• Sonuç bulunamadı

2.4. İntihar Üzerinde Etkili Olan Bazı Etkenler

2.4.5. Dini Etkenler

İntihar olgusuna din açısından bakılırsa intihar ile din arasında yakın bir ilişkinin olduğu görülür. Olumlu bir din algısına sahip birinin, kendi hayatına veya başkasının hayatına kast etmesi mümkün değildir. Çünkü dindar kişiye göre insan bedeni, kendisinin tekelinde değildir, Allah’ ın kendisine verdiği bir emanettir ve onun üzerinde sınırsız israf sahibi değildir. Bu şekilde düşünen bireyin intihar etmesi mümkün değildir. Diğer taraftan; olumsuz din algısına sahip birey ise; Allah’ın kendisini yarattığı konusundaki olumsuz fikirlerinden dolayı; hayatı ve yaşamı üzerinde israf yetkisi kendindedir. Dolayısıyla böyle düşünen bireyin intihar etmesi tamamen kendi

inisiyatifindedir. Dinin hükümlerini yerine getiren birey için; belirleyici olan tek şey dindir. Din onun hayatını düzenler ve her türlü davranışlarına ve hareketine yön verir (Peker, 1990:54).

Bireyin dindar, olup olamamasını belirleyen en önemli öğe, diğer alışkanlıklarda olduğu gibi, çocukluk döneminde alınan eğitime bağlıdır. Çocukluk yıllarında ebeveynlerin çocuklarını din konusunda eğitmeleri ve onlara örnek olmaları, çocuğun din konusunda duyarlı olmalarını sağlayacaktır. Danimarka da yapılan bir araştırmada; din konusunda en fazla belirleyici unsurların; sırasıyla aile, ebeveyn ve okul olduğu tespit dilmiştir (Iısager,1949:2).

Sonuç olarak içinde yaşanılan toplum, ailede verilen dini eğitim ve bireyin almış olduğu eğitim, onun din konusundaki görüşlerini belirler. Bireyin dindar olup olmaması veya hangi dine mensup olduğu onun intihara bakış tarzını oluşturur. Daha önce yapılan çalışmalarda Müslümanlarda ve Yahudilerdeki intihar oranı, Hristiyanlara oranla düşüktür. Hristiyanlar arasındaki mezhep farklılığı da intiharı belirleyen öğeler olarak karşımıza çıkmaktadır. İntihar ve din ilişkisi kapsamında yapan araştırmalara baktığımızda; dinin, dini bağlılığın, intihar davranışları üzerindeki etkileri konusunda din psikolojisi ve din sosyolojisi alanlarında çeşitli araştırmalar yapılmıştır (Durkheim, 1996:19).

Durkheim “İntihar” eserinde; Hristiyanlar arasında, Katolik mezhebine bağlı olanların, Protestan mezhebine bağlı olanlardan daha az intihar ettiğini söylemiştir. O bu görüşünü, kendisinin yapmış olduğu istatistiklerle sabitlemiştir. Ona göre, bu durum farklı mezheplerin inanç ve ibadetlerine bağlılıklarıyla açıklanabilir. O, Katolik mezhebi üyelerinin kiliseye, ailelerine, topluma bağlılık oranları daha fazla olduğu için intihar oranlarının az olduğunu, tam tersine Protestanlık mezhebine bağlı olanların, daha fazla bireysel hareket ettikleri ve özgürlüklerine düşkün oldukları için intihar oranlarının fazla olduğunu söyler. Durkheim bir toplumdaki intihar oranlarındaki artışı; o topluda meydana gelen ahlaki çöküntü, birlik, beraberliğin ve dayanışmanın ortadan kalkmasına bağlamaktadır (Durkheim, 1996:19).

Durkheim’ in bu tezini destekleyen ve desteklemeyen görüşlerin olduğu görülür. Stack; seküler toplumlara karşın, dini inançlarına bağlı olan dindar toplumlarda, intihar oranlarının daha düşük olduğunu istatistiklerle kanıtlamışlardır. Bu görüşleriyle Durkheim’ i desteklemişlerdir (Stack,1998:2). Simpson ve Conklin araştırmalarında; Hristiyanlıktaki mezheplerin, intihar ile ilişkisi arasında her hangi bir bağ bulmazken,

Müslümanlık ile intihar oranlarının azlığı arasında bir ilişki bulmuşlardır. Ancak uzak doğudaki intiharlar ile din arasında her hangi bir ilişkiden söz edilemez. Uzak doğuda kültürel bağlılık çok yoğun bir şekilde yaşandığından dolayı, onlardaki intihar, bir onur meselesidir. Japonya da erkeklerin şereflerini kurtarmak için “harakiri intiharları”, hindu kadınlarda ölen eşlerinin cenaze törenlerinde kendini yakarak yapmış oldukları “sütte intiharları”, dinsel obje olmaktan ziyade kültürel bağlılıktan kaynaklanmaktadır (Simpson, 1989:67).

Son şekliyle Durkheim; dinin ve cemaatlerin, üyelerine sağlamış oldukları sosyal ilişkiler, onların birbirine olan bağlıklarını artırıp, intihara eğilimlerini engellediğini söyler. Stack ve arkadaşları da; dindeki ahiret inancı, dini organizasyonlar, dini inançlara bağlılık ve buna benzer davranışların intiharı engellediğini söyler (Stack, Doyle, 1983:127).

