• Sonuç bulunamadı

3. ENERJİ TÜKETİMİ VE EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ

3.5. Enerji Yoğunluğu

117

 Nisan 2008 Merkezi Isıtma ve Sıhhi Sıcak Su Sistemlerinde Isınma ve Sıhhi Sıcak Su Giderlerinin Paylaşılmasına İlişkin Yönetmelik

 Haziran 2008 Ulaşımda Enerji Verimliliğinin Arttırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

 Ağustos 2008 Kamuda Akkor Flamanlı Lambaların Değiştirilmesi Hakkında Başbakanlık Genelgesi

 Ekim 2008 Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Arttırılmasına İlişkin Yönetmelik

 Aralık 2008 Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği

 Temmuz 2009 Enerji Verimliliği Danışmanlık (EVD) firmalarının yetkilendirilmesine başlandı.

 Aralık 2010 EVD firmalarının yetkilendirilmesi ve destek başvuruları 2011 sonuna kadar durduruldu.

 Ocak 2011 Binalarda Enerji Kimlik Belgesi uygulaması başladı.

 Şubat 2011 Enerji Verimliliği Strateji Belgesi taslağı EVKK’de onaylandı.

 Ekim 2011 Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Arttırılmasına İlişkin Yönetmelik değişti.

 Kasım 2011 Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) Genel Müdürlüğü kapatıldı.

Enerji verimliliği konusunda yapılan çalışmalar sonucunda Türkiye’nin bina sektöründe %30, sanayi sektöründe %20 ve ulaşım sektöründe %15 olmak üzere dört Keban Barajına eşdeğer yaklaşık 7,5 milyar TL değerinde enerji tasarruf potansiyeli olduğu tespit edilmiştir (TMMOB EMO, 2012:35-36).

118 yakılmasıyla elde edilecek enerjiye karşılık gelmektedir ki, bu da yaklaşık 107 Kcal (kilokalori)’ye, 41,8x109 joule’e ve 11x103 kWh’a tekabül etmektedir (Kaynak, 2005:504).

Bu gösterge içinde, ekonomik çıktı, enerji verimliliğindeki artış ve azalma, yakıt ikamesindeki değişimler birlikte ifade edilmektedir. Enerji yoğunluğu, enerji verimliliğinin takip ve karşılaştırılmasında yaygın olarak kullanılan bir araçtır (Saatçioğlu, Küçükaksoy, 2004:27).

Enerji yoğunluğu, ekonomi ve sanayideki yapısal değişiklikler, enerji tüketim yapısındaki değişimler, nihai kullanıcıların kullandıkları ekipman ile sanayi ve bina sektöründe uygulanan verimlilik önlemlerinden etkilenmektedir. Birincil enerji tüketiminin GSYİH’ya oranlanması sonucu hesaplanan yoğunluk birincil enerji yoğunluğu, nihai enerji tüketiminin GSYİH’ya oranlanması sonucu hesaplanan yoğunluk ise nihai enerji yoğunluğu olarak adlandırılmaktadır. Nihai sektörlerin verimlilik kıyaslamasının nihai enerji yoğunluğuyla yapılması gereklidir.

Enerji yoğunluğu en yaygın kullanılan enerji verimliliği kıyaslama göstergesi olarak gerek teknolojik değişimlerle gerekse yönetim ve davranış değişikliğiyle olsun tüm faaliyetlerin etkisini içerisinde barındırmaktadır. Bu nedenle enerji yoğunluğunu düşürmek için etkin enerji verimliliği politikaları sadece teknolojiye veya davranış değişikliğine değil, bunların kombinasyonunu öngörmelidir (TMMOB MMO, 2012:18).

Bir ülkenin enerji yoğunluğu ne kadar düşükse, o ülkede birim hasıla üretmek için harcanan enerjide o kadar düşük demektir ki, bu da enerjinin verimli kullanıldığının bir göstergesidir.

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi 2 ana konuda belirlenebilir.

