• Sonuç bulunamadı

5.1. Araştırma Kapsamında Edinilen Bulgulara İlişkin Tartışmalar

5.1.3. Denence 3’e İlişkin Bulguların Tartışılması

Araştırmanın üçüncü denencesi ‘’KKT yönelimli psikoeğitim programı deney ve kontrol gruplarının Sezgisel Karar Verme Stili alt ölçeği ön-test, son-test ve izleme testi puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılaşma oluşturacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Araştırmanın üçüncü denencesinin test edilmesi neticesiyle elde edilen puanlar Deney ve Kontrol gruplarının sezgisel karar verme stilinden elde edilen ön test, son test ve izleme puanları arasında farklılaşma olduğu ancak bu farklılaşmanın anlamlı düzeyde olmadığını göstermiştir. Yapılan analizler sonucunda deney grubu sezgisel

130

karar verme stilinde ön test puanları son test ve izleme puanlarına göre daha yüksek seviyelerde seyrettiği, buna karşın kontrol grubu sezgisel karar verme stillerinde ön test puanları son test ve izleme testi puanlarına göre anlamlı düzeyde olmamakla birlikte yükselme gösterdiği belirlenmiştir. Yani KKT yönelimli psikoeğitim programı bireylerin sezgisel karar verme stillerinde düşüş oluşturmuş fakat bu düşüş anlamlı düzeyde farklılaşma oluşturmamıştır. Dolaysıyla bu durumun deney grubuna uygulanan KKT yönelimli psikoeğitim programının karar verme stili alt boyutlarından olan sezgisel karar verme stili puanlarında anlamlı bir farklılaşma oluşturmadığı söylenebilir. Yapılan alan yazını taramasında KKT temelli karar verme stillerinin üzerindeki etkisinin incelendiği herhangi bir psikoeğitimveya grupla psikolojik danışma uygulama programına rastlanmamıştır. Dolaysıyla yapılan araştırma neticesiyle elde edinilen bulguların karşılaştırılabileceği herhangi bir veri birikimi bulunmamaktadır.

Alan yazını incelemelerinde sezgisel karar verme stili ile ilgili Thomson, Lebiere, Anderson ve Staszewski (2014) yılında bilişsel ve ACT-R (düşünsel akılcı adaptasyon kontrolü yöntemi) yönelimli çalışmalarında sezgisel karar verme stilini, verilen kararın diğer seçeneklerden ayırt edici tek bir özelliği olmadan bilinçli ve bilimsel makul nedenleri olmadan bir konu veya durum hakkında karar verilmesi diye tanımlamışlardır. KKT üçüncü dalga bir bilişsel sağaltım yöntemi olması (Herbet ve Forman, 2011; Hayes, 2004) bağlamından hareketle karar verme stilleri kapsamında bilişsel sağaltım yönelimli çalışmaların sonuçlarının da yapılan araştırmanın sonuçlarının karşılaştırılmasında yol gösterici olabileceği düşünülmektedir. Bu bağlamdan hareketle Lim, Ah Kim, Young Kim, Jung Kim, Eun Lee ve Kyung Ko, (2010) yılında yapmış oldukları hemşirelik öğrencilerinin bilişsel yönelimli grupla psikolojik danışmanın karar verme stilleri üzerindeki etkisinin incelendiği çalışma kapsamında bilişsel sağaltımın karar verme stilleri üzerinde herhangi bir etkisinin olduğuna rastlanmamıştır. Bilişsel sağaltımının karar verme üzerindeki etkinin incelendiği Leddy, Anderson ve Schulkin (2013) tarafından yapılan çalışma kapsamında bilişsel sağaltımın sezgisel karar verme biçimini anlamlı şekilde azalttığı belirlenmiştir. Belirtilen araştırma bulgularında hareketle bilişsel sağaltımın karar verme üzerinde etkili olan çalışmaların yanında etkili olmayan çalışmaların da olduğu söylenebilir. Dolaysıyla yapılan araştırma kapsamında edinilen bulguların alan yazınını desteklediği söylenebilir.

