• Sonuç bulunamadı

5. TARTIŞMA

5.3. Bulguların Tartışması

5.3.7. DOS bulgularının tartışması

Diş hareketini hızlandırmak amacıyla yapılan işlemlerin dokuda oluşturduğu cevabı histolojik düzeyde inceleyen çalışmalar kemik rezorpsiyonunda etkili olan moleküllerin ortamdaki yoğunluk ve miktarlarının arttığını göstermiştir (30,63). Bu açıdan teorik olarak RANKL yoğunluğu ve miktarının ortodontik tedavinin özellikle erken dönemlerinde artış göstermesi beklenir. Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular ise RANKL yoğunluğunun Grup I’de T2-T1 döneminde azalma gösterirken Grup II’de artış gösterdiğini ortaya koymuştur. İki grup için de istatistiksel olarak anlamlı olmayan bu değişimler gruplar arasında da anlamlı bir farklılık yaratmamıştır; ancak artma ve azalma eğilimleri tablo ve şekillerde açıkça izlenmektedir. Grup II’de RANKL yoğunluğundaki artış diş hareketinin biyolojisiyle uyumluyken Grup I’de RANKL yoğunluğunda artış görmememizin nedeni örnekleme yapılan zamanlar ile biyolojik artışların meydana geldiği zamanların denk düşmemesi olabilir. Diğer bir deyişle diş hareketinin hızlandırılmaya çalışıldığı grupta RANKL aktivitesinin daha erken dönemde artış göstermiş olabileceği düşünülebilir.

Bu alanda yapılan çalışmalar incelendiğinde ilk 1 aylık süre içinde bireylerden veya deneklerden 4 ile 8 aşamada örnek alındığı görülmüştür (30,63,233). Baloul ve ark. (63) tarafından yürütülen çalışmada, deney sıçanlarından 0, 3, 7, 14, 21, 28 ve 42. günlerde örnekler alınarak RANKL, M-CSF ve OPG

moleküllerindeki değişimler değerlendirilmiştir. Alikhani ve ark. (30) tarafından yürütülen çalışmada ise bireylerden 0, 1, 7 ve 28. günlerde örnekler alınmış; ancak RANKL molekülü incelenmemiştir. Bu nedenle bu çalışma insanlarda kortikotomilerin histolojik etkilerini inceleyen az sayıdaki çalışmadan biri olmasına rağmen çalışmamız için rehber olamamıştır.

Çalışmamızda 0, 28 ve her birey için farklı olan retraksiyon sonu günlerinde örnek alınması tercih edilmiş; ancak ikinci örnekleri 28. günde alarak RANKL düzeylerindeki artışın yakalanamadığı görülmüştür. Bu çalışma hızlandırılmış diş hareketi alanında insanlar üzerinde yapılan sayılı çalışmalardan biridir ve elde edilen bulgular, yapılacak ileri çalışmalarda örnekleme zamanlaması belirlenirken klinisyene yol gösterecektir. Bu nedenle çalışmamızdan elde edilen sonuçlar ışığında ve literatürdeki bilgiler desteğinde 0, 7, 14, 28 ve 56. günlerde örnekleme yapılmasının moleküler düzeydeki değişimleri daha doğru yansıtacağı düşünülmektedir.

0. günde örnekleme yapmak bireysel bazal metabolizma düzeyini belirlemek için gereklidir. Kemikteki yıkım aktivitesinin yükseldiği zaman dilimi veya dilimlerini göstermek için ise 7. ve/veya 14. günlerin uygun olabileceği düşünülmektedir. 28. gün birçok çalışmada kullanıldığından karşılaştırma yapmaya uygundur ve anlamlı düşüşlerin gösterildiği bir gündür. 56. gün ise hızlandırıcı etkinin uzun dönemde devam edip etmediğini, ediyorsa ne düzeyde olduğunu göstermek için kullanılabilir. Ayrıca birçok çalışmada mekanik stimülasyon devam ettikçe BHF’nin de devam edeceği savunulmaktadır (23,27). 56. günün bu savın doğruluğunu sınamak için de uygun olacağı düşünülmektedir. Son örneklerin 56. günde alınması şart değildir; ancak bu tip çalışmalarda günlerin birbirlerinin katları olduğu görülmektedir. Sonuç olarak çok sayıda örnek almak hastaların sık aralıklarla kliniğe gelmelerini gerektirdiğinden hem pratik değildir hem de maliyeti arttıracaktır. Bunun yanı sıra moleküler aktivitenin en yüksek seviyeye çıktığı zaman dilimini yakalamanın garantisini de vermez. Bu nedenle kritik zamanlarda alınacak belli sayıdaki örneklerle klinik olarak anlamlı çıkarımlar yapılabileceği düşünülmektedir.

