• Sonuç bulunamadı

4. Önceki Çalışmalar

2.4. EKOTURİZM İLE İLGİLİ TANIM VE DEĞERLENDİRMELER

2.4.1. Ekoturist

Bozok’a (2004: 439) göre; ekoturizm özelliklerine uygun olarak hareket eden, risk almayı seven eğitim seviyesi yüksek, çevre bilincine sahip olan ve ayrıca biraz da maceraperest yönü ağır basan kişilerdir (Aktaran: Taş, 2012:5).

Orhan’a (2008) göre; Ekoturist, ziyaret ettikleri bölgenin kültürünü, geleneklerini ve doğal özelliklerini öğrenmek ve deneyim kazanmak amacıyla yedi gün veya daha fazla bulunmak üzere seyahat yapan kişilere denir. Ekoturist, değerbilirlik katılımcılık ve duyarlılık ruhu içinde, nispeten doğal güzelliklerini koruyan alanları ziyaret eden kişi olarak tanımlanmaktadır (Aktaran: Çayır, 2011: 65).

2.5. EKOTURİZMİN ÖZELLİKLERİ

Wearing ve Neil’e (1999) göre Kanada Çevresel Danışma Konseyi (CEAC) tarafından 1992 yılında ekoturzmin aşağıdaki özellikleri içermesi gerektiğini vurgulamıştır:

● Olumlu çevresel etkileri teşvik etmelidir. ● Kaynağı bozmamalıdır.

● Dış değerlerden ise daha çok iç değerlere odaklanmalıdır.

● Çevre şartlarına uymada insana dayalıdan çok doğaya dayalı olmalıdır.

● Sosyal, ekonomik, bilimsel, yönetimsel ve politik açılardan yaban hayatına ve çevreye yararlı olmalıdır

● Doğal çevre ile doğrudan bir deneyimi içermelidir. ● Eğitim veya yararlanmanın bir bileşimini kapsamalıdır.

● Mantıksal ve duygusal açıdan yüksek deneysel boyuta sahip olmalıdır (Aktaran: Akgün, 2009: 13).

Wood’a (2002) göre ekoturizm ile ilgili yapılan çeşitli toplantılar sonucunda ekoturizmin genel bir tanımının ortaya konmasına yardımcı olabilecek ekoturizm bileşenleri üzerinde ortak bir karara varılmıştır. Buna göre ekoturizm bileşenleri;

● Biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunma, ● Yerel toplumların refahını sürdürme,

● Deneyimler hakkında bilgi ve açıklamaları içerme,

● Turizm endüstrisi ve turistler üzerinde sorumluluk içeren etki oluşturma, ● Ekonomik faaliyetleri küçük işletmeler aracılığıyla küçük gruplara dağıtma, ● Doğal kaynakların en az tüketimle kullanımını sağlama,

● Özellikle kırsal toplumlar için katılımcılık, mülkiyet ve işletme olanaklarına önem vermek olarak sıralanmaktadır (Aktaran: Akgün, 2009: 13).

Kuvan’a (2003) göre; Ekoturizm’in tanım ve değerlendirmelerinden yola çıkarak ekoturizmle ilgili olarak vurgulanması gereken hususlar ise;

● Doğanın yapısı ve işleyişi ile kültürel değerleri anlamaya dönük bir çaba ve bu çabayı korumayı katkıya dönüştürme eğilimi,

● Doğal ve sosyo-kültürel çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirme, ● Küçük gruplarla ya da bireysel olarak aktivite gerçekleştirmek,

● Yapay elemanları ve fiziksel tesisleri minimumda tutuma ve tesisleri basit tipli, doğal çevreyle ve yerel mimariyle uyumlu inşa etme,

● Eğitim ve bilgilendirme etkinliklerine özel önem verme, ● Yerel ekonomik gelişmeye katkı sağlama,

● Turistik yer seçiminde kaliteyi önde tutma, yeni ve doğallığı bozulmamış ya da az bozulmuş yerleri tercih etme,

● Aktivite çeşitliliğine (kuş gözlemciliği, yaban hayatı inceleme…vb.) olanak tanıma ve daha çok aktif nitelikteki aktiviteleri içerme olarak özetlenmiş (Aktaran: Akgün, 2009: 14).

