• Sonuç bulunamadı

II. 3.2. 15 Temmuz 2016 Kalkışması

II.4. Demokratikleş(e)meyen Demokratik Sistemin Çıkmazı

Demokratik bir devlet, egemenliğini halktan alır ve bu açıdan da demokratik

değerlerin sürdürülmesinde devlet ile toplum ilişkisi önemlidir. Türkiye açısından değerlendirildiğinde, Cumhuriyet döneminde demokratik sistemin önüne sürekli engeller çıkmasıyla devlet ile toplum arasındaki ilişkide zikzaklar (istisnalar, kopmalar, bahaneler) yaşanmıştır (Akkaş, 2017:459,466). Yaklaşık her on yılda bir yaşanan darbeler ve sonrasında halkın özgürlüğüne yapılan müdahaleler ve bunların yasalarla meşrulaştırılma çabaları gibi anti-demokratik uygulamalar devlet ve toplum arasındaki bağı koparmaktadır.

Bu bağlamda devlet ile halk arasındaki mesafeyi azaltmayı ve toplumsal sorunlara karşı bireylerin daha aktif olmalarını amaçlayan sivil toplumun, demokrasi açısından önemi önceki bölümlerde ifade edilmiştir. Sivil toplum vatandaşlık bağının güçlenmesine, kişilerin toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmasına, birlikte hareket

edebilmesine ve katılımcılık bilincinin aşılanmasına katkı sağlamaktadır. Sivil toplum, faaliyette bulunduğu alanda demokratik kurumların oluşmasını sağlayarak, devletin

faaliyetini denetim ve gözetim altında tutarak bireylerin talep ve beklentilerinin kamu kurumlarına iletilmesini sağlayarak demokrasinin kurumsallaşmasına katkıda bulunur (Belli ve Aydın, 2018:72). Ortak amaçlar etrafında birleşerek farklı görüşlerin tartışılarak çözüm üretilmesine katkı sağlayan sivil toplum örgütleri devletle halk arasında uzlaşı sağlanmasında da büyük rol üstlenmektedir. Bu sebeple aktif sivil toplumun varlığı demokratikleşebilmenin önde gelen şartlarındandır.

Demokratikleşmenin ve kurumsallaşmış bir demokratik sistemin hükümeti değiştirme yöntemi seçim olmalıdır. Milli iradenin sahibi olan halkın, kendisini temsil

edecek kişileri ve kurumları özgürce seçme hakkı bulunmaktadır. Seçimle göreve gelenlerin başarısızlık, yetersizlik, ihtiyaçlara karşılık verememe gibi durumlarda yine seçimle gitmesi mümkün olmalıdır. Memnun kalınmayan bir hükümeti değiştirmenin yolu

olarak askeri veya sivil müdahaleler olduğunda demokratik süreç kesintiye uğramaktadır. Yakın tarihte tanık olunan, ülke olarak son yılların yaşanan en acı ve kanlı olayı olarak değerlendirilen 15 Temmuz darbe girişiminin etkileri hala sürüyor olsa da artık bu ihanet vakasının altında yatan sebepler, meydana getirdiği sonuçlar daha da şekillenip gerçekler her geçen gün, gün yüzüne çıkmaktadır. Her ne kadar olayın ilk etkisini toplum olarak üzerimizden atmış olsak da yaşanılan her 15 Temmuz günü hafızaları yoklatarak o günü yaşatmaya devam edecektir. O günden bugüne birçok gerçekle yüz yüze gelinmiş, ihanetin arka planı detaylı olarak analiz edilmiştir. Bu konuda 16 Temmuz 2017 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Hikmet Çetinkaya “Darbeye, baskıya, şiddete hayır” başlıklı yazısında demokrasi kültürünün yerleşmediği ülkelerde her zaman darbelerin yaşanacağını belirtmekte ve Fethullah Gülen’in askeri darbeyle devleti ele