1. Kişi başına enerji tüketimi 2. Enerji yoğunluğu.

Kişi başına enerji tüketiminin yüksek olması o ülkenin refah düzeyinin yüksekliğini gösterir. Enerji yoğunluğunun düşüklüğü ise, aynı miktar enerjiyle daha çok katma değer üretilmesini simgeler. Kişi başına enerji tüketimindeki artış kalkınma için önemli bir gösterge olmasına rağmen, enerji yoğunluğundaki artış eğilimi, ters yönde bir göstergenin ifadesidir. Dolayısıyla bir ülkede enerji açısından gelişmişlik kişi başına enerji tüketiminin yüksek, enerji yoğunluğunun ise düşük olmasıdır (Kaynak, 2005:504-505).

119 Enerji yoğunluğunun azaltılması (enerji verimliliğinin arttırılması), enerji politikalarının en önemli unsurları arasındadır. Gelişmiş ülkeler, birkaç kat düşük enerji girdisi ile az gelişmiş ülkelerin yaratabildikleri gayri safi hasılayı elde edebilmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin önündeki en önemli hedeflerden biri, sanayi ve ulaştırma politikaları ile entegre biçimde oluşturmaları gereken enerji politikalarında, enerji yoğunluğunu düşürecek önlemleri en ön sıraya koymak olmalıdır (Pamir, 2005:60).

Dünyada ülkelerin birincil enerji yoğunluğundaki iyileşmeler, bu ülkelerin ekonomilerindeki gelişmeler ve uygulanan politikalara göre değişiklik göstermektedir.

Türkiye, birincil enerji yoğunluğu açısından, gelişmiş ülkelerle kıyaslamasında; “enerji yoğun” ekonomilerden birisi olarak değerlendirilebilir. 2009 yılı OECD ortalaması olan 0.18 TEP/1000 dolar GSYİH ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de 0.27 değeriyle, 1000 dolar GSYİH üretmek için daha fazla enerji harcanmaktadır (2000 yılı ABD doları sabit değeri ile). Bu durumun önemli nedenlerinden birisi, enerjinin yeni yatırımlara oranının yüksek olmasına rağmen, teknoloji seçiminde enerji tasarruf eden teknolojilerin aranması için çaba harcanmamasıdır.

Gelişmiş ülkelerin, verimsizlik ve çevre sorunları nedeniyle terk ettiği çimento sanayii, demir-çelik sanayii gibi endüstriyel tesisler, Türkiye’ye taşınıp monte edilmektedir. Böylece enerji yoğunluğu Türkiye’de artmaktadır. Türkiye’nin enerji yoğunluğu ve coğrafyası gereği, enerjiyi temin etmesi ve Avrupa pazarlarına aktarması gerekmektedir. Türkiye’nin önemli bir geçiş merkezi olmasından dolayı önemli enerji taşıma projelerini uygulamak zorundadır. Bu projeler, Türkiye ekonomisine alternatif maliyetler getirmektedir (Saatçioğlu, Küçükaksoy, 2004:19).

Sonuç olarak yapılabilecek yorumlar özetle (DEK-TMK, 2013:74);

 Enerji yoğunluğunda geçtiğimiz yıllarda diğer gelişmiş ülkelere kıyasla önemli bir düşme trendi yakalanamamıştır.

 Türkiye’nin mevcut enerji yoğunluğunu düşürmek için önemli bir potansiyel mevcuttur.

 GSYİH ve kişi başına enerji tüketiminin büyüme potansiyeli vardır ve kaçınılmazdır. Bunun düşen enerji yoğunluğu ile birlikte sağlanması gerekmektedir. Milli geliri attırırken enerji verimliliği iyileştirmeleri için önemli bir potansiyel vardır.

120 Enerji sektörü politika belgelerinde yer alan, 2023 yılına kadar enerji yoğunluğunun en az %20 azaltılması hedefine yönelik olarak enerji verimliliği çalışmalarını desteklemek amacıyla “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi” 25 Şubat 2012 tarih ve 28215 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Enerji Verimliliğine ilişkin olarak:

 2023 yılında Türkiye’nin GSYİH başına tüketilen enerji miktarının (enerji yoğunluğunun) 2011 yılı değerine göre en az %20 azaltılması,

 Elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımında teknik kayıpların asgariye indirilmesi ve dağıtımda kaçak kullanımın engellenmesi,

 Mevcut kamu elektrik üretim santrallerinde yeni teknolojiler kullanılarak verimi yükseltmek ve üretim kapasitesini artırmak için yapılan bakım, rehabilitasyon ve modernizasyon çalışmalarının 2014 yılı sonuna kadar tamamlanması hedeflenmiştir (Yıldız, 2012:31-40).

