• Sonuç bulunamadı

Dikkatsiz, Dikkati Dağınık, Aktif ve Agresif Çocuk

2.5. Zor Çocuk Tipleri

2.5.4. Dikkatsiz, Dikkati Dağınık, Aktif ve Agresif Çocuk

Öztürk ve Başgül‟ün (2015, s. 34) aktardığına göre, “Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu [DEHB] bilimsel olarak ilk defa George Frederic Still isimli bir çocuk doktoru tarafından tanımlandı. Bu çocuklar diğer çocuklara göre daha hareketliydiler. Zihinsel yetilerinde sorun olmadığı halde akademik olarak öğrenmekte zorlanıyorlardı. Aynı zamanda ahlaki kuralları öğrenmekte de sorun yaşamaktaydılar. Bu üç belirti bugünkü DEHB‟in ana belirtilerini oluşturmaktadır.”

Kauffman ve Landrum‟a (2015, s. 180) göre,

“Günümüzde dikkati ve aktiviteyi düzenlemede şiddetli ve kronik problemler dikkat eksikliği ve hiperaktive bozukluğu (DEHB) olarak tanımlanmaktadır. Bir bireyin dikkatini kontrol etmede yetersizliği, ilgilenilen problemin temeli olarak hiperaktiviteyle yer değiştirmiştir. Bunda etkili olan düşünce ise, hiperaktivitenin genellikle - ancak her zaman değil - dikkat bozukluklarına eşlik etmesidir. DEHB, halen kesinlik kazanmamış ve tartışmaların olduğu bir terimdir. Dikkat problemlerine hiperaktivite ve ataklık eşlik eden çocuklarda davranış bozukluklarının görülme olasılığı, hiperaktivitenin eşlik etmediği dikkat bozukluklarının ve düzensizlik gösteren, organize olamayan çocuklara göre daha fazladır.”

Öncü ve Şenol (2002, s. 111) DEHB‟in başlangıcının genellikle üç yaş civarında olmakla birlikte tanı koyma işleminin genellikle çocuğun öğrenme faaliyetini gerçekleştirirken gerekli olan dikkat süresi ve yoğunlaşmanın gerçekleştiği ilkokul yıllarına rastladığını belirtir. Onlara göre, “DEHB yaygınlığı ile ilgili yapılan çalışmalar, olguların tanımlamasına bağlı olarak farklı sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır ve nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bozukluğun ortaya çıkmasında organik ve sosyal nedenlerin var olduğu vurgulanmaktadır.”

Özmen‟e (2010, s. 2) göre, DEHB olan öğrenciler sınıf ortamında genel olarak:

“Dikkat toplama yeteneğindeki sınırlılık, dağınıklık, anlatılanları dinlemede güçlükler, düzensizlik, unutkanlık, motor huzursuzluk, yetersiz dürtü kontrolü, aşırı konuşma, sırasını bekleyememe, kurallara uymada güçlük gibi davranış problemleri gösterirler. Bu öğrenciler bir ya da birkaç uyarana aynı anda dikkat etme konusunda başarısızdırlar, elleri ayakları kıpır kıpırdır, oturmaları beklenen durumlarda sürekli ayaktadırlar ve sınıfta amaçsızca koşuşturup dururlar, bir işi sonuna kadar tamamlayamazlar, sürekli olarak diğer insanların sözünü keser, kendilerine bir soru sorulduğunda, soru tamamlanmadan yanıtını verirler.”

Turecki ve Tonner‟in (2011, ss. 80-83) “çok hareketli, dürtüsel ve dikkati kolay dağılan çocuklar olarak gruplandırdığı bu tip çocukların gruplar halinde olunan vakitlerde sakin oturamamak, heyecanlanmak, dürtüsellik, kendini kaybetmek ve vurma, öğretmeni dinlemekte, dikkatini vermekte, sırada durmakta ve söylenenleri yapmakta zorlanmak” gibi olumsuz özelliklerle tanımlanırlar. “DEHB, dikkat eksikliğinin öne çıktığı tip ya da hiperaktif–dürtüsel alt tip (aynı zamanda dikkat eksikliği olan ya da olmayan ancak davranış sorunları gösteren çocuklar) olarak sınıflandırılırlar. 1980‟lerin sonlarında DEHB, resmi bir terim olarak DEB (dikkat eksikliği bozukluğu) teriminin yerini aldı.”

