• Sonuç bulunamadı

D. Denkleştirme İstemi

7. Denkleştirme İsteminin Uygulama Alanı

TTK md. 122/5 hükmü gereğince, denkleştirme istemi düzenlemesi, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme

350Karl-Heinz Thume, Der Ausgleichsanspruch des Handelsvertreters, BB 1990, 1645; Wolfram

Küstner; Gedanken zu dem neuen Ausgleichs-Ausschlusstatbestand gem. § 89b Abs. 3 Nr. 3 HGB, BB 1990, 1713.

351Rauf Karasu, 308.

352OLG München NJW-RR 2005, 1062; BGH NJW 1996, 2867,2868. 353Rauf Karasu, 309.

354Rauf Karasu, 309.

80 ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanır.

Buna benzer bir düzenleme alman hukukunda bulunmamaktadır. Alman hukukunda acentenin denkleştirme istemini düzenleyen hükümlerkıyas yolu ile tek satıcı ve franchise alana da uygulanmaktadır356.

Kanun koyucu bu hüküm ile denkleştirme isteminin, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer diğer tekel hakkıveren sürekli sözleşmelere, doğrudan uygulanmasını öngörmüştür.

Bu getirilen yeni hüküm tartışmaya açık bir hükümdür. Hükmün içinde bulunan "tekel hakkı veren" sözleşmeler ibaresi eleştirilebilir. Hüküm dikkate alındığında, tekel hakkını kaldıran bir acentelik sözleşmesinde denkleştirme istemi hakkının olup olmadığıdahi sorgulanabilinir.Ancak bu hususta kanun koyucunun tavrı açıktır. Tekel hakkı vermeyen benzer nitelkli sözleşmeler açısından kıyas yolu ile hükmün uygulanabileceği kabul edilmesi gerekir.

8. 6103 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un Denkleştirme İstemine İlişkin Düzenlemesi

6103 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlülüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun' da doğrudan denkleştirme istemine ilişkin özel bir hüküm bulunamamaktadır. Özel Hükümler kısmında, 14 üncü madde ile 'Acenteye ilişkin rekabet yasağı anlaşması' başlığı altında bir düzenleme yapılmıştır. Md. 14 şu şekildedir: "Türk Ticaret Kanunu'nun 123 üncü maddesi, anılan kanunun yürürlüğe girmesinden önce yapılmış olup da devam etmekte olan acentelik sözleşmelerine de uygulanır." İlk başta bu düzenlemenin denkleştirme istemine uyarlanabileceği düşünülebilse de, söz konusu kanunun madde gerekçesi357 okunduğunda, bu hükmün

sadece rekabet yasağı anlaşmasını kapsadığı görülmektedir.

14 üncü maddenin gerekçesi şöyledir: "Bu hüküm, acenteleri korumak amacıyla öngörülmüştür. Herhangi bir kazanılmış hakkı ihlal etmemektedir. Çünkü bu madde Türk ticaret kanunu yürürlüğüne girdiğinde halen uygulanmakta bulunan, hüküm ve sonuçlarını doğurmakta devam eden rekabet yasağının yeni kanuna tabi tutmaktadır; yoksa uygulanması sona ermiş bir yasağa ilişkin değildir. Uygulanmakta olan rekabet

356BGH, ZIP 1987, 1383; OLG München, BB 2002, 2521.

81

yasağına ilişkin hükümler, müvekkil yani acenteyi atayan işletme bakımından herhangi bir kazanılmış hak durumu yaratamaz; yaratmamıştır. Sürmekte olan uygulama, ilişkinin bir parçası olmaya devam edeceğinden, Türk ticaret kanunu da sürmekte olan duruma uygulanacaktır." Burada denkleştirme isteminin rekabet yasağı anlaşması ile arasındaki esaslı fark, denkleştirme isteminin 6102 sayılı TTK ile yeni hükme bağlanmış bir hak türü oluşturması. Denkleştirme isteminin kanunlaşmadan doktrinde ve yargıda kabul edilmesine rağmen, açıkca bir düzenleme bulunmamaktaydı. Ayrıca bu 14 üncü md. nin denkleştirme istemine uyarlanması halinde bir kazanılmış hak durumu da yaratabilceği sebebiyle, bu uyarlamanın yerinde olmacağı kanaatinde olup, düzenlemenin sadece rekabet yasağına ilişkin getirilmiş olduğu ifade edilebilir.

