• Sonuç bulunamadı

1. Tanımı ve Patofizyolojisi Klinik açıdan bilinen organik bir sebebi bulunmayan; bağırsak alışkanlıklarında değişiklik (kabızlık, ishal), dispeptik

yakınmalar (gaz, şişkinlik, geğirti) ve karın ağrısı gibi semptomlar ile karakterize olan; hayat kalitesini bozan ve sık karşılaşılan

fonksiyonel gastrointestinal sistem hastalığıdır (1,2). Patofizyolojisi multifaktöriyeldir ve kesin olarak bilinmemektedir. IBS gelişme riskini genetik, çevresel ve

fizyolojik nedenler başlıca arttıran faktörlerdendir. Bu faktörler çerçevesinde ortaya çıkan patofizyolojik değişiklikler hastadan hastaya değişiklik göstermektedir ve değişmiş gastrointestinal motilite, visseral

ikisinin birden görüldüğü değişken bağırsak alışkanlığıdır. Karın ağrısının şiddeti ve meydana geldiği bölge farklılık

göstermektedir, genellikle karnın alt kısmında oluşmaktadır (3,5,6).

Sindirim sistemi şikayetleri dışında nefes darlığı, sırt ve baş ağrısı, göğüste ağrı ve çarpıntı, yorgunluk, halsizlik, sinirlilik hali görülebilir (7). Bazı psikiyatrik bozukluklar (majör depresyon, panik bozukluk, uyku ve stres bozuklukları, duyusal bozukluklar, çevreye karşı aşırı duyarlılık ve bastırılmış öfke) IBS’li bireylerde genel popülasyona göre daha sık gözlenebilmektedir (8). Hastalık semptomlarına göre tanımlanmakta ve 2016 yılında yayımlanan Roma IV tanı kriterleri kullanılmaktadır (Tablo 1) (3).

4. Beslenme Tedavisi

IBS mortalite riski düşük ancak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen, anksiyete ve depresyona sebep olabilen bir hastalıktır. Bu nedenle multidisipliner bir tedavi planlaması yapılmalıdır (9).

Beslenme tedavisi multidisipliner tedavinin en önemli

parçalarındandır (10). 2017 yılında IBS’deki diyet yaklaşımlarını değerlendirmek için besin rehberleri ve bilimsel literatür taranarak bir çalışma yürütülmüştür (11). Bu çalışmaya göre beslenme tedavisi yaklaşımı olarak birinci basamakta sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı ile ilgili tavsiyeler yer almaktadır. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ile ilgili sunulan öneriler: 5-6 öğün beslenme, büyük öğünlerden kaçınma, yiyecekleri iyice çiğneyerek yemektir. Bu öneriler IBS hastalarında sağlıklı bireylere göre daha düzensiz yeme alışkanlıkları olduğunu, düzensiz beslenmenin kolon hareketini etkileyebileceğini ve IBS

semptomlarını arttırabileceğini öne süren çalışmalarla

desteklenmektedir (12,13). Ayrıca çözünmeyen lif, alkol, kafein, baharatlı yiyecekler ve yağ alımının sınırlandırılmasının yanı sıra düzenli fiziksel aktivite yapmak ve iyi bir hidrasyon sağlamak ilk basamakta önemlidir (14,15). IBS semptomları devam ettikçe ikinci basamak diyet yaklaşımı olarak düşük FODMAP diyeti

Tablo 1: IBS için Roma IV Tanı Kriterleri

uygulanabilir (16,17). Gluten kısıtlı diyetlerin etkisi hala belirsizdir ancak gluten alımıyla beraber semptomların arttığı bazı

çalışmalarda gözlemlenmiştir (18).

Yapılan bazı çalışmalarda probiyotik ve prebiyotiklerin bağırsak florasını düzenleyip, gaz ve IBS kaynaklı karın ağrısı

oluşumunu azaltmasına dair olumlu sonuçlara ulaşılmıştır (19). Ancak kullanılacak probiyotik türü, dozajı ve süresi açısından net bir bilgi mevcut değildir bu nedenle daha ileri klinik çalışmalara ihtiyaç vardır (20).

Son yıllarda yapılan çalışmalarda düşük FODMAP (fermente olabilen oligosakkaritler, disakkaritler, monosakkaritler, polihidrik alkoller) diyetinin gaz, karın ağrısı ve ishal gibi IBS semptomlarını

azaltmada etkili olabileceğine dair sonuçlar bulunmuştur (21).

FODMAP besinlerin içerisinde yer alan karbonhidratlardır. Bu ögeler bağırsaklarda düşük seviyede emilirler, bağırsak bakterileri tarafından hızlı bir şekilde fermente olurlar ve bunun sonucu olarak semptomları arttırabilirler (22).Yapılan çalışmalarda, düşük FODMAP diyetinin uygulandığı İBS’li hastaların genelinde abdominal ağrı, distansiyon, şişkinlik, kabızlık ve diyarenin azaldığı gözlemlenmiştir (23).

