• Sonuç bulunamadı

Epiküros ve Kötülük Probleminin İlk Kez Formülleşmesi

1.2. Sokrates’ten Sonraki Yunan Felsefesinde Tanrı ve Kötülük Problemi

1.2.3. Epiküros ve Kötülük Probleminin İlk Kez Formülleşmesi

M.Ö. 341 yılında Samos adasında dünyaya gelen Epiküros genç yaştan itibaren felsefe eğitimi almaya başlamıştır. 14 yaşındayken Demokritos’un öğrencisi Nausiphanes’in derslerine katılır ve bu eğitimi “üç yıl sürer”. 18 yaşındayken “2 yıl sürecek olan askerlik görevi” için Atina’ya geldiğinde Aristoteles artık “emekli olmuştur”. Sonrasında politik sebeplerle Samos halkı sürgüne gönderilir ve böylece

146 Aristoteles, Nicomakos’a Etik, X.4, 1174b. 147 Aristoteles, a.g.e., X.7, 1177a.

Epikür için de “sürgün ve fakirlik” hayatı başlar. Bu yıllar Epiküros’un “zihin ve karakterini” belirlemede büyük rol oynamıştır. Hayat mücadelesinde hiçbir yardım almadan yaşamak zorunda kalan Epiküros, herhangi bir felsefe okuluna gitmeyi de maddi olarak karşılayamaz. O “bilgelik arayışı”nda “kendi kendini yetiştirmiş bir adam” olur.149

Kendisinin de erken yaştan itibaren karşılaştığı “hayatın kötülükleri karşısında” Epiküros bir çeşit “duyarsızlık” savunmasını önerir. İnsan “arzularının ederini bilmeli ve sadece” zorunlu olan ihtiyaçlarını gidermekle yetinmelidir. Epikür bunu “dört aşamalı derman” adı altında düzenler: “Tanrılardan korkmaya gerek yoktur, ölüme uğramakta bir tehlike yoktur, iyiyi elde etmek kolaydır, kötüye katlanmak cesaret ile kolaydır.”150

Tanrılardan korkulmasının gerekmediği düşüncesi, Epiküros’un Tanrı tasavvurundan kaynaklanır ve onun bu tasavvuru özellikle kötülük problemi meselesinde merkezi bir rol oynar. Epiküros zaruri ihtiyaçlar haricinde dünya hayatına karşı duyarsızlığı bir çeşit öğrenme karşıtlığına kadar götürür. Cicero bunu şöyle aktarır:

Sen onu [Epiküros’u] eğitimsiz birisi olarak düşünmekten keyif alıyorsun. Bunun sebebi de onun bizi mutluluğa götürmeye yaramayan bir eğitimin bu ismi dahi hak etmediğini söylemesidir. O da Platon gibi doğru olması mümkün olmayan yanlış ilkelerden yola çıkarak, doğru olsalar bile, hayatımızı daha hoş ve daha iyi yapmaya hiçbir katkı sağlamayan müzik ve geometri, aritmetik ve astronomi ile mi uğraşsaydı? Bu sanatlarla uğraşarak en üstün sanatı, o çok zor olan ama bir o kadar da semeresi olan yaşama sanatını ihmal mi etseydi?151

Tüm bunlardan Epiküros’un sadece asgari ihtiyaçların giderildiği bir inziva hayatını önerdiği sonucu da çıkmamalıdır. İnsanın “ruhunu tedavi etmek” için Epiküros arkadaşlığı son derece önemli görmektedir ve kendi öğrencileriyle de bu ideal ilişkiyi kurmuştur.152 Çok değer verdiği Pythocles isimli öğrencisini emanet ettiği kişilere yazdığı

mektubundaki “Eğer Pythocles’i zengin etmek istiyorsanız onun zenginlik vasıtalarını arttırmayın, arzularını azaltın”153 sözleri, Epiküros’un arzular ve mutluluk arasındaki

149 Festugiere, J.A., Epicurus and His Gods, s. 19-20. 150 Festugiere, J.A., a.g.e., s. 31-32.

151 Cicero, De Finibus, I, 21, 71, (LoebClassics kütüphanesi yayınlarından alıntıdır.) 152 Festugiere, J.A., a.g.e, s. 36-37.

