• Sonuç bulunamadı

“Demokratik temelli bir ailede roller kendiliğinden dağılır”

Aile yaşamındaki rollerin yeniden belirlenmesi ve eşit dağıtımı konusu kişisel olarak önemse- diğiniz bir konu. Bu konuda Merkez neler söy- leyecek?

Adalet, merhamet, sevgi ve aile içi bireylerin şahsî özelliklerine duyulan saygı çerçevesinde oluşmuş, tek bir tarafın kendini feda etmesi gibi sacayağının eksildiği bir düzleme indirgenmemiş, demokratik temelli bir ailede roller zaten kendiliğinden dağılır ve gerektiğinde yer, çehre değiştirir. Bu sorunun ce- vabı olarak, belki de bu röportajın tamamında en çok vurgulamak istediğim şey, farklılıklar, başka- lıklar, biriciklikler ve bunlara duyulan saygı… Birincisi, aile kuramamanın da bir ihtimal olduğu- nu, aile kuramayanın toplumun dışına itilmemesi gerektiğini ve ailede çocuğa sahip olunamama du- rumunun da gerçekliğini kabul etmek gerektiğini

düşünüyorum. İkincisi, zamana ve şartlara göre oluşmuş aile biçimlerini kültleştirerek aileye dair mevcut sıkıntıların çözümü için mütemadiyen geç- mişe referans vermeyi bırakmak da bugünkü sı- kıntıları, bugünkü bizi anlamak ve yarının ailesini kurtarmak için önemli bir nokta. Üçüncüsü, aile ezberinin dışında bir aileyi anlamaya ve tanımaya konsantre olmak gerektiği kanaatindeyim. Mesela, aile diyerek girdiğimiz sözde, hangi aileyi kast etti- ğimize dair fikrimiz olabilmeli. Aile yaşam döngü- sünü hesaba katmadan konuşursak, yine elimiz boş döneriz. Yetişkinlik, evlilik aşaması, çocuğa sahip olma, çocuğun ergenlik dönemine geçişi, çocukların evden ayrılması, yaşlılık ve emeklilik... Her bir dön- günün ihtiyaçları birbirinden farklı... Bu detayı bile dikkate almadan aile önemine değin attığımız koca başlıklar, kurduğumuz büyük cümleler, havada ka- lıyor. Küçücük bir örnekle; çocuğa sahip olma döne- minin ebeveynlerin hayatına getirdiği saat kısıtla- malarını bilmeyen bir idarecinin mesai dışı çalışma beklentileri, iş ilişkisinde problem oluşturabiliyor. Bu noktada aile bizim için gerçekten önemli ise sa- mimi şekilde başımızı içeri uzatıp neler olup bittiği- ni anlamaya çalışmak durumundayız.

Çocuklar da Merkezin çalışma alanında yer alı- yor. Çocuklarla ilgili hangi hususları öne çıkar- mayı planlıyorsunuz?

Çocuk konusu tek başına bir başlık. Öncelikle bir şeyin küçüğünü yapınca çocuğa dair bir şey yapmış

olmadığımızı anlamak, en acil kazanmamız gereken bakış açısı, bana göre. “Büyüğünkini özetlersin, ço- cuk hikâyesi olur” demek, terziye gidip büyük kı- yafetlerini küçülttürerek çocuğa kıyafet diktirdiğini zannetmek gibi… Bu kestirme ve kolay yol, çocu- ğun ihtiyacına, zevkine, hareket kabiliyetine, vücut gelişimine göre değil. Ona uymuyor. Çocuk diliyle peygamber kıssası anlattığımızda yahut peygam- berin çocukluğundan bahsettiğimizde çocuğa hitap eder hale gelmiyoruz. Çocuğun kendiliği olan bir birey olarak kabulü şart. Fakat bunun bütün ipleri eline verip çocukerkil bir anlayışla onu ailenin tek karar mercii konumuna getirmek anlamına gelme- diğini ısrarla belirtelim. Önceleri hoşlanılıp sonra- ları büyük bir şikâyet başlığına dönüşen bu iletişim biçimi, adaletsiz şekilde çocuklara yüklediğimiz bir yük, temelde. Bir de onları, kendi yapamadıklarımı- zın birer inşacısı şeklinde yaşlarının ötesinde bek- lentilerle küçük adam ve kadınlar gibi kodlayışımız ve onların tabii zamanları ile aralarını kesişimiz de yine bizden kaynaklanan lâkin çocukların ve genç- lerin kusurları gibi başlıklarla konuşarak hedef şaşırttığımız için çözüme kavuşturamadığımız ek- sikliklerden. Elbette ki, daha üzerinde hassasiyetle durulması gereken ara başlıklar var. Bu noktada bilinçlenen aileleri ve bu şartlara göre yeniden yapı- lanan eğitim kurumlarının artmasını sevindirici bir gelişme olarak kaydedebiliriz. Festival ve etkinlik anlamında da son birkaç yıldır yüz güldüren geliş- meler ve güzel yayınlar da var. Ülkede çocuklar için

kurulan ulusal kanalın hiçbir reklam almaksızın başarılı projeleri dolaşıma sokması da takdire şa- yan. Heyecan verici gelişmelerin ülke sathına yayıl- ması zarureti bizi bekliyor, elbette ki…

Son olarak, merkezden ilk etapta neler bekleme- liyiz?

