• Sonuç bulunamadı

Dil ve Üslûp Özellikleri

A. İktibaslar

VII. Dil ve Üslûp Özellikleri

Mebâligu’l-hikem, Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerin yer aldığı ağır bir dille yazılmıştır. Üç, dört, beş kelimeden müteşekkil zincirleme tamlamalar esere zor anaşılır bir hüviyet kazandırmştır. Fakat yazıldığı devir dikkate alındığında ve sanatlı divan nesrinin mühim örnekleri ile karşılaştırıldığında fazla külfetli sayılmaz. Cümleler uzun olmasına rağmen akıcı olup bir nefesde okunabilmektedir:185

“Ey dervīş! Güşāyiş-i pişānī-i beşāşet ile terk-i bed-ḫūyı vü sitīz ve defʿ-i şīme-i tünd ü tīz eyle ki mānend-i nāmiye-i mevsim-i bahār ḥadāyık ḳulūb-ı iḫvānda cāy-gīr-i sereyān olasun. Bāzār-ı iṭāʿatda metāʿ-ı ḫoş-ḳumāş-ı ṭāʿata revāc vir ammā zīnhār lāzıme-i ẕimmet-i ʿubūdiyyet olan perend-i ḥüsn-i aʿmāli sevdā-yı ṭaleb-i mükāfāt ile dest-zede-i dellāl-ı bāzār hīç-fürūşān itme.” [54b-55a]

Yer yer kısa, veciz ve özlü anlatım yolu tercih edilmiştir. Aşağıya aldığımız parça bu veciz ifadenin güzel bir örneğidir:

“Meydān-ı lā-mekān-ı pehnā-yı bāṭında Beytu'llāh iḥyā itdiler ki erkān-ı esāsı cān u dildür. Ol Kaʿbe-i aḥcārdur, bu beyt-i esrārdur. Ol ṭavāf-gāh-ı eṣnāf-ı ḫalāyıḳdur, bu maṭāf-ı naẓar-ı Cenāb-ı Ḫāliḳdür. Anuñ bānīsi İbrahīm Ḫalīldür, bunuñ miʿmār-ı bī-müdānīsi Ḫudāvend-i Celīldür. Anda Merve vü Ṣafā vardur, bunda mürüvvet ü vefā hem-vardur. Orası maḥall-i ṣıfāt, burası tecellī-gāh-ı ẕātdur.” [110b]

Arapça, Farsça terkiplerin ve veciz anlatımın yanı sıra konuşma dilini andıran basit cümleler de eserde yer almaktadır:

“Az söyle, az yi, az yat.” [65a]

“Derdiñi bir kimseye söyle ki dermān olabile … Sırrıñı ʿavretlere söyleme.

Ḫasteye, aḥmaḳa, ser-ḫoşa naṣīḥat eyleme.” [72a]

185 Akkaya, a.g.e., s.60.

45

“Ḫalḳuñ mālına göz dikme.” [85b]

Eserin dil özelliklerinden bir diğeri arkaik kelimelerin varlığıdır. Metinde tespit edilen bazı arkaik kelimeler şöyle sıralanabilir: ṭapanca, ḳulaġuz, ḳanḳı, ṭoġrı, ṭayanmak, ḳarındaş, şol, birle, ḳaçan, ṭapşurmak, yeg, niteki, yimek, gice, etmek, imdi, irte, berü, dimek, yoḫsa, içün, dürlü, tamġa, anın, andan, özge, aḫşam, niçe, eydür, aldurmak.

Farsça’da sec’iyi ilk olarak ve şüphesiz en mükemmel şekilleriyle kullanan büyük sûfî Abdullah Herevî olmuştur. Arapça eserlerinde gayet sade ve hemen hemen sec’isiz bir dil kullanan Herevî, başta Münâcât’ı olmak üzere, Kenzü’s-sâlikîn’ini ve daha bazı risâlelerini baştan başa sec’ili olarak yazmıştır.186 Bu sebeple Nevres’in tercüme için aldığı Farsça metin İran nesrinin en güzel sec’i örneklerindendir. Mütercim, tercümesinde de eserin bu özelliğini aynen uygulayarak eserinde geniş ölçüde sec’iye yer vermiştir. Nevres’in tercümesinde de bu özellik görülmektedir187:

Mutarraf sec’i: ilticā-recā [31b], ḫalāṣ- iḫlāṣ [75a], rūzān-şebān [75b], devlet-i dünyā ve saʿādet-i ʿuḳbā [86b].

Mütevâzî sec’i: müfesser-müyesser [25a], ḥicāb-niḳāb [41b], ḳāhir-cābir [67a], aḥcār-esrār [110b], muẓaffer-mükedder [123a], müteneffir-mutażarrır-mütekeddir [132b], mefḳūd-mevcūd [133b].

Murassa sec’i: aṣhāb-ı ḍalālet ve erbāb-ı cehālet [122a].

Nevres, asıl metinde yer alan hitabî üslûbu tercümesinde muhafaza etmiştir.

