• Sonuç bulunamadı

Âşık Ummanî Erden edebî gelenekten oldukça faydalanmış bir âşıktır. Başta Yunus Emre olmak üzere, Nesimî, Köroğlu, Pir Sultan Abdal, Fazlullâh Hurufî, Harabî, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Leyla ile Mecnun, gibi edebî şahsiyetlere şiirlerinde yer vermiştir. Erden, şiirlerinde isimlerini vermiş olduğu edebi şahsiyetlerin yaşam hikâyeleri, hayat felsefeleri ve özellikle onların ölümünden çok etkilendiği görülmüştür. Şiirlerinde de bu duruma yönelik örneklere sıkça rastlanmıştır.

5.1.1. Yunus Emre

XIII. yüzyılın son yarısında Batı Anadolu’da bir Türkmen dervişi olan Yunus Emre, Türk Dili, Türk Kültür Tarihi ve Türk şiir hayatına derin izler bırakmış bir Anadolu dervişidir. Sahip olduğu sonsuz insan sevgisi, saygı ve Allah’a karşı beslemiş olduğu ilahi aşk onu yüzyıllardan beri, gerek Anadolu coğrafyasında gerekse dünya coğrafyasında çok sevilen ve daima saygı duyulan bir kişi haline getirmiştir. Yunus Emre yazmış olduğu öz Türkçe şiirlerle yaşadığı çağdan itibaren pek çok âşık, ozan ve sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. Bunlardan biri de Âşık Ummanî Erden’dir. Erden, Yunus Emre için şiirlerinin ilham kaynağı olduğunu ve zaman zaman Yunus Emre’nin şiirlerinden feyz alarak şiir yazdığını belirtmiştir. Ayrıca yedi ulu ozandan biri olan, Yunus Emre Âşık Ummanî Erden’in çok sevdiği dört âşıktan bir tanesidir.

Erden “27” nolu şiirinde Yunus Emre’yi şu şekilde işlemiştir: Güvercinim mazlum masum bakıyor,

Yunus muhabbete özler kaynıyor, Arı her çiçek de derman arıyor, Aslanlar kükrüyor narayı dinle,

90 Telli kuran öter Arif elinde,

Kâinat zerredir insan beyninde, Erden Umman yüzer ilim gönlünde, Hünkâr pirden gelen sözleri dinle. (27)

5.1.2. Pir Sultan Abdal

“Pir Sultan Abdal, Alevi-Bektaşi şairidir. Sivas’ın Yıldızeli/Banaz'da doğmuştur. Şöhretini arttıran asıl neden şiirlerinden çok henüz gereği kadar açıklığa kavuşturulmamış olan idamı ile ilgili söylentilerdir. Bu konuda bilinen tek gerçek Sivas Valisi Hızır Paşa tarafından astırılmış olduğudur. Hızır Paşa tarafından Toprakkale’ ye hapsedildiği, daha sonra da gelen fermanla kendisini Siyaset Meydanı’nda astırdığı bilinmektedir.” (TDEA, 1990: 250; Artun, 2001:235). Âşık Ummanî Erden Pir Sultan Abdal’ı “13 ve 17” nolu şiirinde ele almıştır. Erden, Pir Sultan Abdal’ın idamından etkilenmiş ve bu idam olayını şiirlerinde işlemiştir. Şiirinde dönemin valisi olan Hızır Paşaya Hınzır diye alaycı bir dille seslenerek, ona lanet okumuş ve onu cahillikle suçlamıştır. Erden, Pir Sultan Abdal’a bir şiirinde şu şekilde yer vermiştir;

Yaşa Pir Sultanım yaşa, Cahillerin aklı şaşa, Nalet ola hınzır paşa, Coşarız pirim aşkıyla, …

Kahrolsun hınzır devranı, Herkes olamaz Ummani, Çok şükür gördük kemali, Coşarız şahın aşkıyla. (13)

5.1.3. Nesimî

Nesimî, 14. yüzyıl Alevi-Bektaşi edebiyatının önde gelen isimlerinden birisidir. Fazlullah-ı Hurufi’nin halifesi olarak bilinen Nesimî, derisi yüzülerek öldürülmüştür. Nesimî’ nin yaşamı ve trajik ölümü Alevi-Bektaşi ozan ve âşıkları tarafından dikkati çekmiş ve yedi ulu ozandan biri olarak kabul edilmiştir. Âşık Ummanî Erden de “82,

91 120 ve 61” nolu şiirlerinde Nesimî’ ye yer vermiştir. Erden, şiirlerinde Nesimî’ nin derisinin yüzülerek öldürülmesinden duymuş olduğu üzüntüyü şiirinde şu şekilde ifade etmiştir:

Gâhi Nesimi’sin yüzer derimi, Gâhi Mansur eder yakar tenini, Fazlısın ardıçta biçer bedeni,

Gözyaşı Kerbela dinmez efendim. (120)

Elmas parmakları mercanlar dizer, Özün verir pire sevaplar işler, Hakikat şehrine marifet döşer, Gâhi Nesimî’ dir hakikat söyler. (96)

Gâh Nesimî gâhi Mansur olasın, Gâhi saki ab-ı kevser sunasın, Umman olup ladin ilmi dolasın, Ser çeşme başına sırdaş olasın. (82)

