• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: HİKÂYE YAZARLIĞI VE HİKÂYELERİNİN TAHLÎLİ

3.3. Hikâyelerinde Anlatım Özellikleri

3.3.1. Bakış Açısı ve Anlatıcı

Her yazar, ifade etmek istediği düşünceye, nakledeceği vakaya ve eserine vermek istediği şekle göre anlatıcı veya anlatıcılar yaratmak zorundadır. Bunlar da itibari eserlerdeki diğer kahramanlar gibi kendi şartları ve imkânları içerisinde yüklendikleri

278

Tantâvî, a.e., s. 204.

279

91

fonksiyonları yerine getirirler.280 Roman ve hikâye sanatında kullanılan başlıca bakış açıları ve Ali et-Tantâvî’nin hikâyelerinde kullanım durumu şu şekildedir:

3.3.1.1. Hâkim Bakış Açısı (Tanrısal Bakış Açısı)

Gerçek dünyaya ait olan yazara geniş imkânlar veren hâkim bakış açısını Mehmet Tekin eserinde şu şekilde anlatır: ‘Her şeyi bilme’ esasına dayanan hâkim bakış açısı, yazara geniş imkânlar sunmaktadır. Böyle bir imkânla donatılmış anlatıcı figür, adeta “Tanrı” gibi her şeyi bilir, görür, sezer, geçmişten ve gelecekten haberler verir. Böyle bir güç ve yetenekle donatılmış anlatıcı aslında gerçek dünyaya ait olan yazara, yarattığı duygu ve düşüncelerini sunma/anlatma yönünde geniş imkânlar sağlar. O, Tanrısal konumu itibariyle hem anlatı dünyasındaki karakterleri, hem de anlatının dışında kalan okuyucuyu yönlendirebilir. İsterse kahramanlarının zihinlerine, iç dünyalarına girer, gizli kalmış duygu ve düşünceleri dışa vurabilir. Hatta olayları hızlandırıp yavaşlatabilir.281

Yazara geniş imkânlar veren hâkim bakış açısı, Ali Tantavî’nin hikâyelerinde çokça kullanılmaktadır.

Kısas mine’l-Hayât isimli kitabının ilk hikâyesi olan ve annesi öldükten sonra üvey annesi tarafından büyütülen iki kardeşin yaşamlarını ve acı sonlarını anlatan “Yetîman” isimli hikâyede, hâkim bakış açısının en güzel örneğini görürüz. Macit, okuduklarından hiçbir şey anlamaz. Zira dışarıdan üvey annesinin sesi gelmektedir. Başarılı bir çocuk olan Macit derslerini düşünmeye çalışır fakat yapamaz.

“Macit okuduklarından bir şey anlamadığını hissediyordu. Gözleri harfleri görüyor, kelimeleri okuyor, fakat aklı manalarını idrak edemiyordu. O dersi düşünmüyor, bu ezayı, başa gelen felaketi düşünüyordu. Ona sıkıntılı ve çileli bir hayata zorlayan durumu düşünüyordu. Hem kendi hayatı hem de zavallı kardeşinin hayatı zehir olmuş, her şey işkenceye dönmüştü. Bir hafta vardı sınava. Kitap okuması ve hazırlanması gerekiyordu. Nasıl okuyacak nasıl hazırlanacak? Şayet evde bir sessizlik ve bir istikrar olsa, bu kadın hemen bağırmaya başlar, onu bir an rahat bırakmayarak eziyet ederdi.

280

Şerif Aktaş, Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Akçağ, Ankara 1991, s. 84.

281

92

Ondan vazgeçtiğinde kardeşine yönelir ve eziyetine devam ederdi. İlköğretimdeyken arkadaşlarının arasında üstün derecelere sahipken lisenin ilk sınıfında kalabilir

miydi?” 282

Üvey annesinin çektirdiği sıkıntılar Macit’i derslerinden alıkoyar. Sürekli annesini, annesiyle geçen günlerini hatırlar, o günleri yâd eder. Macit’in geçmiş hayatı, başarı durumu ve ruhsal hali hakkında bilgi verilmesi, hikâyede hâkim bakış açısının özelliklerinden sayılır.

Yine “el-Ke’su’l-’Ûlâ” isimli hikâyede de hâkim bakış açısının örneklerini görürüz. Gümrükte çalışan Abdulmu’min efendinin soğuk bir kış gecesinde ailesini ve geleceğini düşünmesi ile başlar. İlerleyen dakikalarda kendisine rüşvet teklif edilmesi, bunu kabul etmesi ile olay örgüsü devam eder ve başına gelen acı sonla hikâye biter. Yazar, bu hikâyede hâkim bakış açısını en güzel şekliyle kullanır; anlatıcının olaylara ve kişilere hâkim olduğunu hissettirir.