Önümüzdeki dönemde bu amaçlar doğrultusunda uygulanacak onlarca eylemler sonucunda Türkiye’nin enerji yoğunluğunda azalma ile görülebilecek enerji verimliliği artışının yaşanması beklenmektedir (DEK-TMK, 2012:238).

121

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE ENERJİ TÜKETİMİ VE EKONOMİK BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİNİN EKONOMETRİK MODELLER İLE

ANALİZİ

1. ENERJİ VE EKONOMİK BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİYİ İNCELEYEN AMPİRİK ÇALIŞMALAR

İktisatçılar enerjinin, ekonomik büyüme ve enerji politikası belirleme sürecindeki kritik öneminden dolayı, ekonomik etkilerine yönelik tahminlere büyük önem vermektedirler (Yapraklı 2012:198).

Enerjinin ekonomik büyüme bakımından girdi olarak öneminin artması 1973-1974 ve 1978-1979 petrol fiyatları artışlarına kadar gitmektedir. Yaşanan petrol şoklarıyla birlikte, tüm dünya enerjinin ve enerji tabanlı girdilerin üretim sürecinde oynadığı önemli rolü ve enerji bağımlılığının ne kadar fazla olduğunu açıkça görmüştür. Yaşanan bu sancılı süreç aşılmaya başlandığında hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkeler bakımından artık enerji tüketimi ekonomik büyüme ilişkisi göz ardı edilemez hale gelmiş, ülkeleri alternatif enerji kaynakları aramaya zorunlu kılmıştır (Güvenek, Alptekin, 2010:175). Ayrıca bu dönemden sonra enerji ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi incelemeye yönelik olarak yapılan çalışmalar giderek artmıştır.

Ampirik olarak, enerji tüketimi ve ekonomik faaliyetler arasındaki nedenselliğin yönü gerek gelişmiş ülkelerde gerekse gelişmekte olan ülkelerde büyük ölçüde Granger tekniği kullanılarak ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Enerji tüketimi ile büyüme arasındaki ilişki literatürde çok fazla işlenmesine rağmen, bu iki değişken arasındaki nedenselliğin yönü ile ilgili tartışmalar mevcuttur.

Yani, ekonomik büyümenin enerji tüketimine yol açıp açmayacağı ya da enerji tüketiminin ekonomik büyümenin lokomotifi olup olmadığı yönünde bir görüş birliği söz konusu değildir. Bazı çalışmalar enerji tüketiminden ekonomik büyümeye doğru veya ekonomik büyümeden enerji tüketimine doğru tek yönlü bir Granger nedenselliği bulurken, diğerleri

122

‘yansızlık hipotezi’ni (herhangi bir yönde nedenselliğin olmadığını) saptamış ve diğerleri de iki yönlü nedensellik bulmuştur (Aydın, 2010:320). Bu çalışmaların sonuçlarının farklı olması, incelenen dönemlerin ve verilerin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

Enerji ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalardan ilki Kraft and Kraft (1978) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada ABD ekonomisi için 1947-1974 yıllarına ait veriler kullanılarak, enerji tüketimi ile GSYİH arasındaki ilişki, Sims Nedensellik testi ile araştırılmıştır. Kraft ve Kraft “On the relation between Energy and GDP’’ adlı çalışmalarında, GSYİH’dan enerji tüketimine doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi bulmuşlardır.

Akarca ve Long (1980), Kraft ve Kraft tarafından ABD için yapılan çalışmayı veri setini iki yıl azaltarak tekrarlamışlardır. Bu çalışma sonucunda Sims nedensellik testine göre enerji tüketimi ile GSYİH arasında bir ilişki bulamamışlardır.

Yu ve Hwang (1984), ABD için 1947-1979 yıllarına ait verileri kullanarak enerji tüketimi ile GSYİH arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmada, hiçbir nedensellik ilişkisi tespit edilmemiştir.

Yu ve Choi (1985), 1954–1976 dönemini kapsayan, Filipinler, Kore, Amerika, İngiltere ve Polonya için Sims ve Granger nedensellik testlerini kullanarak enerji tüketimi ile GSYİH arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Bu çalışmada Kore ve Filipinler’de enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü nedenselliğin olduğu sonucuna ulaşmışlar.

