• Sonuç bulunamadı

DELÂĐLÜ’N-NÜBÜVVE’YE YÖNELĐK ÇAĞDAŞ TENKĐTLER

Rüya ve istihareyi bir yöntem olarak kullandığı için Beyhakî’ye ve Delâil’ine yönelik tenkitler olmuştur650. Delail’i ve es-Sünenü’s-sağîr’i yazarken istihare etmiş olması651, Beyhakî’ye has bir durum değildir. Enbiya Yıldırım, Muslim (261/875), Ukaylî(322/934), Taberânî(360/971), Hatîb Bağdâdi(463/1071), Sağânî(650/1252) ve Suyûtî (911/1505)’nin hadislerin tesebbütünde rüyayı bir yöntem olarak kullandıklarını makalesinde örneklerle açıklamıştır652. Hadisleri rüya eleğinden geçirme diye bir

650 Bak. Yıldırım, Enbiya, Beyhakî Ve Hadis Rivayetinde Rüyaya Verdiği Değer, CÜĐFD, c.V, say.1.

(2001)

651 Beyhakî, Delâil, I/69; es-Sunenu’s-Sağîr, I/7. 652 Yıldırım, Enbiya, a.g.m., s. 4-6.

durumun söz konusu olmadığı, belirli şartları taşıyan rivayetlerin doğruluğu ile ilgili kalbî itmi’nan için istihareye başvurulduğu bariz bir hususiyettir.

Beyhakî, Hz. Peygamber’in sütannesi Halime’nin yanında vuku bulan şakk-ı sadr olayı ile ilgili Đbn Abbas (r.a.)’den gelen rivayeti nakleder653. Bu hadisin ravilerinden biri olan Muhammed b. Zekeriya el-Ğalâbî, hadis uydurmakla itham edilmiş bir ravidir654. Hadis uydurmakla müttehem bir ravinin bulunduğu hadisi, sadece istihareye dayalı olarak eserine aldığı için Beyhakî, tenkit edilmiştir655. Beyhakî bu hadisi naklederken “istihare ettiğini ve içinde meğâzî âlimlerinin naklettiği doğru bilgiler de ihtiva etmesi sebebiyle bu hadisi eserine aldığını” belirtmiştir656. Burada Beyhakî’nin tercihini belirleyen sadece istihâre değil, hadisin muhtevasında yer alan ve meğâzî âlimleri nezdinde maruf ve meşhur olan bilgilerdir.

Hz. Peygamber ve ashabının sabah namazını kaçırdığı seferle ilgili olarak biri Hudeybiye dönüşü, diğeri Hayber dönüşünde olduğunu anlatan iki hadisle ilgili tenkide medâr bir durum olmuştur. Beyhakî, “ikisinin de birlikte nakledilmesi” hususunda yaptığı istihâreye dayanarak eserine almıştır657. Müellif aslında burada iki rivayetten birini rüya yoluyla tercih etmiş değildir. Đlmî bir duyarlılıkla, ikisini birlikte vermiş ve tercihi okuyuculara bırakmıştır. Makalede “görüldüğü gibi, iki rivayeti nakledip nakletmeme hususunda tereddüde düşen müellif, sonunda kararı rüya ile çözmektedir”658 denilerek tenkit yapılmaktadır.

Bahsi geçen makalenin bir yerinde de şöyle denilmiştir: “el-Beyhakî, es-

Sunenu’l-Kubrâ gibi eserlerinde hadislerin alınmasında gerekli olan şartları yerine

getirmeye çalışırken, konulu çalışmalarında aynı hassasiyeti gösterdiğini söylemek zordur. Bu sebeple Delâilu’n-Nubuvve gibi Hz. Peygamberin nübüvvet alametlerini anlatmak için yazdığı kitapta âdeta bulduğu bütün malzemeyi değerlendirmeye çalışmış659bu meyanda zikrettiği rivayetler nedeniyle tenkide maruz kalmıştır”660. Bu görüşü delillendirmek için makalede verilen örnek Beyhakî’nin Delâil’inin

653 Beyhakî, Delâil, I, 139. 654

Zehebî, Mîzân, III, 550.

655 Yıldırım, Enbiya, a.g.m., s. 9.

656 Beyhakî, Delâil, I, 139.(…bima tekaddemehû min nakli ehli’l-meğâzî…) 657

Beyhakî, Delâil, IV, 275.

658

Yıldırım Enbiya, a.g.m., s.9.

