• Sonuç bulunamadı

III – DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGELERİNDEKİ İSKÂN ÇALIŞMALARINI ETKİN KILMA VE BÖLGELERİN

TOPLUMSAL YAPISINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR

A – İSKÂN POLİTİKASININ UYGULANMASINDA KARŞILAŞILAN

ZORLUKLAR VE BUNLARI AŞMA YÖNTEMLERİ

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde iskân politikalarının başarıya ulaşabilmesi için gerekli olan ortamın hazırlanması ve bu politikaların gerçekleştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bölge bazında birçok alanda yapılan düzenlemeler ve iskânla istenen amaç açısından bir etkileşim söz konusudur. İdari açıdan bölgeye yönelik benimsenen özel bir yönetim, ortaya çıkan direnci kırmak için oluşturulan olağanüstü yetkilere sahip yargı kurumları ve toplumu oluşturan bireylerde istenen değişimi sağlamak için eğitim amaçlı kurumlardan yararlanarak bölge üzerinde belirlenen politikalar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. İskân politikaları açısından bu etkileşimi ve ortaya çıkan zorlukları aşamada başvurulan uygulamaları ortaya koymak önemlidir.

1 - İstiklal Mahkemeleri

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bölgedeki huzursuzluğun çeşitli nedenleri bulunmaktadır.

Yeni bir anlayış doğrultusunda yapılan işler, yeni kurulan devletin eskinin devamı olmadığını ortaya çıkarmıştır. Osmanlı döneminde bölgede var olan eski yarı bağımsız yapılanmaya izin verilmeyeceği ortaya çıkmıştır. Merkezi otoritenin etkisini

bütün ülkede etkin kılmak için atılan adımlar özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde huzursuzluğa yol açmıştır. İngilizlerin bölgeye yönelik olumsuz propagandası var olan ayrılıkçı hareketlerin etkisini artırması ve yeni rejim doğrultusunda atılan adımların bölgede etkili olan dini olgunun tepkisini çekmesi gibi nedenler önceden beri var olan huzursuzluğu daha da artırmıştır. Tüm bu olumsuzlukların etkisi ile 13 Şubat 1925 tarihinde Şeyh Sait İsyanı ortaya çıkmıştır. Şeyh Sait 15 Nisan’da teslim alınmış, ayaklanmanın tamamen bastırılması Mayıs ayında mümkün olabilmiştir. Hükümetin ortaya çıkan olumsuzlukların önüne almak için yaptığı Takrir-i Sükun Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri359 gibi düzenlemeler Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasında ve İngiliz kaynaklarında uyandırmış olduğu ortak düşünce, gelişmelerin Mustafa Kemalin istekleri doğrultusunda geliştiği ve ülkede otoriter bir yönetimin benimseneceği idi. Yeni bir rejim ile bütün ülkede gerçekleştirilen değişim rüzgarlarına karşı ortaya çıkan eylem boyutundaki rejim muhalifi hareketi, hükümet olağanüstü tedbirlerle bastırma yolunu seçmişti. Bunu yaparken aynı zamanda toplumu yeni ideoloji doğrultusunda şekillendirme yolunu da benimsemiştir. Ergün Aybars, bir inkılâbın ancak kendi yöntemleri ile başarıya ulaşabileceğini bu anlayışın bir gereği olarak da Türk inkılâbının başarılması için sert inkılâp yöntemlerine başvurulmasının sosyal bir zorunluluk olduğunu belirtmektedir. Bu düzenlemeler sayesinde bütün ülkede baskıya dayanan bir politika izlenerek her türlü karşı direnişi yok edecek bir ortam hazırlanmıştır.360

1925 yılının Mart ayında Ankara ve Doğu bölgesinde görev yapmak üzere iki ayrı İstiklal Mahkemesi kurulmuştur. Ayrıca bu dönemde etkili ve iktidara karşı olan muhalefetin merkezi konumundaki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası da, ortaya çıkan olumsuzluklarda etkisi olduğu gerekçesi ile hükümet kararı ile kapatılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 29 milletvekilini bünyesinde barındırıp, hükümetin uygulamalarına karşı ciddi manada tavır ortaya koyabilecek bu muhalif partinin kapatılmış olması hükümet politikalarını denetimsiz bir şekilde gerçekleştirmesine ve tek partili sistem uygulanmasına uygun olanı seçmiştir.