Amerika, Polonya ve İngiltere’de ise bu iki değişken arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır.

Erol ve Yu (1987), 1952-1982 yıllarına ait verileri kullanarak, İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada ve Japonya için, enerji tüketimi ile GSYİH arasındaki ilişkiyi Granger nedensellik testi ile incelemişlerdir. Bu çalışma sonunda Almanya ve İtalya için GSYİH’dan enerji tüketimine doğru tek yönlü, Kanada için enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü, Japonya için iki yönlü bir nedensellik ilişkisi bulmuşlardır. İngiltere ve Fransa için ise bu değişkenler arasında nedensellik ilişkisine rastlanmamıştır.

Stern (1993), emek ve sermayeden oluşan üretim fonksiyonuna enerjiyi de eklemiştir. Çıktıyı; emek, sermaye ve enerji ile açıklayıp bu değişkenler arasında uzun dönemli bir eştümleşme ilişkisi tespit ettikten sonra nedensellik ilişkisini incelemiştir.

Stern iki değişkenli modellerde nedensellik ilişkisinin, enerjinin diğer girdilerle olan ikame

123 etkisi gözardı edildiği için sağlıklı olmadığını iddia etmiştir. 1947-1990 yılları arasında ABD için yaptığı çalışmasında; toplam enerji tüketimi ile GSYİH arasında nedensellik bulamamıştır ancak yakıt kompozisyonu değiştirilerek elde edilen nihai yakıt tüketimi ile GSYİH arasında; enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü bir nedensellik bulmuştur. Stern (2000) ABD’nin 1948-1994 yılları arasındaki enerji tüketimi ile GSYİH arasındaki ilişkisini incelediği çalışmasında bir önceki çalışmasını destekleyen enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü bir nedensellik bulmuş ve enerji arzındaki ortaya çıkacak olumsuz bir gelişmenin büyümeyi negatif yönde etkileyeceğini belirtmiştir (Karagöl, vd., 2007:73).

Glasure ve Lee (1997), Güney Kore ve Singapur için Standart Granger nedensellik testi, Koentegrasyon (cointegration) ve Hata Düzeltme (error correction) Modelleri kullanarak enerji tüketimi ve GSYİH ilişkisini test ettikleri çalışmada, her iki ülke için de gelir ve enerji tüketimi arasında iki yönlü ilişki bulunmuştur. Buna karşılık standart Granger nedensellik testleri kullanılarak GSYİH ve enerji arasında Güney Kore için nedensellik ilişkisi bulunamamış, Singapur içinse enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü bir ilişki bulunmuştur (Güvenek, Alptekin, 2010:179).

Cheng (1997), Brezilya (1963–1993), Meksika (1949–1993) ve Venezüella (1952–

1993) için Hsiao (1981)’nun Granger nedensellik testini kullanarak enerji tüketimi ile GSYİH arasındaki ilişkiyi test etmiştir. Çalışma sonucunda Brezilya için enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi tespit etmiş, Meksika ve Venezüella için enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında ilişki bulamamıştır.

Soytaş ve Sarı (2003), 1950–1992 döneminde G–7 ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler için ekonomik büyüme ile enerji tüketimi ilişkisini incelenmişlerdir. Çalışmalarının sonucunda Arjantin için çift yönlü, İtalya ve Kore için GSYİH’dan enerji tüketimine doğru tek yönlü, Türkiye, Fransa, Japonya ve Almanya için ise enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü nedensellik bulmuşlardır.

Paul ve Bhattacharya (2004), 1950-1996 dönemine ait verileri kullanarak Hindistan için enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki nedenselliği Koentegrasyon analizi ve Granger nedensellik testlerini ile araştırmışlardır. Bunun sonucunda enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında çift yönlü nedensellik bulunduğu sonucuna ulaşmışlardır.

