• Sonuç bulunamadı

EBU MESUD EL-BEDRÎ’NİN TARAFSIZLIK SEBEPLERİ

B) EBU MESUD EL-BEDRÎ

2- EBU MESUD EL-BEDRÎ’NİN TARAFSIZLIK SEBEPLERİ

a.1) Ebu Musa’nın Etkisi ve Hadisler Sebebiyle

Öncelikle ifade etmek gerekirse, Ebu Mesud’un tarafsızlık anlayışı ile Ebu Musa’nın tarafsızlık anlayışı birbirine paralellik arz ediyordu. Fitnenin başlamasından itibaren Ebu Musa, Kûfeliler için merkezî bir şahsiyet konumundaydı. İşte bu durumda Ebu Musa, Kûfelileri etkisi altına alıp gölgelemekten, onların gönüllerine hitap etmekten asla geri durmuyordu.672 Ashabdan cömert bir zengin olan ve Kûfelilerce sevilip sayılan Ebu Mesud da bunlardan birisiydi. Şimdi o da Ebu Musa gibi davranıyor, onunla birlikte hareket ediyordu.

İşte bu sebeple diyebiliriz ki, Ebu Mesud’un tarafsızlık sebeplerinden biri, kendisiyle aynı düşünceyi paylaştığı Ebu Musa’nın sık sık dile getirdiği Rasulullah’ın fitneden sakınmayı emreden hadisleriydi.673 Ebu Musa bu hadisleri Kûfelilerin beynine iyice kazımıştı. Ebu Mesud da Ebu Musa’nın bu tavsiyelerine muhatap olanlardandı.

Ebu Mesud’un Ebu Musa ile birlikte hareket ettiğinin en güzel örneği Şakik b. Abdillah’ın anlattığı şu olaydır:

670 Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, II, 494-495. 671 el-Hayyât, et-Tabakât, 166-229.

672 Cuayt, el-Fitne, 160-161.

Hz. Ali, Kûfe ehlini savaşa çağırmak üzere Ammar’ı Kûfe’ye gönderdiğinde “Ben (Şakik b. Abdillah), Ebu Musa el-Eş’arî, Ebu Mesud el- Ensarî ve Ammar ile beraber oturuyordum. Ebu Mesud, Ammar’a:

- “İstesem senin arkadaşlarından her birinin hakkında ileri geri konuşacak bir şey bulabilirim. Ama sen ayrısın. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Rasulullah’a sahabî olduğun günden beri bu işte (insanları savaşa çağırma hususunda) bu kadar aceleci davranman dışında bir kusurunu görmüş değilim.” dedi. Bunun üzerine Ammar:

- “Ey Ebu Mesud! Ben de Rasulullah (as.)’a sahabî olduğunuz günden beri ne sende ne arkadaşında bu işi bu kadar ağırdan almanız dışında bir kusur görmüş değilim.” dedi.

Ebu Mesud zengin biriydi. (Yanında bulunan bir hizmetçisine): Oğlum! İki takım elbise getir. Birini Ebu Musa’ya, birini de Ammar’a ver dedi ve (Onlara dönerek): “Cumaya bu elbiselerle gidin.” dedi.674

Hz. Ali’nin işi gerçekten çok zordu. Görüldüğü gibi, aralarında akrabalık bağı olan, yerine vekil bıraktığı kişi675 Hz. Ali ile aynı görüşü desteklemiyor, Ammar’ın asker toplamasına sıcak bakmıyordu. İsimler ve adamlar aynen kalsa da fikirler değişmişti. Bu da Hz. Ali’nin işini daha da güçleştirmiş ve ülkenin büyük bir kaosa sürüklenmesine sebep olmuştu. Asiler Ebu Bekir’e baş kaldırdığında, yanında Ömer, Osman, Ali vardı, ancak asiler Ali’ye baş kaldırdığında Ali’nin yanında ne Ebu Bekir ne Ömer ne de Osman vardı. Üstelik Hz. Ali’ye o dönemde hayatta olan Sa’d’dan, Said b. Zeyd’den, Abdullah b. Ömer’den de bir fayda yoktu. Kendisinin tayin ettiği vali bile onun yanında olmuyor, ondan farklı bir yol çiziyordu ve Ukbe b. Nafî bu durumu şöyle özetliyordu:

Hz. Ali Irak’a yürümeye karar verince, ensarın büyükleri toplanmışlar ve Hz. Ali’nin huzuruna girinceye kadar Irak’a yürüme kararını benimsemişlerdi. Daha sonra Bedir gazilerinden biri olan Ukbe b. Nâfi: “Ey Mü’minlerin Emîri! Muhakkak senin Rasulullah’ın mescidinde namaz kılmaktaki ve

674 Buhârî, Sahîh, IV, 2441, (Fiten, 17).

onun kabri ile minberi arasında sa’y etmekteki kaybın, Irak’tan istediklerinden daha büyük, daha mühimdir. Orduyu savaş için Şam’a hareket ettirmek istersen, şüphesiz Ömer bizim içimizde yaşadı ve Kadisiye ordusuna karşı Sa’d’ı, Ehvaz ordusuna karşı Ebu Musa’yı göndermek ona yetti. Şimdi onlardan kimse yoktur. Seninle beraber olanlar ancak onların benzerleridir. Kişiler aynıdır yalnız devir değişti.” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali: “Muhakkak mallar ve adamlar Irak’tadır. Şam halkında ise bir ayaklanma var ve ben oraya yakın olmak istiyorum.” diyerek insanları sefere çağırdı ve yola çıktı. İnsanlar da onunla beraber çıktılar.676 Hz. Ali Medine ehlinin biatını tam olarak alamamaktan olsa gerek daha farklı arayışlara girmiş ve Irak’a yönelmişti. Ancak gerçekten Ukbe’nin de dediği gibi, Sa’d ve Ebu Musa gibi kişiler hâlâ hayatta olsalar bile onların halife Ömer’e olan bağlılıklarından eser kalmamış, her ikisi de Ali’ye itaatten sakınmışlar, aynı sadakatle Ali’ye biat etmemişlerdi. Hatta onun da ötesinde Hz. Ali’nin güvenip, yerine vekil bıraktığı Ebu Mesud, Hz. Ali’nin davasını gütmemiş, tarafsız kalmayı yeğlemişti. Onun bu tarafsızlığında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Ebu Musa el-Eş’arî’nin de etkisi büyüktü. Hz. Ali: “Mallar ve adamlar Irak’tadır.” dese de zamanla her şey değişmişti. Ukbe b. Nâfi bu konuda çok haklıydı. Ümmet-i Muhammed gruplara ayrılmıştı. Her biri farklı düşünür olmuştu.

“Nitekim Hz. Ali, Şam’a gitme kararıyla Kûfe’den yola çıkarak Nâhile’de ordugâh kurmuş, Kûfe’de kendi yerine Ebu Mesud Ukbe b. Âmir el-Bedrî el-Ensarî’yi vekil bırakmıştı. Bazı kişiler Hz. Ali’nin Kûfe’de kalmasını, Şam’a ordu göndermesini tavsiye ettilerse de diğer bazı kişiler bizzat kendisinin de bu orduyla Şam’a gitmesini teklif ettiler.677 Hz. Ali’nin Kûfe’de kalmasını isteyenler Ebu Mesud’un da Hz. Ali’nin davasını gütmediğini bilmeleri sebebiyle öyle söylemişlerdi. Çünkü o da Ebu Musa gibi düşünüyordu.