2.6. EKOTURİZMİN İLKELERİ

Ekoturizm faaliyetleri gerçekleştirilirken birtakım ilkelerin de ortaya çıktığını görmekteyiz. Özellikle doğa ekoturizmi faaliyetlerinde ekosistemlere karşı oldukça duyarlı ve bilinçli hareket etme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

TIES (2011) Ekoturizmin ilkelerini aşağıdaki gibi belirtmiştir;

● Geri dönüşü olmayan kaynakların kullanım etkisini en aza indirmek,

● Doğa temelli olması,

● Biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması, ● Yerel halkın refahını desteklemesi,

● Olumsuz çevresel ve sosyokültürel etkilerin en alt seviyeye indirgenmesi için faaliyetlerin hem ekoturistler hem de yerel halkının sorumluluğunda düzenlenmesi,

● Turizm yönetimine kırsal düzeyde katılımın önemsenmesi, iş fırsatlarının ve mülkiyetin yöre halkı lehinde gelişmesinin gözetilmesi (Aktaran: Yavuz, 2011: 12).

2.7. DÜNYA’DA EKOTURİZM

Arslan’a (2003: 38) göre; Dünya’daki gelişmelerde de ekoturizm oldukça kabul gören aktiviteler arasına girmiştir ki; 2002 yılı Dünya Turizm Örgütü tarafından ekoturizm yılı olarak ilan edilmiştir. Dünya Turizm Örgütünce 2002 yılını Dünya Ekoturizm Yılı olarak ilan etmesinde; ekoturizmin büyük oranda ekonomik gelişme potansiyeline sahip alanlarda giderek artan bir önem kazanması ve aynı zamanda da ekoturizmin iyi planlandığı, geliştirildiği ve idare edildiği takdirde doğal çevrenin korunması için güçlü bir araç olma özelliği arz etmesi nedenleri önemli bir rol oynamıştır (Aktaran: Taş, 2012: 58).

Demir ve Çevirgen’e (2006) göre; Dünya’da ekoturizm potansiyelinin yüksek olduğu alanların çoğu tropikal bölgeler, ada ülkeleri, vahşi yaşam ortamları, dağlık ve ormanlık bölgeleri barındıran az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdir. Dünya’da ekoturizm açısından önemli destinasyonlara sahip bölgeler arasında Güney Doğu Asya, Güney Doğu Afrika, Latin Amerika, Avustralya, Antartika, Karyipler ve Pasifik Adaları sayılmaktadır. Diğer bölgeler de ekoturizme yönelik kaynaklara sahip olmakla birlikte, bahsedilenlerle karşılaştırıldığında oldukça yetersiz kalmaktadır. Örneğin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ekoturizm aktivitelerine yönelik fazla bir gelişmeden söz edilmemektedir. Bu bölgeler gerek sahip oldukları kaynaklar gerekse politik ve sosyal istikrarsızlıklar nedeniyle ekoturizm açısından gelişme gösteren bölgeler arasında değildir. Mısır, Cezayir, Irak, İran, Afganistan gibi ülkeler ekoturizm açısından fırsatlara sahip olmakla birlikte, bu destinasyonlarda ekoturizm gelişme gösterememiştir (Aktaran: Yavuz, 2011: 44).

2.8. TÜRKİYE’DE EKOTURİZM

Ülkemizin geçirmiş olduğu jeolojik ve jeomorfolojik süreçlerin ekolojik zenginliğe etki eden temel faktörlerden biri olmuştur. Ülkemizin üç tarafının denizlerle

çevrili olması ile birlikte bu denizleri birbirine bağlayan önemli boğazlara sahip olması iklim, biyoçeşitlilik ve ekosistem üzerinde etkisi yüksek olmuştur. Yine bu faktörlerle ilişkili olarak; akarsuların, çeşitli oluşum özelliklerine sahip göllerin ve dağlık alanların oluşturduğu ortamlar biyolojik ve jeomorfolojik açıdan çeşitlilik sunmasına sebep olmuştur.