124 Akinlo (2008), Sahra Altı Afrika’da yer alan 11 ülke için enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi Sınır Testi ve Granger Nedensellik testleri kullanarak incelemiştir. Sınır testi, 7 ülkede (Cote D’Ivoire, Gambiya, Gana, Kamerun, Senegal, Sudan ve Zimbabwe) ekonomik büyüme ile enerji tüketiminin eştümleşik, Granger nedensellik testi ise Gambiya, Gana ve Senegal’de çift yönlü bir ilişki olduğunu göstermiştir. Sudan ve Zimbabve’de ekonomik büyüme, enerji tüketiminin Granger nedeni çıkarken Kamerun ve Cote D’Ivoire’da herhangi bir nedensellik bağıntısı bulunamamıştır (Mucuk, Uysal, 2009:107).

Enerji tüketimi ile ekonomik büyüme ilişkisi, Türkiye ekonomisi açısından da oldukça önemlidir. Türkiye’de bu konu ile ilgili çalışmalar 2000’li yıllardan sonra artış göstermiştir. Bu çalışmalardan ilki Terzi (1998) tarafından gerçekleştirilmiştir. Terzi (1998), 1950-1991 dönemi için elektrik tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi, mesken, sanayi ve ticari elektrik tüketimi olmak üzere sektörler itibariyle incelemiştir.

Engle-Granger Eştümleşme Yöntemi ve Hata Düzeltme Mekanizması aracılığı ile yaptığı çalışma sonucunda, sanayi ve ticari elektrik tüketimi ile GSYİH arasında çift yönlü bir nedenselliğin olduğu belirlenmiştir.

Soytaş ve Sarı (2001), 1960-1995 dönemi verileri ile Johansen Eş Bütünleşme Yöntemini ve Vektör Hata Düzeltme (Vector Error Correction) Modelini kullanarak Türkiye için enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir.

Çalışma sonunda enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü nedensellik bulmuşlardır.

Altınay ve Karagöl (2004), 1950-2000 dönemi için Türkiye’de Hsiao’nun Granger nedensellik testini kullanarak GSYİH ve enerji tüketimi arasındaki nedensellik ilişkisini araştırmışlardır. Sonuç olarak Türkiye’de ekonomik büyüme ile enerji tüketimi arasında herhangi bir nedensellik bulgusuna rastlanmamıştır.

Altınay ve Karagöl (2005), 1950-2000 dönemi verilerini kullanarak Türkiye için elektrik tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini araştırmışlardır.

Granger nedensellik testinin kullanıldığı çalışmada, Türkiye’de elektrik tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü nedensellik bulmuşlardır.

Şengül ve Tuncer (2006), 1960-2000 dönemi verilerini kullanarak Türkiye için ticari enerji kullanımı ile GSYİH arasındaki nedensellik ilişkisini, Toda ve Yamamoto çalışmasına dayalı gecikmesi artırılmış VAR yöntemini kullanarak analiz etmişlerdir.

125 Sonuç olarak ticari enerji tüketiminden GSYİH’ya doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.

Karagöl, Erbaykal ve Ertuğrul (2007), Türkiye için 1974-2004 dönemi verilerini kullanarak ekonomik büyüme ve elektrik tüketimi arasında kısa ve uzun dönem ilişkileri sınır testi yaklaşımıyla incelemişlerdir. Çalışmalarının sonucunda, ekonomik büyüme ile elektrik tüketimi arasında kısa dönemde pozitif, uzun dönemde negatif bir ilişki belirlemişlerdir.

Lise ve Monfort (2007), Türkiye için 1970–2003 dönemi yıllık verileri ile ekonomik büyüme ile enerji tüketimi ilişkisini Eştümleşme ve Vektör Hata Düzeltme Modeli ile birlikte incelemişlerdir. Çalışma sonucunda ekonomik büyümeden enerji tüketimine doğru tek yönlü nedenselliğin meydana geldiğini ortaya çıkarmışlardır.

Jobert ve Karanfil (2007), 1960-2003 dönemi verilerini kullanarak Türkiye’de sektörel enerji tüketimi ve reel GSMH arasındaki nedensellik ilişkisini Eştümleşme ve Granger nedensellik testleri ile incelemişlerdir. Çalışma sonucunda enerji tüketimi ile reel GSMH ve sanayi enerji tüketimi ile sanayi katma değeri arasında herhangi bir ilişkinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

Karanfil (2008), 1970–2005 dönemi için Türkiye’de kayıt dışı ekonomi hesaba katılarak oluşturulan reel GSYİH ile enerji tüketimi arasındaki ilişkiyi incelemiştir.