Ebu Mesud (Ukbe b. Amr el-Ensarî) o gün için Hz. Ali’nin Kûfe valisi olarak bulunuyor678 ve insanları savaşa çağıran Hz. Ali’nin elçisi Ammar’ı bu işten vaz geçirmek için aktif bir çaba sarf ediyordu. Bunu yaparken de “İstesem senin arkadaşlarından her birinin hakkında ileri geri konuşacak bir şey bulabilirim. Ama sen ayrısın.” diyerek önce onun gönlünü alıyor sonra da insanları

676 Dineverî, el-Ahbâru’t-Tıvâl, 136. 677 İbn Kesir, Bidâye, VII, 254-255 678 İbn Hacer, Fethu’l Bârî, XIV, 562.

savaşa çağırma konusundaki aceleciliğini tenkit ederek onu heyecanlı bir savaş taraftarı olmakla itham ediyordu. Ammar da onları bu savaşta (haklı olan) Hz. Ali’yi yeterince desteklemeyip ağırdan almakla itham ediyordu. Her iki grubun da savaşa katılma hususunda içtihatları farklıydı: Ammar (ra.) ağır davranmayı hoş görmezken diğer ikisi aceleci olmayı hoş görmüyorlardı. Şüphesiz her iki taraf da görüşünde haklıydı. Ammar’ın aceleciliğini hoş görmeyen Ebu Mesud ve Ebu Musa el-Eş’ârî Rasulullah’ın fitneden sakınmayı emreden hadislerini esas almış olmalıdırlar. Ammar da asilerle savaşmayı emreden ayet-i kerimeyi esas almış olmalıdır.679

a.2) “La İlahe İllallah” Diyen Birisiyle Savaşmayı Hoş Görmemesi Sebebiyle

Hz. Peygamber, Galib ile beraber Ukbe b. Amr (Ebu Mesud el-Bedrî), Üsame b. Zeyd, Ka’b b. Ucre ve Ulbe b. Zeyd’in de içlerinde bulunduğu bir grubu Beşir b. Sa’d Seriyyesi’nin ardından sefere göndermişti. Bu sefer sırasında Üsame b. Zeyd, Nehîk b. Mirdas denilen bir adamla karşılaşmış ve Üsame kılıcını kaldırdığı esnada Mirdas, “La ilahe illallah” demişti. Ancak Üsame onun bu sözüne kulak asmayıp Mirdas’ı öldürdü. Bunun üzerine içlerinde Ebu Mesud’un da bulunduğu ashap: Vallahi sen ne kötü bir iş yaptın; “La ilahe illallah” diyen bir adamı öldürdün diyerek onu kınamışlar ve Üsame’nin elindeki kılıcı bıraktırmışlardı. Üsame yaptığı işten dolayı çok pişman oldu.680 Ancak iş bununla kalmadı. Seriyyede Üsame’nin beraberinde bulunan sahabîler, ki Ebu Mesud da bu seriyyede savaşanlardandır, Medine’ye geldiklerinde durumu Rasulullah’a bildirmişlerdi. (Rasulullah’ın bu konuda söyleyeceği söz adeta kanun niteliğindeydi. Şayet o gün Hz. Peygamber bu işi normal karşılamış olsaydı, belki de Ebu Mesud ve etrafında bulunanlarda, şüphe anında bir Müslümanın kanının dökülebileceği fikri hasıl olacaktı ve Cemel ile Sıffin’de yer almak bu kişiler tarafından da normal karşılanacaktı. Ancak Rasulullah’ın bu olaya tavrı sert oldu.) ve:

- “Ya Üsame! Sen bir adamı “La ilahe illallah” dedikten sonra öldürdün mü?” dedi. Üsame:

679 İbn Deyba, Kütüb-i Sitte, XIII, 294-295. 680 Vâkıdî, Kitâbü’l Meğâzî, 725.

