• Sonuç bulunamadı

Ekonomik Büyümenin İç Finansman Kaynakları

2.3. Ekonomik Büyümenin Finansmanı

2.3.1. Ekonomik Büyümenin İç Finansman Kaynakları

İç finansman kaynakları, gönüllü tasarruflar, zorunlu tasarruflar(vergileme) ve enflasyon olarak 3'e ayrılabilir. Harrod ve Domar'ın modellemesinde ekonomik büyümenin iki önemli belirleyicisinden söz edilmektedir. Bunlar tasarruf eğilimi ile sermaye Hasıla oranıdır. Tasarruf eğilimi ekonomik büyümeyle olumlu, sermaye Hasıla katsayısı ekonomik büyümeyle olumsuz bir ilişki içerisindedir. Daha yüksek tasarruf eğilimi daha çok yatırım yapılmasına bu da daha hızlı büyümeye yol açmaktadır. Ancak, tasarruf eğilimini etkileyen koşullar ülkeden ülkeye farklık gösterir. Az gelişmiş ülkelerde gelir seviyesi düşüklüğü nedeniyle tüketim eğilimi yüksek tasarruf eğilimi ise düşüktür. Mevcut tasarruflar ise verimli bir şekilde kullanılamamaktadır. Bu tarz ülkelerde tasarrufların sektörel dağılımını sağlayan kurumsal mekanizmalar gelişmemiştir. Dolayısıyla devlet gönüllü tasarrufları özendirerek ve bunları yatırımlara yönelterek kurumsal yapının oluşmasını sağlayacak politikalar üretmelidir.

İkinci bir iç finansman kaynağı zorunlu tasarruflardır. Kamu tasarrufları, ekonomik büyüme ve kalkınmanın başlangıcında sermaye birikiminin en önemli kaynağı olarak görülür. Ülke yapısına uygun bir vergi sistemi oluşturulur, vergi kaçakları ve vergi toplama maliyeti azaltılabilir ise sermaye birikiminin artışına neden olacak önemli bir kaynak sağlanmış olur. Bu yolla sermaye birikiminin sağlanabilmesi için bir yandan devletin cari harcamalarını daha çok arttırması diğer taraftan da vergi yükünün sermaye kaçışına neden olması ve özel tasarrufları olumsuz etkilemesi engellenmelidir. Bundan dolayı en uygun vergileme politikası kişilerin isteyerek yaptığı tasarruflarda azalışa neden olmadan geliri yüksek kesimlerin tüketim giderlerini azaltmaya yönelik olmalıdır. Vergi alımında uygulanacak yöntemler o devletin gelişme düzeyine göre farklılık gösterir. Vergileme işleminde harcama ve servet gözetilir. Vergi sistemiyle ekonomik, sosyal, toplumsal yapı ve gelişmeler yakın ilişki içerisinde olduklarından vergi düzenlemelerinin eko-sosyal değişimleri dikkate alan bir mantıkla yapılması gerekir. Vergi indirimleri, gelir vergilerinin ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamasında

22

önemli bir rol oynar. Vergi indirimleri çalışmayı teşvik ederek üretim ve milli geliri uyarıp GSMH'da artışa neden olur. Vergi idaresinin yapısal reformlara tabi tutulması ekonomik büyüme ve kalkınmada önemli katkılar oluşturacaktır. Harcamalar üzerinden alınan vergilerin amacı vergilemede adaleti sağlamak olmasına karşın lüks tüketimi azaltıp, tasarrufu teşvik etmesi nedeniyle ekonomik büyüme ve kalkınmaya dolaylı etkide bulunur (Demircan, 2003: 114).

Ekonomik büyümeye ve kalkınmaya hizmet edecek vergi sistemi çeşitli kriterlere sahip olmalıdır. Girişimciliği ve bu süreçteki zorlukları göze almayı sağlamak maksadıyla kârdan oldukça az veya sıfır vergi uygulaması sürece dâhil edilmelidir. Büyümeyi amaçlayan vergi sisteminde normal kârlar vergilendirilmemelidir. Karlar üzerinden yüksek vergiler alınması yerine, düşük oranlı fakat geniş tabanlı vergi sisteminden, ekonomik büyümeyi amaçlayan vergi sistemlerinde büyümenin olumlu etkileneceği muhtemeldir. Ayrıca tüketim, gelire göre daha yüksek oranda vergilendirilmelidir. Düşük gelirli bireyler düşük oranda vergilendirilmelidir. Yatırımların modern sektörlere kayması amacıyla geleneksel sektörlere uygulanan vergi oranı arttırılmalıdır(Bird ve Zolt, 2003: 29-30).

