• Sonuç bulunamadı

Devlet Dış Borçlarının Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Etkileri

2. DEVLET DIŞ BORÇLANMASI ve DEVLET DIŞ BORÇLARININ KONTROLÜNE

2.5. Devlet Dış Borçlarının Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Etkileri

Ödenemez hale gelen borç anapara ve faiz ödemeleri ve bunların ülke ekonomilerine verdikleri büyük tahribatlar, yaklaşık 50 yıl önce başlayan borçlanma politikaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Hem borç veren hem borç alan ülkelerin en önemli sorunu uygulanan borçlanma politikaları sonucunda dış borç miktarlarının sürekli artmasıdır.

Aşağıda borçların etkilerini genel olarak ekonomik, sosyal ve siyasi olmak üzere üç başlık altında incelenmeye çalışılmıştır.

2.5.1.Dış borçların ekonomik etkileri

Dış borçların ekonomi üzerindeki etkileri, ekonominin içinde bulunduğu şartlara ve dış borçların hangi şartlar altında alındığına göre değişim göstermektedir.

Yıllardan beri sürekli artmakta olan dış borçlarımız ekonomimiz üzerinde dolaylı ve dolaysız pek çok etkide bulunmaktadır. Bu bölümde sadece önemli gördüğümüz birkaç tanesinden bahsedilecektir.

Bir ülkenin aldığı dış borçlar, o ülkenin üretim ve tüketim düzeyi üzerinde çeşitli etkiler yaratır. Dış borçlanmanın ekonomide tüketim eğilimini arttırıcı etkisi bulunur. Bu etki, devletin vergi yerine borçlanmaya gitmesi sebebiyle bireylerin harcama olanaklarının arttırılmış olmasından kaynaklanır. Eğer devlet borçlanmaya gitmeyip ihtiyaç duyduğu finansmanı vergi yoluyla sağlasaydı, bireylerin servetleri ve gelirleri daha alt düzeyde kalacak, bu da tüketimi kısıtlayacaktı. Ancak burada önemli olan nokta alınan borcun verimli yatırımlarda kullanılmasıdır. Aksi takdirde borcun daha sonra ödenmesi aşamasında ya tekrar borç alınarak eski borç ödenecek veyahut da bu borç yükü vergiler yoluyla bireylere yüklenecektir ki bu da yine tüketim düzeyi üzerinde daraltıcı bir etkide bulunarak, bireylerin tüketim düzeylerini azaltacaktır.

Dış borçlanmanın bir diğer etkisi fiyatlar üzerinde söz konusu olmaktadır. Dış borçlanma yukarıda belirttiğimiz gibi verginin alternatifidir ve tüketim üzerinde arttırıcı etki yaratır. Bu da fiyatların yükselmesine neden olmaktadır. Bu durum borçlanmanın ekonomide enflasyonist etki yaratmasına sebep olur. Bunun yanında borçların yıllarca birikmesi ve borç yükünün artması ve dış ticaret açığı özellikle ihracat üzerinde baskı yaratmaktadır. Bunun sonucunda borçlu ülkeler dış ticaret açığını kapatmak için ihracatı arttırmaya yönelmektedir. Üretim kapasitelerinin düşük olması sebebiyle ihraç edilen mal ve hizmet miktarının artması pazara mal ve hizmet sunumunu azaltacaktır. Bu da fiyatlar genel düzeyinin artmasına neden olacaktır.

GOÜ’de kişi başına düşen gelir seviyesinin düşük olması sebebiyle iç tasarruflar hedeflenen kalkınmayı finanse edecek düzeyde değildir. Düşük tasarruf oranı sonucunda yatırımlar arttırılamamakta ve milli gelir yine düşük düzeyde kalmaktadır. Bu durumun önüne geçebilmenin bir yolu dış borçlanmadır. Ekonomik

kalkınma açısından dış borcun önemi çok büyüktür. Ancak bu önem, borçlanmadan sağlanan finansmanın verimli yatırımlara dönüştürülebilmesiyle değer kazanır. Aksi takdirde dış borç ya da tasarruf kullanımı, gelecek dönemlerin iç tasarruflarının şimdiden kullanımı anlamına geleceğinden, gelecek nesillerin borç yükünü bugünden ağırlaştıracaktır.

Ekonomik büyümelerini gerçekleştirebilmek için gelişmekte olan ülkeler dış ekonomilerden borçlanmak zorundadır. Bu ülkeler bilgi ve teknoloji yetersizliği, yurtiçi tasarruflarının az olması, ihracatın ithalata oranla az olarak gerçekleşmesi gibi engeller sebebiyle sağlıklı bir büyüme gerçekleştirmekte sıkıntı yaşamaktadır.

