• Sonuç bulunamadı

1. Bibliyografik Künye

Patronalılar, yazarın onuncu romanıdır. Romanın ilk baskısı 1934 yılında

yapılmıştır. İncelemeye esas baskı, Atlas Kitabevi tarafından, 1972 yılında yapılmıştır. 2. Konu

Konusunu Patronalı Halil İsyanı’ndan alan romanda, Lâle Devri’nde Osmanlı Devleti’nin, yöneteni ve halkıyla içinde bulunduğu durum anlatılır. Dönemin özellikleri Patronalı Mustafa merkezli gelişen olaylarla birlikte işlenir.

3. Olaylar Örgüsü

Eser üç olay biriminden oluşur. Birimlerdeki olaylar birbirine sebep – sonuç ilişkisiyle bağlıdır. Birbirini tamamlar nitelikteki olayların arasında okuyucuya dönem Osmanlısı hakkında bilgi veren, okuyucunun olayların sonucunu öğrenmesini geciktirerek heyecanı artırmaya yarayan olaylar da vardır. Eserdeki üç olay birimini şöyle sıralayabiliriz:

Birinci olay birimi, Peçeli Uğru’nun, kendisi hakkında arkasından laf eden Zülâli Efendi’yi herkese rezil etmeye başlar; Patronalı Mustafa’nın, Padişah’ın kendisine teklif ettiği Peçeli Uğru’yu yakalama işini kabul etmesiyle son bulur.

İkinci olay birimi, Peçeli Uğru’nun, Zülâli Efendi’nin oğlunu kaçırmasıyla başlar; Patronalı Mustafa’nın, Fatma Sultan tarafından kapatıldığı Yedi Kule Zindanı’ndan Amber’in yardımı sayesinde kurtulmasıyla son bulur.

Üçüncü olay birimi, devlet yönetiminin halka, orduyu İran’a sefere gidiyor gösterip Kadıköy’de dağıtmasıyla başlar; Patronalı Mustafa’nın Patronalı Halil’i ve bostancıların da diğer Patronalıları öldürmeleriyle son bulur.

Bu olay birimlerinde gelişen olayları şu şekilde gösterebiliriz: Birinci Olay Birimi:

- Peçeli Uğru’nun, kendisi hakkında arkasından laf eden Zülâli’ye bu sözlerin hesabını sorması, onu insanların önünde küçük düşürmesi,

- Patronalı Mustafa’nın, Hatice Nine’yi evinden atmak isteyen Bostancıbaşı’nı ve bostancıları dövmesi, yeni bostancıların saldırması üzerine tam yakalanacakken birkaç kadın tarafından kurtarılması,

- Peçeli Uğru’nun, Osmanlı sarayını basıp başta Padişah olmak üzere bütün erkân – ı devlete meydan okuması,

- Patronalı Mustafa’nın, kendisini kurtaranların başındakinin Fatma Sultan olduğunu anlaması, Fatma Sultan’ın kendi hizmetine girme teklifini reddetmesi,

- Saraydan kaçan Peçeli Uğru’yu kovalayan saray askerlerinin onu yakaladıklarını sanıp Zülâli Efendi’yi yakalamaları ve bu yanlışlığın anlaşılması,

- Silik Selim ile Piç Cemal, halkı kandırmak suçundan dolayı bostancılardan dayak yerken Patronalı Mustafa’nın onları kurtarması ve kendi yanına alması,

- Patronalı Mustafa’nın, Arnavut Recep’in hanında bostancılar tarafından yakalanıp saraya getirilmesi,

- Sarayda, Fatma Sultan’ın yardımıyla bostancıların kendisini kapattığı arabadan çıkan Patronalı Mustafa’nın Padişah’ın huzuruna çıkması, Padişah’ın teklif ettiği Peçeli Uğru’yu yakalama işini kabul etmesi.

