• Sonuç bulunamadı

2. BÖLGESEL KALKINMA ARACI OLARAK TURİZM VE YEREL

2.2 Kültürün Turizm Odaklı Kalkınmadaki Rolü

2.2.1 Turizm odaklı kalkınmada kültür ve yerel kültür

2.2.1.4 Ekonomik kalkınma aracı olarak kültür turizmi

Kültür turizmi, en hızlı büyüyen ve en büyük küresel turizm pazarlarından biridir. En önemli dünya ekonomileri içinde, kültür ekonomilerinin tüm ekonomi içindeki payı 3-6%’dır. Son 10 yılda kültür turizmi amaçlı seyahat eden turistlerin sayısı artmış, uluslararası turizm varışlarının 40%’ının kültür turizmi amaçlı olduğu tespit edilmiştir. Destinasyon seçimlerinde, kültür mirasına dayalı çekicilikler etkili olmakta, turistler belirli kültür varlığı odaklı olarak gelmektedirler. (OECD, 2009).

18

20. yüzyılda kültür ile turizmin bağlantısı henüz kurulmamıştı, bu dönemde kültür, kültür mirası, eğitim, kimlik, boş zaman aktivitesi, yerel halkın özellikleri gibi anlamlarda kullanılmaktaydı. 20. yüzyıl sonuna gelindiğinde, kültürün turist çekmedeki ve turizm destinasyonlarının çekiciliklerini arttırma ve diğer destinasyonlardan farklılaştırmadaki öneminin anlaşılması ile, 1980’li yıllar ile birlikte kültür turizmi, yerel ekonomik kalkınmanın önemli bir aracı olarak kabul edildi (OECD, 2009).

Turizm, hem temelinde kültürel potansiyellerin yer aldığı bir ekonomik büyüme formu, aynı zamanda, ekonomik gerçekliklere bağlı olmasına rağmen, bireylerin ve toplumların diğerlerinin mekanlarına ve geçmişlerine erişebilmesi ve anlayabilmesini sağlamasıyla bir kalkınma formudur. Deneyim, eğitim ve keyif almakla birlikte turizm; entelektüel, duygusal ve spritüel açılardan anlayış kazanma ve paylaşmada bir önemli bir araç olabilir. Turizmi diğer mekanik küresel ticaret ve ekonomik kalkınma formlarından ayıran özellik, insanların hareket ve değişimidir. Kültür, hem sanatsal, hem yaşam tarzı anlamıyla neredeyse sürekli olarak bakış altındadır. Seyahat ve turizm, çeşitli medya formları ile birlikte, dünyanın zengin kültürleri konusunda önemli bir farkındalık sağlamıştır. Buna paralel olarak artık kültürü deneyimlemek ve ona katılmak artık sosyal, politik ve ekonomik yaşamdan farklı marjinal bir aktivite değildir. Daha önce hiç olmadığı kadar kültürün değerinin farkına varılmış durumdadır ve kültür ekomilerin ve kalkınma statejilerinin yapı taşlarından birini oluşturmaktadır. Turizm, yeni katılımcılar oluşturması ve onları birleştirmesiye, yeni baskılar ve olanaklar yaratması ile, birden bire ortaya çıkan uluslararası “kültür ekonomileri”nin önemli bir parçasıdır (UNESCO, 2006).

20. Yüzyıl ortalarıyle birlikte kalkınmanın en önemli özelliklerinden biri, turizmin yerel, bölgesel ve ulusal ölçeklerde ekonomik kalkınma sağlamada tercih edilen bir form haline gelişidir. Birçok ulusüstü ve devlet kurum, turizmi potansiyellerini, krizlere verdiği cevaplarla ekonomik kalkınma stratejilerine eklemiştir. Hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkeler için, teknolojik gelişmelerle birlikte imalat sektörünün yeniden yapılandırılması, korumacı politikalardan uzaklaşılması ve gelişmekte olan ülkelerde yeni ucuz işgücü pazarının oluşması, fabrikaların kapanmasına, işsizliğe, sosyal ilişkilerin farklılaşmasına ve çevresel ve mekansal değişimlere neden olmuştur. Benzer şekilde, tarım ve balıkçılık arasındaki yoğunluğu değişmesi ile ortaya çıkan değişimler, tarımsal desteğin ve pazar güçlerinin kaldırılması ile kırsal