Tasarruf açığı ve dış ticaret açığı az gelişmiş ülkelerin ekonomik büyüme çabasına giriştikleri zaman karşılaştıkları en önemli problemlerdendir. Tasarruf açığı denildiğinde, iç tasarruflarla iç yatırımlar arasındaki fark, dış ticaret açığı deyiminden ise ithalât ile ihracat arasındaki fark anlatılmak istenmektedir.

Dış borç alan bir ülkenin istediği ekonomik büyümeyi sağlayabilmesi dış kaynakları verimli yatırımlarda ve gerekli ekonomik alanlarda kullanabilmesine bağlıdır. Ancak bu durumda hem kalkınmış hem de ekonomik büyümeyi gerçekleştirmiş olur. Bir ülkenin dış kaynaklara başvurması ülkenin borç stokunu arttırır. Ancak ülkenin büyüme hızı borç stokunun artış hızından daha fazla artıyorsa bu durum, o ülkenin borç yükünü azaltacağından, tehlikeli değildir.

Devlete gelir sağlamak ve dış ticaret açığını kapatmak bir ülkenin dış borca başvurmasındaki iki temel amaçtır. Dış borç alındığı zaman Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) üzerinde artış yapar; anapara ve faiz veya belirli bir süre için sadece faiz ödemelerinde ise, ülkeden dışarıya bir kaynak aktarımı olduğu için GSMH’da azalış meydana getirir. Başka bir ifadeyle, dış borç alındığında dış kaynaklar karşılıksız olarak ekonomiye aktarılır; faiz ve anapara ödemesi yapıldığında ise iç kaynaklar karşılıksız olarak dış ülkelere aktarılır.

Dış borçlar dış ticaret açığının kapatılmasına, ödemeler dengesinin iyileşmesine katkıda bulunmaktadır. Yine dış borçlar yatırım projelerinin gerektirdiği dış finansmanı sağlar, dış ödemelerde kolaylıklar sağlar, bütün bu yatırım ve projeler sonrası istihdam artar. Alınan dış borçlar ekonomik istikrarı sağlamada bütün bu sebeplerden dolayı olumlu etki yapar.

Devletlerin uzun vadeli olarak yapmış oldukları borçlanmalar, nesiller itibariyle geliri yeniden dağıtıcı etki yaratabilmektedir. Bunun nedeni ise borçlanma sonucu elde edilen gelirler ile yapılan hizmetlerden daha çok o dönemki nesil faydalanmakta, borç anapara geri ödeme ve faiz ödemelerine ise daha sonraki nesil katlanmak zorunda kalmaktadır.

2.5.2. Dış borçların sosyal etkileri

Devlet borçlarının en önemli etkilerinden bir tanesi gelir dağılımı üzerinde meydana gelir. Borçların gelir dağılımı üzerindeki etkisi daha çok faiz ödemelerinde ve anapara geri ödemeleri sırasında ortaya çıkar. İç borç anapara ve faiz ödemeleri ülke vatandaşları arasındaki gelir dağılımını bozarken, dış borç anapara ve faiz ödemeleri ülkeler arası gelir dağılımını bozmaktadır. Borç faizleri ve anapara ödemeleri vergi gelirleri ile karşılanmaktadır. Vergiyi ödeyenler ile devlete borç verenlerin aynı kişi veya kurum olması durumunda herhangi bir gelir dağılımı adaletsizliğinden söz edilemez. Ancak tersi durumda gelir dağılımı sorunu ortaya çıkar.

Toplumun yüksek bir eğitim seviyesine ulaşması ülkedeki ekonomik faktörlerin verimliliğini arttırır. Eğer alınan dış borçlar toplum üzerinde böyle bir etki meydana getiriyorsa daha çok gelir sağlanır ve böylece ülkenin refah seviyesinde artış meydana gelir.

2.5.3. Dış borçların siyasi etkileri

Özellikle sanayileşmiş ülkeler, zor durumda olan ülkeleri kendilerine bağımlı hale getirebilmek için birtakım şartların gerçekleştirilmesi halinde bu ülkelere kaynak sağlamaktadır. Dolayısıyla dış borçların bu amaçla kullanılması borç alan ve borç veren ülkeler arasında bir baskı ve sömürü aracı olarak kullanılmasına sebep olmaktadır (Güçlü ve Işık, 1994:780).

3. DEVLET DIŞ BORÇLARININ KONTROL ARACI OLARAK MALİ

Benzer Belgeler