Gelişmekte olan ülkelerde vergi sistemleri, kamu harcamalarını yeterli ve etkin bir düzeyde finanse etme yeteneğine sahip olmalıdır. Söz konusu ülkelerde vergi sistemleri, kamunun borçlanmasına gerek kalmayacak şekilde uygulanmalı ve kamunun borç yükünün ekonomik faaliyetler üzerinde etkili olmasına engel olmalıdır(Tanzi ve Zee, 2000: 3).

Ekonomik büyümede kullanılan finansman araçlarından biri de enflasyonist finansmandır. Bu görüş enflasyonun gelişmekte olan ülkelerde sermaye birikiminin sağlanmasında etkin bir araç olduğunu savunur. Enflasyon özel tüketimi kısarak üretim faktörlerinin ekonomik büyüme için gerekli alanlara kaymasını sağlar. Ayrıca, bir ülkede milli para türünden iddihar eğiliminin çok yüksek olduğu durumlarda fiyatlar genel seviyesindeki artış, paranın elde tutulmasına ve dolayısıyla sermaye birikimine katkıda bulunur(Şen ve diğerleri, 2004: 217).

Teorik olarak, fiyatlar genel seviyesinin iktisadi büyümeyi pozitif ve negatif sürece sokacağı tarafta iki değişik konsept vardır. Keynesyen tarz konsepti destekleyen bazı iktisatçılar, fiyatlar genel seviyesindeki artışın türlü nedenlerden iktisadi büyümeyi pozitif etkileyeceğini savunurlar. Bu nedenlerden ilki enflasyonun, müteşebbislerin daha fazla tasarruf yapma potansiyeline sahip olması nedeniyle gelir dağılımını onların çıkarlarına dönük sağlamasıdır. İkincisi; fiyatlar genel

23

seviyesindeki artış, yatırım payını finansal kesimden reel kesime yönelterek sermaye yoğunluğunu arttırır Nedenlerden üçüncüsü ise bireylerin, fiyatlar genel seviyesindeki artış dönemlerinde reel tasarruf düzeylerini muhafaza etmek amacıyla sahip oldukları para miktarını arttırma zorunluluğunun, senyoraj gelirinin artışına veya fiyatlar genel seviyesindeki artıştan kaynaklanan vergiyi arttırmasıdır. Hükümetlerin hane halklarından sağladığı geliri yatırımları finanse etmek için kullanması fiyatlar genel seviyesindeki artışa; bu durum ise iktisadi büyümeye neden olacaktır. Başta Neoklasik iktisatçıların savunduğu diğer görüş ise, enflasyon çeşitli sebeplerden dolayı ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir şeklindedir. Birincisi; enflasyon, gelecekle ilgili belirsizliklere neden olarak yatırımları olumsuz etkilemektedir. İkincisi; fiyatlar genel seviyesindeki artışın fazlalığı fiyatlar genel seviyesindeki volatilitenin fazla olmasını sağlayarak belirsiz bir ortam oluşmasına ve iktisadi birimlerin ekonomideki belitileri algılamasını zorlaştırmaktadır. Bu durum yatırımların azalmasına ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına neden olur. Üçüncüsü; farklı sektörlerdeki fiyatlar, değişik oranlarda arttığından yatırım kararlarını olumsuz etkilemekte bu da yanlış kaynak dağılımına neden olmaktadır. Dördüncüsü; fiyatlar genel seviyesindeki artış, finansal büyüklüklerin reel değerinde azalışa neden olduğundan kişiler tasarruflarını altın ve gayrimenkul türü varlıklarda değerlendirir. Böylece finansal sistemin gelişmesi olumsuz etkilenir. Son olarak da, enflasyon ulusal paranın değer kazanmasına neden olmakta ve sonuçta ihracatı olumsuz etkilemektedir (Chowdhury, 2002: 22).

Benzer Belgeler