659 Beyhakî, Delâil, VII, 244. 660 Yıldırım, Enbiya, a.g.m., s.14.

“Rasûlüllah(s.a.)’in yıkanması ve bu esnada görülen nübüvvet alametleri”661 babında geçen iki hadistir:

Ali (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.) kendisini benim dışımda kimsenin yıkamamasını vasiyet buyurdu ve şöyle devam etti: Kim benim avret mahallimi görürse gözleri kör olur.

Muhammed b. Kays anlatıyor: Ali yıkıyor, Fadl b. Abbas su döküyordu. Biz Hz. Peygamber’in hangi uzvunu yıkamak için kaldırmak istesek o uzuv kendiliğinden kalkıyordu. Nihayet avret mahallini yıkamaya sıra geldi. Evin köşesinden bir ses duyduk: Peygamberinizin avret mahallini açmayınız662.

Makalede “âdeta bulduğu bütün malzeme” denilerek tavsif edilen bu iki rivayetin hangi ölçüte göre elendiği ya da elenmesi gerektiği belirtilmemiştir.

Anılan makaleyi değerlendiren Veli Atmaca’ya göre Beyhakî ve eserleri, kendi zamanının ve coğrafyasının şartlarından ayrı olarak ele alınamaz; böyle bir muhaddisin, eserlerinin içeriği ve isimleri kendi dönemine cevap olarak algılanmalıdır663. Önceki bazı muhaddislerin müracaat ettiği bir gelenek olarak dikkati çeken istihâre; rivâyetlerin sıhhatı konusunda Beyhakî’nin başvurduğu teknik, ilmi tedbir ve yöntemleri tamamlayan unsur olarak değerlendirilmelidir664. Beyhaki sıhhatini kabul ettiği rivayetin sağlamasını, bir de rüyâ ile yapmıştır665.

Beyhakî’nin hadislerin sıhhatini tesbitte rüyaları nasıl kullandığına Câbir b. Ebû Hakîm’e dayanan rivayet güzel bir misaldir. Beyhakî eserinin Hz. Peygamber’i isrâ ve miracı ile bölümünü bu rivayetle sonlandırmıştır: Rüyamda Rasûlullah(s.a.)’i gördüm. Dedim ki “ey Allah’ın Rasûlü ümmetinden Süfyân es- Sevrî diye bir adam var. Fenâ bir adam değil mi dir?” Rasûlullah “fena bir adam değildir” buyurdu. “Ey Allah’ın Rasülü Ebû Hârun’un Ebû Saîd el-Hudrî’den, onun da senden rivayet ettiği bir hadise göre sen “kendimi semada gördüm, orada bazı şeyler konuştum” buyurmuşsun. “Evet” buyurdu. Dedim ki “ey Allah’ın Rasûlü ümmetinden bazı kimseler senin Đsra olunduğun gece ile

661

Beyhakî, Delâil, VII, 242.

662

Beyhakî, Delâil, VII, 244.

663 Atmaca, Veli, Beyhakî, Đlmî Hüviyeti Ve Hadis Đlimlerinde “Tür Edebiyatı”na Katkısı, AÜĐFD, say.

26, s.17. (2006).

664 Atmaca, Veli, a.g.m., s.6. 665 Atmaca, Veli, a.g.m., s.8.

ilgili hayret verici şeyler anlatıyorlar”. Rasûlullah buyurdu ki: “Onlar kıssacıların sözleridir”666.

Beyhâkî’nin naklettiği rüyalar, kıssacıların sözlerini değil, sahih rivayetleri desteklemektedir. Bu sebeple Beyhakî’nin, hadisçiliğine gölge düşürecek şekilde rüyalarla amel ettiğini söylemek doğru olmasa gerektir. Beyhakî’ye yönelik çağdaş tenkitler onu ve eserini ilmî bakımdan kıymetsiz düşürecek boyutta değildir. Bu tenkitler belki de Beyhakî’nin günümüzde daha iyi tanınmasına ve ilimle meşgul olan çevrelerde gerçek değerini bulmasına zemin hazırlayacaktır. Beyhakî’ye yönelik tenkitleri bulunan Enbiya Yıldırım’ın, onun ez- Zühdü’l-kebîr isimli eserini Türkçe’ye kazandıran kişi olması anlamlıdır. Bu tenkitler Beyhakî’nin daha çok tanınmasını sağlamış ve eserlerinin ilmî değerinin fark edilmesine vesile olmuştur. Şimdi de

Delâilü’n- nübüvve’nin kaynakları üzerinde duralım.