5.1.4. Harabî

“Harabî (1853-1915) bir yandan divan şiiri geleneğini, bir yandan da halk ozanlarının töresini sürdürmüş, yaşadığı dönemde çok etkili bir ozan olmuştur. Onun şiirlerinde Alevî-Bektaşi anlayışının en açık, tartışma götürmez konuları çarpıcı- alaycı- yerici bir dille eleştirmiştir.” (Eyuboğlu, 1991: 316). Âşık Ummanî Erden de “96” nolu şiirinde, Harabî’ nin açık sözlülüğüne dikkat çekmiş ve şiirinde şu şekilde ifade etmiştir:

İki evlat verdi şahın yoluna, Gönül bülbülleri Erdal’la Tolga, Umman canım kurban ettim uğruna, Gâhi Harabî’ dir doluyu söyler. (96)

92 5.1.5. Köroğlu

Köroğlu, aynı adı taşıyan ünlü Türk halk hikâyesinin kahramanıdır. Köroğlu, 1580 tarihinde Bolu Bey’ine isyan etmiş bir Celali reisidir. Köroğlu’nun her savaş öncesinde askerlerine hitaben söylemiş olduğu mertlik içerikli türkü ve deyişler zamanla âşık edebiyatına kaynak oluşturmuştur. Birçok âşık gibi, Âşık Ummanî Erden de, Köroğlu’nun kahramanlığından etkilenmiş ve “79” nolu şiirinde Köroğlu’nu şu şekilde işlemiştir:

Köroğlu’nun atında kaldı ahım, Koca haydar derler pir-i sultanım, Nesimiyle yüzüldü aciz canım, Mansur’um külüne ahi çekerim. (79)

5.1.6. Fazlullah Hurufî

Hurufî tarikatının kurucusu olan, Fazlullah Hurufî veya Fazlullah Esterabadî, hicri 740 yılında Esterabad’da doğmuştur. Fazlullah Hurufî sahip olduğu düşünceler ve Hurufîlik tarikatını yayması nedeniyle dramatik bir şekilde öldürülmüştür. “Azerbaycan valisi Miranşâh tarafından tutuklanan Fazlullah Hurufî, 1394 yılında Alıncak kalesine hapsedilir ve Şeyh İbrahim adlı birinin fetvasıyla öldürülür. Daha sonra Fazlullah ’ın cesedi ayaklarına ip bağlanıp sokaklarda gezdirilmiştir.” (Usluer, 2009: 41). Kendisine has bir sistem ve düşünceye sahip olan Fazlullah Hurufî, birçok tarikat ve düşünce sistemleri üzerinde etkili olmuştur. Âşık Ummanî Erden, Fazlullah Hurufî’nin dramatik ölümünden etkilenmiş, “96, 126, 2, 82, 97” nolu şiirlerinde özellikle Fazlullah Hurufî’nin idamına göndermeler yaparak adını şu şekilde zikretmiştir:

Fazlıdır ardıçta boydan biçilir, Yusuf-u Kenan’dır eşsiz güzeldir, Arif-i kâmildir yakut düzendir, Ladün ilmi söyler telli zülfikar. (2)

Ariflerin teli sedayla öter, Canı candan alır akıl baş gider, Bin bir dil kelamda mana çözer,

93 Gâhi Fazlı olur ardıçta söyler. (96)

5.1.7. Halk Hikâyelerine Ait Edebî Portreler

“Halk hikâyesi XVI. yüzyıldan itibaren anlatılan, efsane, menkıbe, destan gibi türlerle beslenip halk kültürünün pek çok öğesini ihtiva eden ve halkın roman ihtiyacını karşılayan bir anlatım türüdür.” (Kaya, 2007: 361). Geçmişten günümüze kadar pek çok âşık ve ozan halk hikâyelerinden beslenmişlerdir. Özellikle halk hikâyelerinde yer alan büyük aşklar ve kahramanlıklar, âşık ve ozanların şiirlerine ilham kaynağı olmuşlardır. Âşık Ummanî Erden de, “Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber ve Kerem ile Aslı” gibi büyük aşkların anlatıldığı halk hikâyelerinden etkilenmiş ve dolayısıyla bu hikâyelerde yer alan kahramanları “79, 53, 80, 18, 64” nolu şiirlerinde işlemiştir.

Âşık Ummanî Erden halk hikâyelerine ait olan portreleri aşk ve sevda konulu şiirlerinde yer vererek yaşamış olduğu aşk ve sevda ıstırabını benzetme ve telmih yoluyla şiirlerine şu şekilde yansıtmıştır:

Kerem gibi aşkın oduna yandım, Kamber gibi nice arzu ararım, Ferhat külüngünde yıktım dağlarım, O güzel şirine sevda çekerim. (79)

Ferhat olur dağlarını delerim, Mecnun gibi inim inim inlerim, Kerem gibi gurbet gurbet gezerim, Vermem ki bu canı yar gelmeyince. (18)

Mecnun misali çöllerde, Leyla dolanır dillerde, Ferhat şirinin derdinde, Yüzünü güldüremedim. (64)

94 Sakla derdimizi aşikâr etme,

Olura olmaza sırrını deme, Muhannet lokması bal olsa yeme, Gözü yaşlı nazlı yârim eyvallah. (53)

Anlı yıldız sümbül cemal nurdandır, Güzeli görmek aşığa haktandır, Yâri yâre güzel gören hüdadır, Sensin beni Kerem gibi eriten. (80)

Benzer Belgeler