varlığın farklı boyutlarını tutarlı ve kuşatıcı bir şekilde ilişkilendirme yoluna girerek çoğunlukla tümevarımsal bir yol izler-ken; din çoğunlukla varlığın ve değerin kaynağına ilişkin soruları doğrudan Tanrı’dan başlayarak tümdengelimsel bir şekilde yanıtlamaya çalışır.

Cevap E

52. Gazali’ye göre Farabi ve İbni Sina’nın

küfre düştükleri üç husus:

"Haşir cismanî değildir. İnsanlar ceset-leriyle değil, yalnız ruhlarıyla haşr olu-nur." demeleri. Bu bütün Müslümanla-rın inancına ters bir düşüncedir. "Allah külli şeyleri bilir, fakat cüzî şeyle-ri bilmez." demeleşeyle-ri. Bu açık bir küfür-dür. (II. öncül)

"Âlemin kadim/ezeli olduğunu" söyle-meleri. (I. öncül)

Cevap A

53. Soruda verilen düşünceleri

benimse-yen ekol “Mutezile’dir.”

Cevap D

54. İbni Rüşd kâinatta muhteşem bir

dü-zen ve uyumun olduğu ve bu düdü-zen ve uyumun tanrının varlığını ispatladığını açıklamıştır. Bu da inayet delilinin bir sonucudur.

İnayet delili: Allah'ın inâyetinin tecelli-sinden gelen ve kâinatta görülen hik-met ve maslahatlara uygun en mükem-mel nizam ve tam esaslı sanattır.

Cevap A

55. John Locke'un zamanından bu yana,

modern düşüncedeki karakteristik gö-rüş; hakikat ölçütünü aklın tesis ettiği şeklindedir. Buna göre; vahyedildiği farz edilen bilgi, aklın açıkladığı şey ile çatışmadığı sürece ve aklen kabul edi-lebilir testler ile Tanrı’dan geldiği teyit edildiği sürece kabul edilebilir.

Cevap D

56. “Dede Garkın sayesinde Vefailik

Ta-rikatı, Alaeddin Keykubad’ın takdirini kazanmış ve bu sayede oldukça güç-lenmiştir.” cümlesiyle A, C ve D seçe-neklerine,

“...özellikle dinî bilgisi zayıf kişileri etki-leyerek dinî-siyasi bir isyan başlatması tarikat için dönüm noktası olmuştur.” cümlesiyle B seçeneğine ulaşılabilir.

Cevap E

44. Dinin özsel tanımı, bakış açısı dini

ol-guları, kültür içerisinde yer alan kendi-ne özgü bir gerçeklik olarak kabul eder. Dinin, asli ve değişmez bazı unsurları vardır ve bunların başka bir sosyal ve kültürel alana indirgenmesi mümkün değildir. Kendine ait dünyası içerisinde din: tabiat üstü ilahi ve kutsal bir varlık ile ilişkili olan inançların, tasavvurların, tecrübelerin, duyguların, işaretlerin, di-lin ve davranışların bütünüdür.

Cevap A

45. Vedalar dininin son safhası, vedaların

son bölünmelerini oluşturan upanişad-larda bulunur. Burada vurgu, ritüelden bir olan ile kişisel ve mistik tecrübeye doğru kayar. Her şey bire indirildiğinde insan ruhu atman yani brahmanı biza-tihi tecrübe eder.

Cevap D 46. Teizm: Tanrı vardır. Tanrı her şeyi

yö-netir ve peygamberler gönderir. Ateizm: Tanrı ve metafizik yoktur. Deizm: Tanrı vardır. Ama O’nun dışın-da hiçbir şey (Peygamber, melek, ahi-ret) gerçek değildir.

Panenteizm: Tanrı ile evren bir değildir. Panteizm: Tanrı’nın evrenden ayrı ve bağımsız bir varlığı yoktur. Tanrı do-ğada, nesnelerde, insan dünyasında vardır. Her şey Tanrı’dır.

Cevap C

47. Yahudilikte ve Hristiyanlıkta var olan

benzer uygulama “vaftiz”dir. Vaftiz: Dünyaya gelen çocukların arın-ması için kutsal kabul edilen suda yı-kanmalarıdır.

Cevap A

48. Özellikleri verilen dini grup “Sabiilik’tir.

Cevap D

49. Yahudilerin büyük çoğunluğu

tarafın-dan benimsenen İbn Meymun’dur. İbn Meymun dışında da pek çok kişi, iman esaslarını belirlemeye ve bunu formüle etmeye çalışmıştır.

Cevap B

50. İncil kelimesinin aslı Yunancada

‘evan-gelion’ anlamına gelir. Bu kelime daha sonra müjde ve haber manalarında kullanılmıştır.

Cevap C

37. Mezhepler tarihi genel olarak subjektif

ve normatif karakterdedir. İlahi akide-lere ilişkin batıl mezhepleri kaydeder. Örneğin, Taşköprüzâde bugünkü İslam

Belgede 1-101-10 (sayfa 29-39)

Benzer Belgeler