Ülkemizin gerek mutlak konumu gerekse özel konum nedenlerine bağlı olarak çok çeşitli iklim özellikleri görülmektedir. İklim çeşitliliğine bağlı olarak ekosistemde farklı oluşumların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Ekosistemde ortaya çıkan değişik özellikteki doğal oluşumların yansıması, ekoturizm potansiyelleri açısından önem arz etmektedir.

Dünya’da ekoturizm faaliyetlerine son 20-30 yıl içinde önem verildiğini ve her geçen yıl daha da çeşitlenerek öneminin arttığını görmekteyiz. Bu anlamdaki görüş ve değerlendirmeler son yıllarda ülkemizde de önemsenerek kayda değer projeler hazırlanmakta bu doğrultuda çalışmalar yapılmaktadır.

Altınparmak’a (2002) göre bütüncül bir yaklaşımla 1990’lı yıllardan sonra Türkiye’nin “doğal bir açık hava müzesi” olduğu temasından yola çıkılarak kitle turizminin beraberinde getirdiği olumsuzluklara savaş açmak adına farklı turizm anlayışlarına yönelimde bulunulmuştur. Türkiye üç tarafının denizlerle çevrili olmasının yanında pek çok görülmeye layık değerleri olan bir ülkedir ve iklimi, bitki örtüsü, hayvan çeşitleri, milli parkları, ormanları, akarsuları, yaylaları, antik şehirleri, termal kaynaklı suların mevcut olduğu merkezleri vb. gibi değerleri turizmin sürdürülebilirliği adına kullanabilme yetisindedir (Aktaran: Altan, 2006: 76).

Özkan’a (2005) göre; Dünya’da artık keşfetmek amacı ile yapılan ekoturizm, son yıllarda ülkemizde de sık sık gündeme gelmekte fakat sadece yayla turizmi olarak düşünülmektedir. Oysa bir bütün olarak ele alınması gereken ekoturizm, sosyal ve kültürel faaliyetleri de içine alan geniş alanlarda birçok aktiviteyi kapsayan bir etkinliktir. Turizm Bakanlığı ekoturizmi; yayla turizmi, Ornitoloji (kuş gözleme) Turizmi, Foto Safari, Akarsu Sporları (Kano, Rafting), Çiftlik Turizmi, Botanik (Bitki) İnceleme Turizmi, Bisiklet Turları, Atlı Doğa Yürüyüşü, Kamp-Karavan Turizmi,

Mağara Turizmi, Dağ Turizmi ve Doğa Yürüyüşü gibi başlıklar altında değerlendirmektedir (Aktaran: Kılıç Benzer, 2006: 74-75).

Akesen’e (2009: 370) göre; Türkiye, doğal çevre özellikleri ve çeşit zenginliği yönünden potansiyeli yüksek olan bir ülkedir. Söz konusu özelliklere ülkemizin çok renkli kültürel, tarihsel, yöresel mimari, geleneksel yaşam biçimi vb. gibi sosyal doku zenginlikleri de katıldığında karşımıza küresel boyutlarda dikkat çekici bir “ekoturizm potansiyeli” çıkmaktadır (Aktaran: Yavuz, 2011: 39).

Özkan’a (2005) göre; Türkiye Akdeniz’deki en önemli turizm alanlarından birisidir. Yaklaşık 800 km uzunluğundaki sahilleri, çeşitli uygarlıklardan kalan zengin tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra iklimsel çeşitliliği nedeniyle olağanüstü bir biyoçeşitliliğe sahiptir ve tek başına bütün bir Avrupa kıtası ile karşılaştırılabilecek niteliktedir. Örneğin tüm Avrupa’da 500 kuş türü bulunmasına karşılık, Türkiye’de 420 civarında kuş türü tespit edilmiştir. Ayrıca Avrupa’da tespit edilen yaklaşık 12000 bitki türünden yaklaşık 9000’i ülkemizdedir. Türkiye gerek dağları, ormanları, yaylaları, kıyıları, gölleri, akarsuları gibi doğal varlıkları gerek flora ve faunası, gerekse mağaraları ve kanyonları gibi ilginç jeolojik oluşumları açısından diğer ülkelerle kıyaslanamayacak düzeyde bir zenginliğe sahiptir. Bu zenginlikler ülkemizi gündemde olan ekoturizm için oldukça ilgi çekici bir ülke konumuna getirmektedir (Aktaran: Kılıç Benzer, 2006: 75).

