• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de yurttaşlık kavramı, Türkiye’nin kendine özgü kültürel, siyasi, ekonomik ve diğer dinamiklerinin etkisinde oluşan bir söylemle biçimlenmiştir. Türk eğitim sisteminin 1920’deki kurulusundan bu yana temel kaygısı öğrencilere, milliyetçi değerleri asılamak ve onları devlet ile ulusun en iyi özelliklerini sergileyen devlet başkanlarına mutlak sadakatle bağlı yurttaşlar yetiştirmek olan, milliyetçi-devletçi bir ideoloji yön vermiştir. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve lâiklik ilkelerini temel alan öğretmen yetiştirme politikası ile öğrencilerini yetiştiren genç Cumhuriyet, “yurttaş”ını inşa sürecine öncelikle yapılan reformlarla girişmiş; ardından okulda verdiği eğitim

yoluyla oluşturduğu kurumlara uygun yurttaşlar yetiştirme yoluna gitmiştir.14

Bu nedenle, Türk Milleti’nin “gelecek” tasavvurunu eğitim neferleri olarak “öğretmen”lere teslim etmiştir. Yurttaşlık kavramını, ders kitaplarındaki oluşturduğu söylem bağlamında inşa etmeye çalışmış; “okul” ile kendi yurttaşını yaratma girişimine yönelmiştir.

Türkiye’de tek parti yönetimini kapsayan 1930’lu yıllar, aynı zamanda rejime “uyumlu” yurttaş yetiştirme misyonunun Cumhuriyet pedagogları tarafından ele alındığı

12 Senem Kurt Topuz, a.g.t, s. 43- 44.

13 ( Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun durumu kanunla düzenlenir ifadesinin yer aldığı 2.cümle, 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır).

14 Fatma Gürses, Türkiye’de Ders Kitaplarında Yurttaşlık: Cumhuriyet’in Kuruluş Yıllarından Bugüne

Kavramsal Dönüşüm, (Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi) Ankara,

bir dönemdir. Bu dönemde yurttaş inşasında Tarih ve Yurt Bilgisi dersleri öne çıkar. Tek parti sisteminin terk edilmesi (1945) ve iktidardaki Kemalist Parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) seçimde yenilgiye uğrayacağı olasılığının güçlenmesi; 1947’den itibaren bambaşka bir bakışla “genel tarih”e, Batı tarihine büyük bir yer verecek “hümanist” esinli ders kitapları hazırlanılmasına neden olmuştur. Türk Milleti’nin “geçmiş”e dayanan, bağımsızlığa düşkünlüğü sayesinde milli mücadelenin kazanıldığı belirtilen kitapta, kurulması öngörülen devlet yapısının nasıl olduğu açıklanır. Kitaplarda kullanılan eylemlerin kesinlik taşıması ve geçmiş zaman ifadeleriyle verilmiş olması, söylemin “nesnel” olma iddiasından kaynaklanmıştır. “Kötülükler”den “yeni devleti korumak” ifadesi, “tehdit” unsurunun savaş bitse dahi devam ettiği düşüncesini temsil eder. Bu dönem ders kitapları, yaratılmak istenen

“yurttaşlar topluluğu'nda milli bilincin oluşturmasını temel almıştır.15

Böylece devletine sadakatle bağlı yurttaş olma bilincine sahip bireyler yetiştirilecekti. Bunu da eğitimden başka kazandıracak bir yol yoktu bu nedenle eğitime büyük önem verilmiştir. Ve yurttaş bilinci oluşturmada etkili olabilmek amacıyla bilim adamlarının üzerinde ciddiyetle durduğu vatandaşlık bilgileri ihtiva eden ders kitapları hazırlatılmıştır.

Ders kitaplarına genel olarak baktığımızda, insanların topluluk halinde yaşamak zorunda olduğu vurgusu ile başlar. Topluluk halinde yasamanın insanlara yüklediği görev ve sorumluluklar açıklanır. Kitaplara göre insanların topluluk halinde yaşamaları gerektiği vurgusu, “vatan” vurgusu ile bir arada tanımlanır. Bir topluluğun sağlıklı yürüyebilmesinin ön koşulu ise, tek tek bireylerin kendilerine düsen “çalışmak”