19

düşüşe geçmiş, nüfus kaybetmiş ve peyzaj bozulmuştur. Bu gibi değişimler, ülkelerin alternatif kazanç ve istihdam kaynakları aramalarını zorunlu kılmıştır. Turizm hem gelir hem istihdam yaratabilen, görece daha az masraflı, doğal ve kültürel potansiyel kaynaklara dayanan bir sektördür. Bazı turizm altyapıları gerçekleşmek için devlet desteğine ihtiyaç duysa da, çoğu zaman özel sektörün turizme girmesi önündeki engelleyiciler azdır, içsel firmalarla veya yatırımlarla kapital sağlanmaktadır. Turizm sektörüne girişteki engellerin azlığı, birçok bireyin veya grubun turizme katılımı açısından önemli bir potansiyel sunmaktadır. Bilgi teknolojilerinin ve az masraflı ulaşım inovasyonlarının birlikte büyümesi de bu potansiyele eklenmektedir. Bu genel gelişmelere paralel olarak, sosyal yapı ve yaşamdaki değişimler boş zaman aktivitelerine ve özellikle çeşitliliği olan turizm ‘ürünlerine’ olan talebi arttırmıştır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik büyümenin motoru olarak görülmekte ancak bunların tetikleyicilerinin farklı kökleri bulunmaktadır. Yoksulluk ve borçlanma problemleri ile uğraşan bir çok ülke, turizmi yabancı yatırım çekme aracı olarak kullanmaktadır. Olumlu olarak, turizm görece daha sürdürülebilir bir kalkınma sunar, ancak kısıtlı kaynaklara, fakir çevresel kaliteye sahip, aşağılanmış ülkelerde; kültür, miras ve doğa kendi başına kalkınmaya bırakılmıştır. Kamu ve özel sektör yatırımlarının ve turizmin çevresel ve sosyal etkilerini düzenleyen kuralcı çerçevelerin yokluğunda turizm gelişimi, rahat finansal ortamdan yararlanmak isteyen gelişmiş ülkelerin yabancı yatırımcılarının eline bırakılmaktadır. Bu durumda turizm pazarı, gelişmiş ülkelerdekinden farklı olarak, ev sahibi ülkenin kontrolü dışında tutulmaktadır (UNESCO, 2006).

Gelişmekte olan ülkelerin karşılaştıkları problemlere rağmen, iyi bir yönetim ve hedefi belli ve stratejik destekler ile, turizm hala kalkınma ve ödemeler dengesi ve dış borçların ödenmesi açısından, şu özellikleri ile önemli bir araçtır (UNESCO, 2006):

İlk olarak turizm, istihdam yoğun bir sektör olarak, bir çok farklı istihdam olanağı yaratma kapasitesine sahiptir (kalifiye olan ve olmayan işgücü için , kadınlar ve gençler için, kır ve kent için farklı istihdam olanakları).

İkinci olarak turizm, dikkatli yönetildiğinde, eşsiz kültürel çekiciliklerin turizm amaçlı kullanılması ile döviz girdisi sağlar. Ağır sanayilerin aksine, çevresel etkisi de azdır.

20

Üçüncü olarak turizm, ekonomide çeşitlenmeye müsaade eder ve bu da ekonominin tek bir ithalat sektörüne bağımlı olmamasını sağlar.

Dördüncü olarak turizmin, sanayiye kıyasla altyapı talebi düşüktür ve turizmin talep ettiği altyapıdan aynı zamanda yerel halk da yararlanır.

Son ve önemli olarak turizm, diğer bazı sanayilerin aksine, kültürün kendini küresel ölçekte ifade etmesine ve sunmasına olanak sağlar. Bu da kalkınmakta olan ülkelerin sahip oldukları potansiyeller konusunda bilinçlenilmesini sağlar.

Özetle, kültür turizminin yerel halka faydaları; istihdam ve yeni iş olanakları yaratması, yerel halkın ekonomik olanaklarının artması, vergi gelirlerinin artması, reel ekonominin çeşitlenmesi, işbirliği olanaklarının güçlenmesi, turistlerin tarihi alanlarına ve koruma alanlarına çekilmesi ile bu alanlardan elde edilen gelirlerin ve yatırımın artması, yerel gelenek ve kültürün korunması, yerel halkın kültür mirasını koruma konusunda bilinçlenmesinin sağlanması, bölgeye ait kültür ve değerlerin anlaşılması, farklı kültürler arasında diyalog sağlanması olarak sıralanabilir (National Trust for Historic Preservation, 2011).