FODMAP besinlerin kaynakları Tablo 2’de gösterilmektedir (8,24).

KAYNAKLAR

1. Özdemir M, Perktaş G. İrritabl bağırsak sendromunda diyet. Güncel

Gastroenteroloji Dergisi 2016;20(3):274-9.

2.Baykan AR, Kasap E, Gerçeker E, Yüceyar H.  İrritabl barsak sendromu ve genetik. Güncel Gastroenteroloji 2012;16(1):53-5.

3.Kaya M, Kaçmaz H. Roma IV kriterlerine göre fonksiyonel bağırsak hastalıklarının yeniden değerlendirilmesi.

Güncel Gastroenteroloji Dergisi 2016,20(4):393-407.

4.Lovell RM, Ford AC. Global prevalence of and risk factors for irritable bowel syndrome: a meta-analysis. Clin Gastroenterol Hepatol 2012;10:712-21.

5.Lacy BE. et al. Bowel disorders.

Gastroenterology 2016;150:1394- 407.

6.Whitehead WE, et al. Comorbidity in irritable bowel syndrome. Am. J.

Gastroenterol. 2007; 102:2767–2776.

7.Tang B, Zhang J, Yang Z, Lu Y, Xu Q, Chen X, Lin J. (2016) Moxibustion for Diarrhea-Predominant Irrıtable Bowel Syndrome: A Systematic Review and Meta-Analysis of Randomized Cıntrolled Trials. Evid Based Complement Alternat Med;2016:5105108.doi:10.1155/2016/510 5108.

8.Drossman D.A: Do psychosocial factors define symptom severity and patient status in irritable bowel syndrome? Am J Med 1999; 107: 41S-50S

9.Spiller R, Aziz Q, Creed F, Emmanuel A, Houghton L, Hungin P, et al. 

Guidelines on the irritable bowel syndrome: mechanisms and practical management. Gut 2007;56(12):1770-98.

10.Singh, R., Salem, A., Nanavati, J., Mullin, G.E. 2018. The Role of Diet in the Treatment of Irritable Bowel Syndrome.

Gastroenterology Clinics of North America 47 (1),107-137

11.Cozma-Petruţ  A, Loghin  F,  Miere  D,  Dumitraşcu  DL. Diet in irritable bowel syndrome: What to recommend, not what to forbid to patients!. World J Gastroenterol 2017;23(21):3771-83 12.Miwa H. Life style in persons with functional gastrointestinal disorders--large-scale internet survey of lifestyle in Japan. Neurogastroenterol Motil. 2012;24:464–471, e217.

13.Guo YB, Zhuang KM, Kuang L, Zhan Q, Wang XF, Liu SD. Association between Diet and Lifestyle Habits and Irritable Bowel Syndrome: A Case-Control Study. Gut Liver. 2015;9:649–656.

14.McKenzie YA, Bowyer RK, Leach H, Gulia P, Horobin J, O’Sullivan NA, Pettitt C, Reeves LB, Seamark L, Williams M, et al. British Dietetic Association systematic review and evidence-based practice guidelines for the dietary management of irritable bowel syndrome in adults (2016 update) J Hum Nutr Diet. 2016;29:549–

575.

posası alımı 20-30 g/gün’ü aşmamalıdır (26,27).

Sonuç olarak; bilimsel literatüre bakıldığında IBS’nin beslenme tedavisinde düşük FODMAP diyeti veya glutensiz diyet uygulaması ve probiyotik kullanımına yönelik çalışmalar mevcuttur ancak bu diyetlerin ve probiyotik kullanımının uzun dönemde etkilerini açıklayan çalışmalar yetersizdir. Bu nedenle bilinçsiz diyet kısıtlamalarından uzak durulmalı ve diyetisyen kontrolünde sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı değişiklikleriyle tıbbi beslenme tedavisi uygulanmalıdır.

Diyet posasının IBS’nin beslenme tedavisinde etkili olup olmadığına dair tartışmalı çalışmalar

mevcuttur. Yapılan bir çalışmada pisilyum gibi suda çözünen bir posanın IBS semptomları ve konstipasyonu azaltabileceği fakat kepekte bulunan çözünmeyen posa ile plasebo arasında bir fark ortaya çıkmadığı ikisinin de semptomları arttırmadığı gözlemlenmiştir (25).

Posanın etkisini araştıran farklı bir makalede tüm posa türlerinin IBS üzerinde faydalı olmadığı

gösterilmiştir. Semptomları kötüleştirebileceği için posa alımı aşamalı olarak arttırılmalı ve optimal bir doz kesin olarak belirtilmediği için toplam diyet

15.National Institute for Health and Clinical Excellence. Irritable bowel syndrome in adults: diagnosis and management. Clinical Guideline [CG61].