geçirme planını daha önce belirtmesine rağmen istihbarat birimlerinin bu gerçeği göremediğini dile getirmiştir (Çetinkaya, 2017:5). Yine aynı gazetenin bir başka yazarı Orhan Bursalı ise Ergenekon, Balyoz, Şike davaları, Mit’e yapılan saldırı, dershane kapatma süreçleri, 17-25 Aralık olaylarıyla darbenin geliyorum diyerek sinyaller verdiğini (Bursalı, 2017:6) ifade etmektedir. Darbenin yıldönümünde Yenişafak Gazetesi’nde “15 Temmuz’a Nasıl Bakmalıyız” başlıklı yazısında Abdullah Muradoğlu, darbenin uluslararası bağlantılarını irdeleyerek ABD’nin FETÖ’yü nasıl kullandığını kaleme almıştır (Muradoğlu, 2017:11). Darbenin yıldönümünde yazılı basın okuyucusuna, özel

ekler hazırlayarak darbenin anatomisi, ülkeyi darbeye götüren süreç hakkında haber, makale, köşe yazılarıyla değerlendirmeler sunmuştur. Genel olarak çoğu gazetenin ana teması 21 saatte sonlandırılan bu darbe girişiminde yaşanılanlar ve halkın karşı koyuşu üzerinedir. Son olarak 15 Temmuz 2017 tarihli Star Gazetesi’nde Medaim Yanık 15 Temmuz darbe girişimini sekiz farklı başlıkta ele almış ve bu olayda muhafazakar / dindar ve milliyetçi halkın direniş gösterdiğini, devlet ve millet ilişkisinin yeniden inşa etme

imkanı sağladığını belirtmektedir. Farklı bir boyut olarak darbe karşıtlığının darbe girişimlerini yenmesini demokrasinin yükselmesi olarak, bu olayla birlikte halkı sokağa davet eden Erdoğan’ın liderliğinin güçlendiği, “milli liderlik” vasfı kazandığını ifade etmektedir. Yazar 15 Temmuz olayının ülkenin varoluşunun tehlikede olduğunun kanıtı olduğu, Batı’nın Türkiye’yi kontrol etme gücünün azaldığını ve FETÖ’nün sonu olduğunu kaleme almıştır (Yanık, 2017:21).

Ülke gündemini uzun süre meşgul eden bu vahim olayın yıldönümünde Haber Türk Gazetesi, özel ekinde “Milletin Zaferi” manşetinin kullanarak darbe girişimini ayrıntılı olarak ele almış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “15 Temmuz yeni Çanakkale’mizdir” ifadelerine yer vermiş ve Türk halkının FETÖ’cü cuntalara milli irade

dersi verdiği (“Milletin Zaferi,” 2017) vurgusu yapmıştır. Star Gazetesi “ Bu Toprakların

Zaferi” başlıklı özel ekinde Türk Silahlı Kuvvetleri içine giren bir grup FETÖ üyesinin 15 Temmuz akşamı giriştiği kanlı saldırının 21 saatte nasıl bastırıldığını (“Bu Toprakların Zaferi,” 2017) anlatmıştır. “İmanın Zaferi” manşetiyle darbenin yıldönümünde çıkan Yeni Akit Gazetesi “Bizim Çocuklar ve Kanı Bozuklar” (“İmanın Zaferi,” 2017) alt başlığıyla darbenin ayrıntılarını ele almıştır. Olayın üzerinden geçen sürede olayın şoku atlatılmış, gerçekler gün yüzüne çıkmış, bu olayda suçu ve ihmali olanlar için gereken cezalar öngörülmüştür. Bu sürede değişmeyen tek şey o geceki ihanetin aktörleri sebebiyle yaşanan felakettir.

Yaklaşık yüz yıllık bir geçmişe sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik yapısı kısa aralıklarla sekteye uğramasına rağmen son yaşanan teşebbüste milli iradenin sergilemiş olduğu direniş, demokrasinin uğrayacağı ağır bir yenilgiyi de önlemiştir. Bugün vatandaşların özgürce seçimlere katılabiliyor olması, basının özgür ve cesurca dile getirebiliyor olması, sivil toplumun ülkede aktif bir şekilde faaliyet gösterebilmesi devlet ile milletin bütünlüğünü ortaya koymakta ve yıllarca ağır bedeller ödeyen halkın, demokrasiye sahip çıkışını göstermektedir.

ÜÇ ÜNCÜ BÖLÜM