• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: ALAN YAZIN

2.2 Disiplinlerin Entegrasyonuna Yönelik Modeller

İnsanlar dünyayı anlamlandırma çabasında bütüncül bir perspektifle farklı konu alanlarına yönelik anlamlı örüntüler oluşturmak eğilimindedirler (Yıldırım, 1996). Zira gerçek yaşamda karşılaşılan problemler belirli bir disipline ait bilgi ve beceriler ile sınırlandırılamamaktadır (Beane, 1991). Günlük hayatta problemler çözülürken farklı disiplinlere ait bilgi ve becerilerin bir arada kullanılması gerekmektedir (Wang, 2012). Bu bağlamda öğrencilerin gerçek yaşamda farklı disiplinlerin birbiriyle nasıl ilişki içerisinde olduklarını algılamalarını sağlayacak, disiplinlerin entegrasyonu yoluyla gerçekleştirilecek eğitim, öğrencilerin günlük hayatlarını daha iyi yansıtacağı için öğrenilenlerin daha anlamlı olmasına hizmet edecektir (Alberta Education, 2007; Harrel, 2010). Yıldırım (1996) disiplinlerin entegrasyonunun daha olumlu bir öğrenme ortamı sağlayacağını belirtmekte ve aşağıda yer alan ifadeleri kullanmaktadır.

... disiplinler çerçevesinde bilgi ve becerilerin organizasyonu ve öğretilmesi bir dereceye kadar anlayışla karşılanmalıdır; çünkü disiplinlerin bilimsel düşünme ve araştırma becerilerinin geliştirilmesinde önemli bir yeri vardır. Ancak, sadece disipliner yaklaşımla organize edilen öğretim gerçek yaşamla bağlantı kurmakta ve bu bilgileri bütünleştirerek kullanma konusunda sıkıntılara yol açabileceği için öğrenmeyi zevksiz hale getirebilir (s. 89).

Beane (1995) disiplinlerin entegrasyonu ile öğrencilerin karmaşık ve zorlu bir süreç içerisinde bulunmalarının farklı disiplinlere yönelik alan bilgilerinde kavramsal anlayışlarını artıracağını belirtmektedir. Bu yolla öğrenciler disiplinlere yönelik bilgiler ile kişisel ve gerçek dünya deneyimleri arasında bağlantı kurarak daha anlamlı öğrenme deneyimleri yaşayacaklardır (Wang, 2012). Aynı zamanda disiplinlerin entegrasyonu ile öğrenciler bilgilerini yeni durumlarda kullanma fırsatlarına sahip olacaklardır (Nargund- Joshi ve Liu, 2013).

Eğitsel sonuçları hakkındaki görüşlerin bu şekilde ifade edildiği disiplinlerin entegrasyonuna yönelik öğretim, basit bir şekilde farklı derslere ait konu ya da kavramların bir dersin içerisinde ele alınması olarak algılanmamalıdır (Yıldırım, 1996; Smith, 2006; Wang, 2012). Merrill (2001) tarafından ifade edilen puzzle analojisi disiplinlerin entegrasyonuna yönelik doğru bir kavrayış oluşturmak için oldukça kullanışlıdır. Karmaşık şekilli parçalardan oluşan bir puzzle'da her bir parça diğer parçalarla tam bir uyum oluşturarak puzzle'ın bir bütün olarak elde edilmesine imkan sağlar. Fakat bu parçalardan yalnızca birinin eksikliği bile bu bütünlüğü bozacaktır.

Kotar, Guenter, Metzer ve Overholt (1998) disiplinlerin entegrasyonunu insanların gerçek yaşamda nasıl çalıştıkları ve öğrendikleri ile çok benzeyen bir öğrenme - öğretme yaklaşımı, "bütün onu oluşturan parçaların toplamından daha fazlasıdır" düşüncesiyle öğrencilerin öğrenmeleri arasında bağlantılar oluşturmalarına yardımcı olan güçlü bir müfredat hareketi olarak tanımlamaktadırlar (Akt. Smith, 2006, s. 23).

Lederman ve Niess (1997) bu düşünceyi açıklamak için bir kimya analojisinden yararlanmakta ve disiplinlerin entegrasyonunu farklı bileşenlerden oluşan kimyasal bir bileşikle eşleştirmektedir. Zira kimyasal bileşiklerde bileşenler kendi özelliklerini yitirirler, oluşan bileşik ise kendine has özelliklere sahip olur. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda disiplinlerin entegrasyonu, kavramları daha anlamlı bir şekilde öğretmek

amacıyla farklı konu alanlarına yönelik bilgi, beceri ve değerlerin bütünleştirildiği bir yaklaşım ya da öğretim stratejisi olarak tanımlanmaktadır (Wang, 2012).

