• Sonuç bulunamadı

Meme , erişkin bir bayanda göğüs ön duvarında 2. – 7. kotlar arasında , pektoral fasyanın yüzeyel ve derin tabakaları içinde yer almaktadır (37) . Ağırlığı 150 - 200 gram olan meme dokusunun laktasyonda ağırlığı ortalama 400 - 500 gramdır (38) .

Meme dokusundan çevreye doğru uzanan fibröz çıkıntılar ilk olarak Sir Astley Cooper tarafından tariflenmiştir ve ‘‘Cooper ligamanı’’ olarak adlandırılmıştır (39) . Memenin orta kısmında yoğun pigment birikiminden kaynaklanan daha koyu alana areola denir ve santralinde meme başı bulunmaktadır .

Memede asinüslerin birleşmesi ile terminal duktuslar oluşur . Terminal duktusun intralobuler segment ve ekstralobuler segment olmak üzere iki bölümü bulunur (40) . Birkaç lobüle ait terminal duktusların birleşmesi ile laktifer duktus oluşur , bunlar meme başının altında laktifer sinüs denilen bir genişleme göstererek ampulla ile meme başından dışa açılırlar (41) .

Şekil 7 : Meme anatomisi (42)

Memenin santral ve medial kısımlarının % 60 ’ ını arteria mammaria internanın anterior perforan dalları besler . % 30 ’ luk kısmını ise aksiller arterin 2. kısmından çıkan lateral torasik arter beslemektedir (43) .

Şekil 8 : Meme dokusunun kanlanması (44)

Pubertede gelişmeye başlayan meme dokusunda, gebelikte plasentadan salgılanan östrojen ile meme bezlerindeki kanal sistemi büyüyüp dallanır ve stroma çoğalır , yağ birikimine yol açar (31) .

Progesteron lobüllerin gelişmesinden sorumludur ( 32) . Östrojen ile birlikte büyüme hormonu , prolaktin , böbreküstü glikokortikoidleri ve insülin de meme dokusu gelişiminde rol oynamaktadır . Duktus sistemi gelişimi sonrası bu hormonlara prolaktinin de eklenmesiyle lobüller büyür, alveoller tomurcuklanır ve alveol hücrelerinin sekresyon karakteristikleri gelişir .

Östrojen ve progesteron gebelik süresince meme bezlerinin gelişimini , progesteron süt sekresyonunu sağlar . Hipofiz bezinden salgılanan prolaktin , gebeliğin 5. haftasından itibaren artış gösterir ve doğum sırasında normal düzeyin 10 katına ulaşır . Plasentadan salgılanan ‘‘ Human Koryonik Somatomammotropin’’ (HCS) de prolaktini desteklemektedir . Östrojen ve progesteron doğuma kadar süt salgılanmasını baskılar , doğum sonrası bunların miktarındaki ani düşüş ve prolaktinin laktojenik etkisi ile süt salgılanmaya başlar . Süt oluşumu için gerekli diğer hormonlar ; insülin , ‘‘Human Plasental Laktojen’’ ( HPL ) , büyüme hormonu ve kortizoldür (45) . Anne bebeğini her emzirdiğinde meme başlarından hipotalamusa uzanan sinyaller yaklaşık bir saat süreyle prolaktin sekresyonunu 10 katına çıkarır , bir sonraki emzirmeye kadar süt oluşumu sağlanır . Bebek emerken duysal impulslar somatik sinirlerle meme başlarından medulla spinalise , oradan hipotalamusa iletilerek prolaktin sekresyonuyla

birlikte hipofiz arka lob hormonu olan oksitosinin sekresyonunu tetikler . Oksitosin alveol dış çeperlerini saran miyoepitelyal hücrelerde kontraksiyonla sütün alveollerden duktuslara geçmesini sağlar (31) .

Gebelikte kan volümü ortalama % 50 , bazal kalp hızı ortalama 10-15 arttığından dolayı ‘ Frank Starling Yasası ’na uygun şekilde kardiyak debi artar . Ayrıca gebelikte vasopressör ajanlara rezistans oluşmaktadır (45) .

