• Sonuç bulunamadı

Edebiyat Müzelerinin Kapsamı, Önemi ve Türleri

4. TURİZM-EDEBİYAT ETKİLEŞİMİ

4.4 Edebiyat Müzeleri

4.4.1 Edebiyat Müzelerinin Kapsamı, Önemi ve Türleri

Edebiyat, bir bilim dalı olarak ortaya çıktığı günden günümüze kadar sürekli gelişerek yol alan bir alandır. Sözlü ve yazılı olmak üzere iki kolda gelişen bu bilim dalı, türler ve dönemler bağlamında inanılmaz derecede geniş bir yelpaze gibidir. Bu tanımdan edindiğimiz derinlik bağlamında düşündüğümüzde Adıgüzel’e göre (2017:88),

Türkiye’de özellikle Edebiyat Müzesi olarak adlandırılan bir müzenin olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Dünyanın farklı ülkelerinde kurulan edebiyat müzeleri ile ilgili araştırma, geliştirme faaliyetlerini desteklemek, edebiyat müzelerinin yaygınlık kazanmasını sağlamak amacıyla hareket eden Uluslararası Edebiyat Müzeleri Komitesi’ne (International Committee for Literary Museums) göre, edebiyat müzeleri kültürel miras olarak kabul edilen, edebiyat kapsamında çalışan kurumlardır.

Edebiyat müzeleri, edebiyatı ve edebiyatın toplumdaki rolünü tanıtmak için müzecilik anlayışına bağlı kalarak hareket eder. Adıgüzel’e göre (2017:88) edebiyat müzeleri kendi içlerinde çeşitlilik gösterebilir, örneğin Estonya Edebiyat Müzesi, Nizami Gencevi Milli Azerbaycan Müzesi, aynı zamanda bir enstitü gibi görev yapmakta ve bu müzelerde yazılı ve sözlü kültüre ilişkin hemen her unsura (el yazmaları, fotoğraf, müzik, kostüm, eşya, vb.) yer verilmektedir. Ulusal İngiliz Edebiyatı Müzesi, Avusturya Milli Kütüphanesi Edebiyat Müzesi ve Almanya Modern Edebiyat Müzesi’nde sadece edebiyat ile ilgili geniş arşiv belgeleri yer almaktadır. Bu gibi müzeler genellikle birden fazla yazar ve döneme ait yazı, fotoğraf ve arşiv belgesini bir arada sergilemektedirler.

Charles Dickens Müzesi, Sherlock Holmes Müzesi, Jane Austen Müze Evi, Victor Hugo Evi Edebiyat Müzesi, Namık Kemal Müze Evi gibi edebiyat müzeleri ise sadece bir yazar temel alınarak ve yazarların bir dönem yaşadıkları ya da doğdukları kendi evlerinde oluşturulan müzelerdir. Bu müzelerde o yazara ait her türlü el yazması, karalama, mektup, günlük, fotoğraf gibi kişisel yaşamlarına ilişkin eşyaya yer verilmektedir. Adıgüzel’in (2017) bu ifadeleri, edebiyat müzelerinin kendi içinde çok çeşitli olduğunu, ele aldıkları ve sergiledikleri öğelere göre adlandırıldıklarını göstermektedir. Yani edebiyat müzesi bir yazarı, yazarın doğduğu kenti, bir eseri veya genel anlamda bir ulusun edebiyatını sergileyebilmektedir.

Edebiyat müzelerine yazarların eserleri ve kimlikleri şekil vermektedir. Bu durum müzelerin turizm sektörüne katkısını arttırmaktadır. Yani edebiyat müzeleri, turizmi teşvik ederek edebi miras turizminin gelişimine katkı sunmaktadır. Böylelikle edebi kültür, hem yerli hem yabancı turistler aracılığıyla oldukça büyük bir kitleye ulaşabilmekte, maddi kazanımın yanı sıra kültürel kazanç sağlanabilmektedir (Adıgüzel, 2017:89).

Adıgüzel (2017:7), edebiyat müzelerinin eğitsel işlevlerini, konuyla ilgili makalesinde detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Bu eğitsel işlevlerin başlıcaları şunlardır:

 Edebi kültürü ulusal ve uluslararası alanda tanıtma,

 Edebiyata ilişkin tarihsel gerçekleri, müzedeki belge ve nesneler aracılığıyla gün ışığına çıkararak geleceğe aktarma,

 Tarihsel süreç içinde edebi anlayışın değişimini sergileyerek geçmişle günümüz arasında karşılaştırma yapmayı kolaylaştırma,

 Edebi dönemlere ilişkin çeşitli nesneler (yazarların eserleri, mektuplar, fotoğraflar vb.) aracılığıyla edebiyat tarihinin somutlaştırılarak akılda kalmasını sağlama.