Disiplinlerin entegrasyonun nasıl sağlanacağına yönelik olarak ilgili literatürde çok sayıda model yer almaktadır. Smith (2006) bu durumun temel sebebini entegrasyon sürecinin öznel bir şekilde onu oluşturan kişi tarafından şekillendirilebilir oluşuna bağlamaktadır. Bu durum her uygulama için farklı bir model tanımlanabileceği anlamına gelse de birçok araştırmacının bu modelleri sınıflandırma yoluna gittikleri görülmektedir. (Fogarty, 1991; Petrie, 1992; Lederman ve Niess, 1997; Drake ve Burns, 2004).

Drake ve Burns (2004) ve Petrie (1992) disiplinlerin entegrasyonuna yönelik multidisipliner, interdisipliner ve transdisipliner olmak üzere 3 yaklaşım tanımlamaktadırlar.

2.2.1 Multidisipliner Yaklaşım

Multidisipliner yaklaşımda öğrencilerden farklı derslerde benzer zamanda öğrendiklerini bir konu ya da bir tema yoluyla bir araya getirmeleri beklenmektedir (Drake ve Burns, 2004). Bu sebeple bu yolla ortaya çıkacak sonuç entegrasyondan ziyade ekleme, yürütülen faaliyetler ise takım çalışmasından ziyade grup çalışması olarak ifade edilmektedir (Petrie, 1992).

2.2.2 İnterdisipliner Yaklaşım

Lederman ve Niess (1997) bu yaklaşımın multidisipliner yaklaşımdan farkını açıklarken çorba analojisinden yararlanmışlardır. Multidisipliner yaklaşımı heterojen yapıdaki şehriyeli tavuk çorbasına benzeten araştırmacılar, interdisipliner yaklaşımı tüm bileşenlerin (derslerin) homojen yapıda, birbirinden ayırt edilemeyen bir karışım oluşturduğu domates çorbasına benzetmektedirler.

İnterdisipliner yaklaşımda program, disiplinler arasındaki sınırların ortadan kalktığı farklı öğrenme alanlarına yönelik ortak öğrenmeyi sağlayacak şekilde organize edilir (Nargund-Joshi ve Liu, 2013). Bu yaklaşımda konu ya da temaların ötesinde öğrenme alanları (disiplinler) düzeyinde bağlantı söz konusudur (Drake ve Burns, 2004). Wang (2012) interdisipliner yaklaşımı, öğrencilerin matematik, fen gibi farklı öğrenme alanlarına yönelik bilgileri yapılandırmalarına imkan tanıyan ve bu bilgileri bir arada

kullanmalarını gerektiren "güneş enerjisi ile çalışan bir araç yapma" örneği ile açıklamaktadır. Bu yaklaşımda odak noktası yukarıda belirtilen (güneş enerjisi ile çalışan araç) örnekte olduğu gibi "büyük fikir" üzerindedir (Drake ve Burns, 2004).

2.2.3 Transdisipliner Yaklaşım

Transdisipliner yaklaşımda ise odak farklı öğrenme alanlarından ziyade gerçek yaşam konularıdır (Alberta Education, 2007). Bu yaklaşımda amaç disiplinlere yönelik bilgi ve becerilerden ziyade öğrencilerin gerçek yaşam konularının disiplinlerle olan karşılıklı etkileşimini ve bunların insan hayatını nasıl etkilediğini anlamalarını sağlamaktır (Alberta Education, 2007; Drake ve Burns, 2004; Wang, 2012).

Anlamlı öğrenmenin gerçekleşebilmesi için öğrencilerin sınıfta öğrendikleri ile kendi yaşam deneyimleri arasında bağlantı kurmaları gerekmektedir (Kolodner et al., 2003). Bu sebeple yukarıda bahsi geçen modellerden hangisi kullanılırsa kullanılsın başarılı bir entegrasyon için gerçek yaşam bağlamı ele alınmalıdır. Bu yolla öğrenciler gerçek yaşam problemlerinin çözümü için farklı disiplinlerin birbirleri ile nasıl bağlantılı olduklarını keşfederek hem disiplinlere yönelik alan bilgilerini hem de problem çözme becerilerini geliştirebilirler. Özetle başarılı bir entegrasyon öğrencilerin problem çözme sürecini destekleyecek gerçek yaşam problemlerini içermelidir (Wang, 2012; Nargund- Joshi ve Liu, 2013).