• Sonuç bulunamadı

Bir duvar değil, bir nefes

BU T O P R A K T A N A Y R I L A M A M —

Rahatı kaçmış olmalı İnsanoğlunun Dünyada; Bütün düşüncesi, aklı, Yıllardan beri havada.

Yeni dünyalar arıyor. Füzeler yolluyor Ay'a, Hâkim olacağım, diyor, Yakında bütün uzaya.

Ay'a ulaşıldı bile, Şimdi Venüs'tedir sıra; Ama, ne yapsan nafile, Eremez tanrısal sırra.

Mesafenin arkasından Yeni yeni mesafeler, Yakalayıp yakasından İnsanı boşluğa çeker...

Bana yeter benim Dünyam, Yıldızlar kubbemin süsü; Ben Dünyayı bırakamam, İstemem Ay'ı, Venüs'ü.

Ona tutkunum açıkça, Koynunda anamla babam; Köklerimden kopmadıkça Bu topraktan ayrılamam.

Kimler isterse gitsinler Uzaya, Venüs'e, Ay'a, Sonunda dönecekleri yer Yine bu ihtiyar dünya.

Mesafeye hâkim olmak, Uzayı fethetmek iyi; Ama, korkarım, zorlarsak

Altüst ederiz dengeyi. Cavidan Y. Erten

M U N İ S F A İ K O Z A N S O Y —

7

Mizah

T T - V3

o

*?5

M e k t e p K a s id e s i

— Tarzı kadim üzre —

P ek soğuk, mevsim şitâ, yağmur, çamur, kar, fırtına; P ir beyaz yorgan bulup çekmiş tabiat sırtına. Issız orman, kuşların ahengi şi ri kalmamış,

Her güzellik sanki mahvolmuş, hayat bulmuş fena.. Bağçe renksiz, solmuş ezbar, boyu gül uçmuş bütün. Orda bir şey görmedim esrarı şi’re aşina..

Vermiyor ilham bugün derya, zemin, gök, ruhuma M ektebin erkânını bâri biraz etsem sena;

c

Garba tevcih eyleyip, tenvir için, her babını Ilmü irfanın bütün feyziyle dolmuş bir bina. Y ok vatan mülkünde bir ayarı, bir tek benzeri, En büyük darı terakki Türklerin evlâdına. Fetbi beydir mektebin zirâ müdiri fazılı Bihudut sâyında izzet bey muavindir ona! Mektebin fer çeyrek asra yaklaşan tarihi de Görmemiştir böyle ümran, böyle müşfik itina. Gelmemiş, dünyaya gelmez böyle müstesna müdür Feth>' bey kâbında yüksek bir müdiri mûtena.. R efet A y n î bey değildir, sâde üstadı edep; Tâ Fuzulî’den tutun da cümle şair — aşina; Hazretin vardır vukufu “ elcebir,, ilminde de.. Tuttu îlâ etti “Harezmî,, yi âlim cağına! Ilmü irfanı önünde eylemezsem serfüru Bizzat irfan namına, hak namına yazık bana

Hakkı bey, enfin, alors. done... öyle amma doğrusu Varmı mâlûmat hususunda çıkar bir fert ona? Kürsüi darülfünunda var fakat Macit Hoca, — Ilmü irfanı mükemmel, şekli gayet mûtena — Hekkı beyden dun değildir ilmi coğrafiya da. Daima kalmak gerektir, Hakkı — Macit yan yana., işte birden yazdılar bak bir kitabı bînazir.

Bir kaside nazmile etsem onu derhal sena!

Makiyavel, Comte.. hepsi iflâs etti varken Hilmi bey içtimaiyatta kimse zatın ermez kâbına.

Felsefe ilmindede engindir derya gibi Çok sürer bir cür et etsem ilminin hissabına. Tenbelin evsafını tarif eder engin, amîk.. Kendi bir gün dalmamışken istirahat hâbına... Mükrimin beyden velev bir def’acık, ders dinleyip Olmamak mümkün mü vakıf tarihin akvamına.. Onca âlim olmamak biç affolunmaz bir kusur. Alim olmazsan değilsin lâyik insan namına! Toplayıp garbın bütün erbabı ilmü fennini, ilmi tartan kantarın hep doldurun bir yanına, Vazedin Raşit beyi yalnız cenahı diğere.. Yaslanır kantar eminim ben ki üstattan yana..

