• Sonuç bulunamadı

2. BİR TÜR OLARAK EFSANE VE MOTİFLERİ

2.1. Efsane ve Motif

2.1.1 Efsanenin Tanımı

“Efsane” terimi günümüz Türkiye Türkçesinde kullanıldığı şekliyle dilimize Farsçadan geçmiş bir kelimedir. Farsça aslı “fesâne” olan, Arapçada “ustûre/esâtir” terimi ile karşılık bulan efsane teriminin, sözcük anlamı sözlüklerde şöyle yer almaktadır: “Asılsız hikâye, masal, boş söz, saçma sapan lakırdı; dillere düşmüş, meşhur olmuş hadise”.87

“Asılsız, hayal mahsulü hikâye, söylence, masal, fesâne; halkın hayal gücünden doğan ve

85 Linda Dégh, “Halk Anlatısı”, Halkbiliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar 1, Zerrin Karagülle (Çev.), Gülin Öğüt Eker vd. (Yay. Haz.), Geleneksel Yayıncılık, Ankara, 2005, s. 91.

86 Özkul Çobanoğlu, Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk İnançları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2003, s.12.

34

dilden dile söylenirken bu hayal gücüyle şekil değiştirerek olağanüstü nitelikler kazanan hikâye”.88 “Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen

hayalî hikâye, söylence; gerçeğe dayanmayan, asılsız söz, hikâye vb.”89 “Ağızdan ağıza

anlatılarak sürüp gelmiş bulunan olağanüstü nitelikli öykü.”90 Türk Dil Kurumu’nun

internet sitesi üzerinden yayınladığı Büyük Türkçe Sözlükte ise efsane şu şekilde tanımlanmaktadır:

“Efsane: (İng. Myth) Tanrıların, insanların, kahramanların ve evrenin yaratılışının yanı sıra ilk günahı, ilk ölümü, tufanı, tanrıların insanları nasıl cezalandırdıklarını, ikinci planda ise avcılığın ve hayvancılığın başlangıcını, bitkilerden nasıl yararlanıldığını, ateşin ilk kez elde edilişini, cinsel hayatın başlangıcını; ilk ailenin, törelerin ve toplumsal kurumların ortaya çıkışını konu edinen; bunları destansı ve şiirli bir dille anlatan, çoğu zaman kutsal sayılan öyküler. (BSTS / Budunbilim Terimleri Sözlüğü 1973)

Efsane: (İng. Myth) Tarih öncesi Tanrıların yaşamları ve kahramanların serüvenleri yoluyla bir toplumun inançlarını, duygularını, eğilimlerini ve düşünce dizgesini yansıtan olağanüstü öykü. (BSTS / Gösterim Sanatları Terimleri Sözlüğü 1983)

Efsane: (Fr. Légende) Bir tarafı az çok tarihe dayanmakla beraber inanılmaz olgularla süslü olan halk hikâyesi. (BSTS / Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü 1948)”91

Efsanenin Batı dillerindeki ve Türk lehçelerindeki karşılıklarını vermeden önce Ferhat Aslan’ın Halkbilimsel Bir Terim Olarak Efsane Üzerine Bazı Dikkatler adlı makalesinde öne çıkardığı bir hususu belirtmekte fayda vardır. İncelediği Divanlar, yazmalar ve tevarihten yola çıkarak, efsanenin halk biliminin bir bilim dalı olarak ortaya çıkmasından evvel 16. yüzyıldan itibaren daha çok "inanılması mümkün olmayan tuhaflıklar, anlatılar", "yalan", "boş söz" anlamlarında kullanıldığını belirten Arslan, günümüzde efsanenin sıfat ve fiil halleriyle de dillere pelesenk olduğuna dikkat çekmektedir:

“Günümüze geldiğimizde günlük konuşma dilinde efsane kelimesinin Osmanlı dönemindeki "inanılmayacak söz", "tuhaf anlatılar", "yalan", anlamından farklı anlamlarda da kullanıldığını görmekteyiz. Bu farklı anlamlardan ilki; "efsane” kelimesinin bir sıfat olarak; herhangi bir iş ya da meslek konusunda "uzmanlaşmış" ve "çok başarılı", "efsaneleşmiş" siyasetçi, şarkıcı, futbolcu, vb. "kişiler" ya da "markalar" için kullanılmasıdır. (...) İkincisi ise; "efsane yazmak" ya da "efsaneleşmek" şeklinde bir fiil olarak "başarmak, bir işte başarılı olmak" anlamında kullanıldığı görülmektedir.”92

88 İsmet Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, “Efsane”, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2008. 89 Türkçe Sözlük, “Efsane”, TDK Yayınları, Ankara, 2005.