359

Mecliste yapılan tartışmalardan 22 olumsuz oya karşılık 122 oyla bu kanun 4 Mart 1925 tarih ve 578 numara ile kabul edilmiştir. Bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima: II, C. XV, 1976, s. 160 - 166; Düstur, VI, Üçüncü Tertip, Ankara, 1953, s. 88 - 89.

360

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın savunmuş olduğu değerler idarecilerin bu dönem Türkiye’sinin kabul edebileceği değerler değildi. Yeni ideoloji eski denilen geçmişten miras kalan her alandaki değerlerin tasfiyesini zorunlu görmekteydi. Ulus devlet için yeni bir sistem, yeni kurumlar ve yeni bir toplumsal yapı gerekli idi. Yapılmak istenilen bu çalışmalara karşı toplumda bir muhalefet olacaktı. Varılmak istenilen hedefte daha yolun başında iken bu muhalefet partisinin savunduğu değerlerin uygulanabilirliği zordu.“ Gerçekten de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın beyanname ve programı, siyasi ve ekonomik anlamıyla liberal demokrasiyi savunmaktadır. Bu içeriğiyle, Kemalist rejimin radikal otoriter eğilimlerine ılımlı bir muhalefeti, liberal muhalefeti temsil ediyordu”361.

İşte bu ortamda kurulan “İstiklal Mahkemeleri hukuk mahkemeleri olmadıkları için, çalışmaları da hukuk ilkeleri ile bağdaşmıyordu, insan hakları ve özgürlükleri gibi klasik demokrasi ilkeleri söz konusu değildi. Çünkü devrim mahkemeleriydiler. Tüm sivil ve asker yöneticilere emir vermek ve emirlerini yerine getirmeyenleri de cezalandıracak yetkiye sahip olduklarından büyük moral güçleri vardı”362

1925 yılında Takrir-i Sükûn Kanunu ile başlayan yeni dönemde tüm ülkede ve her alanda muhalefet yasaklandı. Otoriter tek parti rejiminde karar kılınarak, askeri yanı ağır basan uygulamalara öncelik verildi. Devletin muhalefet olgusuna karşı bu yönlü tedbirleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde tam anlamı ile bir denetimin kurulmasını sağlayamamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam eden bu sürecin hemen başında; sadece Cumhuriyeti ilan eden askeri - politik alandaki önderler arasında baş gösteren ideolojik hesaplaşma ve İttihatçı kadronun ve düşüncesinin pasifize edilmesi, hükümet gündemini bir süre için meşgul etmiştir. Fakat; bu dönemi, asıl Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çeşitli nedenlerden kaynaklanan Kürt silahlı güçleriyle güvenlik kuvvetleri arasında Atatürk’ün ölümüne kadar devam eden bir tür bölgesel iç savaş durumu ve bu soruna yönelik devlet politikalarının uygulamaları meşgul etmiştir363.

361

Nevin Yurdsever Ateş, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Sarmal Yay., İstanbul, 1994, s. 318 - 323.

362

Ergün Aybars, a.g.e., s. 477. 363

Şeyh Sait ayaklanması bastırıldıktan sonra merkezi Diyarbakır olmak üzere bir Genel Müfettişlik kurulmuştur. Ayrıca Şark bölgesinde ihtiyaç sahiplerine verilecek arazi ile ilgili düzenlemeyi yapan 1505 sayılı kanunla da hükümete var olan feodal yapıyı dağıtmak amacı ile de yetki tanınmıştır364. İstimlâk edilecek arazi Türk veya Türk kültürüne bağlı göçmenlere verilecekti. 1515 sayılı kanunla bu yapıyı kırmaya yönelik daha geniş kapsamlı bir uygulamaya karar verilmiştir365.