İslam dini bağlamında yapılan araştırmalar daha çok Uzak Doğu Müslümanları referans alınarak yapılmıştır. Araştırmaların ortak uzlaşı noktası, aileye, topluma verdiği önem, ahiret inancının olması ve Kuranda, intiharın kesin olarak yasaklanmış olması, İslam dinine mensup bireylerin intihar oranlarını düşürmüştür. İslam ve Hinduizm’in intihar oranları üzerinde yapılan bir araştırmada; Hinduların Müslümanlara oranla daha fazla intihar girişimlerinde ve intihar eğiliminde oldukları tespit edilmiştir. İngiltere’deki bir araştırmada da; Hindistan kökenli olan göçmenlerin, Pakistan kökenli göçmenlere oranla daha fazla intihar girişiminde bulundukları tespit edilmiştir. Müslümanların ve Hinduların farklı intihar eğilimlerinin olması, dinlerinin hayata, dünyaya bakış açıları ve intihar ile ilgili görüşleriyle ilişkili olabilir (Kamal, 2002:3). Hinduların öbür dünya anlayışına bakıldığında; ölüm bir yok oluş değildir, aksine yeniden başka bir bedende veya ruhta geri dönmektir.

Diğer taraftan İslam dininin kutsal kitabı Kuran’ı Kerim ise Maide Süresinin 32. ayetinde; “Bir insanı suçu günahı olmadan haksız yere öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir, bir insanı yaşatmakta tüm insanlığı yaşatmak gibidir”, ayetinden dolayı öldürmek ve canına kast etmek kesin olarak yasaklanmıştır. İslam dini, insanın can ve mal güvenliğine ve hayat hakkının dokunmaz lığına büyük önem vermiştir. İnsan canı İslam hukukunun güvencesinin altına alınmıştır. İslam dinine göre intihar eden kişinin, ahirette büyük bir cezaya çarpılacağını bildiriştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) hadisi şerifinde zehir içen, uçurumdan atlayan veya öldürücü bir aletle kendini öldüren kişinin cehenneme gideceğini ve sürekli olarak orada kalacağını bildirmiştir. Başka bir

hadisinde kim bir demirle canına kıyarsa, cehennemde sonsuza dek o demiri karnına saplayıp duracaktır. Zehir içerek hayatını sonlandıranların cehennemde sürekli kendini zehirleyip duracaktır. Yüksek bir yerden atıp intihar eden kişide cehennemde ebediyete kadar sürekli yüksekten atlayıp duracaktır (Yücel, 2003:34).

Bu haliyle İslamiyet’te bir ölüm olayının intihar olabilmesi için kişinin ergenlik çağına girmiş olması ve akıl sağlığının yerinde olması gerekir. Eyer kişi ruhsal problemlerden dolayı akıl sağlığını yitirmişse ve bundan sonra kendini öldürmüşse bu intihar olmaz.

Dünya sağlık örgütünün bir araştırmasında, diğer devlet vatandaşlarına oranla İranlı ruhsal çöküntü yaşayan hastalardaki, aşağılık duygusu ve intihar girişimlerinin, daha az olduğu görülmüştür. Yapılan bu araştırmada; kendini aşağımla, umutsuzluk, toplumdan soyutlanma, yabancılaşma kavramlarının, ekonomik seviyeleri daha iyi olan maddeci kapitalist batı toplumlarında daha fazla olduğu, fakir ama belli bir aidiyet duygusu olan Müslüman Doğu Toplumlarının ise daha tatminkâr ve sağlam irade sahipleri oldukları sonucu ortaya çıkmıştır. Aynı araştırma da, Afgan mülteciler üzerinde, Müslümanların kutsal kitabı Kuranı Kerim’in; sosyal, maddi, manevi, kültürel ve ekonomik olarak hayatlarının her aşamasında kendilerine rehber olduklarına, kendilerine yüksek öz saygı ve öz değerin oluşmasına, bunun doğal sonucu olarak kendilerinde intiharı engellediğine işaret etmiştir (Kamal, 2002:3).

Yukarıdaki araştırmalar, dinin intihar üzerinde koruyucu kalkan gibi işlevinin olduğunu gösterir. Bireyin ruhsal çöküntü hali, yalnızlık, umutsuzluk, çaresizlik gibi durumlarla başa çıkmasında, dinin psikolojik ve sosyolojik etkisinden söz edebiliriz. Ancak gerçekten dinin, insan üzerindeki psikolojik etkisinden dolayımı, yoksa sosyolojik etkisinden dolayımdır? Bu gerçek anlamda kestirilemez. Çünkü burada tek bir olgudan söz etmek yanlış olur. Ancak şöyle bir gerçek vardır. Din ve dinsel öğeler; kendi mensupları üzerinde bağlayıcı ve sosyal ilişkileri güçlendirici bir etkisinden söz edilebilir. Bu anlamda dinin hangi yönünün, intihara karşı engelleyici olduğunu söylemek mümkün değildir (Yapıcı, 2007:162).

2.5. Türkiye Ve Dünyada İntihar Verilerine İlişkin Bazı İstatistiki Bilgiler