Eserde birbiri ile bağlantılı iki vaka vardır. Birincisi ailesinin geleceğini düşünerek oturan bir güvenlik görevlisine teklif edilen yüklüce bir rüşvet ve bunu kabul etmesi; teklifin ardından düşüncelere dalmış bir şekilde ürpererek yaşayan görevlinin rüşvet ile yakalanması anlatılmaktadır. Olay örgüsü akarken anlatıcı, gümrük görevlisinin ailesi ve geleceği hakkında endişelerini vererek, kahramanın duygusal dünyasına hâkim olduğunu gösterir.

3.3.1.2. Müşahit-Anlatıcıya Ait Bakış Açısı (Gözlemci Figüran Bakış Açısı)

Müşahit anlatıcıya ait bakış açısı, hâkim bakış açısı kadar, anlatıcıya geniş bir alan vermez. Yazar, romandaki figürleri, zaman, olay ve mekânları, anlatıcının bakış açısı ile sunar. Geçmiş veya gelecek hakkında bilgi vermez. Kahramanın ruhsal durumlarına değinmez.

Ali et-Tantâvî, anlatıcıya sınırlı bir alan veren gözlemci figüran bakış açısına, eserlerinde sınırlı olarak vermiştir. Yazar, üniversite hayatından bir kesit sunan “Fî

282

93

Ma’hedi’l-Hukuk”ta, gözlemci bakış açısını kullanmıştır.283 Bu hikâyenin dışında gözlemci bakış açısını hikâyelerinde görmek pek mümkün değildir.

3.3.1.3. Kahraman-Anlatıcının Bakış Açısı (Tekil Bakış Açısı)

Ali et-Tantâvî’nin en çok kullanmış olduğu bakış açısı olarak değerlendirebileceğimiz kahraman bakış açısında, vaka; şahıs kadrosu ve mekâna ait hususiyetler, kahramanlardan biri tarafından nakledilir. Bu durumda anlatıcı, söz konusu kahramanın müşahâde kabiliyeti, tecrübesi ve bilgi seviyesi ile sınırlıdır. 284

Otobiyografik yöntemin hâkim olduğu romanlarda uygulanan bir bakış açısıdır. Bu tür romanlarda “anlatıcı” ile “anlatılan” aynı kişidir.285 Yine olayların merkezinde bulunan ve anlatım sorununu üstlenen “ben-anlatıcı” her şeyi görme, bilme, sezme gücüne sahip değildir: O, normal bir insan gibidir; görebildiğini görür, bilgisi kültürel düzeyine göredir, sezme gücü ise sınırlıdır.286 Yine yazar, bu anlatımda, iç monolog ve bilinç akımı gibi modern anlatım tekniklerini kullanarak eserin anlatımını kolaylaştırır.287 Kısas mine’l-Hayât’ ın ikinci ve üçüncü hikâyelerinde, kahraman bakış açısının örneklerini görmekteyiz. Trajedik bir hikâye olan kitabın ikinci hikâyesi “Benâtu’l-‘Arab fî İsrâîl”, Tel Aviv’e giden bir görevlinin Tel Aviv’de bir otelde karşılaştığı kızı anlatması ile başlar. Hikâye, görevlinin karşılaşmış olduğu kızın kendi hayatını anlatması ile şekillenir. “el-Mûsîkiyyu’l-’Âşık” isimli hikâyede de kahraman bakış açısının örneğini görmekteyiz. Hikâye, musiki sever bir kişinin ağzından anlatılmaktadır. İstanbul’dan gelen Musikişinas hakkında haberdar olan Hüsnü Efendi arkadaşına bu değerli müzisyeni ziyarete gitme teklifinde bulunur. Kahraman anlatıcı bu teklifi kabul eder. Ziyarete gidiş, müzisyenin evi, kahraman bakış açısı ile verildikten sonra müzisyenin geçmişi, müzisyenin ağzından anlatılır.

283 Tantâvî, a.e., s. 217-218. 284 Aktaş, a.g.e., s. 100. 285 Tekin, a.g.e., s. 53. 286 Tekin, a.e., s. 54-55. 287 Tekin, a.e., s. 55.

94

“el-Mûsîkiyyu’l-’Âşık” ile “Benâtu’l-‘Arab fî İsrâîl” isimli hikâyelerin bakış açısı incelendiğinde, anlatıcı olarak iki kahraman dikkatleri çeker. İki eserde de anlatıcı konumunda olan kahraman, hikâyesine konu edindiği kişiyi de “ben” diliyle konuşturur ve geçmişi birinci tekil şahıs ağzı ile anlattırır. Yani eserde ben dili ile olayları anlatan iki kişi mevcuttur.

Bunların dışında “Menzilî Huve Menziluk”, “Ala Sulûci Hızrîn”, “Kıssatu Ebin”, “Hezeyânu Mecnûn”, “Min Samîmi’l-Hayât”, “Ala Safhati Dicle”, “Şeyh fî Markas”, “Miskîn” ve daha pek çok hikâye kahraman bakış açısı ile anlatılmaktadır. Bu hikâyelerin pek çoğunda ortak bir diğer nokta da, geriye dönüş tekniğinin kullanılmasıdır.

Benzer Belgeler