Özel hükümlerin bulunmadığı hallerde, genel hükümler incelenmelidir.Burada, denkleştirme istemi hakkına ilişkin dikkate alınabilecek genel hüküm olarak md 2/f.- a ve b bentleri bulunmakta. Hükümler şu şekildedir:

"Madde 2 - (1) Bu Kanunda aksi öngörülmemiş veya farklı bir şekilde düzenlenmemişse;

a) Türk ticaret kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, o kanun hükümleri uygulanır.

b) Türk ticaret kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleştirilmiş hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir."

Md. 2/1-b.a nın gerekçesini okuduğumzda, buradaki 'meydana gelen olay' ile kastedilen, hukuk düzeninin öngördüğü hukuki sonuçları hasıl eden, dar anlamda, bir hukuki ilişkiyi kuran, değiştiren, dönüştüren veya ortadan kaldıran sonuç yönündedir. Bu olaylar gerekçe de ölüm, doğum, yaşlılık sebiyle ortaya çıkan ehliyetsizlik gibi hallerle örneklendirilmiş. Dolaysısyla bu hükmün acentelik sözleşmesi ve denkleştirme istemine uyarlanması mümkün değil.

Buna karşı md. 2/1-b.b' de, " TTK' nın yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmis hukuki fiiller, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları...." kapsamaktadır. Maddenin gerekçesi, hükümdeki 'bağlayıcılık' kelimesinin 'hukuki işlemlere', 'hukuki sonuçları' ibaresinin ise haksız fiillere gönderme yapmakta olduğunu açıklıyor. Dolayısıyla acentelik sözleşmeleri ve hukuki sonuçları bu md. 'nin kapsamı altına girmektedir. Bu md.' ye göre, TTK' nın yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmis hukuki

82

işlemler, bağlayıcılıkları itibariyle, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tabidir.

Dolayısıyla burada 6762 sayılı Eski TTK' nın yürürlüğü döneminde yapılmış bulunan bir acentelik sözleşmesinin varlığında, yeni TTK nın getirdiği denkleştirme istemi hükümlerini bu sözleşmeye tabi tutulamamakta. Bu nedenle, burda vurgulanması gereken önemli husus, TTK' nın md. 122 ile yürürlüğe giren denkleştirme istem hakkının, TTK' nın yürürlüğe girmesinden sonra kurulacak acentelik sözleşmelerinde uygulama alanı bulacağı yönündedir. Kanaatimizce bu en uygun uygulama yöntemidir, çünkü madde 2'nin gerekçesinde de belirtilmiş olduğu üzere, "yeni bir kanun, sağlıklı bir hukuk mantığının gereği olarak yürürlüğünden önce cereyan etmiş bulunan ve hak kazandıran olaylara zaten uygulanamaz. Genel kabul gören bu kural yeni kanunun geriye etkili olmaması değil, türk medeni hukuk öğretisinde isabetle belirtildiği gibi, eski kanunun kendi zamanında cereyan etmiş ve sonuç doğurmuş olaylar bakımından etkisini, geçerliliğini, yürürlüğünü yeni kanun döneminde de sürdürmesi demektir. Buna geçerliliğin sürmesi veya yürürlüğün devam etmesi ilkesi adı verilir. Kazanılmış hakların varlıklarını korumaları ise, yeni kanunun, elde edilen hakkı sahibinin elinden alamaması, buna gücü yetmemesi anlamına gelir."