İstiklal Mahkemelerinin çalışmaları her altı ayda bir, Meclis kararı ile uzatılarak 7 Mart 1927’ye kadar sürmüştür. İstiklal Mahkemeleri iskâna yönelik amaç ve kapsamın gerçekleştirilmesi için gerekli politikaların uygulanmasında da etkili olmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine yönelik iskân çalışmalarının yapılabilmesinde bir araç görevi görmüş, ortaya çıkan zorlukların aşılmasında yararlı olmuştur. Ayaklanma sonrasında oluşturulan ortamla Şeyh Sait İsyanına katılıp idam edilenlerin aile ve yakınlarından sorun olanlar ile intikam isteği içinde bulunan kesimlerin Batı illerinde zorunlu göçe tabi tutulması İçişleri Bakanlığınca kabul edilerek uygulanmıştır.366.

“Doğu illerinde feyizli bir devrin başlaması için halkı ezen, kanunları çiğneyen mütegalibelerle” 367 İstiklal Mahkemeleri’nin ilgilendiği bildirilmiştir. Genelde Doğu ve Güneydoğu bölgelerine yönelik uygulanan zorunlu göç hareketi ve bu bölgede muhacirlerin yerleştirilmesinde İstiklal Mahkemelerinin yaptığı çalışmaların yararlı yönleri görülmüştür. Daha sonradan İstiklal Mahkemeleri ve Takrir-i Sükun kanunlarına son verilmişse de bölgeye yönelik idari düzenlemeler sürekli olarak devam etmiştir. Tunceli bölgesinin bir sivil- askeri idarecinin yönetimi altında idare edilmesi gibi yöreye yönelik özel düzenlemelerle iskân uygulamalarında kolaylık sağlamıştır.

Zorlukları aşmada kullanılan bu araçlar muhalefet tarafından eleştiri konusu olmuştur. Şeyh Sait isyanı ile çıkarılmak istenilen “Takriri Sükun Kanunu” hakkında yapılan görüşmelerde Kazım Karabekir Paşa “...İstiklâl Mahkemeleri, isminin medlulü veçhile, istiklâl harplerimiz esnasında yapılmış ve yapılması lazım gelen bir mahkeme

364

Bkz. Düstur, X, Üçüncü Tertip, Ankara 1953, s. 880. 365

Ergün Aybars, a.g.e., s. 289. 366

A.g.e., s. 338. 367

idi. Binaenaleyh bunların tarihe karıştırılması da Meclisi aliniz için tarihi bir şereftir. İsmet Paşa Hazretleri eğer İstiklâl Mahkemeleri’ni ıslâhat âleti zannediyorlarsa pek ziyade yanılıyorlar.368

Eleştirisine Başbakan olarak İsmet Paşa “...ıslâhatı, emniyet ve asayiş temeline istinat ederek yapabiliriz. Benim kanaatim budur. Emniyet ve asayiş temelini muhafaza etmek, tarsin etmek, daima tarsin etmek için bütün kanunlar gibi İstiklal Mahkemesi de bir vasıtadan ibarettir. ...Yalnız bir şey sorayım; bana ıslahattan bahs ederken, bu memlekette ıslahat fikirleri, teceddüt, terakki fikirleri ahlaksızlıktır, diye bar bar bağırırken muhalefet erkanı niçin bir tek kelime söylemediler. ...İttihaz ettiğimiz tedbir doğrudur ve vaziyete göre daima tedabir ittihaz edecek seviyede bulunan Meclisi Ali, Cumhuriyet ve Cumhuriyetin memlekete vaad ettiği terakiyet ve ıslahatı behemehal temin edecektir.” 369 sözleri ile cevaplamıştır.

