• Sonuç bulunamadı

DİNAMİK YÖNETİM: MARY PARKER FOLLETT

Siyasal bilim ve ekonomi alanlarında yetişmiş olan Follett, kamu hizmeti ve çevre kalkınması ça-lışmalarında bulunmuştur. Follett, yönetimin psikolojik yanlarını tanıyan ve bu yanları modern psikolojiye göre inceleyen ilk düşünürler arasında sayılmaktadır. Bilimsel işletmenin durgun kavramlarına dinamizm ve demokratik ruh getirmiştir. Follett bilimsel yönetim akımının gelişti-ği zamanda yaşamış olmasına rağmen, bu sistemin etkisinden kurtulup yeni fikirler geliştirmiş olması bakımından bir yönetim felsefecisi olarak nitelendirilmiştir. Follett, insanın benliğinin grup içinde gerçekleşebileceğini, kişiliğini grup içinde kazanacağını, potansiyelini grup içinde ortaya koyabileceğini ifade ederek grup kavramına büyük önem vermiştir. Birlik ve beraberlik, grup halinde düşünme ve kolektif arzu deyimlerini sık sık kullanması nedeniyle, grup ilkelerine dayanan bir toplum görüşünü benimsediği anlaşılmaktadır. Follett yönetimi, sosyal bir süreç olarak sıralamış, yetki, güç, liderlik, çatışma ve koordinasyon kavramlarıyla ilgili görüşleri ile bu kavramlara yeni bir boyut kazandırmıştır.

Follett yönetim literatüründe yetki kavramından ayrı olarak güç kavramını da getirmiştir. Güç kavramını “yaptırma kabiliyetini ve değişmeyi başlatmayı içeren etkileyici bir kavram” olarak belirlemiştir. Yetkinin kişiye tanınan ve verilen bir güç olduğunu ifade ederek yetki ile güç ara-sında bağlantı kurmuştur. Yetki ve sorumluluğun hiyerarşi ve pozisyondan ziyade, durum ve fonksiyondan doğan kavramlar olduğunu, bu nedenle örneğin kalite kontrol uzmanının “ kalite kontrolü konusunda genel müdürden daha yetkili” olduğunu belirtmiştir. Follett, birçok siyasal bilimci ve işletme yazarlarının güç ile yetkiyi karıştırdıklarını, gücün olay yaratma veya değiş-tirme yeteneği olduğunu, yetkinin ise güç gelişdeğiş-tirme ve kullanma hakkı olarak görüldüğünü belirtmiştir. Bu görüşleri sorumluluğun geleneksel kavramında düzeltme gerektirmiş, sorumlu-luğun görev ve durumdan geldiği dikkate alınarak, âmir bakımından çok, iş bakımından sorum-luluğa ağırlık verilmiştir. Böylece son sorumluluk yerine, birikmeli sorumluluk kavramının daha gerçekçi olduğu kabul edilmiştir. Son kararı veren yönetici, bir bakıma, teknik nitelikleri olan

uzmanlar tarafından verilmiş birikrneli kararları tamamlayıcı bir eylemde bulunmaktadır ve bu davranışına yetki bağımsızlığından çok, görev ve durum bağımlılıkları yön vermektedir.

Follett’in liderlik görüşü de farklıdır. Lideri, verdiği emrin, durum ve şartların gereği ve bir par-çası olduğunu astlarına gösterebilen kişi biçiminde tanımlamıştır. Ona göre lideri, “bütünü gö-rebilen ve bütün içindeki karşılıklı bağımlılıkları en iyi belirleyen” kişidir. Follet, liderlik ve emir verme konularını “ durumun gerekleri ya da ortaya çıkardığı zorunluluklar” kavramıyla açıkla-maktadır. Follett, Taylor, Fayol, Urwick ve Gullick’e göre insanlara iş yaptırmanın en yaygın şek-linin emir vermek olduğunu belirtmekte; kumanda birliği, kontrol alanı ve yetki kavramlarının A’nın B’ye ne yapacağını söylemesi şeklinde doğrusal ilişkilere dayalı olarak formüle edildiği-ni açıklamaktadır. Oysa genel olarak insanların emir almaktan hoşlanmadıklarını, emir verme sorununun ikna ile de çözümlenemeyeceğini, çünkü bunun da kısmen yetki ve amirlikle ilgili olduğunu belirtmiştir. Emir verme sorununun çözümlenmesi için emirlerin kişisel olmaktan çı-karılması gerektiğine işaret etmektedir. Bunun için de emirle ilgili her iki taraf durum ve koşul-ların gereklerini birlikte belirlemeli ve bu gereklere her iki taraf da uymalıdır. Emirler durum ve koşulların bir gereği olarak düşünürlürse emir veren ve emir alan sorunu ortadan kalkar.