A k lı Raşidiyle keşfetmişte istikbali o :

“Ingiliz yoktur, diyor, dünyada devlet namına, “ Öyle bir devlet tanırdım, şimdi lâkin kalmadı. “Ingiliz artık karıştı tarihin akvamına!” Bazı eşhasın vücudu, onca, bir âr tarihe:

“ Charles Quint şahsı laîni, (lanet olsun canına!) “ Si m siyah bir yüz karası bizzat insaniyete,

Öyle bir mahlûk yakışmaz halikın da şanına! B işte Halit Fahri bey, “ Efsane, Baykuş,, şairi Simdi saklanmış girip bir dar “ Paravan,, ardına. Pek büyük şair, hünerver bir edip, üstat.. Evet: Etmeseydim bir zamanlar ben de şakirtlik ona Anlamazdım Alfabei şi’rin A ve B sini Benden ey üstat şair, bayretü hürmet sana! Sanki Ethem bey için icâd edilmiş tercüme, Öyle Lir fen bence gökten nazil olmuştur ona... Evvelâ tahlil eder bir metni, sonra tercüme. Bari ithal eylesek ol dersi kimya faslına. Böyle süzgeçten geçen bir metnin elbet türkçesi Kat bekat fâik olur biç şüphe yok ki aslına..

Var mıdır mektepte M . Delloue'dan hiç korkmiyan? Sanki az geldi muallimlik o zatın şanına,

Derse nazir oldu bir de... Gördük amma cümlemiz Mektebin her safhasında pek büyük bir itina. Türlü mechulat içinde çalkanırda daima,

Hiç getirmez, pek gariptir, ilmi rr.eçhuldan gına.. M . Bayen taşlı bir yoldan koşar “ Hikmet!..,, diye Katlanır sâyi haşinin en şedit âlâmına.

Kuş cıvıldarken baharda gül açarken bağçe de. Garkolur, sessizce, “ Hik methane,, nin akşamına!... M. Bergeaud, işte (somme toute) Parisin meşhur tipi. Sık, zarif, dalgın — fakat bazen de benzer şaşkına... Yâdı âlâmiyle dilbun, Ronsard’ın, (Villon)ların: Çünkü her feryadı kalbü ruha kalben aşina. Titreyen bir sesle „lac”dan bir pasaj inşad eder Zanneder insan ki giryandır „Lamartine aşkına”

Feylesoftur; hem de bir Montaigne ve bir Pascal kadar Feylesoftur had ararken şairin ilhamına..

Sarf eder Kant’ın, DescartesTn, Bergson’un efkârını Ders verirken kendi kürsüsünde onlar namına.. Belki boşlanmazsınız siz şivesinden Bergeaud’nun Söyletin Paris lisanı bir de mister Thompsona. En güzel şiveyle söyler her lisanı çünkü o :

Rusça muşça, Çince mince.... Türkçe kalmış en sona. Resmi hattı M . Membouryde bulmuş burcunu: Der ki: lâzımdır resim dünyada her an insana,, Hak teâlâ yardım etsin kaymakam Ihsan beye Bıktı artık söylemekten, ordunun aksâmına, Harba ait ilmi müstesnayı, ilmi engini: —

Kendi söyler, kendi dinler gûşi mektep namına....

Şubat 1931

Munis Fâik

T A N R I M

K A L B İ M L E Ö L E Y İ M ,

Ölüme adaydır insan, Bütün varlığı iğreti; Toprak olacak, ne yapsan, Derisi, kemiği, eti.

Ne değer taşır, sorarım, Kalb, beyin, göz değişimi? Yaşatmak senin mi, Tanrım, Yoksa kulların işi mi?

Buna, insan olarak da, Kızar ve isyan ederim; Bir farkı olsun, bırak da, İnsanın eşyadan!... derim.

Makina değildir insan Olamaz yedek parçası; İnsanı bir varlık yapan Gözü, kalbi ve kafası.

Takma diş ve bacak gibi Sökülüp takılmaz beyin; Boş değil insanın kalbi, Neler söylüyor, dinleyin!

Bütün geçmişim orada, Gördüklerim, sevdiklerim ... Onları ben mezara da içimde gömmek isterim.

Eten başkasının kalbiyle istemem, Tanrım yaşamak. Yarın öleceksem bile Kalbimle öleyim, bırak!

M U N İ S F A İ K

O Z A N S O Y

-rr-5 7 3 '° T 5

K Ü L Â H - I M E V L E V İ

Ş e y h G a l i b ' i n R u h u n a - - Dervişiz biz, bilmedik hiç hırs-ı servet, hırs-ı câh

Varımız Dünyada yalnız bir kamış ney, bir külah... Bir l< ülâh, a m mâ külahı M evlevi...

Tâc-ı Sultan’dan bahâdar, hem kavî,

Giydiren çünkü Şehinşâh-ı Cihân-ı Manevî, 7ât-ı Moniâ, Sâhîb-i mûcizbeyân-ı Mesnevi. Bir külah işte Külâh-ı Mevlevi.

M U N İ S F A İ K O Z A N S O Y --- — -

o y

- f —

13

Benzer Belgeler