2 – Umûmî müfettişlikler

Umûmî müfettişliklerin hazırlanma aşaması, kurulduğu tarihten çok öncesine dayanır. 1921 Anayasasının 22. ve 23. maddelerinde yer alan Umûmî müfettişliklerin Milli Savunma Vekaletince bir kanun taslağı olarak hazırlanması 5 Haziran 1923 tarihini bulmuştur. Kanun taslağı bu tarihte hazırlanmış olsa da Meclise, gönderilmeyip bekletilmiştir. 1924 Anayasasında da yer bulamayan Umûmî müfettişliklerin hükümetin gündemine girmesi Doğuda ortaya çıkan Şeyh Sait Ayaklanmasından sonra olmuştur370.

Ayaklanmalar, yeni kurulan milli devletin dikkatlerini Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine çevirmesine neden olmuştur. Hükümet burada var olan direnci kırmak, ekonomik açıdan gelişimi sağlamak ve bölgeyi yeni rejimin esasları doğrultusunda şekillendirmek amacı ile idari anlamda yeni arayışlara girmiştir. Abidin

368

TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima: II, C. XV, s. 134. 369

A.g.e., s. 145. 370

Hüseyin Koca, Yakın Tarihten Günümüze Hükümetlerin Doğu - Güneydoğu Anadolu Politikaları (Umumî Müfettişliklerden Olağanüstü Hâl Bölge Valiliğine), Mikro Yay., Konya, 1998, s. 162.

Özmen,371 Umûmî müfettişliklerin kurulma nedenlerini sayarken, Koçgiri ve Umraniye hadiseleri görüşülürken Dahiliye Vekili Refet Paşa’nın Doğu ve Güneydoğu’nun sorunlarının çözümünde Umûmî müfettişliklerin kurulması gerekliliği için ileri sürdüğü nedenler paralelinde görüşler ileri sürmektedir372. Abidin Özmen, merkeze olan uzaklık ve bölgenin ulaşım açısından sahip olduğu olumsuzluklar yüzünden diğer bölgelerle gerekli olan bütünlüğü sağlayamadığını vurgular. Ayrıca hükümet bölgede idari, iktisadi ve sosyal açıdan işlerin yürütülmesinde çeşitli sıkıntılarla karşı karşıyadır. Bu vilâyetlerde Hükümetin yetkileri kullanma noktasında temsilcisi konumunda olup sorunları yerinde çözüme kavuşturacak, güvenlik ve asayişi sağlayarak üretimi yeni baştan artıracak bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla bu vilâyetlerde bir Umûmî müfettişlik kurulmasına karar verilmiştir373. Bu müfettişlik Doğu illerindeki sorunlara bir bütün olarak ele alacak, illerin üstünde üstün bakış, sınır boylarında veya ona yakın yerlerde bulunan uzak illerimizde “milli kültürü” yaymak ve yol, şose gibi iktisadi gelişmeye ve vatan parçalarının birbirine yaklaşmasına hizmet eden tedbirleri geliştirmek ve idarenin ve halkın karşılıklı sevgisine dayanan Halkçılık prensibinin gereklerini gerçekleştirecektir374.

Kurulmasına çok önceden karar verilen ancak ödenek yetersizliğinden ertelenen Umumi müfettişliği bekleyen önemli görevler bulunmaktadır. Bölge Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus, Ermeni ve Türk kuvvetleri arasında bir mücadele alanı olmuş, sürekli el değiştirmiş bunun neticesinde kullanılmaz hale gelmiştir. Savaşın bitiminden sonrada kurulan ulusal Cumhuriyetin rejimine ve yapılanmasına yönelik en büyük direnç bu vilâyetlerde ortaya çıkmıştır. Umûmî müfettişlik yapılanması ile bir taraftan bu vilâyetlerin imarı ile uğraşırken aynı zamanda rejime yönelik direnç kırılacak ve göç olayını çift yönlü organize ederek değişik unsurların kaynaşması ile istenilen ulusal birlik sağlanmaya çalışılacaktır. Bu amaçla “Umûmî müfettişlik Teşkiline Dair Kanun”