90 Orhan Hançerlioğlu, Dünya İnançları Sözlüğü: Dinler, Mezhepler, Tarikatlar, Efsaneler, “Efsane”, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1993.

91 http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5b001ffddcf0f9.9312 3189 E.T. 05-05-2018.

92 Ferhat Aslan, “Halkbilimsel Bir Terim Olarak Efsane Üzerine Bazı Dikkatler”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.5, S.23, ss.82-84.

35

Efsane terimi için Batı dillerinde çoğunlukla Latince kökenli “legendus” kökünden türemiş terimler kullanılmaktadır. Bu terim için İngilizler “legend”, Fransızlar “légende”, Almanlar “legende” ve “sage”, İtalyanlar “leggenda”, İspanyollar “leyenda”, Ruslar “legende”, “predaniye” ve “skaz”, Yunanlar “mythe/mythos” kelimelerini tercih etmektedirler.93 Batıdaki bu “legendus” kelimesinin aksine Orhan Hançerlioğlu ise efsanenin Yunanca “mythos” kelimesinden türetildiğini söylemektedir:

“Efsane (Fr., Al. Mythe, İng. Myth) gerçekte masal anlamını dile getirir. Batı dillerindeki karşılığı mit sözcüğü, Yunanca söz ve öykü (hikâye) anlamlarını dile getiren mythos sözcüğünden türetilmiştir. Efsane deyimi gerçek bir olayın olağanüstü anlatılışı için kullanıldığı gibi doğasal olayların açıklanması için tümüyle hayal ürünü olan öyküler için de kullanılır. Mitoloji, bütün efsaneleri birbirleriyle bağıntılı olarak sistemleştirir.”94

Funk&Wagnalls Standard Dictionary of Folklore, Mythology and Legend’da ise “legend” terimi için “başlangıçta, dini törenlerde veya dini yemeklerde okunan genellikle bir azizin ya da şehidin hayatını anlatan şeyler” ifadeleri kullanılmıştır. Buna örnek olarak ise azizlerin hayatlarını toplu bir biçimde anlatan Jacobus de Voragine’in95 Golden Legend’ı verilmiştir. Daha sonraları bu terim “bir kişi, yer veya olaydan bahseden, geleneksel malzemelerle harmanlanmış gerçek olduğu varsayılan anlatı/hikâye” şeklinde kullanılageldiği not edilmiştir.96 Buna benzer başka bir tanıma Fransızca bir sözlükte de yer

verilmiştir: “Efsane, bir azizin hayatını anlatan çeşitli sebeplerle manastırlarda okunan hikâye ve bu tür hikâyeler içeren derleme, koleksiyon. Az ya da çok hayalî, geleneksel halk masalı. Bkz. →fabl, mit”97

Efsane terimi Anadolu Türkleri arasında “menkıbe”, “esatir” ve “mitoloji” terimleri ile de karşılık bulurken diğer Türk lehçelerindeki kullanımları ise şu şekildedir: Azerbaycan Türkçesinde “esatir, mif, efsane”; Kırım Tatar Türkçesinde “efsane”; Özbek Türkçesinde “rivayat, efsane”; Uygur Türkçesinde “rivayet, epsane”; Türkmen Türkçesinde “epsana, rovayat”; Karakalpak Türkçesinde “epsane/epsana, rivayat, añız, añız-engime, legenda”;

93 Saim Sakaoğlu. Anadolu-Türk Efsanelerinde Taş Kesilme Motifi ve Bu Efsanelerin Tip Kataloğu. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1980, s.4; M. Metin Türktaş, Denizli Efsaneleri, Denizli Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2013, s.33.

