• Sonuç bulunamadı

4. BULGULAR 1 Demografik Bilgiler

5.3. Eklem Pozisyon Hiss

Eklem pozisyon hissi ölçümü, klinikte proprioseptif duyunun değerlendirilmesi için sıklıkla kullanılan güvenli, geçerli, kolay uygulanabilir ve hızlı bir yöntemdir. Eklem pozisyon hissi testinde, bireylerin daha önceden belirtilen

pozisyonları tekrarlayabilme veya eklem hareket açılarını algılayabilme yeteneği değerlendirilmektedir. Bu testlerdeki hata oranı proprioseptif duyudaki bozukluk hakkında önemli bilgiler verir (166, 167).

Bu çalışma kapsamında bireylerin proprioseptif duyusunu değerlendirmek amacıyla baş yeniden pozisyonlama testi ve iki farklı hedef açı testi olmak üzere üç farklı eklem pozisyon hissi testi kullanıldı. Elde ettiğimiz sonuçlar, her üç testte de kronik boyun ağrılı bireylerin hata miktarının asemptomatik kontrol grubuna göre daha fazla olduğunu göstermektedir. Elde ettiğimiz sonuçlara benzer şekilde, kronik boyun ağrılı bireylerin baş yeniden pozisyonlama (21-24, 168-170) ve hedef açı testlerinde (23, 24, 169, 170) hata miktarlarının asemptomatik kontrol grubuna göre daha fazla olduğu birçok çalışma tarafından gösterilmektedir.

Kronik boyun ağrılı bireylerde proprioseptif duyu kaybının önemli bir nedeni olarak ağrı gösterilmektedir. Ağrı varlığında meydana gelen kemosensitif tip III ve IV afferent nosiseptör aktivitesinin refleks aktivitede ve gamma motor nöron-kas iğciği sisteminde değişikliklere ve sonuç olarak proprioseptif duyuda kayıplara neden olabileceği düşünülmektedir (152, 158). Yapılan hayvan çalışmaları, bu düşünceyi destekleyecek şekilde, kas ve eklem içine enjekte edilen inflamatuar maddelerin kas iğciği afferent aktivitesinde önemli değişikliklere neden olduğunu rapor etmektedirler (171, 172). Bozulmuş proprioseptif duyu ile ağrı arasındaki ilişki farklı insan deneysel ağrı modellerinde de gösterilmektedir (173, 174). Ayrıca uzun süreli ağrının somotosensorial duyu korteksinin reorganizasyonunda değişikliklere neden olarak vücut farkındalığını etkileyebileceği bildirilmektedir (175).

Kronik boyun ağrılı bireylerde proprioseptif duyu kaybının diğer bir nedeni de boyun kaslarındaki morfolojik ve fizyolojik değişiklikler olarak gösterilmektedir. Proprioseptif duyu, kas iğciği, gorgi tendon organı, kuteneal ve eklem reseptörlerinden gelen afferent bilginin merkezi sinir sisteminde entegrasyonu ile sağlanır. Servikal kaslar bu bilgi alıp-verme sürecinde önemli görevler üstlenir (176, 177). Servikal boyun kasları, özellikle suboksipital kaslar, kas iğciğinden zengin yapılardır. Ayrıca yavaş kasılan kas lifleri oranı diğer kaslara göre oldukça yüksektir (17, 176). Boyun ağrılı hastalarda, boyun kaslarında artmış yağ infiltrasyonu, kas çapında azalma, kas lifleri yapısı ve tipinde değişiklikler olduğu birçok çalışma tarafından gösterilmiştir (14-17, 154, 155). Boyun kaslarındaki morfolojik ve fizyolojik değişiklikler, kasın

uzunluk-gerilim ilişkisini bozabilir ayrıca kas iğciği içeriğinde kalıcı değişikliklere neden olabilir. Bu durum boyun kasları tarafından merkezi sinir sistemine gönderilen afferent bilgileri değiştirerek proprioseptif duyu kayıplarına neden olabilir.

