• Sonuç bulunamadı

4.3 YETENEKLİ GENÇ FUTBOLCU

5.2.2 Eğitimcilere ve Antrenörlere Öneriler

Çocuklar gençlik dönemlerinde fiziksel olduğu kadar zihinsel pek çok değişikliği yaşarlar. Çevrelerinde ne olup bittiği ve bunlardan nasıl etkilendikleri oldukça önemlidir. Bütün bunların ışığında antrenörlerin genç futbolculara verdiği eğitim sadece spor için değil aynı zamanda hayat için de olmalıdır. Bu durumu Biçer (2002, s.16) “nüfusunun yüzde altmışının genç olduğu bir ülkede spor bir eğitim aracı olarak kullanılır” şeklinde açıklamıştır. Bu dönemlerde, antrenörün öncelikleri, hareketleri ve değer verdikleri çocuğun hayatında oldukça belirleyici olacaktır. Bu nedenle, çocuklara antrenörlük yapmak, pek çok değişkenin dengeli şekilde yönetilmesini gerektiren kapsamlı bir eğitim aktivitesidir.

Düzgün şekilde yapılan antrenörlüğün gelişim içinde olan çocuğa pozitif katkısı olduğu yadsınamaz. Antrenörler çocuğun potansiyel gelişimine katkı yaparak çocuğun yetişkin bir birey olmasına yardımcı olmalıdırlar.

Yeteneğin geliştirilebilmesi için eğitim şarttır. Antrenör de bu eğitimin en temel öğelerindendir. Sağlıklı futbol ortamında, yetenekli futbolcuların kaliteli antrenörler tarafından yetiştirilmesi başarıyı kolaylaştırır. Brady et al. (2008, pp.54-73) antrenörün etkisini şu şekilde açıklamıştır: “Takım kısaca 1+1+1.. şeklinde 11 kişinin toplamından ibaret değildir. Takım bu on bir rakamın toplamının n’inci kuvvetidir. Burada n, antrenörün etkisini temsil eder.”

Aşağıdaki sorulara verilecek dürüst cevaplar öz kaynak düzeninde çalışan antrenörün çocuğa ne kattığı hakkında fikir verir: Antrenörün takım içinde ne olursa olsun kazanmaya mı yoksa işi doğru yapmaya mı önem veriyor? Takımda çok çalışma ve çabaya yeterince değer veriliyor mu? Hatalarından öğrenebilen bir takım yaratılabilmiş mi? Bütün bu sorulara verilecek olumlu cevaplar sağlıklı bir futbol ortamının yaratıldığının ve stresten uzak rahat bir eğitim ve öğretim ortamının kurulduğunu anlatır.

Yetenekli genç futbolcuların hepsi elit futbolcu olacak diye bir şart yoktur. Öz kaynak düzeni içinde bir gün büyük futbolcu olma hayali kuranların sayısı oldukça fazla olmakla birlikte istatistiksel açıdan başarı oranı ortalama olarak sadece yüzde iki seviyesindedir. Futbolun ağır rekabete dayalı ortamı, yüksek sakatlık olasılığı, muhtemel fiziksel rahatsızlıklar ve kariyer süresinin kısalığı genç yeteneklerin kendi geleceklerine dair futbol dışında da alternatif bir kariyere hazırlanma gereği doğurmaktadır. Futbolu meslek olarak seçip daha sonra sakatlık, ailevi ve benzeri sebeplerle bırakmak zorunda kalmak olasılığına karşı gençlerimizin futbol dışında bir mesleki eğitime de muhakkak hazır olmaları gerektiği açıktır. Kendilerini futbol kariyerlerinin bir noktasında beğenilmeme gibi olumsuz durumlara hazırlamaları ve kendilerini başka bir kariyer için de her zaman hazır tutmaları gerekmektedir. Burada okul öğretmenleri ile antrenörlere önemli sorumluluk düşmektedir. Eğitimcilerin, çocuğa futbol alanında başarısız olması durumunda, alternatif kariyer seçeneklerine konusunda bilinçlendirmeleri, alması gerekli eğitimlere yönlendirmeleri ve futbol ile eğitime ayıracağı zamanı dengelemesini sağlayacak ortamı sunmaları gerekmektedir. Bu aşamada, futbolcuyu her açıdan hayata hazırlayarak donanımlı ve yeterli bir birey olarak sahneye çıkmasını sağlamak görevi eğitimcilere düşmektedir.

Diğer taraftan, futbolcu olmak isteyen çocukların bazıları eğitimi tamamen gereksiz olarak görmektedir. Aslında onlar için eğitim, kulübün her zaman geçerli olan sınırlama ve yasaklarından kaçabilecekleri ve arkadaşları ile daha geniş ve kapsamlı kişisel ilişkiler kurabilecekleri bir ortamdır. Zamanlarının büyük bölümünü alan futbol onları kısa yoldan zengin edecek bir araçtır. Bunun için eğitimlerini ve hatta başka bir mesleki kariyeri dahi ikinci plana atmaktadırlar. Ancak, antrenör ve eğitimcilere idealler ve gerçekler konusunda gençleri aydınlatmak açısından birçok görev düşüyor. Unutulmamalı ki eğitim olmadan hedeflere ulaşmak imkansızdır.