131

KKT yönelimli psikoeğitim programı bireylerin karar verme stillerinde farklılaşma oluşturacak mıdır sorunsalından hareket eden çalışma kapsamında sezgisel karar verme stilinde anlamlı düzeyde olmayan bir düşüşün oluşması psikoeğitimoturum çalışmalarında 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı oturumlarda bireylerin değerlerinin keşfedilmesine an’ın farkına varılmasına ve olay durum ve düşünce bağlamının değerlendirilmesine yönelik yapılan çalışmaların anlamlı düzeyde olmamakla beraber etkilediği söylenebilir. Çünkü KKT yönelimli çalışma esnasında sezgisel karar verme stiline sahip olduğunu düşünen 2 bireyin 6’ncı oturum uygulanmasından sonra ‘’asıl itibariyle sezgisel karar verme stilinin aile faktörünün yaşantısal

deneyimlerinin bir sonucu olduğunu’’ ifade etmeleri ve oturum çalışmaları

sonucunda ‘’aile faktörünün yaşantısal deneyimlerinin iç sesi olarak görüldüğünün’’ farkına varılması neticesinde özellikle sezgisel karar verme stilinde kontrol ve deney grupları arasında anlamlı düzeyde farklılaşmanın olduğu; deney ve kontrol grubu arasında sezgisel karar verme stilinde şekil 4’te belirtilen etkileşim grafiği incelendiğinde kontrol grubunun sezgisel karar verme düzeyinde anlamlı düzeyde olmayan düşüşler görülürken deney grubu sezgisel karar verme stili düzeylerinde kontrol grubunun aksine anlamlı olmamakla beraber yükselişin olduğu görülmüştür. Dolaysıyla KKT yönelimli psikoeğitim programının bireylerin anlamlı düzeyde olmamakla beraber değerler farkındalığını arttırdığı söylenebilir. Bu bağlamda yapılan alan yazını incelemelerinde farkındalık temelli çalışmaların karar verme stillerini etkilediği ile ilgili çalışmaların (Perlman, 2016; Alfonso, Caracuel, Delgado-Pastor ve Verdejo-Garcia, 2011; Black, Sussman, Johnson ve Milam, 2012) olduğu göz önünde bulundurulduğunda yapılan çalışmaların grup düzeyinde olmasa bile bireysel düzeyde yapılan çalışmaları desteklediği söylenebilir.

Sezgisel karar verme stilleriyle ilgili grup oturumunda anlamlı bir fark çıkmaması KKT’nin bireylerin değerleriyle ilgili değişime gidilmemesi ve sadece bireylerin gerçek yönelimlerinin farkına varılması temel felsefesi düşünüldüğünde (Hayes ve Strosahl, 2004; Harris, 2009) grup oturumu çalışmalarına katılan bireylerin değerler odaklı ve karar verme stilleriyle ilgili farkındalık çalışmalarının bireylerin sezgisel karar verme stillerinde anlamlı bir değişim oluşturmamış olması KKT’nin değişim odaklı olmayan farkındalık temelli felsefesi bağlamında değerlendirilebilir. Araştırma sonucunda sezgisel karar verme stilleriyle ilgili KKT yönelimli herhangi

132

bir çalışmanın olmaması araştırma sonucunun karşılaştırılması ve dolaysıyla yorumlanması bağlamında engel oluşturmuştur. Zira Bilişsel yönelimli sağaltımların bireylerin biliş fonksiyonlarına yüklenerek rasyonel olmayan düşüncelerin egale edilmesini amaçlayan yöntemlerin kullanılması daha önce belirtilen karar verme stillerinin incelendiği bilişsel yönelimli grup çalışmalarında sezgisel karar verme stillerinde anlamlı düzeyde olan düşüşler oluşturduğu (Leddy, Anderson ve Schulkin, 2013) göz önüne alındığında bunun yanında KKT’nin bilişsel yöntemlerden daha çok farkındalık yöntemlerini kullandığı düşünüldüğünde ve (Perlman, 2016; Alfonso, Caracuel, Delgado-Pastor ve Verdejo-Garcia, 2011 Black, Sussman, Johnson ve Milam, 2012) araştırma neticesiyle sezgisel karar verme stillerinde anlamlı bir farklılaşmanın olmaması olası bir sonuç olarak görülebilir. Ayrıca yapılan çalışmaya katılan bireylere farkındalık ve kabullenim odaklı yöntemlerin uygulanması bireylerde değerlerin keşfedilmesini ve bireye ait olan özelliklerle mücadele değil bu özelliklerin kabullenilmesi bireylerin kullanmış olduğu sezgisel karar verme stilinde farklılaşma oluşturmamış olmasına neden olduğu düşünülebilir. Dolaysıyla bu durum ise KKT’nin temel felsefesinin, kullanılan yöntemlerin ve psikolojik danışma süreci amaçlarından bireylerin özellikleriyle mücadele yerine değerler yönelimli gerçek özelliklerin keşfedilerek kabullenilmesi amaçlarıyla (Forman ve Herbert, 2009; Dewane, 2008: Akt; Törneke, 2010; Sheldon ve Elliot 1999; Wilson ve Dufrene, 2009) tutarlı olduğu söylenebilir.

Rasyonel karar verme stili altı ölçeği ön-test, son-test ve izleme testi puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılaşma oluşup oluşmayacağıyla ilişkin denencenin tartışılması.

Benzer Belgeler