• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM

2.2. DEFTERDEKİ HÜKÜMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1 Numaralı Sivrihisar Şer’iyye Sicili’nin ilk 81 sayfası içerisinde kassam defterleri ile birlikte toplam 98 adet tereke kaydına rastlanmıştır. Bu bakımdan ilk olarak çalışmamızdaki belgelerin yarısından fazlasını oluşturan tereke kayıtlarını incelemek yerinde olacaktır. Tereke kayıtları, kadının miras hukukunu nasıl uyguladığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Miras kelimesi hukukta vefat eden kimsenin geride bıraktığı mal ve haklara belli sıra, usul ve ölçülere göre belli kişi ve grupların hak sahibi olmasını ifade eden bir kelimedir. Bunu konu edinen ilim dalına da miras hukuku adı verilmektedir. Miras hukukuna İslam literatüründe ise “Ferâiz İlmi” denilmektedir (Aydın, 1999: 246).

Kur’an da ölenin hısımlarının miras hisseleriyle ilgili üç ayet yer alıp (en-Nisâ 4/11-12, 176), bu ayetler aynı zamanda İslam miras hukukunun temel alması gereken ölçü ve esaslarını da belirlemektedir. Bu doğrultuda Hz. Peygamber de feraiz ilminin iyi bir şekilde öğrenilip öğretilmesini istemiş, ayetlerde yer alan hükümlerin açıklama ve uygulamasını yaparak, âyetlerin tam olarak açıklama getirmediği bazı usul ve hükümleri de ayrıca beyan etmiştir (Aydın, 1999: 246).

Çalışmamız içerinde yer alan tereke kayıtları incelendiğinde, Osmanlı Devleti’nin görevlendirdiği kadıların, tamamen İslam dinine uygun olarak hükümleri yerine getirdiği anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda kadılar, tereke kayıtlarını tutarken, mirasçıların hisselerini İslam miras hukuku’nun belirlemiş olduğu ölçü ve sıraya göre, erkek ve bayan mirasçılar arasında taksim etmişlerdir.

İncelediğimiz kayıtlar miras hukukunun nasıl uygulandığına yönelik önemli ipuçları vermekle birlikte, aile hukukunun uygulanış şekline yönelikte önemli veriler sunmaktadır. Aile hukuku içerisinde karı-koca ilişkilerini göstermesi bakımından

sicillerdeki tereke kayıtlarında en çok karşımıza çıkan tabirler mehir ile ilgili olanlardır. Mehir İslami kaynaklarda ‘‘mehr, sadâk, nihle, ferîda’’ gibi kelimelerle ifade edilmektedir. Evlenirken erkeğin eşine verdiği para veya mal’a mehir adı verilmektedir. Mehir, kadının ve ondan istifade etmenin bedeli demek değildir. Erkeğin kadına verdiği değerin bir göstergesidir. İslam kadına verdiği önemi mehir hakkı ile de ispatlamış, kadının servetine değil, bizzat kendisine değer verilmesi gerektiğini anlatmak istemiştir. Mehir evlenen kızın ve kadının hakkı olup, tamamen veya kısmen peşin (muaccel), ya da veresiye (müeccel) olarak verilebilmektedir. Veresiye olan mehir için bir zaman belirtilmemiş ise de, kadının boşanması veya kocasının ölümü halinde vakit geçirilmeden ödenmesi gerekmektedir (Karaman, 2010: 98-99).

Çalışmamızın temelini oluşturan 1 Numaralı Sivrihisar Şer’iyye Sicilinin ilk 81 sayfasındaki tereke kayıtları incelendiğinde, mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel kelimelerinin çok sık geçtiğini söylemek mümkündür. Yine sicilden anlaşıldığı kadarı ile mehir’in genellikle kocanın vefatı sonrasında terekesinden düşüldüğü görülmektedir.

1 Numaralı Sivrihisar Şer’iyye Sicili’nin ilk 81 sayfasındaki tereke kayıtları incelendiğinde, Sivrihisar halkının ekonomik durumu ve yaşantısı hakkında önemli bilgilere ulaşmak da mümkündür. Bu kayıtlara bakıldığında genel olarak Sivrihisar halkının refah durumun iyi olduğu söylemek yanlış olmayacaktır. Sicilde fikrimizi destekleyen birçok tereke kaydına rastlanmaktadır. Örneğin sayfa altıda bir numaralı hükümde, Elmalı Mahallesi’nden Tüfenkcizade Hüseyin Ağa’nın terekesine bakıldığında evi, eşyaları, koyunları, keçi, toklu (kuzu) ve oğlakları ile birlikte toplam mal değerinin yaklaşık 45.000 guruşu bulduğu görülmektedir.

