• Sonuç bulunamadı

Diğer insanların kişiliklerine değer verme…

4.1 AYTÜL AKAL’IN ROMANLARINDA YER ALAN KÖK DEĞERLER

4.1.6 Saygı Değeri

4.1.6.3 Diğer insanların kişiliklerine değer verme…

Diğer insanların kişiliklerine değer verme tutumu ile ilgili bulgular aşağıda sıralanmıştır: “Anne, Kapı!” adlı kısa hikâye anne oğul arasında mahremiyetle ilgili diyalogla başlamıştır. Diyalog mahremiyet alanına saygı ile ilgilidir.

“-Kapıya vurmadan içeriye girdin. -Ay, pardon canım. Ama zaten kapını niye kapatıyorsun ki? Açık bıraksan kapıya vurmama gerek kalmaz. -Ben kapalı tutmak istiyorum.-Tamam da, ne gerek var?

93

Bunca yıl açık durdu da… - Ne demek ne gerek var? Giyinik olurum, soyunuk olurum… -Haklı tabii. Büyüdü artık çocuk. Bezlerden söz etmenin ne âlemi var şimdi? Ben de ne saçma konuşuyorum bazen. Ama nasıl konuşacağımı da şaşırıyorum doğrusu.”(OBÇ, 2015: 48-49). Çocuğun açıklaması kişiliğine değer verilmesini istediğini de göstermektedir.

Kızım Nerdesin? kitabının “Anne, Ben Gidiyorum!” isimli hikâyesinde genç kıza mektup gelmiştir. Annesi kızının erkek arkadaşı olma ihtimaliyle panikleyip zarfı açmak istese de küçük kızı onu uyarmıştır. Ablasının özel hayatına saygılı olması gerektiğini

söylemiştir.“-Çabuk getir o mektubu bana! -Al, getirdim işte. Anne, umarım açmayacaksın... Bak, ablamın adına gelmiş. Yani ablama özel. Başka kimse açamaz.” (KN, 2014: 35). Çünkü bu davranış

saygısızlıktır.

İkinci romanda Belediye Başkanı röportaj yapmak isteyen öğrencileri alması için okul çıkışına şoför göndermiştir. Başkan’ın çocuklara değer verdiğini ve kişiliklerine saygı duyduğunu şu cümlelerde okumaktayız:“İki kız kalabalığın arasından sıyrılıp, arabaya

koştular. Şoför kibar bir tavırla indi. Kızlara kapıyı açtı. -Buyurun, Başkan’ım sizi bekliyor.”

(SG2, 2016: 55).

Olaylar birbirine karışmıştır. Çocuklar olayları çözmek için plan yapacaklardır. Gecikeceklerini ailelerine haber vermişlerdir. Ailelerine değer verdikleri için onları meraklandırmak istemezler. Yener karşılıklı saygı olduğu sürece annesiyle arasında sorun çıkmayacağını düşünmektedir. Arkadaşlarına bunu: “Annem bütün gün bankada çalışıyor ve

o sırada benim nerede olduğumu, ne yaptığımı bilmek istiyor. Bence her anne babanın buna hakkı var.” (SG2, 2016: 98) cümleleriyle anlatmıştır.

Yener ve Evren Başkan Hakkı Bey’in minik oğlunu bulma umuduyla perili eve arama yapmaya gitmişlerdir. Akşam olunca Selin, Evren ile konuşup neler yaptıklarını sormuştur. Fakat Evrenler evlerinde misafir ağırladıkları için telefonu erken kapatması gerektiğini söylemiştir. “Kapatmak zorundayım… İçerde konuklarımız var.” (SG2, 2016: 176). Evren bu cümlesiyle misafirlerine saygı gösterdiğini belli etmiştir.

Olaylar çözümlenip tatlıya bağlanınca dört acar gazeteci ve aileleri Belediye Başkanı Hakkı Bey’in evinde misafir edilmiştir. Elif’in annesi Sümbül Hanım, biraz daha para kazanabilmek için haberi olmadan kaçakçıların atölyesinde çalışmıştır. Bu durumun utancıyla Başkandan özür dilem, mahcubiyetini dile getirmiştir. Hakkı Bey, Sümbül Hanım’a insan olarak değer verdiğini şu cümlelerle açıklamıştır:

94

“-Cahil insanlarız, da ne demek Sümbül Hanım! Olur mu hiç öyle şey? Elif ve Arif gibi pırıl pırıl çocuklar yetiştiren bir anaya ‘cahil’ denir mi? Ama istersen hala okuma şansın var. Seni ortaokula yazdırırız, ne dersin buna? Zaten artık ilköğretim sekiz yıla çıktı.” (SG2, 2016: 238).

Bu diyalogda aynı zamanda eğitime değer verildiği de görülmektedir.