94 Orhan Hançerlioğlu, a.g.e., s.128.

95 1230-1298 yılları arasında yaşamış İtalyan yazar ve derleyici.

96 Maria Leach ve Jerome Fried (Ed.), Funk&Wagnalls Standard Dictionary of Folklore, Mythology and Legend, Funk&Wagnalls, New York, 1972, s.612.

36

Kazak Türkçesinde “anız, añız-engime, epsane-hikâyet”; Kırgız Türkçesinde “ulamış, legenda”; Başkurt Türkçesinde “rivayat, legenda”; Kazan Tatar Türkçesinde “rivayat, legenda, ekiyet, beyt”; Altay Türkçesinde “kuuçın, kep-kuuçın, mif-kuuçın, legenda-kuuçın”; Hakas Türkçesinde “kip-çooh, legenda, çoohçaah”; Tuva Türkçesinde “tool-çurgu çuugaa, töögü çugaa”; Yakut Türkçesinde “kepsen sehen, kepsel, bılırgı sehen” ve Çuvaş Türkçesinde “halap, mif, legenda, umah” terimleri kullanılmaktadır.98 Görüldüğü üzere

Türk lehçeleri arasında görülen bu söylem çeşitliliği Farsça kökenli “efsane”, Arapça kökenli “rivayet” ve Latince kökenli “legenda” terimlerinin yaygın kullanımları neticesindedir.99

Efsane türünün tanımlanmasıyla ilgili ilk çalışmalar halkbiliminin bir bilim dalı olarak kabul edildiği 19. yüzyıla kadar inmektedir. O dönemin Avrupa ve Amerika’sında masal derleme çalışmaları sırasında halkbilimciler, elde edilen verilerle, efsanenin masaldan farklı bir tür olduğunu ortaya koymuşlar ve bu farklılığın sınırlarını belirlemeye çalışmışlardır. Bu alandaki ilk çalışma halk biliminin de kurucusu olarak kabul edilen Alman dilbilimcisi ve halkbilimcisi Grimm Kardeşler adıyla tanınan, Jakob Ludwig Karl Grimm (1785-1863) ile Wilhelm Grimm (1786-1859) tarafından sunulmuştur. Grimm Kardeşler şimdiye kadarki efsane tanımlarının dayanağını oluşturan şu tanımı yapmışlardır: “Efsane, gerçek veya hayalî muayyen şahıs, hadise veya yer hakkında anlatılan bir hikâyedir.”100 Bu

tanım gerek alanında ilk olması gerekse sonrasında yapılan birçok efsane tanımına kaynaklık etmesi bakımından oldukça önemlidir.

20.yüzyılın başlarından itibaren Max Lüthi, Linda Dégh, Vladimir Propp gibi birçok Avrupalı bilim adamı da masal araştırmaları sırasında, efsane türüyle ilgili de düşüncelerini paylaşmışlar ve bir efsane tanımı ortaya koymaya çalışmışlardır. Ancak ortaya çıkan tanımların her biri, birbirlerinden farklı bakış açıları ihtiva ettiği içindir ki aralarında bir birlik görülememektedir. Çünkü “efsanelerin konusu sınır tanımaz; her şey efsanenin

98 Metin Ergun, Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi. C. 1. TDK Yayınları, Ankara, 1997, s. 5-6. 99 Efsanenin Türk Dünyası topluluklarında aldığı isimlerin ve bu konudaki araştırmaların detayları için bkz. Muvaffak Duranlı, Yakut Efsaneleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE, İzmir, 2004, ss. 5-6; Aygerim Diykanbaeva, Kırgız Efsaneleri Üzerine Bir Araştırma (İnceleme-Metin), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE, İzmir, 2004, ss. 45-46; Pınar Dönmez Fedakâr, Karakalpak Efsaneleri (İnceleme-Metinler), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE, İzmir, 2008, ss.102-119. 100 Saim Sakaoğlu, Efsane Araştırmaları, Kömen Yayınevi, Konya, 2009, s. 19.