DEHB olan çocukların sosyal problemlerinin çeşitliliği yıllar önce Whalen ve Henker (1991; akt., Kaufmann ve Landrum, 2015, s. 180) tarafından şu şekilde özetlenmiştir:

“DEHB olan çocukların kişilerarası güçlüklerine yönelik iki farklı gerçek vardır. Birincisi, bu çocukların büyük çoğunluğunun günlük yaşamlarını etkileyen ciddi sosyal problemler yaşamaları ve çatışmalarla ve yüzleşmelerle çok sık karşılaşmalarıdır. İkincisi ise bu çocukların karşılıklı sosyal etkileşim örüntülerinin ve şekillerinin belirgin bir çeşitlilik ve yoğunluk göstermesidir. Birçok hiperaktif çocuk garip bir sosyal meşguliyet ve sakarlık bileşimi gösterirler ve sıklıkla başkalarıyla çocukça, istenmeyen şekilde ve beceriksizce iletişim kurarlar. Bu çocukların çok azı diğerlerine kıyasla daha az kişilerarası merak sergiler, başkalarına uzak dururlar ve zaman zaman çevreye ilgisizdirler. Bununla birlikte, diğer hiperaktif çocuklar yüksek derecede saldırgandırlar. Bu çocukların bazıları, önceden planlanmış, çeşitli araçlar kullanarak yapılan ve hatta zaman zaman düşmanca olan saldırgan davranışlar sergileyebilmektedirler. Bazıları için ise saldırganlık, sömürücü olmaktan daha çok patlayıcı, duygusal olarak çabuk alevlenmeyle ve engellenmeyle başa çıkmadaki güçlüklerle ilişkilidir.”

Zor çocuk tiplerini ele aldıkları “Meydan Okuyan Çocuk” adlı kitaplarında Greenspan ve Salmon, (2013, ss. 241-343) ise dikkatsiz çocuk tipi ile aktif-agresif çocuk tipini ayrı ayrı incelemişlerdir. Onlara göre,

“Dikkatsiz çocuk sanki hayatı boyunca bir yerlere seyreden bir gemiye benzer, hiçbir yerde yeterince zaman sarf edecek şekilde çıkarma yapmaz. Ebeveynleri onun hakkında „havai‟ diye yakınırlar. Ayakkabılarını bağlamayı, okuldan eve ödevini getirmeyi ya da oyuncaklarını toplamayı unutur. Öğretmenleri onun verilen direktifleri izleyemediğini ve yoğunlaşamadığını işaretlerler. Dikkati dağınık bir çocuk, şeyleri tariflemek için gereken sözcükleri hatırlamakta güçlük çekebilir…. Dikkat bozuklukları olan çocukların çoğunda, ya sinir sisteminin birden fazla alanında bir bozukluk vardır ya da o alanın fonksiyonel yetenekleri, sistemin geri kalan kısımlarından daha gelişmiştir.”

Hiperaktivite; çocuğun hareketlerini kontrol etmesi gereken bir ortama (kreş, anaokulu ya da ilkokul gibi bir eğitim kurumuna) girene kadar çok fazla sorun oluşturmamaktadır. Öğretmenler, çocuğun akranlarından belirgin derecede farklı olan aşırı hareketlilik sergileyen davranışlarını gözlemlemesi sonucu bunu fark etmektedirler. Çocukların büyük çoğunluğu hareketli yapıları ile genel davranış kalıplarına sahiplerdir. Zor çocuk kategorisine giren aşırı hareketli/aktif, agresif ve dikkat eksikliği bulunan çocukların genel davranış özellikleri ise normalden şu yanları ile ayrılmaktadır (bkz. Tablo 2.3).