Kas iğciği ve mekanoreseptörlerin aktivitesi ile sağlanan proprioseptif duyunun kas ve/veya eklem sertliğini düzenleyerek eklemi koruyacağı düşünülmektedir (152, 153). Kas iğciğinde artmış uyarı monisinaptik refleks arkı ile alfa motor nöron aktivitesinde artışa neden olarak kas sertliğinde artışa neden olabilir. Ayrıca kas iğciği tarafından inerve olan gamma motor nöronun uyarılması polisnaptik refleks arkı ile kas iğciğinin uyarılabilirliğini ve dolaylı olarak kas sertliğinin düzenlenmesine etki edebilir (152, 153, 166). Fakat literatür incelendiğinde, bu hipotezi doğrulayacak hiçbir bilgi olmadığı görünmektedir. Elde ettiğimiz sonuçlar bu hipotezi doğrulayacak şekilde kas sertliğindeki artış ile eklem pozisyon hissi testindeki hata miktarı arasında ilişki olduğunu göstermektedir.

Bu çalışmanın diğer bir bulgusu ise baş yeniden pozisyonlama testindeki hata oranının hedef açı testlerine göre daha fazla olduğudur. Benzer bulgular literatürdeki birçok çalışma tarafından rapor edilmektedir (23, 24, 169, 170). Bu durumun önemli bir nedeni test pozisyonları ile ilgili olabilir. Baş yeniden pozisyonlama testinde eklem üzerine binen yük, eklem kapsülündeki gerilim ve gerekli kas aktivitesi, fleksiyon ve ekstansiyon pozisyonunda yapılan hedef açı testlerine göre daha azdır (38). Boyun fleksiyonu veya ekstansiyonu gerektiren hedef açı testlerinde eklem üzerine binen yükte, eklem kapsülündeki gerilim ve kas aktivitesindeki artış afferent bilgilerde artışa neden olarak eklem pozisyonunun farkındalığını artırabilir. Bu nedenle farklı boyun patolojilerinde proprioseptif duyudaki kayıpları daha detaylı değerlendirmek için baş yeniden pozisyonlama testi, hedef açı testlerine göre daha kullanışlı olabilir.

Bu çalışmanın diğer bir hipotezi, boyun ağrılı bireylerde eklem pozisyon hissi testindeki hata oranları ile bireylerin ağrı, özürlülük, hareket korkusu, kaygı, depresyon ve yaşam kalitesi sonuçları arasında ilişkili olacağı yönündeydi. Elde ettiğimiz sonuçlar bu hipotezi doğrulamayacak şekilde, boyun ağrılı bireylerde eklem pozisyon hissi testindeki hata oranları ile bireylerin ağrı, özürlülük, hareket korkusu, kaygı, depresyon ve yaşam kalitesi sonuçları arasında ilişki olmadığını göstermektedir. Literatürdeki çalışmalar ve bu çalışmanın sonuçları, farklı açılarda yapılan eklem pozisyon hissi test sonuçlarının farklı olduğunu göstermektedir. Çalışmamızda yapmış

olduğunuz, üç farklı eklem pozisyon hissi değerlendirmeleri, boynun farklı açıları kullanılarak yapılsaydı, elde edilen sonuçlar ile ağrı şiddeti ve özürlülük düzeyi arasındaki ilişki de farklı sonuçlar alınabilirdi. Ayrıca eklem pozisyon hissi testlerinde 5˚ ve üstü hata oranı patolojik olarak kabul edilmektedir. Elde edilen sonuçlar kronik boyun ağrılı bireylerin birçoğunun eklem pozisyon hissindeki kaybının, patolojik olarak kabul edilen değerlerin altında veya hafif üstünde olduğunu göstermektedir. Belirgin eklem pozisyon hissi kayıplarının olduğu durumlarda, proprioseptif duyudaki kayıp ile ağrı ve özürlülük arasındaki ilişkinin daha farklı olabileceğini düşünmekteyiz.