371

Hilmi Ergeneli’nin yerine 11 Haziran 1935 tarihinde Birinci Umûmî Müfettişliğe atanmıştır. Abidin Özmen Aydın milletvekilliğinden istifa ederek başladığı bu görevi sekiz yıl boyunca, 18 Haziran 1943 tarihine kadar sürdürmüştür. Bu görevden sonra 26 Temmuz 1943 tarihinde İkinci Umûmî Müfettişlik görevine atanması yapılmıştır. 1948 yılı başlarına kadar bu görevi sürdürecektir. Bkz. Cemil Koçak, Umûmî Müfettişlikler, İletişim Yay., İstanbul, 2003, s. 84.

372

Bkz. TBMM Gizli Celse Zabitleri, Devre: I, İçtima: II, C. II, TİB. Kültür Yayınları, Ankara, 1985, s. 262.

373

Abidin Özmen, “Genel Müfettişlikler Hakkında Bir Düşünce”, İdare Dergisi, (1947), s. 238. 374

12 Şubat 1927’de TBMM’ne gönderilmiş ve kabul edilmiştir375. 27 Kasım 1927 tarihli ve 5858 sayılı kanunla Elâzığ, Urfa, Bitlis, Hakkari, Diyarbakır, Siirt, Mardin ve Van illerini içine alacak şekilde kurulmuş ve başına İbrahim Tali (Öngören) Bey376 getirilmiştir. Bu Umûmî müfettişlik 25 Kanunuevvel 1927 tarih ve 5977 numaralı bir kararname ile ismi “Birinci Umûmî müfettişlik” olarak değiştirilmiştir377.

Birinci Umûmî müfettişlik Kanunu’nun 3. ve 1. maddesinde, ile kendi bölgesi ile ilgili ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık ve bayındırlık ile ilgili ihtiyaçlarını hızla gidermeye çalışacak ve halkın iskân edilmesi ile ekonomik durumunun yükseltilmesi, köylülerin, çiftçilerin toprağa sahip olması için gerekli çalışmaları yapacağı belirtilmiştir. Temel amaç sorunları birbirine benzeyen vilâyetlerde düşünce, idare ve işbirliğini sağlamaktır. Emniyet asayiş ve idare amirleri arasında çalışma birliğini sağlamaktır378.

Genel Müfettişlik kurma yetkisini hükümete veren kanun gereğince 19 Şubat 1934’te İkinci Genel Müfettişlik kuruldu. Bu tarihte 2-150 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan bu Genel Müfettişlik, Çanakkale, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli illerini içine alıyordu. Bu kanunda köy ve köycülük işleriyle uğraşmak üzere bir de “Köycülük” bürosu kurulmuştur. İzmir İlbaylığından köy büroları kurulmak suretiyle köylerin kalkınması yolunda yapılmış olan işlerden olumlu sonuç alınması dolayısı ile toprak, iklim ve coğrafya özelikleri açısından İzmir’in aynı olan Trakya’da da bu teşkilâtın kurulması uygun görülmüş ve Genel Müfettişlik kadrosuna bu işlerle uğraşacak bir teşkilât eklenmesine özellikle gerekli olduğunu belirtmiştir379.

İdare teşkilâtında Üçüncü Umûmî müfettişlik kurulmasını bildirmiş ve Bitlis, Artvin, Hakkari vilâyetlerinin yeniden meydana getirilmesi ve ayrıca Çapakçur

375

TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima: IV, C. XXXIII, Tarihsiz, s. 682 - 684. 376

İbrahim Tali Bey 1875 yılında İstanbul’da doğdu.1893 yılında Askeri Tıp Fakültesini bitirdi. Çeşitli askeri hastahanelerde görev yapıp Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya Savaşlarına katıldı. Birinci Umûmî Müfettişlik kurulduktan yaklaşık olarak altı ay sonra Diyarbakır milletvekili olarak görev yapmakta olan İbrahim Tali Bey bu göreve atanır. Bu görevi beş yıl boyunca sürdürecektir. İbrahim Tali Bey, daha sonra 18 Mart 1934 tarihinde, yeni kurulan İkinci Umûmi Müfettişliğine yani Trakya Umûmi Müfettişliğine atanarak bir yıl boyunca bu görevi yürütecektir. Daha geniş bilgi için bkz. Cemil Koçak, a.g.e., s. 81 - 83. 377