vazifesini yerine getirmeleri ile mümkündür.16

Az gelişmiş, uluslaşamamış, yurttaş olamamış bir topluma dış baskı ya da devlet zoruyla, tepeden inme bir şekilde eşitlik ve özgürlük getirilmesi, uluslaşmayı ve yurttaşlık bilincini edinme süresini kısaltsa bile, bunların kısa sürede hayata geçirilmesini sağlayamayacaktır. Toplumu değiştirmek ve yurttaşı yaratmak için herhalde en etkili araç eğitimdir. Eğitimin kaliteli olması ve bununda kitle iletişim

araçlarıyla desteklenmesi gerekmektedir.17 Bu gerçeği görenler yurttaşlığı eğitim

yoluyla uzun fakat sağlam olan yoldan denerler. Türkiye Cumhuriyetinde de bu amaçla ders kitapları hazırlatılarak bir yurttaş yetiştirilmek istenmiştir.

15

Fatma Gürses, a.g.t. s. 132- 140. 16 Fatma Gürses, a.g.t., s. 140.

17 Sina Akşin,” Uluslaşma Sürecinde Devlet ve Yurttaş”, Türk Eğitim Derneği XX. Eğitim Toplantısı, (21- 22 KASIM 1996), Ankara 1996, s.26- 27.

37

Yurttaşlık bilinci ise yukarıda bahsi geçen; bir topluma ya da bir ülkeye üye olduktan sonra, ülke yönetimine katılma, ülkeyi savunma, ülkeyi daha da kalkındırma gibi konularda hassasiyet gösterme yetisidir, diyebiliriz. Bu anlayışın eğitime yansıması ile de böyle nesilleri yetiştirmek anlaşılmalıdır. Bu da ancak eğitim ile olur.

Eğitim, demokrasinin hayata geçmesinde en önemli faktörlerden biridir. Demokrasi anlayışı, demokratik anlayışların gelişmediği ülkelerde hürriyet rejiminin tehlikeye girdiğini görmekteyiz. Bu beklentiler insanların kendilerine, birbirlerine ve devletlerine karşı yerine getirmek zorunda oldukları kurallarla donatılmıştır. Karşılıklı ilişkiler hem yasal hem de gayrı resmi anlamlarda değerini bulur. Ancak yasallık,

keyfiliğe engel olması açısından önemlidir.18

Devletler ortak geleceklerini garanti altına almak, varlığını korumak ve toplumsal düzeni sağlıklı bir şekilde yaşatmak için insanlar arasında güçlü bağlar oluşturmalıdır. İnsana saygı gösterme, değer verme, hoşgörü her vatandaşın yaşamak istediği toplumsal beklentiler ve amaçlardır.

Cumhuriyetin kuruluşuyla gelişen sürecin amaçlarına baktığımızda, geleneksel toplum yapısına çağdaş bir yön vermek olduğunu, bireylere çağdaş yurttaşlık bilinci kazandırmak ve toplumsal yapıyı, eğitim yoluyla güçlendirmek olduğunu görmekteyiz. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki eğitim hizmetlerinin içeriğini şu aşamalar şeklinde gösterebiliriz:

a) Öğretimi birleştirme, b) Eğitimi örgütleme, c) Eğitimin niteliğinde

değişme ve d) Eğitimi yaygınlaştırma.

Tek parti yönetimine baktığımızda ise, “Yurttaşlık Eğitimi”nin amaçlanan düzeye erişebilmesinin ön koşulu olarak Eğitimi yaygınlaştırma çabasında olduğunu görmekteyiz. Bu kapsamda okur-yazar oranını yükseltmek, Öğretimi kolaylaştırmak, eğitim seviyesini niceliksel olarak yükseltmek ve Türkçeyi ortak bir dil yapmak amacıyla, 1 Kasım 1928’de, Latin temelli yeni alfabe kabul edilmiştir. 24 Kasım 1928'de yayınlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi gereğince ise de Millet Mektepleri açılmış, halkın yeni harflerle okuma yazma öğrenmesi süreci başlamıştır. “Maarif Vekaleti Milli Talim ve Terbiye Heyetinin 2.8.1927 tarih ve 93 numaralı kararıyla beş sene müddetle ilk mekteplerin beşinci sınıfında okutturmak üzere resmen kabul edilmiştir.” açıklamasını taşıyan Muallim Abdülbaki’nin hazırladığı ders kitabı “Yurt