Uluslararası Edebiyat Müzeleri Komitesi (ICLM), edebiyat müzelerini şu şekilde sınıflandırmıştır (Adıgüzel, 2017:89):

 Yazar Müzeleri: Genellikle yazarların doğduğu, bir süre yaşadığı ya da öldüğü bina/dairelerdir. Yazar müzeleri, edebi bir kişiye ithaf edilir. Sherlock Holmes Müzesi gibi.

 Genel Edebiyat Müzeleri: Belli bir bölgeye ait bir edebiyat, edebiyatın özel bir türü ya da genel olarak edebiyat ve yazılı/sözlü dil ile ilgili müzelerdir. Aynı zamanda müze, bilimsel bir yaklaşımla ele alınan özel kitap ve el yazması koleksiyonlarına sahip kurumları da içerebilir.

 Edebi Alanlar: Genellikle bir yazarın yaşadığı alan yazarın çalışmasıyla yakından ilgilidir. Belirli bir alanda bulunan evler, doğa vb. yerler kültürel miras olarak ele alınırlar.

Çevik (2017:151vd.), makalesinde müze edebi mekânlar yerine yazarla bağlantılı

gerçek mekânlar ifadesini kullanmayı tercih etmektedir. Ona (2017) göre, yazarlarla

bağlantılı olan mekânlar ziyaretçiler için çeşitli çekicilik unsurları oluşturabilmektedir. Yazarların kişisel hayat hikâyeleri, özel eşyaları ve bu eşyalara dokunma, yazarları, eserlerinde anlattıkları konu ve olaylarla hatırlayıp onları yerlerinde hissetme gibi duygular okuru, edebiyat müzelerine çekmektedir. Aslında bu müzelerde gerçek ile kurgu iç içe girmektedir.

Sait Faik Abasıyanık’ın müze evini edebiyat turizmi açısından incelemiş olan Çevik’e göre edebi mekanlar için yorumlama biçimleri, otantiklik, nostalji, edebi farkındalık, yazarla kurulan duygusal bağlantı gibi kavramlar birbirleriyle bağlantılıdır, ancak bunların içinde en önemlisi yorumlama biçimi, yani müzenin düzenidir. Mekânda seçilen yorumlama biçimleri diğer kavramları da olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyerek edebiyat turistinin nihai deneyiminde belirleyici olmaktadır (Çevik,

2017:165). Hatta Çevik çalışmasının devamında edebiyat turistlerinin hayranı oldukları yazarın doğduğu, çalıştığı ya da hayatının bir kısmını geçirdiği gerçek bir mekânda yazarın kullanmış olduğu gerçek kişisel eşyaların arasında otantik bir deneyim peşinde olduklarını dile getirmektedir. Bu aslında edebiyat müzelerinin kime, nasıl hizmet ettiğini gösteren bir ifadedir. Çünkü edebiyat turistleri, öncelikli olarak ziyaret ettikleri yazarın itibarını arttırmakta, edebiyata değer katıp edebiyat turizminin canlanmasını sağlamaktadır. Ayrıca edebiyat turistlerinin farkındalık düzeyleri daha yüksektir. Bu durum edebiyat turistlerinin yazarla içsel bir bağ kurmalarını da sağlamaktadır.

MacCannel ise turistlerin “otantik” olanı aradıklarını; ancak bunda başarılı olamadıklarını, çünkü meraklı turistler için yapay yerler kurulmuş olduğunu ileri sürmektedir. Yani ona göre, turist mekânları “sahnelenmiş otantiklik” çerçevesinde düzenlenmektedir (Urry’den akt. Özünel, 2011:259).

Yukarıdaki bilgiler ışığında edebiyat müzelerinin hem edebiyat hem turizm hem okur hem turist açısından büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Çünkü edebi eser ve onun yazarı sayesinde okur, zamanla turist haline dönüşmektedir. Ayrıca edebiyat müzeleri, yazarlar tarafından oluşturulan eserlerin sonraki kuşaklara aktarılması, edebiyat ve kültür bilincinin geliştirilmesi, edebiyat tarihinin iyi anlaşılması ve en önemlisi yazarlara ait pek çok eşyanın ileriki nesillere aktarılmasına imkân vermektedir.

Benzer Belgeler