• Sonuç bulunamadı

Edebî Eserlerde Üslup ve Dil’e Dair Görüşleri

BÖLÜM 2: DÜŞÜNCE YAPISI, DİNİ VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ

2.1. Düşünce Yapısı

2.1.2. Edebî Eserlerde Üslup ve Dil’e Dair Görüşleri

Kısa hikâye gibi pek çok yeni türü edebî eserlerinde kullanmış olan Ali et-Tantâvî, Arap edebiyatında yeni filizlenmekte olan bazı yeni üsluplara olumsuz bir bakış açısı ile yaklaşmıştır. Şiirlerinde sembolik anlatımı seçmiş olan yazarlar gibi, serbest vezinli şiirleri de ağır eleştirmiştir. Vezinli şiirleri düzenli, serbest vezinli şiirleri ise gelişi güzel ilerleyen bir orduya benzeten yazar, “Bizim şiirlerimiz ile Fransız şiirlerini (serbest vezinli şiirler) karşılaştıran kişi aradaki farkı görecektir” diyerek, Arap şiirlerinin daha geniş ve daha derin bir yapıya sahip olduğunu, şiirin içinde mûsikî barındırdığını ifade etmiştir. 137

134

Tantâvî, Zikrayât, II, 203.

135

Tantâvî, a.e., II, 290-291.

136

Ali et-Tantâvî, Suver ve Havâtır, s. 177.

137

46

Sembolizm, romantizm ve ‘sanat sanat içindir’ görüşüne pek çok eleştiriler getiren yazarın kaleminden, eski ile yeniyi birbirine katamayan, eskiye takılıp kalan ve yeniyi görmezden gelenler ile, yeniyi esas alıp koca bir kültürel mirası yok sayan dar kalıplı edebiyatçılar da kurtulamamıştır.138

Ali et-Tantâvî, Arap edebiyatçılarının eserlerinde dört üslup kullandıklarını ifade eder: Bunlardan birincisi, teressül üslubu; yazarın söylemek istediklerini açık, temiz ve yalın bir şekilde ifade etmesidir ki, eserde amaç şekilden daha çok öze yöneliktir. Yazar, okuyucuya konuyu en açık şekilde vermeyi amaçladığı için süslemelere, söz uzatmalarına ve mecaza yer vermez. Bu; Kürt Ali, Şekip Arslan ve Ahmet Emin gibi yazarların sıkça kullanmış olduğu üsluptur.

İkinci üslup; yazarın, konu ile anlatımı güzelleştiren unsurları dengeli kullandığı üsluptur ki; anlatım, deyimlerle ve açıklamalarla süslenir. Bu üslubu kullanan Arap edebiyatçıları, eserlerinde sıkça istidrâda başvururlar. Bazen konunun dışına o kadar çıkarlar ki, okuyucu konunun aslını unutur. Arap edebiyatının önde gelenlerinden Câhız bu üslubu kullanmıştır.

Üçüncü üslup; konudan daha çok anlatıma, söz sanatlarına önem verilen bir üsluptur. Bazı yazarlar, bu üslupta söz sanatlarına ve süslemeleri o kadar öne çıkartırlar ki; bu durum, bazen mananın kaybolmasına sebep olur. Şiir ve beyitlerle süslenen bu anlatım türü; okuyucuya, şiir ile nesir arasında bir tat verir. İbnu’l Amîd bu üslubu kullanmış yazarlardandır.

Dördüncü üslup ise; anlatımın güzelliğini esas alır. Üsluptaki tatlılık ve güzellik ön plandadır. Metnin anlatımı ve söz sanatları ön plandadır, metinde mana göz ardı edilir. Okuyucu metni dikkatli incelese dahi yazarın anlatmak istediğini tam olarak anlayamaz. Kadı Fâzıl bu üslupta eser veren yazarlardandır. 139

Zikrayât isimli eserinde, yukarıda saydığımız üsluplar hakkında bilgi veren Ali et-Tantâvî, kendi üslubunun Câhız’la benzerlikler gösterdiğini şu şekilde ifade etmiştir: “Bir kusurum daha vardır ki, o da sözü konunun dışına taşımamdır. Câhız’a ait