ilişki hakkındaki görüşlerinin duru bir ifadesidir. Öyle görünüyor ki düşünürün mutlu bir hayat sürme amacına toplumsal dinle uyum içinde yaşamak da rol oynamaktadır. Epiküros çağındaki dini tören ve festivallere katılmış, özel mektuplarında da tanrılardan bahsetmiştir.154 İçinde yaşadığı toplumun dininden farklı olarak sadece ölümden sonraki

cezayı reddeden155 Epiküros bunu Platon ve Aristoteles’ten aldığı kavramları yine onlara

karşı kullanarak yapar. Bu düşünürlerin mutlak iyi, aşkın, her şeyin en mükemmelini yapan, tüm kâinattaki düzenden bir şekilde sorumlu Tanrı tasavvurları sanki Epiküros’un antropomorfizmi aşmasını sağlamıştır, fakat o yine de toplumun çok tanrıcı dinini savunur. O, tanrılar ile ilgili genel fikirlerini Homeros’tan alır ve onların sonsuza dek mutluluk içinde yaşadıklarını kabul eder.156 Fakat onların mutlu ve endişeden uzak

olabilmeleri için evrenin ve insanın işleriyle ilgilenmedikleri sonucuna ulaşır. Epiküros öfke ve şefkat gibi duyguların da birer zayıflık göstergesi olduğunu söyleyerek tanrılarda bunların bulunmayacağını iddia eder.157 Platon’un ideler öğretisini de evrende atomlar ve

boşluk haricinde hiçbir şey olmadığını söyleyerek reddeden Epiküros’a göre insan, “fiziksel gerçeklikle yüz yüzedir ve gerçeklikle tek bağı duyularıdır”. Yine de Epiküros’un bir ampirist olduğunu söyleyemeyiz çünkü o epistemolojisinde bir tür seziye de yer açmıştır ve hatta o, adalet gibi bazı kavramların insanda doğuştan olduğuna da inanır.158

Evrenin ezeli olduğuna inanan Epiküros, evrenin varoluşundan bahsederken nous kelimesini hiç kullanmaz ve bundan da özellikle kaçınmış gibidir.159 İnsan zihni dışında

bir aklı reddeden Epiküros,160 aklı kendi tanrılarına bile atfetmez. Tanrılar artmayan-

azalmayan sonsuz ve mutlak bir mutluluğa sahiptir. Platon’un evreni inşa eden ve yöneten Demiurgos’u, Epikür’e göre mutlu olamaz çünkü böyle bir Tanrı’nın sorumlulukları vardır ve sorumluluk sahibi olmak mutluluğun doğasına aykırıdır.161 İşte bu noktada

154 Festugiere, J.A., Epicurus and His Gods, s. 52. 155 Festugiere, J.A., a.g.e, s. 56.

156 DeWitt, N.W., Epicurus and His Philosophy, 2. Baskı, University of Minnesota Press, Minneapolis,

1964, s. 274.

157 Festugiere, J.A., a.g.e., s. 57-58. 158 DeWitt, N.W., a.g.e., s. 122. 159 DeWitt, N.W., a.g.e., s. 123-124. 160 DeWitt, N.W., a.g.e., s. 126. 161 DeWitt, N.W., a.g.e., s. 275.

Epiküros Tanrının kâinatı yöneten ilahi bir akıl olduğu fikrine karşı çıkmak için bugün kötülük problemi adıyla bildiğimiz soruları sıralar. Onun bu sözlerini bize Lactanius aktarır:

İlahi varlık ya kötülüğü yok etmek ister ama edemez veya yok edebilir ama etmez veya ne yok edebilir ne de yok etmeye isteklidir. Eğer yapmak ister ama yapamazsa, o zayıftır ki bu bir tanrıya yakışmaz. Eğer yapabilir ama yapmıyorsa, garezinden dolayı yapmıyorsa, bu da ilahi olana eşit derecede yabancı bir durumdur. Eğer hem yapmayı istemiyor ve bir de zaten yapamayacak durumdaysa öyleyse hem garezi vardır hem de zayıftır, dolayısıyla o bir tanrı değildir. Eğer hem yapmayı istiyor hem de yapmaya muktedir ise, ki bir tanrıya yakışan sadece budur, öyleyse kötülükler nereden geliyor? Ya da kötülükleri neden yok etmiyor?162

Lactanius bu problemin Epikür karşıtı filozofların “keyfini kaçırdığını itiraf eder” çünkü bunun karşı argümanını oluşturmak hiç de kolay bir iş değildir. O buna cevaben “kötülük olmadan ne bilgeliğin ne de erdemin var olamayacağını” söyler ve DeWitt de bunu “mantıksal olarak geçerli” bulur.163 Yine de bu problem yüzyıllar boyunca sürmeye

devam eden bir tartışmanın fitilini ateşlemiştir. Epikür bunu yaparken ateist bir yaklaşıma sahip değildir. O daha ziyade halkın geleneksel dinini koruma gayreti içerisinde gibidir. Sebep ne olursa olsun, tanrısal olanın özellikleri ve kâinatın düzenini araştıran Grek felsefesi, Epikür’de artık resmi olarak kötülük problemi diyebileceğimiz bir meseleyi ortaya koymuştur ve önce Hristiyan teolojisi olmak üzere tarih içerisinde pek çok düşünür artık bu zorlu problemi ele almak zorundadır.