Özmen‟e (2010, s. 4) göre, “Okul ve sınıf ortamında DEHB‟li öğrencilerin davranışlarının yorumlanması konusundaki sorunların en önemli nedenlerinden birisi, DEHB‟nin büyük ölçüde diğer davranış problemleri ile birlikte görülüyor olmasıdır. Yapılan çalışmalara göre, DEHB olan çocukların %50‟sinde davranım Tablo 2.3. Normal Hareketlilik ile Aşırı Hareketlilik Arasındaki Farklar

Normal Hareketlilik Hiperaktivite/Aşırı Hareketlilik

Hareketlilikte davranış, uyumlu ve devamlı niteliktedir.

Davranış keyfi ve amaçsızdır.

Hareketlilik, belli bir amaca yöneliktir. Çocuklar tepkilerini kontrol altına alamazlar ve kontrolsüz bir hareketlilik sergilerler.

Ortam sınırlayıcı ve dikkati yoğunlaştırmak

gerekiyorsa, çocuğun hareketliliği azalır. Ortam sınırlayıcı ve dikkati yoğunlaştırmak gerekiyorsa, çocuğun hareketliliği artar. Kaygılı çocuklarda hareketlilik ortama

yöneliktir. Stresli durumlarda hareketlilikleri artar.

Aşırı hareketli çocuklar heyecan verici ortamlarda sakinleşirken, normal durumlarda hareketlilik düzeyleri artar.

bozukluğu, özellikle saldırganlık ve karşı gelme davranışı görülmektedir. Bu davranışlarla, normal çocuklara oranla DEHB‟li çocuklarda 10 kat daha fazla karşılaşılabilmektedir. Sosyal geri çekilme, korku ve depresyon %30-35 oranında görülür.”

Klinik görünüm ve belirtilerin özellikleri açısından DEHB üç alt grupta incelenmektedir. Öztürk ve Başgül (2015, s. 36) bu üç alt grubu şu şekilde özetler:

 Bileşik Tip DEHB: Dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik belirtilerinden üçünün de var olduğu alt tiptir.

 Hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip: Hiperaktivite ve dürtüsellik belirtilerinin dikkat eksikliği belirtilerine göre daha sık ve yoğun gözlendiği bu tipte genelde ders başarı sorunu yaşanmaz. Bu çocuklarda daha çok uyum ve davranış sorunları gözlemlenir.

 Dikkat eksikliğinin ön planda olduğu tip: Hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri daha az gözlenir ya da gözlenmez. Dikkat sorunları nedeniyle bu gruptaki çocukların ders başarıları iyi değildir.

Dürtüsellik kavramı, son yıllarda sıkça kullanılmakta ve DEHB‟in üç alt grubundan birisi olarak çeşitli tanımlamaları bulunmaktadır. Örneğin, Özdemir, Selvi ve Aydın‟ın (2012, s. 294) aktardığına göre,

“Eysenck (1964), dürtüselliği risk alma, plan yapmada yetersizlik ve zihnini çabuk toplayamama ile ilişkilendirmiştir. Patton vd. (1983) ise dürtüselliği hazırlıksız aniden hareket (motor aktivasyon), elindeki işe odaklanmadan (dikkat), plan yapmadan ve yeterince düşünmeden (plan eksikliği) şeklinde üç bölümde ele almayı uygun görmüşlerdir. Deneysel- davranışsal anlamda ise büyük ve gecikmiş ödüllerden çok küçük ama doğrudan ödülleri seçme olarak tanımlanır. Dürtüsellik, sıklıkla istenmeyen sonuçlara ve uygun olmayan durumlara neden olan zamansız ifade edilmiş ve risk taşıyan yaygın bir eylem olarak da ifade edilebilir.”