Bir kez daha altını çizelim; ailenin demokratik ya- pısına, cinsiyet adaletine, fırsat eşitliğine, dezavan- tajlı gruplara ilişkin anlayış ve empati kültürünün geliştirilmesine dair çalışmalar yapacağız.

Şunu da özellikle belirtelim; bunu kadınlara meslek edindirme, çocuklara resim-müzik kursları açarak yapmayacağız. Bu işi yerel yönetimler ve STK’lar yapıyor zaten. Gerekirse proje bazlı işbirlikleri el- bette mümkün ki, bu istediğimiz bir şey. Fakat her şeyden evvel terminolojiye dair daha kat edecek yo- lumuz var. Henüz sosyoloji, psikoloji ülkeye ait mo- dellemelerini geliştirmiş, literatürün mutfağından taşıdığı işlevsiz yapılandırmaları ayıklayabilmiş değil ki, toplumsal cinsiyet adaleti, çocuk pedagoji- si, özel gereksinim psikolojisi bunu geride bırakmış olsun… Kuramsal ve söylemsel inşa süreci devam ediyor.

Bizim çalışmalarımız, üzerine eğildiğimiz başlıklar- da demokratik temelli adalet kültürünün geliştiril- mesi için stratejiler ve politikalar üretmek, buraya

değen çalışmaların yapılmasına imkân sağlamak, bilimsel araştırmalar, dersler, çeşitli eğitim prog- ramları, çalıştay, seminer, kongre, sempozyum ve benzeri eğitici akademik, kültürel, sosyal etkinlik- ler eliyle bir yandan kuramsal ve söylemsel inşaya katkıda bulunurken diğer yandan sahada ipi göğüs- leyen sivil toplum kuruluşlarına akademik destek vermek, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluş- larla iş birliği ve koordinasyon görevini yürütmek şeklinde olacak.

Farkındalık oluşturmak ve mezun olan her öğren- cimizde çalıştığımız alana dair bir iz bırakabilmek, öğretim üyelerimizle oluşturacağımız ve canlı tuta- cağımız etkileşimle bu farkındalıkların farklı aka- demik mecralarda başka açılardan verimini maya- layabilmek, dönüşünü alabilmek ve ülkede bizimle benzer işi yapanlarla ortaklaşma platformlarında hem dilin inşası, hem terminolojinin günceli içer- mesi için çaba göstermek arzusu ve iştiyakındayız. Merkez Danışma Kurulu’nu da çok önemsediğimizi eklemeliyim. İşlevsel ve etkin bir çalışma birlikte- liği planlayarak hem akademik camiadan hem de sahadan, konuya emek vermiş, yetkin, öncül, viz- yoner isimlerden hassasiyetle oluşturduğumuz, bizi heyecanlandıran bir danışma kadromuz var. İnşal- lah meseleye hassasiyeti olanlarla birlikte planla- dıklarımızın ötesini gerçekleştirebilmek nasip olur.

Türklerin göçü ile Anadolu’ya ula- şan kalemişi diğer klasik sanatlar gibi 16. yüzyılda zirveye çıkıyor. Tarihi yapıların yanında modern yapılarda da süsleme olarak karşı- mıza çıkan kalemişi üzerine klasik ve modern çalışmalar yapan Mustafa Nasuhi Çelebi, hat sanatının Reisül- küttabı olarak adlandırılan Hasan Çelebi’nin oğlu. Babasının etkisiyle henüz çocukluğunda hat sanatıy- la tanışan, ardından kendine daha yakın bulduğu için tezhibe yönelen Nasuhi Hoca, birbirini tamamlayan iki sanatı da babasıyla birlikte icra etmenin önemli bir fırsat olduğunu dile getiriyor. Babasının sanat yaşa- mına etkisi üzerine ise: “Tezhip sa- natını ömrüm oldukça sürdüreceğim bir meslek olarak seçtim. Bundan daha güzel bir etki herhalde olamaz.” diyor.

200 sene sağlamlığını koru-

Benzer Belgeler