Çalışma sonucunda enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında herhangi bir ilişkiye rastlanılmamıştır.

Kar ve Kınık (2008), 1975-2005 dönemi için Türkiye’deki toplam elektrik tüketimi, mesken elektrik tüketimi ve sanayi elektrik tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi, Johansen Eştümleşme testini ve Vektör Hata Düzeltme Modelini kullanarak incelemişlerdir. Çalışma sonucunda nedenselliğin yönünün elektrik tüketimlerinden ekonomik büyümeye doğru gerçekleştiğini, mesken elektrik tüketimi ile ekonomik büyüme arasında da çift yönlü nedenselliğin meydana geldiğini tespit etmişlerdir.

Erdal, Erdal ve Esengün (2008), Türkiye için 1970–2006 döneminde enerji tüketimi ile reel GSMH arasındaki nedensel ilişkiyi Johansen Eştümleşme ve Pair-wise Granger nedensellik testi doğrultusunda incelemişlerdir. Sonuç olarak ekonomik büyüme ile enerji tüketimi arasında çift yönlü nedenselliğin meydana geldiğini belirtmişlerdir.

126 Mucuk ve Uysal (2009), Türkiye için 1960-2006 dönemi verilerini kullanarak enerji tüketimi ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Eştümleşme analizi, Granger nedensellik testi, etki tepki fonksiyonları ve varyans araştırması yöntemleri kullanarak yapılan analizde, nedenselliğin enerji tüketiminden ekonomik büyümeye doğru gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır.

Aytaç (2010), 1975-2006 yılları için Türkiye’de enerji, sermaye ve işgücü üretim faktörlerinin büyüme hızı (oranı) ile ekonomik büyüme artış hızı arasındaki ilişkiyi VAR ve Granger nedensellik testlerini kullanarak incelemiştir. Çalışma sonucunda büyüme ile birincil enerji tüketimi arasında herhangi bir nedensellik ilişkinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bunun yanı sıra büyümeden sabit sermaye yatırımlarına doğru tek yönlü nedenselliğin var olduğu ve işgücünden enerji tüketimine doğru tek yönlü bir nedenselliğin bulunduğu tespit edilmiştir.

Görüldüğü üzere enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin test edildiği çalışmalarda birbiri ile çelişen sonuçlara ulaşılmıştır. Enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin varlığı ya da yokluğu, özellikle enerji piyasalarında devletin etkin olarak bulunduğu ülkelerde enerji politikalarına yön vermede önemli bir göstergedir (Aykaç, 2010:483). Eğer enerjiden ekonomiye tek yönlü bir nedensellik bulunduysa genel bir sonuç; enerji kullanımını sınırlandırmanın (örneğin enerji koruması vasıtasıyla) ekonomik büyümeyi engelleyeceğidir. Ekonomik büyümeden enerji tüketimine doğru sürekli bir nedensellik olduğunu gösteren bir sonucun, enerji tasarrufu tedbirlerinin ekonomik gelişmeyi riskte bırakmaksızın yürütülebileceğini ifade ettiği söylenmektedir.

İki yönlü nedensellik, enerji ve ekonominin karşılıklı dayanışmasını gösterir ve böylece bir öngörü modelinde iki değişken de içsel olarak ele alınmalıdır. Son olarak analizde

“yansızlık hipotezi” olduğu sonucuna ulaşıldığında genel açıklama, ekonominin enerji tüketim modellerine aldırmadan gelişeceğidir. Böyle bir durumda ekonomik büyüme enerji kullanımını etkilemeyecek (muhtemelen eşağırlıklandırma etkisi nedeniyle) ve enerji tasarrufunu amaçlayan politikalar ekonomik gelişmeye zararlı olmayacaktır (Aydın, 2010:320).

Kısacası enerji tüketimi ile büyüme arasında bir ilişkinin olmaması, enerji koruma politikalarının (enerji tasarrufu, enerji vergileri, enerji fiyat politikaları vb.) büyümeyi olumsuz etkileme olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Tersine, enerji tüketimi ile büyüme

127 arasında bir nedensellik ilişkisinin söz konusu olduğu durumlarda ise, enerji tüketimini azaltıcı koruma politikaları büyümeyi olumsuz etkileyebilmektedir (Aykaç, 2010:483).