Eski profesyonel veya amatör futbolcu olmak artık antrenör olmak için yeterli değildir. Antrenörün, jübile yapmış eski bir futbolcu olması bir avantaj olarak görülse de mutlaka başarılı olacağı anlamına gelmemektedir. Yöneticilik kavramı açısından bakıldığında futbol oynamak ile antrenörlük mesleğini icra etmek arasında keskin çizgiler vardır.

Futbol dünyasının rekabetçi ortamında antrenörün geçmiş tecrübeleri ile ilgili olarak da çeşitli görüşler gündemdedir. Ünlü Hollanda’lı eski milli futbolcu Jaap Stam antrenörler hakkındaki görüşlerini açıklarken, Frank Rijkard’ın oyun bilgisinin kusursuz olduğuna ve takımın onun oyuncu olarak uluslararası kariyerine saygı duyduğuna değinmiştir. Diğer taraftan, futbolculuk kariyerleri pek parlak olmasa da bu tez çalışmasının yapıldığı sırada Real Madrid FC antrenörü olan José Mário dos Santos Félix Mourinho’nun ilk işi tercümanlıktır. Uzun süredir Arsenal FC antrenörlüğü yapan Arsène Charles Ernest Wenger ekonomisttir. AC Milan eski antrenörü Arrigo Sacchi ise konuya ilginç bir yorum getirerek görüşünü kısaca şu şekilde dile getirmiştir: Jokey olmak için önce at olmaya gerek yoktur. Barclay (2006, s.222) Arrigo Sacchi’nin, antrenör olarak 1994 FIFA Dünya Kupası'na götürdüğü İtalya Milli Takımı’nın yine profesyonel futbol oynamamış olan Carlos Alberto Gomes Parreira’nın antrenörlüğünü yaptığı Brezilya Milli Futbol Takımı'na finalde penaltılarla kaybettiğini örnek olarak vermektedir.

Futbol antrenörü hem futbol ile ilgili hem de futbol dışında değişik durumlarla sürekli karşı karşıya kalmaktadır. Kapsamlı bir ön eğitimin alınmamış olması, daha çok geçmişte kalan profesyonel futbolculuk tecrübesine güvenilmesi ve işin iş başında düşe kalka öğreniliyor olması genç futbolcuların gelişimini zorlaştırmaktadır. Futbol endüstrisinin ulaştığı büyüklük düşünüldüğünde bu yaklaşım biçimi oldukça maliyetli ve risklidir. Nadide yetenekteki futbolcuların ve milyonlar tutarındaki yatırımların emanet edileceği antrenörlerin doğal olarak yöneticilik anlamında da önemli özelliklere sahip olması beklenmektedir.

Günümüzde profesyonel futbol kulüpleri oyuncu seçerken scout veya antrenörlerin sübjektif değerlendirmelerine dayanmaktadır. Bu değerlendirmeler anahtar kriterleri içeren kodlarla desteklenmektedir. Örneğin, TABS (Teknik, tutum, denge, hız), SUPS (Hız, anlayış, kişilik, kabiliyet) ve TIPS (Yetenek, zeka, kişilik, hız) gibi kısaltılmış sözcüklerdir. (Williams and Reilly, 2000, pp.657-667) Türkiye’de de seçicilerin benzer temel standartlar oluşturmaları gerektiği düşünülmektedir. Bu standartların herkes tarafından kolay anlaşılabilir olması gerekmektedir.

Diğer taraftan, 1985 ile 1988 yılları arasında AFC Ajax takımını çalıştıran Johan Cruyff’un asıl takıma geçiş aşamasındaki yetenekli genç futbolculara bakış açısı, antrenörlere yol gösterici niteliktedir. Bu durum, Barend ve Van Dorp’un çalışmasında (2006, s.102) şu şekilde açıklanmıştır:

Geçen PSV Eindhoven maçında takıma daha önce hiç oynamamış on dokuz yaşındaki iki genç oyuncuyu monte ettim. Korksaydım bunu yapamazdım, işimi yapamazdım. Rob Witschge’yi sol kanatta Avrupa’nın en iy sağ bekine karşısına koydum ve ona topu ayağına aldığında onu geçmeye çalış, onu geçince şut at, defanssda iken ondan gözünü ayırma yeter ama unutma elinden gelenden fazlasını yapmak zorundasın dedim. Aron Winter ise Ruud Gullit’e karşı oynayacaktı ve durumu daha zordu ona ise doğal oynamasını, ne takımı ne rakibi ne de seyirci kafasına takmamasını, sahada kendi gibi olmasını söyledim.

Futbolda başarılı olmuş antrenörlük uygulamalarının özelliklerini sınıflamak, formülleştirmek ve başkalarına öğretmek kolay değildir. Her antrenör kendi bireysel yaklaşımı çerçevesinde ve tecrübeleri doğrultusunda kendisini başarıya ulaştıracak doğrularını geliştirmeye çalışmalıdır.

Benzer Belgeler