37

konusu olabilir.”101 “Efsaneler öyle geniş bir türdür ki halk kültürünün her yerine

dokunmaktadır. (…) İster yerleşimle ilgili ister atasözü ve isterse konuşma şekilleri olsun halk hayatının şu veya bu yolla bir efsaneye bağlanamayacak bir kısmı yoktur.”102 Diğer

taraftan “araştırmacının bakış açısı, uyguladığı yöntem ve derlediği, üzerinde çalıştığı sınırlı sayıdaki malzeme, yapmış olduğu tanımı etkilemektedir.”103 Ancak Grimm Kardeşlerin

yaptığı ilk tanımla birlikte efsanenin ortaya konan üç temel özelliği, daha sonraları yapılan tanımlamalarda ve araştırmalarda da büyük ölçüde kendini göstermiştir: 1. Efsane, belirli bir tarihi olayla ya da belirli bir şahısla (gerçek ya da hayalî) bağlantılıdır. 2. Efsane, belirli bir yerle bağlantılıdır. 3. Efsane, olağanüstü vakalar barındırsa da anlatıcılar ve dinleyiciler ona inanır.104

Efsaneyi mit, masal gibi diğer nesir anlatılardan ayırması bakımından oldukça önemli bir kıstas olan “inanma ve inandırma” unsuru Max Lüthi’nin yaptığı tanımda kendini daha belirgin göstermektedir. Lüthi efsaneyi “duygusal bir anlatımla, anlatıcı tarafından bilinçli olarak gerçek olaylar anlatıldığını iddia eden, dinleyicilere bu olayın gerçek olup olmadığını, gerçek ise nasıl olduğunu düşündüren ve bu gerçekten haberdar olmayı isteten, nesilden nesile sözlü aktarım yoluyla geçen ve karakteristik bir şekle sahip anlatım türü”105

şeklinde tanımlar. Ayrıca Lüthi’ye göre efsane “gerçekte vukua gelmiş hadiseleri hikâye eder”. Ancak bu gerçeklik efsanenin ağızdan ağıza nakledilirken değişikliğe uğramasından ve şairler tarafından edebi olarak işlenmelerinden kaynaklı olarak bozulur.

Linda Dégh ise efsaneyi; yapı, konu ve işlev bakımından en kapsamlı şekliyle tanımlayarak ve efsanenin temel özelliklerini bir arada değerlendirerek kendinden önceki

101 İsmet Alpaslan, “Saim Sakaoğlu ile Efsane Üzerine Bir Konuşma”, Milli Folklor, S.13, s.34. 102 Leopold Schmidt ve Linda Dégh’ten alıntı. Özkul Çobanoğlu, a.g.e., s.14.

103 “Hatta bazen aynı araştırmacının farklı çalışmalarında "efsane" türünü farklı şekillerde tanımladığını görebilmekteyiz. Örneğin; (…) Linda Dégh Legend and Belief: Dialectics of a Folklore Genre adlı çalışmasında efsaneleri halk hikâyesi, saf ve eleştiremeyen halk bilimi, halk didaktiği, bilgelik ve felsefe, gerçek dünyanın fantastik yansıması, din ve mitoloji, bilinçli ya da bilinçsiz fikirlerin yansıması, toplumsal belirsizliklere karşı ortaklaşa tepki, anlatımın açık biçimi, anlatımsal yeterlilik, sembol sistemi, sitil, biçim ve estetikler şeklinde tanımlamaktayken aynı yazar “Günümüz Bağlamında Efsane Üzerine Teorik Bir Düşünme

ve Efsanenin Tanımı” adlı çalışmasında efsaneleri: Sanatsal olarak formüle edilmiş, üçüncü bir şahsa anlatılan

ve geçmişte ya da tarihsel geçmişte kurulmuş geleneksel bir hikâye ya da anlatıdır. Aslında gerçek değildir; ancak anlatıcı ve dinleyicileri tarafından gerçek olduğuna inanılır. Geçmişte ya da tarihsel geçmişte kurulmamış, geleneksel olma özelliği kazanmamış ve yaşanılan an ile ilgili efsaneler de bulunabilir diye tanımlamaktadır.” Ferhat Aslan, a.g.m., s.86.

