• Sonuç bulunamadı

Engelli Amerikalılar Yasası (American Disabilty Act/ADA) tarafından günlük yaşamsal aktivitelerini kısıtlayıcı, fiziksel ya da zihinsel herhangi bir engele/noksanlığa sahip olan ve bu tarz bir engeli olduğu diğer kimseler tarafından da kabul edilen kişilerin (Mont, 2004: 24; Brennan, 2009: 1) veyahut sakatlığı olan ya da engelli bulunan bununla birlikte birtakım değerli işlevlerini kullanmada diğerlerinden daha az yetkin/ yeterli olan kimselerin engelli şeklinde tanımlandığı görülmektedir (Haveman ve Wolfe, 2000: 998).

Engelli bireylerin çeşitli (yaş, cinsiyet, sosyal, kültürel gibi) faktörlerin de etkisiyle kendisine düşen ya da kendisinden beklenen görevleri ve sorumlulukları gerçekleştirebilme kısıtlılığı bulunmakta (Barbotte vd., 2001: 1047) ve gerek iş yaşamı gerekse normal yaşam süreci içerisinde çevresiyle olan uyum veya etkileşiminin ise büyük önem taşıdığı vurgulanmaktadır (World Health Organization, 1980: 14; Yaruss ve Quesal, 2006: 93). Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere engellilik hali üzerinde demografik, sosyal hatta kültürel faktörlerin etkilerinin söz konusu olabileceği ve bu nedenle bireylerin fiziksel veya zihinsel herhangi bir sakatlığı, eksikliği, noksanlığı veya yetersizliği bulunabileceği açık bir şekilde belirtilmektedir. Ayrıca engelli bireylerin toplumsal hayatta varlığının tanındığı, benimsendiği, yaşam sürecinde çevresiyle olan uyum veya etkileşiminin önem taşıdığı ya da bir diğer ifadeyle engelli bireylerin tüm eksiklik ve yetersizlikleriyle hem normal yaşantısında hem de çalışma yaşamında varlığının diğer bireyler tarafından kabul edildiği söylenebilir.

Bununla birlikte sosyal bir varlık olan bireyin hayatının yaklaşık üçte birlik bir dilimini çalışma yaşamının kapsadığı, yaşamsal aktivitelerinin devamlılığı için çalışma yaşamına katılımının ve bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği, çalışma eyleminin onun hayatında çeşitli (ekonomik, sosyal veya psikolojik gibi) açılardan etkili olduğu ve çalışmanın sağlıklı ya da engelli tüm bireyler için temel insani bir hak olarak görüldüğü düşünülürse aslında tüm bunların bireyin yaşamında çalışmanın önemine ve gerekliliğine dikkat çektiğini söylemek mümkündür (Sosyal, 2008: 5-6; Ünlü, 2009: 42-43; Meşhur, 2011: 73-76; Burke vd., 2013: 22; Kaçmaz, 2014: 15-16; Yüksel, 2014b; Koray, 2016: 63-64).

42

4 2 18.yüzyılda işletme politikası gereği daha çok kar veya rekabet unsurlarının gözetilmesi nedeniyle, çalışma yaşamı içerisinde bilhassa güçlü vücut ve özürsüz/engeli olmayan bir bedenin önem taşıdığı düşüncesi (Taylor, 1911) aslında engelli bireylerin toplum tarafından varlığının kabul görülmediğini bilakis engellilere yönelik bir dışlamanın, soyutlamanın ya da ayrımcılığın söz konusu olduğunu göstermektedir (Ünlü, 2009: 24-25). Söz konusu dışlanma, soyutlanma veya ayrımcılığın nedeninin ise engelli bireylerin iş deneyimsizliği, devamsızlığı ya da istikrarsızlığı olduğu belirtilmekte ve bu durumun engellilerin çalışma yaşamının dışına itilmesine, bir diğer ifadeyle istihdam içerinde bu kişilere yer verilmemesine veya varlığının kabul edilmek istenmemesine neden olduğu düşünülmektedir (Genç ve Çat, 2013: 371). Bu durumun ise geçmiş yıllarda çalışma yaşamı içerisinde engelli bireylere yönelik tutum ve davranışların yani bir anlamda toplumdaki hâkim bakış açısı ile şekillenen bir çalışma kültürü anlayışının yansıması olduğu söylenebilir.

Ancak 21.yüzyılda engelli bireylerin çalışma yaşamına katılımına ilişkin hâkim bakış açısının değiştiği (Barnes, 2012: 7), topluma kazandırılmasına ve karşılaştıkları güçlüklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların başlatıldığı (Priestley vd., 2016), bu çalışmalar ile birlikte engelli bireylerin topluma kazandırılmasını veya toplumla bütünleşmesini sağlayacak sosyal içerme politikalarının da uygulamaya koyulduğu görülmektedir (Öz ve Orhan, 2012: 46; Genç ve Çat, 2013: 370). Bu bireylerin topluma kazandırılması ve toplumla bütünleşmesi bağlamında sosyal içerme politikaları içerisinde en önemli yere ise çalışma yaşamına katılımının sahip olduğu ayrıca engelli bireylerin dünya nüfusunun % 15’ini oluşturduğu ve bu rakamın dağılımının gelişmekte olan ülkelerle sanayileşmiş ülkeler arasında büyük ölçüde farklılık gösterdiği belirtilmektedir (Dünya Sağlık Örgütü, 2011: 1).

Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde çalışma çağındaki engelli bireylerin % 80 - % 90’nı işsiz iken, sanayileşmiş ülkelerde bu rakamın % 50 ile % 70 arasında değiştiği görülmekte ve bu durum ülkelerin gelişmişlik düzeyine göre engelli bireylerin çalışma durumuna ilişkin istatistiksel dağılımın farklılıklar taşıyabileceğini ortaya koymaktadır (United Nations, 2007: 1). Bu ifadelerden yola çıkarak temelde insani bir hak olarak görülen çalışma olgusu ve insan hayatının önemli bir bölümünü kapsayan çalışma yaşamı, özellikle engelli bireylerin toplumsal hayatta varlığının kabul edilmemesinin aksine bilakis her türlü eksiklik, noksanlık veya yetersizliğine rağmen varlığının tanınması ve benimsenmesi durumuyla da ilişkilendirilebilir. Söz konusu ilişkilendirme sonucu tüm yaşam sürecinde olduğu gibi bunun önemli bir bölümünü kapsayan çalışma yaşamı içerisinde de engelli bireylerin varlığının tanınmasının, benimsenmesinin, diğer bireyler tarafından kabulünün ve çalışma yaşamına katılımlarına ilişkin gerekli her türlü düzenlemenin aslında gereklilik arz

43

4 3 ettiği açıkça görülebilir. Hatta bu noktada tüm bunların engelli bireyin yaşamında yarattığı ekonomik, sosyal veya psikolojik etkinin de büyük ölçüde önem taşıdığı söylenebilir. Kısacası geçmişten günümüze engelli bireylerin çalışma yaşamındaki yeri ve çalışmanın bu bireylerin yaşamındaki öneminin belirtilmesinin ardından çalışma yaşamına ilişkin tutum ve davranışları ortaya koyan çalışma kültürü olgusunun (Çolak, 2013: 1-46; Belias ve Koustelios, 2014: 132-134) da engelli çalışanlar bağlamında ele alınması gerekmektedir. Bu yaklaşım engelli bireylerin kültür çerçevesinde şekillenen çalışma yaşamına ilişkin tutum ve davranışlarının ortaya koyulabilmesi açısından fayda sağlayabilir.

Yapılan araştırmalar neticesinde engelli bireyler açısından çalışma olgusunun, çalışma yaşamına katılarak üretimde bulunma, varlığının devamlılığını sağlama, sorumluluk alabilme, bilgi veya becerilerini kullanabilme, başkalarından bağımsız bir şekilde yaşamını sürdürebilme, kendi ayakları üzerinde durabilme, sosyal ilişkiler kurabilme ve sürdürebilme anlamı taşıdığı görülmektedir (Haveman ve Wolfe, 2000: 1010-1011; Meşhur, 2011: 75-76). Bununla birlikte var olabilmek ve yaşamını sürdürebilmek için farklı kişilerle iletişim ve etkileşim içerisine giren bireylerin bütünleşmelerine, özveride bulunmalarına, ortak amaç, karar ve stratejiyi benimsemelerine, başarıyı veya mutlulukları paylaşmalarına, aile, okul, arkadaş ya da çalışma ortamında geliştirdikleri düşünce ve davranışlara büyük ölçüde kültürün kaynaklık ettiği görülmektedir (Köse vd., 2001: 219-222; Rising ve García- Carbonell, 2006).

Kültürün aynı zamanda insan etkileşimini içeren ve geliştiren sosyal tecrübenin bir sonucu olduğu (Weedon, 2004), çalışma yaşamı içerisinde güçlü bir değer mekanizması olarak görüldüğü hatta söz konusu değerlerden oluşan kültür olgusunun bireyin iş ve eylemlerini nitelendirmesini, değerlendirmesini ve yargılamasını sağlayacak birtakım ölçütler sunduğu belirtilmektedir (Çelik, 1993: 135-139). Yani sağlıklı bireylerin yanı sıra engelli bireylerin de sosyal bir ortam olan çalışma yaşamı içerisinde farklı bireylerle iletişim ve etkileşim içerisine girdiği, çalışma sürecinde yüklendiği duygu, düşünce ve davranışlara aslında içinde bulunduğu toplumun kültürünün kaynaklık ettiği söylenebilir. Bununla birlikte paylaşılan ortak amaç, başarı, sevinç gibi değerleri yansıtan kültür olgusu onun çalışma yaşamına ilişkin değerlendirmelerinde dolayısıyla tutum ve davranışları üzerinde de belirleyici olabilir. Ayrıca çalışma yaşamı sürecindeki paylaşılan değer, inanç ve normları kapsayan çalışma kültürünün, içsel yansıması olan tutumlar (çalışmanın anlamı, çalışma disiplini ve bağlılığı) ve sıra dışsal yansıması olan davranışlar (etkinlik, performans, işten kaçış veya ayrılma niyeti) üzerinde bireysel, toplumsal veya örgütsel çeşitli faktörlerin etkilerinin bulunabileceği belirtilmektedir (Demirel, 2009; Çolak, 2013: 44-96).

44

4 4 Engelli bireylerin çalışma kültürünü ortaya koyabilmek ve anlayabilmek adına ise söz konusu faktörlerin ayrıntılı şekilde incelenmesi fayda sağlayacaktır.