Published: February 2008. Last updated:

February 2015. Cited 2017-01-03. 

16.Staudacher HM, Whelan K, Irving PM, Lomer MC, J Hum Nutr Diet. 2011 Oct;

24(5):487-95.

17.Halmos EP, Power VA, Shepherd SJ, Gibson PR, Muir JG Gastroenterology.

2014 Jan; 146(1):67-75.e5.

18.Makharia A, Catassi C, Makharia GK Nutrients. 2015 Dec 10; 7(12):10417-26.

19.Coşkun T. Pro-pre ve simbiyotikler.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2006;49:128-48

20.Lacy BE, Chey WD, Lembo AJ Gastroenterol Hepatol (N Y). 2015 Apr;

11(4 Suppl 2):1-19.

21.Maagaard, L. et al. Follow-up of patients with functional bowel symptoms treated with a low FODMAP diet. World Journal of Gastroenterology

2016;22(15):4009

22.Çelebi F, Akbulut G. Barsak hastalıklarında güncel diyet yaklaşımı:

Fermente oligo, di- ve mono-sakkaritler ve polyol (FODMAP) içeriği düşük diyet.

Turkiye Klinikleri J Gastroenterohepatol 2014;21(2):43-52.

23.Wathsala S Nanayakkara, Paula ML Skidmore, Leigh O’Brien, Tim J Wilkinson, Richard B Gearry, (2016) Efficacy of the low FODMAP diet for treating irritable bowel syndrome: the evidence to date, Clinical and Experimental Gastroenterology 2016:9 131–142

24.Gibson PR, Shepherd SJ.  Evidence-based  dietary management of functional gastrointestinal symptoms: The  FODMAP  approach.  J Gastroenterol  Hepatol 2010;25(2):252-8.

25.Ford AC,  Talley  NJ, Spiegel  BM,  Foxx-Orenstein  AE, Schiller  L,  Quigley EM,  et  al. Effect of  fibre, antispasmodics, and peppermint oil in the treatment of irritable bowel syndrome:

systematic review and meta-analysis. BMJ 2008;337:a2313.

26.El-Salhy M, Otterasen Ystad S, Mazzawi T, Gundersen D. Dietary fiber in irritable bowel syndrome (Review). Int J Mol Med 2017;40(3):607-13.

27.Eswaran S, Tack J, Chey WD.

Food: the forgotten factor in the irritable bowel syndrome.

Gastroenterol Clin North Am. 2011;40:141–162.

Tablo 2: FODMAP Kaynaklı Besinler

Türkiye'de "HEPSİNİ YE" ismiyle TRT Belgesel tarafından yayınlanan belgeselde Jenny ve Grant çiftinin, yapılan israfa dikkat çekmek için yaptıkları 6 aylık projesi anlatılmakta. Bu çift 6 ay boyunca yemeğe hiç para harcamadan, çöplükten buldukları yemekler ile beslenmekte.  Peki, sizce 6 aylık süre boyunca aç kalmışlar mıdır, nasıl gıdalar ile beslenmişlerdir? Bu soruları izleyerek cevapları bulmanız için size bırakıyorum.  Bu süreci heyecanlı bir şekilde, çöpten neler çıktığına inanamayarak izleyeceğinize eminim.

İzlerken hem biz şaşırıyoruz hem de onların şaşkınlıklarına şahit oluyoruz.

Dünyada insanlar için üretilen gıdanın yaklaşık 3’te 1’i yani yılda 1,3 milyar ton gıda israf edilmekte ya da kaybolmakta. Bu belgesel de besinlerin üretim

aşamasından tüketiciye ulaşana kadar insanların ne kadar besini israfı ettiğine bir pencere açmakta.  Atılan

yiyeceklerin aslında sadece yemek israfı olmadığını,  önemli derecede farklı tür israflara da neden olduğunu belgeselde görüyoruz. Bu israfın boyutuna, bir hamburger üretiminde kullanılan suyun 90 dakikalık duşta kullanılan suya eşit olduğu belirtilerek dikkat çekilmiş.

Peki, biz israfın bu kadar yaygın olduğu dünyanın neresinde yer alıyoruz? Evde yemeklerimizi israf

etmemeye dikkat etsek bile, bu israfın önüne geçmek için daha fazla bir şeyler yapabiliriz. Bu belgesel sayesinde yiyeceklere daha farklı bakıp bu israfın önüne geçmek için bir şeyler yapacağımızı keşfedeceğimize inanıyorum.

Yayın tarihi: Nisan 2014 (Kanada) Yönetmen: Grant Baldwin

Film müziğinin bestecisi: Grant Baldwin Yapımcı: Jenny Rustemeyer

Senaryo: Grant Baldwin, Jenny Rustemeyer

Y yecek srafının

Benzer Belgeler