104 Saim Sakaoğlu, a.g.e., s.19.

105 Max Lüthi, “Masalın Efsane, Menkıbe, Mit, Fabl ve Fıkra Gibi Türlerden Farkı”, Sevengül Sönmez (Çev.), Milli Folklor, S.25, s.66.

38 tanımların bir adım daha önüne geçmiştir:

“Halk hikâyesi, saf ve eleştirilemeyen halk bilimi, halk didaktiği, bilgelik ve felsefe, gerçek dünyanın fantastik yansıması, din ve mitoloji, bilinçli ya da bilinçsiz fikirlerin yansıması, toplumsal belirsizliklere karşı ortaklaşa tepki, anlatımın açık biçimi, anlatımsal yeterlilik, sembol sistemi, sitil, biçim ve estetikler.”106

Max Lüthi’nin efsane için ortaya koyduğu “gerçeklik/inandırıcılık” algısına da değinen Linda Dégh, efsanenin sanatsal olarak formüle edilmiş, üçüncü bir şahsa anlatılan, geçmişte ya da tarihsel geçmişte kurulmuş geleneksel bir hikâye ya da anlatı olduğunu belirtmiştir. Efsane “aslında gerçek değildir ancak anlatıcı ve dinleyiciler tarafından gerçek olduğuna inanılır.”107 Juha Pentikainen de Carl-Herman Tillhagen’den nakille "Efsane

şiirdir fakat gerçeğin de malıdır.” sözünü hatırlatarak efsanenin gerçekliğinin günlük hayatın olağan akışının bir parçası olmasından ileri geldiğini söylemektedir.108 Wilfried

Buch ise efsanelerin inanılırlıkları hakkında mümkün olduğu kadar güçlü deliller barındırdığından bahsederek şöyle devam eder:

“«Bunu bizzat yaşadım», değişik şahitlerin ismini verir («halâ yaşıyorlar»), mekân ve zaman bildirir vs. ve prensip olarak bir güven de kazanırlar, çünkü onlar öncelikle rapordan, “rivayet”ten başka bir şey değildir. Tabiatıyla, normal olan, günlük olan değil, bilâkis daha çok özel, “dikkat çekici” şey rapor edilir. Ve bunlar da çoğunlukla uğursuz şeyler olur. (…) Efsaneler öyleyse her şeyden önce dikkati çeken, rahatsız edici hadiselerin rapor edilmesidir. Bu halleriyle inanılırlık iddiasındadırlar ve bunu da istemeye hakları vardır – tıpkı bugün haberlerinden normalde prensip olarak şüphe etmediğimiz kitle iletişim araçları gibi.”109

Efsaneler mitlere nazaran daha sonraki dönemlerde oluştukları içindir ki gerek anlatıcısı gerekse dinleyici tarafından gerçekliği kabul edilmektedir. Çünkü efsaneler diğer nesir anlatılara oranla ilahi olmaktan çok dünyevîdirler ve ana karakterleri insanoğludur. Konu olarak göçlerden, savaş ve zaferlerden, eski kahramanların, şeflerin ve kralların yaptıklarından ve hükümranlıkları ile başarılarından söz eder. “Bu anlamda genellikle yazılı tarihin, sözlü gelenekteki bir karşılığıdır; ama azizlerin, perilerin, hayaletlerin ve gömülerin

106 Linda Dégh, Legend and Belief: Dialectics of a Folklore Genre (Efsane ve İnanç: Folklor Türlerinin Diyalektiği), Indiana University Press, Bloomington and Indianapolis, 2001, s. 23; Pınar Dönmez Fedakâr, Karakalpak Efsaneleri (İnceleme-Metinler), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE, İzmir, 2008, s.95’ten alıntı.

