• Sonuç bulunamadı

2. GENEL ÇĠZGĠLERĠYLE MEHMET KAPLAN’IN EĞĠTĠM ANLAYIġI

2.3. Eğitim ve Ġlim Ortamı Okullar

Mehmet Kaplan, 1953 yılında arkadaĢı Âli Ölmezoğlu‟na yazdığı bir mektupta, okul ve yol sorununu, Türkiye‟nin en temel iki sorunu olarak ifade etmiĢtir. Ona göre bu sorunlar çözüldüğü takdirde Türkiye bulunduğu noktadan çok farklı bir noktada olabilir. Köylerde zirai kalkınmaya önem verilmekte ancak aynı ölçüde terbiyeye önem verilmemektedir. Kaplan‟a göre, para hem kolayca kaybedilebilecek hem de iyi kullanılmadığı takdirde insanların ahlâkını olumsuz yönde değiĢtirebilecek bir nesnedir. Bilgili ve eğitimli insan ise onu nasıl kullanacağını bilir.

Kaplan‟a göre çağdaĢ medeniyetin en etkili değiĢtirme vasıtaları olan demokrasi, okul ve teknik Türkiye‟nin çehresini her geçen gün değiĢtirmektedir. Bu kurumların yüzyıllarca çalıĢtığı bir Türkiye Ģüphesiz çok farklı bir çehreye bürünecek ve okullar bu değiĢimde en önemli rolleri oynayacaklardır.

Mehmet Kaplan eğitimin faaliyetlerinin en somut ve en yoğun Ģekilde gerçekleĢtirildiği okullara yönelik bazı tesbitlerde bulunmuĢtur. Bu tesbitler

Türkiye‟deki okulların bazı problemlerini içermektedir. Buna ek olarak Kaplan, eserlerinde okulların hangi özellikleri taĢımaları gerektiğini de dile getirmiĢtir.

Okulların Özellikleri

Okullar nitelikli olmalıdır. Mehmet Kaplan‟a göre bir okul istenen niteliklere sahip değilse fertleri eğitmek yerine onları bozar.

Ġlim düzenli bir ortamda geliĢebilir. Ġnsan zekâsı da düzenli ve sakin bir ortamda doğru düĢünebilir. Genç nesillerin enerji ve dikkatleri dağıtılmadan ilim ve sanata yönlendirilmeli, bunun yapılabilmesi için okullarda tam bir sükûnet ortamı hâkim olmalıdır.

Okulların Sorunları

Eğitim kurumları birbirlerine bağlı oldukları için bir yerde ortaya çıkan bir sorun diğer kurumları da etkisi altına alır. Mehmet Kaplan‟a göre Türk siyasetçileri, siyasî amaçlı yatırım yapmak için her yerde derme-çatma ortaokul ve lise açmıĢlardır. Bundan sonra üniversiteler, liselerden gelen bütün öğrencileri almaya zorlanmıĢ, öğrencilerin nitelikleri göz ardı edilmiĢ, bunun sonucunda da üniversiteler ve daha da önemlisi öğretmen okulları bozulmuĢ ve kontrolü güç bir hale gelmiĢtir. Bu yanlıĢ kararlar sonucunda eğitim sistemi, baĢarıdan ümidini kesmiĢ, hayatından memnun olmayan bir üniversite gençliği oluĢmasına yol açmıĢtır. (Kaplan, 2006: 105-107)

Mehmet Kaplan, öğretmeni eksik olan, teknik imkânları yetersiz olan, çift eğitim yapan okullardan mezun edilen gençlerin istenilen niteliklere sahip olamayacağını ileri sürmüĢtür. Öğrencilerin boĢ vakitleri iyi düzenlenememekte, ders saatleri dıĢında kütüphane veya spor salonu gibi imkânlar sağlanamadığı için öğrenciler zamanlarını, kendilerine zarar verecek, kabiliyetlerini köreltecek ortamlarda geçirmektedirler.

Okullarda eğitim faaliyetlerine, sınav sistemine gereken önem verilmediği için öğrenciler istenen seviyeye ulaĢamamakta, yeteneklerini geliĢtirememektedirler. Yeteneklerine göre yönlendirilmeyen öğrenciler, gittikleri üniversitelerden memnun olmamaktadırlar. Üniversite eğitimi için gerekli donanıma sahip olamamıĢ, henüz üniversitelerde okutulan kitapların dilini dahi anlamakta zorlanan bu kitlelere üniversite eğitimi ile gerekli niteliklerin kazandırılması mümkün değildir.