Düstur, IX, Üçüncü Tertip, 1948, s. 21. 378

Bkz. Düstur, VIII, Üçüncü Tertip, 1946, s. 1005. 379

“ Kamutay diğer bir takım meselelerle beraber Tunceli vilâyetinin teşkili Kanununu da müzakere etti.” Ayın Tarihi, No: 25 (2. Kanun 1936), s. 24.

mıntıkasında ve Dersimde birer vilâyet teşkili kararlaştırılmıştır. Munzur vilâyeti adını alacak olan Dersim mıntıkasında yol, karakol ve okul gibi kültür, güvenlik ve bayındırlık tedbirleriyle ıslahat düşünülmüştür380. Üçüncü Genel Müfettişlik 6 Eylül 1935 tarihli ve 2 - 3199 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kuruldu. Bu Genel Müfettişlik, Erzincan, Erzurum, Kars. Gümüşhane, Çoruh, Trabzon ve Rize illerini kapsıyordu. Ağrı ili de Birinci Genel Müfettişlik’ ten alınarak İkinci Genel Müfettişlik bünyesi içine sokulmuştur381.

Aynı bölgede bulunan; gerek Osmanlı dönemi, gerekse Cumhuriyet döneminde isyan ederek eşkıyalık olaylarına karışan Dersim bölgesi aşiretlerinin bilhassa Ağrı İsyanı’nda etkili oldukları ilgililerce tespit edilmiştir. Ancak, coğrafi şartların elverişsizliği büyük ölçüde etkin olan Dersim ve bölgesi halkının çok iptidai bir hayata sahip olduğunu bilen hükümet, aynı şekilde bu bölgenin ıslahı için iktisadi ve sosyal gelişmesinin gerekli olduğunu düşünerek bölgede ayrı bir Umûmî müfettişlik kurulmasına karar verdi.

Tunceli Kanunu’nun kabulünden bir hafta kadar sonra Dördüncü Genel Müfettişlik Bakanlar Kurulu kararı ile Orta Anadolu’nun doğu kısımlarında ve bilhassa şark halkının yoğun bulunduğu Dersim çevresinde idare ve asayiş işlerini esaslı bir şekilde düzenleme ve hükümet kontrolünü daha yakından sağlamak için yeniden kurulacak Bingöl ve Tunceli ve Birinci Umûmî müfettişlik mıntıkasından ayrılacak olan Elazığ Vilâyetlerini içine alacak şekilde dördüncü bir Umûmî müfettişlik kurulmasına karar verilmiştir.382 Kabul edilen Tunceli Kanunu ile de Plümer, Nazimiye, Mazgirt, Pertek, Hozat, Ovacık, Çemişkezek kazalarını içerisine alacak şekilde Tunceli vilâyeti kurulmuştur. Bu kanunun hükümlerine göre, Tunceli vilâyetine ordu ile bağı devam etmek ve rütbesinin yetkilerine sahip bulunmak şartıyla korkomutan rütbesinde bir zat, vali ve kumandan olarak tayin edilecektir. Vali ve kumandan, vilâyet ile ilgili tüm işlemlerde ve vilâyet memurları hakkında vekillerin kanunen sahip oldukları bütün yetkilere sahip bulunduğu gibi emniyet ve asayiş noktasından lüzum gördüğünde,

380

Ayın Tarihi, No: 23 (Teşrin 1935), s. 7. 381

Daha geniş bilgi için bkz. Cemil Koçak, a.g.e., s. 155 - 158. 382

Düstur, XVII, Üçüncü Tertip, Ankara, 1955, s. 151 - 152; Kanunun kabul edilme Tarihi 6 Kânunusani 1936 – No: 2/3823, Resmi Gazete ile ilanı: 16 Kânunusani 1936 – Sayı: 3207.