107 Linda Dégh, “Günümüz Bağlamında Efsane Üzerine Teorik Bir Düşünme ve Efsanenin Tanımı”, Halk Biliminde Kuramlar ve Yaklaşımlar-2, Selcan Gürçayır (Çev.), Gülin Öğüt Eker vd.(Yay. Haz.), Geleneksel Yayıncılık, Ankara, 2005, s.345

108 Petikainen, Juha; “Efsanenin Yapısı ve Fonksiyonu.” İsmail Görkem (Çev.), Milli Folklor, S.25, s.46 109 Wilfried Buch, “Masal ve Efsane Üzerine”, Ali Osman Öztürk (Çev.), Milli Folklor, S.13, ss.12-13.

39

konu edildiği yerel anlatmaları da içerir.”110 Diğer taraftan “efsanelerin bir kısmında

dünyanın, insanın, varlıkların, davranış ve toplumsal kuralların sebepleri, kaynakları ve ortaya çıkışı” da anlatıldığı içindir ki efsanelerde “inanma” ve “gerçeklik” algısı en üst seviyededir. Bu sebep sonuç ilişkisi, efsaneleri mit ve dini anlatmalarla kesiştirirken aynı zamanda onlara kutsallık atfedilmesini beraberinde getirmiştir; çünkü her şeyin var oluşunu açıklayan kutsal bilgiler barındırmaktadırlar.111

Buraya kadar görüşlerine yer verdiğimiz bilim adamları, efsane türünü masal, mit, vb. gibi halkbiliminin diğer nesir anlatılarını tanıtırken verdikleri tanımlarla anlatmışlardır. Bir tanımda efsanenin konusu üzerinde durulurken diğerinde yapı özelliklerine değinilmiş, bir diğerinde ise fonksiyonu dile getirilmiştir. Bu noktada Linda Dégh’in yaptığı efsane tanımı türün bütün bu özelliklerini bir araya getirmesi bakımından önemlidir: “Efsane, başlıca halk bilimi formlarıyla anlatılabilecek bir masal, bir öykü, konuşmaya dayalı bir sanat (anlatım), sosyal bir olay, canlandırmalı bir tür, uyarıcıya bir masal yanıtı, kültürel evrensel, şiirsel bir türdür.”112 Linda Dégh’in bu tanımını tamamlayıcı bir efsane tanımı da Fin folklor araştırmacısı Lauri Simonsuuri tarafından verilmiştir:

“Efsane, bir insan, bir görüş, ya da kesin bir zamana ve mekâna sahip bir olay hakkında yayılmış söylenceleri yâd etmektir. Efsane; açıklık, kesinlik ve varsayılan gerçeğin özetini içerir. Bu gerçek, inandırıcı ve öğretici bir şekilde açıklanır. [Bağlayıcı bir] mekândan bahsetmesine rağmen anlatma büyük kitlelerce bilinir.”113

Büyük kitlelerce bilinen bu anlatı türünü “bireysel düşüncelerin, hareketlerin hakimi ve yaygın kaygılara, dünya ve insan varlığı hakkındaki can alıcı sorulara gönderme yapan kitle davranışları” olarak da ele alan Linda Dégh, efsane anlatıcısının konusunu anlatırken aynı zamanda alışılmış karşıt fikirlerle de mücadele ettiğini söyler. Bu durum, efsanenin temel tanımlayıcı özelliğidir ki onu diğer halkbilimi türlerinden ayırır. Tartışıla bilirlik durumunu, efsanenin hakiki özü kabul eden Dégh, “Efsane cevapları zorlar, ancak kati olmasa da yaşamın en gizemli, en eleştirel en az cevap verilebilir sorularına çözüm getirir” diyerek, türe farklı bir bakış açısı getirmiştir.114

110 William R.Bascom,“Folklorun Biçimleri:Nesir Anlatılar”, R.Nur Aktaş vd.(Çev.), Milli Folklor, S.59, s.79. 111 Pınar Dönmez Fedakâr, a.g.t., s. 89.