Yukarıdaki sohbetin devamında Hakkı Bey, Sümbül Hanım’a eğitimini kaldığı yerden sürdürebileceğini anlatmıştır. Sümbül Hanım’ın eşi Süleyman Bey’e danışmaya kalkışmasına karşı Başkan, kadınların kendi kararlarını kendilerinin alması gerektiğini savunmuştur. Belediye Başkanı insanları kadın erkek diye ayırmadan onları herkese eşit davranan bir liderdir. Sümbül Hanım’a kıymet verdiğini şöyle izah etmiştir:“-Ben sana sordum Sümbül

Hanım. Konu seninle ilgili, kendi kararını kendin vereceksin. Süleyman Efendi’nin de maaş arttıracağız. O, alayım mı diye sana soracak mı? (SG2, 2016: 239). Kadınların hayatın her

alanında varlıklarını özgürce devam ettirmeleri yazarın tüm kitaplarında üzerinde durduğu bir durumdur.

Serinin son kitabı Belalı Davetiye’nin kahramanlarından biri olan Selin’in telefonuna, devamlı rahatsız edici mesajlar atılmaktadır. Durumu öğrenen diğer çocuklar duruma müdahale etmek istemektedirler. Fakat Selin onlara izin vermemiştir. Arkadaşları için endişelenmiştir. İnsana ve kendilerine saygısı olamayanların düşünce yapısının nasıl olduğunu izah etmiştir:

“-Gazetelerde okumuyor musunuz? Kız yüzünden silahlar çekiliveriyor, bizim yaşımızda, hatta kimi zaman daha bile küçük çocuklar… İnsanların birbirlerinin varlığına, kişiliklerine saygısı kalmamış. Benim olmazsa ölsün daha iyi, diye nasıl düşünebilir insan, aklım almıyor.Selin’in bu uyarılarını Zehra Hala da:“-Kendine güvenen, kişilik sahibi insanlar sınırlarını da bilir, aşkı da, sevgiyi de. Aşkına yanıt bulamadığı için başkalarına zarar verebilecek kadar gözü dönmüş olanların aşkla sevgiyle hiçbir ilişkisi yoktur bence.” (SG4, 2016: 193) cümleleriyle desteklemiştir.

Çocuklar İzmir’de düğünün olacağı otelde bir araya gelmişlerdir. Sınıf arkadaşları Furkan’ın babasının İzmir’de işi olduğu için o da ailesiyle otele gitmiştir. İtici davranışlarıyla etrafındakilere rahatsızlık vermektedir. Furkan, çocukların otelde tanıdıkları yeni arkadaşları Azmi’yle kavga etmiş onu dövmüştür. Sonraki akşam Furkan’ın babası tutuklanmıştır, haberi alan annesi de otelin bahçesinde baygınlık geçirmiştir. Furkan annesinin yanında üzüntüden ne yapacağını bilemez halde ağlarken maço tavırlarından eser kalmamıştır. Çocuklar kötü davranışlarına rağmen Furkan’ın yanında olmuşlar, onun varlığına ve kendilerine saygı duyduklarını aşağıdaki diyalogla yansıtmışlardır.

95

“-Evren cep telefonunu çıkardı. Furkan’ın bu halinin resmini çekip internete koyayım da görsün.-Yapma, dedi Yener. Hoş bir şey değil. Bu kadarını hak etmedi. -Aslında hak etti ama, haklısın. Bize yakışmaz.” (SG4, 2016: 223).

Romanın sonlarına doğru Selin’e mesaj gönderenin Furkan olduğu ortaya çıkmıştır. Furkan hatalarını fark etmiş, Selin’e olgunlaşmayı nasıl başarabildiğini sormuştur. Selin özsaygıyı tanımlamıştır. Kendine ve tüm canlılara saygı duymasının sebeplerini “Belki çok okuduğum,

çevremdeki insanların duygularına dikkat ettiğim, yaşamı anlamaya çalıştığım içindir.”

(SG4, 2016:245). cümleleriyle sıralamıştır.

Abur Cubur Canavarı kitabının temel karakteri Bora, yediği abur cuburlardan dolayı son zamanlarda çok kilo almıştır, sınıf arkadaşları onun kilolarıyla dalga geçmektedir. Bora onların alaycı tavırlarına içerlemekte ve anlam verememektedir. Çünkü birbirine saygı duyan insanların böyle davranmayacaklarını bilmektedir. “Benim bildiğim, insanın dış görünüşüyle

alay edilmez. Ama çok kişi bunu bilmiyor olmalı ki düşüncesizce konuşuyor.” (ACC, 2016: 8).

Diğer insanların kişiliklerine değer verme tutumunun sıklıkla işlenmesi olumlu bir yaklaşım olarak göze çarpmaktadır.