İkinci Olay Birimi:

- Peçeli Uğru’nun; Patronalı Mustafa, Patronalı Halil ve saray askerleri tarafından korunan Zülâli’nin köşkünden onun oğlunu kaçırması, çocuğun boynuna takılmış ve Fatma Sultan tarafından yazılmış mektubu okuması,

- Patronalı Mustafa’nın, Recep’in hanına gelmesi, Selim’den, Karakız’ın bostancılar tarafından kaldırıldığını öğrenmesi,

- Karakız’ı kaçıranın Fatma Sultan olduğunun ortaya çıkması, Fatma Sultan’ın, Peçeli’yi kendine bağlamak için Hatice Nine’ye büyü yaptırması,

- Patronalı Mustafa’nın, sarayda düzenlenen bir eğlence gecesine gelmesi, Damat İbrahim Paşa’yla bozuk düzen hakkında konuşması,

- Fatma Sultan’ın Peçeli Uğru’ya yazdığı mektubun içeriğini öğrenen Patronalı Mustafa’nın, Peçeli Uğru kılığına girip Fatma Sultan’la buluşması,

- Fatma Sultan’ın, Patronalı Mustafa’yı yakalatıp Yedikule Zindanları’na attırması, Patronalı Mustafa’nın, Fatma Sultan’ın onun adamı olması teklifini reddetmesi,

- Harem Ağaları Amber’le Kamber’in, Patronalı Mustafa’yı zindandan çıkarmaları.

Üçüncü Olay Birimi:

- Halkın tepkisini azaltmak isteyen devlet yönetiminin, halkı, ordu İran’a sefere çıkıyor diye kandırarak, orduyu Boğaz’dan ihtişamlı bir törenle geçirip Kadıköy’de dağıtması, Kadıköy’deki köşklerinde eğlenceye dalmaları,

- Recep’in, kendisini aldatan Selim’le Cemal’i kovması, bir köşkün bahçesine karınlarını doyurmak için dalan Selim’le Cemal’in burada Hatice Nine ile karşılaşmaları, Karakız’ın bu köşkte olduğunu öğrenmeleri,

- Patronalı Halil’in, Patronalı Mustafa’ya gelmesi; ona, ayaklanmaya katılmayı teklif etmesi, Mustafa’nın bu teklifi kabul etmemesi,

- Patronalı Mustafa’nın, Karakız’ı kurtarması,

- Patronalı Mustafa’nın, Ömer Reis’ten, babasının katilinin Patronalı Halil olduğunu öğrenmesi,

- Patronalı Halil önderliğinde ayaklanmanın başlaması, Patronalı Halil’in daha önceden yakalattığı Patronalı Mustafa’yı öldürtmek için otuz adam görevlendirmesi; Mustafa’nın, bu adamların elinden kurtulması,

- Başvurduğu hiçbir kurtuluş yolundan sonuç alamayan Padişah’ın, Damat İbrahim Paşa’yı, Kaymakam Mustafa Paşa’yı ve Kethüdâ’yı isyancılara teslim etmesi, isyancıların bu üç kişiyi katletmesi,

- III. Ahmet’i tahtan indiren Patronalıların, Şehzade Mahmut’u tahta geçirmeleri; sarayı basan Peçeli Uğru’nun, Zülâli’yi öldürmesi; Peçeli’nin, Patronalı Mustafa olduğunun anlaşılması, saraydan kaçması,

- Patronalıların, devlet yönetimini ele geçirmeleri; Patronalı Mustafa’nın, Patronalı Halil’i, bostancıların da diğer Patronalıları öldürmeleri, Patronalılar döneminin sona ermesi,

4. Tema

Eser, Osmanlı Devleti yöneticileri ile Patronalılar arasındaki iktidar mücadelesi üzerine kuruludur. Eserin bu mücadeleden doğan ana teması ise; halkın lüzumuna yürekten inanıp benimsemediği ve gerçek bir vatan – millet sevgisine dayanmayan bir ihtilâlin ülkeye hiçbir yarar getirmeyeceği düşüncesidir. Patronalı Halil isyanı da isyanı hazırlayan kişilerin şahsî menfaatlerini temine yaramıştır. Romanda, temadaki düşünceye sahip tek kişi Patronalı Mustafa’dır. Onun Patronalı Halil İsyanı’yla ilgili Fatma Sultan’a söylediği şu sözler eserin temasını yansıtır niteliktedir:

“ - Çünkü ihtilâl ile bu memlekette bir şey elde edebileceğine inanmıyorum. Sizin padişah babanızla paşa zevciniz bu memleketi, biliyorum; kötü bir yolda sürüp götürüyorlar. Biliyorum, zevk ve safâlarına, eğlencelerine karşılık milletin namusunu, memleketin en güzel yerlerini, devletin hazinesini kurban ediyorlar. Fakat acaba bu ihtilâli hazırlayanlar daha iyi mi idare edecekler? Halkı, fakir fukarayı daha iyi mi kullanacaklar, nerede? İspirîzâde’nin; ihtilâl

çıkar çıkmaz ilk işi kendi işkembesini şişirmek için her gün vaaz ve nasihat ettiği halkı soymak olacaktır. Zülâli olacak melun ise, gözünü İstanbul Kadılığı’na dikmiş, onun amacı da memleketin hayrına değil, konağındaki oğlanların, kızların çoğalmasıdır. Patronalıların gemileri bağlandığı için aç kalmışlar, Yeniçerilerden de esnaflık için vergi alınıyor, onlar da aç kalmışlar. Açlık… Herkes bunu, karnını doyurmayı düşünüyor. Millet, halk, vatan, şeriat, din boş laf.

…Bu zavallı halk ise bir iki serserinin, kendini bilmezin elinde beş on yılda bir: ‘- İstemezük! Şeriat isterüz!’ diye bağırıp ayaklanıyor. Kendisini soyanları, kendisini ezenleri değiştiriyor.”48

Eserin ana temasına göre ihtilâlciler, şahsî menfaatlerinin peşindedir ama gerçek olan bir durum varsa o da memleketin, halkın benimsediği ve bizzat yapacağı bir ihtilâle olan ihtiyacıdır. Bu düşünce eserde bir yan tema ortaya çıkarır: Osmanlı Devleti kötü yönetilmektedir; devleti yönetenler zevk u safâya dalıp ülkeyi unutmuşlardır. Eserde bu gerçeği Peçeli Uğru (Patronalı Mustafa), hem de Padişahın ve diğer yöneticilerin yüzlerine karşı dile getirir:

“ - Fakir halkı her gün yeni baçlarla soyar, sırtlarında bir gömlek bile bırakmazsınız. Öşür der alır, baç der alır, salma der alır, kudumiye der alırsınız. Sizde hiç iman yok mudur? Sonra da bu paraları gene onlara harcayacağınıza, tek bir İstanbul kasabasını saraylarla süslemeye kalkarsınız. Düğün, dernek, lâle, karı, taş parçası gibi zevkinizle ilgili encik boncuğa harcarsınız. Yoksul halk sizleri böyle eğleniyor gördükçe sanki onları siz yaratmışsınız gibi sevinir, alkışlar, bir koyun sürüsü gibi bostancılar ‘Yaşasın Devletlûmuz!’ diye haykırdıkça onlar da arkasından hep birden ‘Yaşasın Devletlû Padişahımız’ diye bağırır, niçin bağırdıklarını kendileri de bilmezler. Kan kusar gibi verdikleri vergilerin sizin zevkinize, eğlencenize gittiğini düşünemezler… Düşünseler bile ağızlarını açıp bağıramazlar… Bu milletlin hakkını aramak, sizin bir hiç ve kendilerinin bu milletin padişahı olduğu bir gün akıllarına gelecek? O günden korkunuz; bu koca memleket bir tek kasabanın saraylarını yapmaya, ağalarını doyurmaya çalışırken bir gün yıkılıverecek. Siz o günden korkun, ürkün… Hünkâr, sadrazam, şeyhülislâm hiçbiri kalmayacak. Sizi o gün ben bile kurtaramayacağım.”49

48 KOZANOĞLU, Patronalılar, s. 121, 122 49 KOZANOĞLU, Patronalılar, s. 22, 23

Benzer Belgeler