112 Pınar Dönmez Fedakâr, a.g.t., s. 94. 113 Pınar Dönmez Fedakâr, a.g.t., s. 98.

40

Türkiye sahasında yapılan efsane araştırmalarına geçmeden önce Pınar Dönmez Fedakâr’ın Karakalpak Türklerinin efsanelerini değerlendirdiği çalışmasında öne çıkardığı bir konuyu da not etmekte fayda vardır. “Gerçeklik” ve “inanç” buraya kadarki efsane tanımlamalarında üzerinde durulan efsanenin iki temel özelliğidir. Bunların yanında bazı efsane tanımlarında yer verilen “korku” ve “cezalandırma”nın da üzerinde durulması gerektiğini açıklayan Fedakâr, Lutz Röhrich ve Wilfred Buch’un efsanenin bu yönü hakkındaki görüşlerine yer verir. Lutz Röhrich efsaneyi “korkunun kültürel dili” olarak tanımlar. Röhrich’e göre insanlar, “endişelerini ve korkularını açıklamak, korkularının zalim gücünden kendilerini kurtarmak için” efsaneler anlattığını nakleden Pınar Dönmez Fedakâr devamında efsane-korku ilişkisini şu cümlelerle detaylandırır:

“Efsanelerde korku, anlatmanın olmazsa olmaz bir parçası olmamakla birlikte, en hızlı yayılan efsanelerin korkuyla ilgili olduğunu da söylemek yersiz olmaz. Wilfred Buch’un efsane, masal ve korku ilişkisini vurgulayan görüşü de bu önermeyi desteklemektedir. Buch’a göre; “Önce efsane sonra

masal; insanın fikri ve ruhi kurtuluşunun iki adımı. Efsane, dünya görüşüne bağlı açıklamasıyla dünyanın karanlığını aydınlanmaya, korkuyu atmaya yardım eder ve masal bu zorluğu ve zarureti de aşar, korkuyla daha oyun[s]u bir şekilde ilgilenir. Çünkü bu korku ‘esasen’ ortadan kalkmıştır.”

Röhrich ve Buch, efsane ve korku ilişkisini işlevsel bir yaklaşımla ele almış ve bir bakıma efsaneleri korkuyu ve endişeleri bertaraf etmek ya da korkunun etkisini azaltmak işlevine sahip olduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir. Efsanelerin korkuyla kurulan bu işlevsel bağının sebebini, belki de, yine “inanç” kavramında aramak gerekir. Hemen bütün efsane tanımlarının üstünde birleştiği ortak özellik olan “inanma”nın, dinin kutsal kabul edilen inançlarına benzer bir inanma olması, tıpkı dini anlatmalarda olduğu gibi korkuyu da beraberinde getirmiş olmalıdır. Bununla birlikte insanın korku ve korkuya dair her şeye karşı olan bitmek tükenmez merakı da anlatmaları bu yönde tetiklemiş olabilir.”115

Max Lüthi efsane tanımlarından birinde de bu korku olgusuna değinmektedir. Efsane “dar manada, masallardaki gibi tabiatüstü olayların hikâye edilişidir; asıl halk efsanesi ise alışılamamış, tuhaf ve ekseriyetle huzursuzluk meydana getiren şeylerden, şekillerden ve hadiselerden bahseder.”116 Huzursuzluk oluşturan her olgu beraberinde korkuyu da getirir.

Bu sebeple nesilden nesile aktarılan efsanelerin bir kısmı huzursuzluk ve korku hislerini bertaraf ederken (bilinmeyeni açıklama gibi), bir kısmı ise korku halini devam ettirir.

Avrupalı araştırmacıların efsane üzerine yaptıkları tanımlardan ve açıklamalardan yola çıkarak efsanenin, üzerinde hemfikir olunan bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Efsane bir hikâye ve anlatıdır. Mitler kadar eski olmamakla beraber tarihi bir dönem içinde yer almışlardır. Anlatan da dinleyen de anlatının gerçek olduğuna inanır. Geleneksel öğeler ağır basar. Konuları evrenseldir ve şiirsel bir türdür.

115 Pınar Dönmez Fedakâr, a.g.t., s.93. 116 Saim Sakaoğlu, Efsane Araşt…, s.20.

41

Buraya kadar verilen Avrupalı araştırmacıların efsane tanımları ve açıklamalarından sonra Türkiye sahasındaki efsane araştırmacılarının görüşlerini de değerlendirmek yerinde

Benzer Belgeler