Follet’e göre liderlerin davranışlarına etki eden üç temel faktör vardır. Bu faktörlerden birincisi, liderin kalitesi ve yetenekleridir. Buna göre derde bulunması gereken temel özellikler yetenek, vizyon, akıl, zeka e hakimiyet duygusudur. Liderin kalite ve yetenekleri, örgütün istenilen amaç-lara ulaşabilmesi ve personel verimliliğinin en yüksek düzeye çıkartılabilmesi açısından her za-man önemli ve etkili bir boyuttur. Liderin karizması, yetenekleri ve becerileri diğer insanları da etkilemekte ve onları yönlendirmektedir. İkinci faktör, astların kalitesi ve yetenekleridir. Astların yetenekleri yöneticilere yardımcı olan özelliklerdir. Personelin yetenekleri ile liderin yetenekleri arasındaki ilişki önemlidir. Astların bilgi ve beceri yönünden yetersiz, eğitim durumlarının düşük ve tecrübelerinin az olması örgütlerde liderin önemini ve değerini daha da artırırken, liderin görev sorumluluğunu da çoğaltmaktadır. Üçüncü faktör, durumlar ve karakteristiklerdir. Du-rumlar iki önemli faktörü içermektedir. Birincisi güç pozisyonu, ikincisi ise çevresel faktörlerdir.

Güç pozisyonu örgütteki görevlerden kaynaklanan durumlardır. Çevresel faktörler ise liderliğe etki eden iç ve dış faktörlerden oluşmaktadır. Çevresel farklılıklara göre liderin rol ve görevleri değişmektedir. Her çevrenin ihtiyacı, kendine göre farklı lider tiplerini oluşturmaktadır. Follett’e göre en iyi lider, kendi gücünü onaylattıran değil, kendisini kip edenlerin içindeki gücü ortaya çıkarandır.

Follett, klasik yönetim düşüncesinde yer almayan, ancak örgüt içinde kaçınılmaz biçimde ortaya çıkan çatışma kavramı üzerinde de durmuştur. Çatışmanın genellikle zararlı bir eylem olarak gö-rülmemesi gerektiğini, böyle fikir ayrılıklarından her iki tarafın da yararına değerli sonuçlar çıka-bileceğini, çatışmaları çözebilmenin üç yolunun hükmetme, uzlaştırma ve birleştirme olduğunu ileri sürmüştür. Grup çalışmasını kapsayan işbirliği çabaları hem grup içinde, hem gruplar ara-sında çatışmaya yol açar. Bu, özellikle grup üyeleri değişik görüşleri benimsediği zaman görülür.

Fakat çatışma olayı iyi anlaşılır ve ele alınırsa, grubu gelişmeye götürebilir. Böylece çatışmanın yıkıcı olduğu kadar, yapıcı etkileri olduğu da söylenebilir.

Çıkar çatışmalarının çözümlenmesinde dört seçeneğin,

• Taraflardan birinin kendi arzusu ile boyun eğmesi

• Taraflar arasında mücadele ve birinin kazanıp diğerinin kaybetmesi

• Tarafların karşılıklı olarak çıkarlarından kısmen vazgeçmesi

• Birleşme, anlaşma ve tümleşme.

İlk iki çözümlemenin hâkim olmayı ve güç kullanmayı içerdiğini, üçüncü çözüm yolunun çatış-mayı erteleme anlamı taşıdığını, birleşme, anlaşma ve tümleşmenin her iki tarafı tatmin eden bir çözüm yolu olduğunu ifade etmiştir. Follett’e göre iyi insan ilişkileri kişide “ birinin emrinde çalıştığı hissi yerine, birisi ile birlikte çalıştığı hissini yaratmaktır”.

3.3.1. 

Eğitim Yönetiminde Uygulama

Örgüt ve yönetim sorunlarına daha evrensel bir açıdan bakan Follett, yönetime hem dinamik, hem de demokratik bir hava getirmiştir. Bu bakımdan, ileri sürmüş bulunduğu dinamik yönetim ilkeleri, eğitim örgütlerinin yapı ve havasına daha uygun düşmektedir. Ayrıca yöneten ile yöne-tilenler farklı da olsa, yönetim ilkelerinin genelliği görüşü, eğitim yönetiminin yönetimin diğer dallarından yararlanması gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu görüşle yetiştirilen eğitim yöneticisi, yönetimin genel bilgi ve hünerlerini kazanmış olduğundan, transfer olanağı ve mesleki güven-liği bakımından daha güçlü olacaktır.

Follet, yönetimin sosyolojik ve psikolojik yanlarını dikkate aldığından insan ilişkilerinin teme-linde bulunan katılma, işbirliği, çatışma gibi kavramlara yönetim anlamında yer vermiştir. Bu bakımlardan, ileri sürdüğü yönetim ilkeleri eğitim yönetimi ve özellikle okul ortamında kolay-ca uygulanabilir ve yararlı olabilir. Örneğin, yazarın çatışma türleri ve çözümleri konusundaki açıklamaları, bugün bile geçerlidir. Zaten eğitim yönetimi alanındaki yeni yazarlar, eğitim ör-gütlerini rasyonel olmaktan çok çatışma modellerine dayamak taraflısıdır. Yazarın sorumluluk kavramına ilişkin görüşü de, eğitim örgütlerinin yapı ve havasına uygun düşmektedir. Kişisel olmaktan çok görevsel ve durumsal bir yaklaşımla ele alınmış bulunan bu kavram, örgüt amaç-larını gerçekleştirmeyi ön planda tutmaktadır. Örneğin, okul ortamında sorumluluğun âmirden önce göreve ilişkin görülmesi, görevlerin yapılması yoluyla amaçların gerçekleşmesini sağlaya-caktır. Birikmeli sorumluluk ilkesi ise, karar sürecine katılmayı öngördüğünden, okulun havasını ahenkleştirmekte etkili olacaktır.

Benzer Belgeler