Kaplan‟a göre Türkiye‟nin asıl sorunu nüfusa yetecek kadar okul bulunmaması değil, var olan okulların iyi nesiller yetiĢtirememesidir. Ülkede karıĢıklığa yol açacak olan kiĢiler okuma-yazma bilmeyen insanlar değil, derme- çatma okullardan yetiĢen kiĢilerdir. Çünkü üniversite mezunu bireyler, diploma vasıtasıyla toplumsal alanda çeĢitli meslekleri yürütebilme yetkisini almıĢlardır. Eksik bilgi ve eğitimle mesleklerini yürüten kiĢiler diplomanın kendilerine sağladığı yetkileri doğru kullanamamakta, ülkeye zarar vermektedirler. (Kaplan, 2006: 109)

Hiçbir âlim, mucit ve düĢünür, hazıra konan okul öğrencileri gibi gerçekleri birdenbire, ham olarak bulmamıĢtır. Okullardaysa sadece bulunmuĢ gerçekler öğretilmekte; ancak bu gerçeklere nasıl ulaĢıldığı öğretilmemektedir. Hâlbuki yanılgıların da öğretilmesi doğruların değerinin anlaĢılması için gereklidir. (Kaplan, 2006: 123)

Üniversitelerde eksik olan bir özellik de bir anlama gayretinin olmayıĢıdır. Kaplan‟a göre üniversitelerimizde eski eserlerimize ıĢık tutan yazılar yayınlanmamakta, basılan eserler rafa kaldırılmakta ve okunmamaktadır. Ona göre büyük Ģair Yunus Emre‟nin Ģu mısraları, büyük harflerle yazılarak üniversitelerin duvarlarına asılmalıdır:

“ Ġlim ilim bilmektür, ilim kendin bilmektür Sen kendün bilmezsin ya nice okumakdur Okumaktan manâ ne ? KiĢi hakkı bilmekdür Çün okudun bilmezsin ha bir kuru emekdür”

Okul ve Gündelik Hayat

Mehmet Kaplan, okulu, sınıfları, mutlak güzelliğin, mutlak gerçeğin konuĢulduğu yerler olarak görmüĢtür. Bu yaklaĢıma göre hayatın sürekli değiĢen, karıĢık yönleri sınıfta asla ele alınmamalıdır. Çocuklara öğretilmesi gereken Ģeyler, hayatın zor anlaĢılacak yönleri değil, doğru düĢünebilmenin kanunları olmalıdır. Ancak bu yolla çocukların hayata farklı bir gözle bakması sağlanabilir.

Okul düĢünmek için yapılmıĢ bir müessesedir. Okul, ticarî sorunların konuĢulacağı, gündelik hayatın gürültülü olaylarının tartıĢılacağı bir yer değildir. Gerçeğe ulaĢabilmek için bir matematik formülünü, bir cümleyi, herhangi bir menfaati, bir ideolojiyi karıĢtırmadan derinlemesine incelemek gerekir. Bu da ancak okulda mümkün olur. Çünkü günlük hayatı yaĢamak, onu düĢünmek demek değildir. (Kaplan, 2002: 226)

Sınıfta okutulan dilin hayat ile ilgisi olmaması tabiîdir. Ancak, insan düĢüncesinin kanunları dil ile keĢfedilir. Dil üzerinde derinlemesine düĢünülecek yerler de sınıflardır. Sınıfta kelimeler ve kavramlar üzerinde düĢünmesini öğrenen bir öğrenci hayatta, kendisini yanlıĢ yollara sürükleyecek dil oyunlarına kapılmaz. (Kaplan, 2002: 218)

Yatılı Okullar

Ġyi yetiĢmiĢ öğretmenler olmadığı sürece yatılı okul açmak doğru bir tutum değildir. Bu tür okullarda iyi bir denetim mekanizması olmalıdır. Bu denetimleri okul dıĢından heyetler yapmalıdır. Aksi takdirde böyle okullarda birçok olumsuz durumun ortaya çıkması engellenemez.