- “Ama o bu sözü ölmekten korktuğu için söyledi.” dedi. Rasulullah ise:

- “Ya Üsame! Sen bir adamı “La ilahe illallah” dedikten sonra öldürdün mü? Sözünü hiç durmadan tekrar ediyordu. O kadar ki Üsâme:

- “Keşke bu günden önce İslam’a girmiş olmasaydım” diye temennide bulunmuş681 ve bu sözü duyduktan sonra “Lâ ilâhe illallah” diyen birisi ile asla savaşmam demişti.682 Bir başka rivayette Rasulullah Üsameye:

- “Bari kalbini yarıp da bu sözü korkudan dolayı söyleyip söylemediğine bir baksaydın ya!” buyurdu ve bu sözü o kadar çok tekrarladı ki, Üsame, keşke bu gün Müslüman olsaydım (bu günden önce İslam’a girmiş olmasaydım) diye temenni etti.”683 Sonra Rasulullah: “Bakalım kıyamet günü La ilahe illallah diyen kişinin seninle durumu ne olacak.” diye ekledi.684 Üsame, Rasulullah’ın bu sözünü duyduktan sonra “La ilahe illallah” diyen birisi ile asla savaşmam diyerek685 Allah’a ant içti. Bunun üzerine Rasulullah:

- “Ya benden sonra Ey Üsame” dedi. Üsame: - “Senden sonra da (Ya Rasulallah)” dedi.686

Nitekim zaten bir Müslümanı öldürmenin doğru olmadığını düşünen Ebu Mesud’un da içlerinde bulunduğu sahabî grubunun görüşü, yaşanan bu olayla Rasulullah tarafından da destek bulmuştu. Ebu Mesud ve yanındakiler, Hz. Peygamber’in çok sevdiği Üsame’ye olan tepkisini ve bu tepkinin Üsame üzerindeki etkisine bizzat şahit olmuşlardı. İşte bu sebeple Ebu Mesud “La ilahe illallah” diyenlerle savaşmak istememiş, hem Cemel Savaşı’ndan hem de Sıffin Savaşı’ndan uzak durmuş ve diğer Müslümanlara da doğru olanın savaşmamak olduğunu anlatmıştı.

a.3) Savaşın Sonunu Şer Görmesi Sebebiyle

681 Buhârî, Sahîh, IV, 2361, (Diyet, 1), (Dımaşk, 1993); V, 259, (Meğâzî, 162), (Beyrut, 1987);

Müslim, Sahîh, II, 287, (İman, 5/159).

682 İbn Sa’d, Tabakât, IV, 69.

683 Vâkıdî, Meğâzî, 725; Müslim, Sahîh, II, 286, (İman, 4/158). 684 Beyhakî, Sünenü’s-Sağîr, II, 224.

685 İbn Sa’d, Tabakât, IV, 69. 686 İbn Kesir, Bidâye, IV, 222.

Hz. Ali, Muaviye ile harp ettiği sırada, Ebu Mesud el-Bedrî’yi Kûfe’ye vali tayin etmişti. Ebu Mesud:

- “İki gruptan birinin diğerine karşı muzaffer olmasını hoş görmüyorum (istemiyorum).” dediğinde ona, o zaman bu işi bırak denildi. Ebu Mesud ise: - “Aralarında sulh olabilir.” diyerek karşılık verdi. Hz. Ali geldiğinde Ebu Mesud’un söyledikleri kendisine haber verildi. Bunun üzerine Ali, Ebu Mesud’a:

- “O zaman bizim işimizden uzak dur” dedi ve o da bu işi bıraktığını söyledi. Hz. Ali, Ebu Mesud’a:

- “Biz seni aklını kullanmayan birisi olarak bulduk” deyince Ebu Mesud:

- “Benim aklımda kalan bu işin sonunun şer olduğudur.” diyerek cevap verdi.687

Müslümanlar arasında kin ve düşmanlığın bulunmasını istemeyen Ebu Mesud, barışın hâkim olmasını istiyor, bu işin sonu şerdir, diyerek tarafsız kalıyordu.

C) EBU HUREYRE