18 Celal Teyyar Uğurlu, “Avrupa Birliği Ülkelerinde ve Türkiye’de Vatandaşlık Eğitimi”, Elektronik

Bilgisi”, tek parti döneminin ilk yıllarında, Türkiye’deki toplumsal kurumları ve bu

kurumların amaçlanan etkileşimini açıklar.19

Eğitim ile bir yurttaş kimliği yakalanmaya böylece 1927 yılında daha planlı bir şekilde başlanmıştır.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlık idealinin ikame edilememesine rağmen, bugün bile geçerliliğini sürdürebilen dayanakların bulunması, bu konuda neler yapılabileceğini gündeme getirmektedir. Gerçekleştirilebilecek birçok alan bulunmakla birlikte, asıl, yurttaş eğitiminin önemli olduğunu unutmadan birinci derede önde geldiği düşünülebilir. O halde, yurttaş eğitiminde neler yapılabilir?

Öncelikle okul, yurttaş eğitiminde, her bireyim ortak yasaya rıza göstermesi gerektiği yönünde bir programı izlemelidir. Hukuka gösterilmesi gereken bu rıza, bir dayatmayı da beraberinde getirebilir. Yasa, toplumsala ilişkin bazı görevleri dayatır. Ama aynı zamanda koruyucudur. Yasanın, dolayısıyla devletin koruyuculuğu olmasa, suçun önü alınamaz, bunların yerine mafya vb. örgüt, birlik ve kurullar egemen olur. Demek ki, hukuka rıza göstermek, insan özgürlüğünün koşuludur. Yurttaşlık eğitimi, insan özgürlüğü gibi hümanist değerleri vermek durumundadır. Bu değerlerle ancak toplum bir bütün içinde parçalanmadan yaşayabilir.

Yurttaşlık eğitimi, insanlara, akla dayalı yargılamayı, mantık ilkeleriyle hareket etmeyi bireysel görüş ile toplumsal değerin birbirinden ayrı alanları karşıladığını öğretmelidir. Yurttaşlık eğitiminin temelinde yer alan bir başka alan, sorumluluktur. Bireylerin yalnızca hak ve görevler temelinde yurttaş olarak tanımlanması yetersiz ve geçersizdir. Asıl, bunun üzerinde eyleme geçecek birey yurttaş olur. Çünkü yurttaşlık eğitiminde somut olarak gözlemlenebileceği temel alan, bireyin, bir gurup içinde belli sorumluluğu yerine getirmesidir. Bir makinenin çarkları gibi her yurttaş üzerine düşen görevleri yerine getirerek daha büyük atılım yapılabilir.

Yurttaşlık eğitiminde dördüncü olarak dikkate alınması gereken alan tarih öğretmektir. Gerçekten tarihini bilmeyen bir toplum zihnini kaybetmiştir. Bu nedenle tarih, bir toplumun ortak bilincinin belirlenmesinde önemli roller üstlenebilir. Bu iki alanın eğitimi, yurttaşlık eğitimin önemini ve işlevini arttırabilir.

Yurttaşlık eğitiminin temel amacı olan ulusal kimliğin oluşturulması oldukça önemlidir. Bu kimlik, dile getirilmesi kolay, ama yaşam alanına aktarılması zor olan bir kuraldır. Bu kimlik bireyin geçerli kimliği olmalıdır. Öğrenciler, kendilerine sunulan bu

19 Mustafa Doğdu, Tek Parti Döneminde (1930-1950) Ülkemizdeki Çocuk Dergilerinde Yurttaşlık

Bilincinin Oluşturulması (Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Yüksek

39

mal varlığına sahip çıkmalıdır. Böylelikle kendi kimliğinden emin olabilir ve hoşgörü gösterebilir. Kendi toplumu içinde ve/veya dışında karşılaşacağı kimlik/ yurttaşlık

anlayış ve eylemine kendinden hareketle bir konum verebilir.”20

Özetle; cumhuriyetin yurttaş politikası, eğitimde okulu tarafsız tutmamaktadır. Çünkü okul cumhuriyetçidir. İlkeleri ve değerleriyle yalnızca yurttaş yaratmak ister ve yurttaşı muhatap alır. Bu kurallara dikkat edilerek bir yurttaşlık eğitimi vermeye çalışmaktadır/ çalışmalıdır.

3. MILLI EĞITIM SISTEMININ ŞEKILLENDIRILMESINDE ŞURALARIN ETKISI