Schwarz ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada bebeklerini emzirmeyen annelerin; gelecekteki kardiovaskuler hastalıklara zemin hazırlayan vaskuler değişiklikler yönünden artmış riske sahip oldukları saptanmıştır (46) .

3.

MATERYAL-METOD

Şifa Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi ve Radyoloji Anabilimdalları tarafından yapılan bu çalışmada Şubat – Nisan 2016 tarihleri arasında ayrıntılı bilgilendirme yapılmış ve yazılı onamları alınmış olan 23-43 yaş arası 82 gönüllü bayan değerlendirildi . Çalışmada gönüllü bayanlardan ayrıntılı anamnezleri alındı ve fizik muayeneleri yapıldı . Yaş , medeni durum , doğum sayısı , emzirme sayısı ve süresi , hangi meme ile daha fazla emzirildiği , emzirmenin kesilmesinden bugüne kadar geçen süre , sigara kullanımı , ailede ateroskleroz öyküsü sorgulandı . Vücut kitle indeksi , tansiyon arteriyel , açlık kan şekeri , glikolize hemoglobin düzeyleri ve kan lipidleri ölçümleri yapıldı . Hipertansif ( sistolik arter basıncı > 139mmHg) , hiperlipidemik ( serum trigliserid düzeyi > 200 mg/ dL) , diabetik (açlık kan şekeri 140 mg/dL, hbA1c >6 ) , ailede ateroskleroz öyküsü bulunan , sigara kullanımı olan 7 bayan ile memede fibroadenom , kist, abse vb. kitle saptanan 9 bayan çalışmaya dahil edilmedi . Bu tez, Şifa Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’nun 18.01.2016 tarih ve 86 sayılı kararı ile etik kurul onayı almıştır .

Meme RDUS incelemeleri ; konusunda deneyimli bir radyoloji uzmanı tarafından , gönüllülerin menstruasyon bitimlerini takiben ilk 1 hafta içinde yapıldı . İncelemeler sırasında Acuson Doppler Ultrasound ( Siemens Healthcare, Germany ) cihazı kullanıldı . Her iki internal mammarian arteri lokalize etmek amacıyla 6-8. interkostal aralıklardan sternuma paralel tarama yapıldı . 7-12 mHz’lik elektronik foküslü yüksek rezolüsyonlu yüzeyel problar kullanıldı . Pektoral adelenin altında seyreden damar longitudinal aksa getirilip doppler ayarları düşük akıma göre düzenlenerek akım değerleri elde edildi . Akımın optimum yazdırıldığı traseden ( en az 20 atımlık artefaktsız akım yazdırılmasını takiben ) peak sistolik hız - enddiastolik hız / peak sistolik hız formülü ile rezistif indeks değerleri hesaplandı .

İstatistiksel Analiz

İstatistiksel analizler SPSS versiyon 17.0 yazılımı kullanılarak yapıldı .

Değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu analitik yöntemlerle ( Kolmogorov- Smirnov / Shapiro-Wilk testleri kullanılarak ) incelendi . Tanımlayıcı analizler normal dağılan değişkenler için ortalama ve standart sapmalar kullanılarak verildi . Bağımsız gruplarda normal dağılmayan değişkenlerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanıldı. Sağ meme, sol meme, her iki meme ve emzirmeyen grupların birbiriyle değişkenler (yaş , süre , rezistif indeks ) arasında karşılaştırılmasında tek yönlü ANOVA testi kullanıldı . Varyansların homojenliği Levene testi ile değerlendirildi . Gruplar arasında anlamlı farklılık bulunan durumlarda , ikişerli post-hoc karşılaştırmalar Sidak testi kullanılarak yapıldı . Rezistif indeks ile diğer değişkenlerin ilişkisi Spearman’ın rho korelasyon testi ile incelendi . P-değerinin 0.05’in altında olduğu durumlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi .

Benzer Belgeler