Eserde, yer yer Esmâ-i Hüsnâ’dan isimlerle Allah’a samimi münâcâtlar yer almakla birlikte başta İlâhî, ey dervîş, ey sâlik olmak üzere ey faḳîr, ey bîçâre, ey zâhid, ey ʿazîz, ey dûst, ey ṭâlib, ey ġâfil, ey gönül gibi hitaplar yer almaktadır. Aşağıya aldığımız Farsça metinden hitabî bir üslûba bir örnek ve onun Nevres tarafından âyetlerle desteklenmiş tercümesi şöyledir:

“Nevʿ-i diger ez-kelām: Ey Kerīmī ki baḫşende-i ʿaṭāyī ve ey Ḥakīmī ki pūşende-i ḫaṭāyī ve ey Ṣamedī ki ez-idrāk-i cüdāyī ve ey Eḥadī ki der-ẕāt u

186 Çağan, a.g.tz., s.16.

187 Sec’i çeşitleri için şu kaynaktan yararlanılmıştır: M.A. Yekta Saraç, Klâsik Edebiyat Bilgisi Belâgat, İstanbul, Gökkubbe, 2013, s.257.

46

ṣıfāt bī-hemtāyī ve ey Ḫāliḳī ki rāh-nümāyī ve ey Ḳādirī ki Ḫudāyī-rā sezāyī! Ḥāmil-i mā-rā ṣafā-yı ḫod dih ve dil-i mā-rā hevā-yı ḫod dih, çeşm-i mā-rā żiyā-yı ḫod dih! Mā-rā ān dih ki ān bih ki ve megoẕār mā-rā be-kih ve meh!

Ey ol Kerīm-i lā-yezāl ki  kerīmesince baḫşende-i luṭf u ʿaṭā ancaḳ sensün ve ey ol Ḥakīm-i bī-mis̠āl ki 

mıṣdāḳınca pūşende-i cürm ü ḫaṭā-yı merd ü zensün. Ey ol Ṣamed-i bī-küfv ü şebīh ki  medlūlınca dāʾire-i ḥiss ü idrāk-i aṣḥāb-ı naẓardan bīrūn ve cüdāsun ve ey ol Eḥad-i bāhirü't-tenzīh ki



maġzāsınca ẕāt u ṣıfātda bī-naẓīr bir Ḫudāsun.

Ey ol Ḫāliḳ-ı bī-şerīk ki çengelistān ve  da giriftār-ı belā-yı ḥırmān olan ser-gerdānlara bir muḳteżā-yı maʿnā-yı dil-ārā-yı

yol gösterür irāʾet-i meşʿale-i hidāyet idersün ve ey ol Ḳādir-i bī-acz ü fütūr ki  minvālınca rubūbiyyet ü ulūhiyyete ancaḳ sen sezā-varsun.” [31b-32a-32b]

Eserin dil ve üslûp özelliklerinden biri de bazı cümlelerin soru-cevap tekniği üzerine kurulmasıdır. Bu yöntemle ifade edilene vurgu yapılıp dikkat çekilmiştir.

Metinde soru-cevap teniğine örnek birkaç örnek şöyle gösterilebilir:

“ʿIşḳ nedür? ʿIşḳ bir sürūr-ı mefḳūd ve ġam-ı mevcūddur. [ʿĀşıḳ kimdür?]

ʿĀşıḳ bir ḫaste-i dem-beste ve bir remīde-i cān-be-leb-i resīdedür.” [133b]

Bir diğer kelâmdan: Ey bağış sahibi Kerîm! Ey hataları örten Hakîm! Ey halkın idrakinden uzak Samed! Ey zat ve sıfatta eşsiz Ahad! Ey yol gösteren Hâlik! Ey ilâhlığa lâyık olan Kâdir! Bize kendi sefandan ver, gönüllerimize muhabbetini ve gözlerimize ışığını ver! Bize en iyisi neyse onu ver ve bizi büyüğe, küçüğe maruz bırakma!

 Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. Muhammed:47/38 (Kısmȋ iktibas).

 Allah’tan başka günahları kim bağışlar. Âl-i İmrân:3/135 (Kısmî iktibas).

 Gözler O’nu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder. En’âm:6/103 (Kısmȋ iktibas).

 O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Şûrâ:42/11 (Kısmȋ iktibas).



Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. A’râf:7/16 (Kısmȋ iktibas).

Allah dilediğini doğru yola iletir. Bakara:2/142, 213, 272; Yûnus:10/25; İbrâhim:14/4; Nahl:16/93;

Nûr:24/46; Kasas:28/56; Fâtır:35/8; Müddessir:74/31 (Kısmî iktibas).

 O, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan Allah’tır. Haşr:59/22, 23 (Kısmȋ iktibas).

47

“Ey dervīş! ʿAceb bilür misün ḥayāt didükleri ḳanḳı zindegānīdür?” [50a]

Benzer Belgeler