vilâyet halkından olan fertleri ve aileleri vilâyet içinde bir yerden diğer yere nakletmeye ve bu gibilerin vilâyet içinde oturmalarını yasaklamaya, herhangi bir şahıs hakkındaki takibatın ertelenmesi ve cezaların iptali ile yetkili kılınmıştır. Vali ve kumandan tarafından idam hükümlerinin ertelenmesine gerek görülmediği takdirde infazı emir olunur383. Umumi Müfettişlerin asayiş, iskân ve diğer programlar hususunda bakanlıkların tek muhatabı olmuştur. Umumi Müfettişlerin müdahale edemeyecekleri iş olmamıştır. Umumi Müfettişlerin müracaatı, devlet kuvvetleri (asker-polis) üzerinde de aynı yetkiye sahip olacaktır.384

İskân çalışmaları, Umûmî müfettişliklerin çalışma alanlarından bir bölümünü kapsarken, kurulma amacını sadece bu alanla sınırlayanlar da vardır. Bölgeye yönelik “asimilasyon” çabalarının bununla daha modern bir şekle sokularak başarılmaya çalışıldığı savunulmaktadır385.

Çok Partili yaşam ile birlikte Umûmî müfettişliklerin varlıkları da sorgulanmaya başlanmıştır. Meclis bütçe komisyonundaki yapılan görüşmeler sonucunda Umûmî müfettişliklerin ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. İç İşleri Bakanı Münir Hüsrev Göle açıklamalarda bulunmuş ve tedbir olarak var olan teşkilâtın hiç olmazsa; Ocak ayı sonuna kadar bırakılması fikrini savunmuştur. Komisyon çokluğu ise Umûmî müfettişliklerin yılbaşından itibaren kaldırılması fikrinde idi.

Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin ortak olarak bu teşkilâtların kaldırılması için verdikleri önergeler iki muhalif oya karşılık kabul edilmiştir. Demokrat Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilleri bu teşkilâtın lüzumsuzluğuna ortak olarak karar vermişlerdir386.

383

Ayın Tarihi, No: 25 (2. Kanun 1936) s. 24 - 25. 384

Saygı Öztürk, a.g.e, s. 72. 385

İsmail Beşikçi, Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi, Yurt Kitap Yay., Ankara, 1992, s. 54 - 55; M. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yay., İstanbul, 1997, s. 212.

386

3 – Eğitim

İskânın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik amaçlarından bir tanesi, dile getirdiğimiz gibi bölgelerin her türlü yeniliğe kapalı yapısını kırmak amacı ile buradaki unsurları, Batıya Türk unsurların yoğun olarak yaşadığı yerleşim birimlerine taşımak ve oradaki kültür yoğunluğu içinde eritmekti. Ayrıca bu amaç doğrultusunda bölge sınırları içinde bir iç iskân hareketi ile eğitimden de yararlanarak bu politikalar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bölgede var olan yerleşimin çok dağınık bir yapı göstermesi Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak gündemde olan bir sorun olmuştur. Yerleşim birimlerinin özellikle de köylerin birbirinden çok uzak olması eğitim, sağlık, iktisadi v.b alanlarda bölgeye yapılacak yatırımların önünde bir engeldi. Özelikle bu dağınıklık, her köye bir okul açmayı engellemiştir. Bu eğitimin önünde bir engel olduğu gibi buradaki unsurlara, kabul edilen yeni kültürün aktarılmasında ulaşımda zorluklarda en büyük engellerden biridir. İzlenen iç iskân siyaseti ile dağınık ve küçük köylerin birleştirilmesi amaçlanmıştır.

Belirtilenlerin yanında en önemlisi, doğuda ortaya çıkan Şeyh Sait ayaklanmasının bastırılmış olmasıdır. Basında bundan sonra ikinci bir Şeyh Sait

Benzer Belgeler