T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın (2011) verilerine göre; Türkiye’de 41 adet Milli Park, 180 adet Tabiat Parkı, 31 adet Tabiat Koruma Alanı, 106 adet Tabiat Anıtı, 14 adet Çevre Koruma Bölgesi ve toplam alanı 1 milyon hektarı aşan 1000’den fazla sulak alan bulunmaktadır. Uluslararası Ramsar Sözleşmesi kriterleri dikkate alındığında ise, uluslararası öneme sahip sulak alan sayısı 135 adet olup, bu alanların 12 adeti Ramsar Alanı olarak ilan edilmiştir. Doğal miras olan yaban hayvan türlerini ve onların yaşadığı habitatları korumak için 41 ilde 80 adet yaban hayatı geliştirme sahası ilan edilmiştir. 2011 yılı sonu itibariyle Milli Park 897.657 ha., Tabiat Parkı 82.801 ha, Tabiat Koruma Alanı 46.575 ha, Tabiat Anıtı 5.541 ha, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası 1.201.285 ha, Özel Çevre Koruma Bölgesi 1.211.254 ha, Ramsar Alanı ise 179.482 ha alandan oluşmaktadır (Aktaran: Yavuz, 2011: 40).

Türkiye’de ekoturizm ile ilgili olarak ilk faaliyet 1987 yılında Dalyan-İztuzu kumsalında bir otel inşaatı Caretta Carette kaplumbağalarının yaşam alanını tehdit ettiği için ekoturizm savunucuları tarafından inşaat durdurulmuştur. Bu bölge Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiştir.

Bakırcı’ya (2002: 244-246) göre; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Turizm ürünlerini çeşitlendirmeyi ve kıyı alanları üzerindeki baskıları azaltacak ve turizmin sosyo- ekonomik faydalarını daha az gelişmiş bölgelere dağıtacak şekilde tatilleri yaymayı amaçlayan bir politika izlemektedir. Bu amaçla geliştirilen projeler şunlardır; Mavi Bayrak projesi, Çam Ödülü Projesi, İSO 14000 Çevre Yönetim Sistemi, ATAK Projesi, Belek Yönetim Planı, Dağ-Doğa Yürüyüşü Projesi, Yayla Turizmi Projesi, Akarsu Turizmi Projesi, Bisiklet Tur Güzergahlarının Belirlenmesi Geliştirilmesi Projesi, Atlı Doğa Yürüyüşü Projesi, Mağara Turizmi Projesi, Sportif Olta Balıkçılığı Projesi, Kuş Gözlemciliği Projesi, Tarım-Çiftlik Turizmi Projesi, Botanik Turizmi Projesi, İpek Yolu Projesi, Av Turizmi Projesi (Aktaran: Yavuz, 2011: 41).

2.9. EKOTURİZMİN FAYDALARI

Ekoturizmin ortaya çıkış sebebi ve temel amacı doğal alanları ve kültürel çevreyi aslına uygun koruyarak ekonomik fayda sağlamaktır. Özellikle ekoturizm potansiyeli yüksek alanlarda yaşayanlar, gelecek nesiller açısından sürdürülebilir bir çevre oluşturma zorunluluğu her geçen gün ortaya çıktığını görmekteyiz.

Drumm ve Moore’e (2002) göre;

● Doğal sistemlerin çekiciliğini ve çevresel bütünlüğü, geliştirmek ve sürdürmek

için maddi kaynak sağlar,

● İstihdam fırsatları yaratır, ● Çevresel hizmetler sağlar.

Turizm korunmuş alanlar için çeşitli tehditler ve fırsatlar sunar. Ekoturizm tehditleri azaltmayı fırsatları artırmayı araştırır. Eğer fayda sağlanacaksa fırsatlar değerlendirilir. Kazanç getireceği düşünülse de tehditlerden sakınılır. Dikkatsizce planlanmış ve zayıf olarak uygulanmış ekoturizm projelerinin geleneksel turizm projeleri ile negatif etkileri hemen hemen aynıdır (Aktaran: Polat, 2006: 26).

Benzer Belgeler