138 Tantâvî, Fikir ve Mebâhis, s. 88-89.

139

47

Kitâbu’l-Hayavân da buna bir örnek teşkil eder. Sizlere soruyorum; ‘Kitabın başlığı ile ilgili kaç bölüm var? Onda hayvanların ilminin olması gerekmez mi?’ Bu bizim

kitaplarımızda yer alan edebi bir üsluptur.” 140

İstidrâdı bazen o kadar çok uzatır ki, neredeyse asıl konuyu unutur. “İtiraf edeyim ki bunu kötü bir alışkanlık haline getirdim. Kalabalıklara konuşma yaparken veya irticalen konuşurken okuduğum metin olmaz ve konuşma esnasında sözün dışına kayarım. Tekrar konuya dönmek istediğimde şeyhin eşeği gibi durup kalırım. Nerede

konunun dışına çıkmaya başladığımı, nereden başlamam gerektiğini hatırlayamam” 141

Yazarın, hâtırât dalında yazmış olduğu Zikrayât onun en kıymetli eserlerinden biri sayılmaktadır. Yine bu eserin dışında hayatından ve gezilerinden bahsettiği eserleri de mevcuttur. Bu eserlere bakıldığında, gezi içerikli yazılarının, sadece yaşadıklarını veya gözlemlediklerini anlatmadığını, bilakis gittiği şehirlerin tarihlerine de yer verdiğini görmekteyiz. Yine hayatını anlatan diğer eserlerinde de, duygularını ve hayatını anlattığı kadar, çevresinde yaşayan kültürü de aktarmaktadır. Özellikle konunun dışına çıktığı yerlerde (istidrâd örneklerinde) yaşayan kültür hakkında pek çok bilgiye ulaşılabilir.

Edebî eserlerde kullanılan dil konusunda ise, Câhız gibi ağdalı ve süslü bir anlatımı benimseyen yazar, fasih Arapça’ya yönelir, Kısas mine’l-Hayât isimli kitabının “Fî Ma’hedi’l-Hukuk”, “el-Ke’su’l-Ûlâ” gibi birkaç hikâyesinde kahramanlarını halk dili ile konuşturmasına rağmen ammicenin edebî eserlerde yaygınlaşmasını olumlu bulmaz.142

140

Tantâvî, a.e., I,10.

141 Tantâvî, a.e., I,11.

142

48

Hâtırât türü eserlerinde kullandığı anlatım özellikleri: Atasözlerinden Alıntılar:

Ali et-Tantâvî, eserlerinde atasözlerini kullanmış ve onlardan örnekler getirmiştir. Bu da, onun üslubuna farklı ve özel bir hava verir, okuyucuyu eğlendirir.143 Bu şekilde okurlarını okurken eğlendiren yazar, hem de eserine edebî bir üslup katmıştır.

Teşbih Örnekleri:

Ali et-Tantâvî’nin, hâtırât türü eserlerinde bolca kullandığı söz sanatlarından biri de teşbihtir. Buna örnek verecek olursak; Basra’da öğretmenlik yaptığı okulda ilk gününü anlatırken; kapıdaki güvenliği olmasına rağmen arka duvarının olmamasını Akşehir’deki Hoca Nasreddin’in mezarına benzetmiştir.144 Yine insan için mazinin ve anıların ehemmiyetini anlatırken; insanı bir ağaca, insanın anılarını ise ağacın köklerine benzetmiş; insanın geçmişiyle bağlantısının kesilmesini ağacın kökleri ile irtibatının kesilmesi gibi tehlikeli bir durum olarak görmüştür.145

Mizahi Anlatım:

Yazarın hikâyelerinde mizahi anlatım yer edinemese de, Zikrayât’ta okuyucuyu eğlendiren mizahi anlatım çokça yer almaktadır.146 Zikrayât dışında Suver ve Havâtır gibi edebî içerikli kitaplarında da bu anlatıma örnekler vardır diyebiliriz. Tramvay yolculuğunu ve yolculuk esnasında yaşlı bir adamcağızın kovasından elbisesine dökülen sütü anlattığı makale buna çok güzel bir örnek teşkil eder.147

Benzer Belgeler