önemli bir çalışmadır. Bu çalışmanın bulgularına ve çalışmamızla benzer yönlerine değinmeden önce insan ve deney sıçanlarının alveoler kemiklerinin fizyolojik ve morfolojik farklılıklara sahip olduğunun ve elde edilen sonuçların insanlarda bire bir uygulanamayacağının altının çizilmesi gerekmektedir (63). Bu çalışmanın bulgularından biri her yükselişi bir düşüşün takip ettiği ve her durumda olmasa da düşüşten sonra bir yükselişin olabileceğidir. Bu bulgudan yola çıkarak Grup I’de ilk 28 günlük süre içinde RANKL yoğunluğu önce yükselmiş sonrasında düşmüş olabilir; ancak ara dönemde örnek almadığımız için bu durumu gösterememiş olabiliriz. Sonuçta grafiğin net eğimi T2-T1 aralığında azalıyor gibi görünmüş olabilir. Bunun yanı sıra T2’den T3’e RANKL yoğunluğunda hızlı bir artış olması yoğunluktaki düşüşü bir yükselişin takip ettiğinin kanıtıdır. İstatistiksel olarak anlamlı bir artışla birlikte 21 numaralı diş bu durumun bir örneğidir. Diğer yandan Grup II’ye ait eğride devamlı bir artış mevcuttur. Ara dönemde örnek alınmadığı için bu grup için de net bir şey söylemek mümkün değildir, ancak bu gruptaki RANKL yoğunluk eğrisinin keskin yükselme ve düşüşler göstermemesi piezoinsizyon uygulanmayan grupta daha stabil bir doku cevabının alındığının kanıtı olabilir.

Yoğunluk her ne kadar bu tip çalışmalarda daha sık kullanılan bir ölçüm olsa da DOS hacmi denklemin bir bilinmeyenidir ve hacimsel değişimler, sonucu etkileyebilmektedir. Bu nedenle RANKL miktarına bakılarak doku cevabıyla ilgili

daha hassas bilgi edinmek mümkündür. Meydana gelen değişimler

değerlendirildiğinde Grup I’de RANKL miktarının T1’den T2’ye hızlı bir artış gösterdiği ve T2’den T3’e daha yavaş bir hızla artmaya devam ettiği görülmektedir. Grup II’de ise RANKL miktarı T2’ye doğru azalmakta ve sonra belli bir değerde sabit kalmaktadır. DOS hacim grafiği de RANKL miktar grafiğiyle oldukça benzerdir. Tek fark Grup I’deki artışın çizgisel olmasıdır. Alveoler kemikte enflamasyonu başlatıcı herhangi bir uyarana karşı ilk cevap ortamın kimyasal

kompozisyonunun değiştirilmesi ve vazodilatasyondur. Bu nedenle

piezoinsizyonların uygulandığı grupta RANKL başta olmak üzere hücre içinde birçok molekülün miktarında artış olur. Ayrıca damarlardaki artan geçirgenlik plazmanın hücreler arası alana yayılmasını sağlar ve DOS hacminde artış meydana gelir (54-59,263). Grup I’de T2’den T3’e iki parametrede de devam eden artışlar yumuşak doku iyileşmesi sırasındaki aktif enflamasyon sürecinin bir sonucu

olabileceği gibi piezoinsizyonun etkisinin 28. günden sonra devam etmesine de bağlı olabilir.

Sonuç olarak RANKL yoğunluğu ve miktarındaki artışlar bize piezoinsizyona bağlı olarak rezorptif faaliyetin şiddetlendirilebildiğini, hızlandırılmış diş hareketinde meydana gelen biyolojik aktivitenin ve kemik cevabının geleneksel yöntemden farklılık gösterdiğini düşündürmüştür.