Sayfa yedide iki numaralı hükümde Sivrihisar Benli Mahallesi’nden Kirkor adlı zımminin tereke kayıtlarına göre iki katlı on odalı 7.000 guruş değerinde evi olmakla birlikte, bu ev dışında satmak için Sivrihisar’a getirdiği eşyaların kıymeti ve kendi evindeki eşyalar da eklendiğinde, terekesi 22.440 guruşu bulmaktadır.

Sayfa sekizde bir numaralı hükümde Sivrihisar Yenice Mahallesi’nden Ali b. Hasan’ın terekesine bakıldığında yine oldukça varlıklı olduğu görülmektedir. Ali b.

Hasan’ın kendine ait mülk ve menzilleri, bağları, 32.000 guruş değerindeki koyun, erkeç (keçi), toklu ve oğlakları ile evindeki eşyalar toplam 51.400 guruşluk bir tereke kaydı oluşturmaktadır. Sayfa 11’de Sivrihisardan alınacak toplam verginin o yıllar için 104.300 guruş olduğu dikkate alınırsa, Ali b. Hasan’ın terekesinin Sivrihisar’ın yıllık vergisinin neredeyse yarısını tek başına karşılayabileceği görülmektedir.

Tereke kayıtları incelendiğinde yine sayfa 50’de bir numaralı hükümde İlyaspaşa Karyesinden el-Hac Veliyüddin b. Mustafa’nın sadece hayvanlarının değeri 12.000 guruşun üzerinde olup, toplamda 22.661 guruşluk bir malı bulunmaktadır. Buna benzer bir durum sayfa 52’de bir numaralı hükümde geçmektedir. Elmalı Mahallesinden Tüfengi Hüseyin adlı kişinin terekesinde Porsukviran bölgesinde 1.105 guruşluk bağı, hayvanlardan 108 koyun, 52 keçi, 46 erkeç, 45 toklu ve 35 oğlağı olup, bunların değeri 10.000 guruştur. Nakid parası ve eşyalarıyla birlikte Hüseyin’in 25.704 guruşluk tereke kaydı bulunmaktadır.

İncelediğimiz kayıtlara göre örnekleri çoğaltmak mümkündür. Sayfa 56’da bir numaralı hükümde Çubuk Mahallesi’nden Halil b. Habib’in terekesinde Porsukviran’da 40 sıra bağı bulunduğu ve bunun değerinin 1.500 guruş olduğu görülmektedir. Ayrıca toplam 125 adet koyun ve keçisi olan Halil b. Habib’in toplam mal değeri, 12.254 guruşdur. Yine sayfa 68’de iki numaralı hükümde Sivrihisar Günyüzü’nden Tahtalı Mahallesi’nden, Asvadar oğlu Karabet’in terekesinde 7.500 guruş değerinde dokuz odalı iki katlı evi olduğu, Yazılıkaya’da 30 sıra bağı olduğu, Kafir Köyü’nde biri 14, diğeri 23 sıra olmak üzere iki bağı bulunduğu ve toplam tereke değerinin 17.485 guruş olduğu anlaşılmaktadır.

Ekonomik refahın seviyesini belirtmesi açısından tereke kayıtlarında mal varlığı ile ilgili vereceğimiz son örnek sayfa 76’da iki numaralı hükümde, Sivrihisar Karacan bölgesinden Kocahorzum aşiretinden Hacı Mustafa oğlu Ali’nin terekesidir. Hacı Mustafa oğlu Ali’nin terekesine bakıldığında pek çok hayvanı bulunduğu görülmektedir. Buna bağlı olarak sadece koyun, keçi, beygir ve kısraklarının değeri 31.690 guruş olan bu kişinin terekesinin toplam tutarı ise 34.245 guruştur.

Sivrihisar’da aile yaşamını, refah seviyesini ve yaşam standartlarını göstermesi bakımından tereke kayıtlarında geçen ev eşya ve aletleri, mutfak eşyaları

ve tarım ürünleri, yetiştirilen hayvan çeşitleri de bize önemli veriler sağlamaktadır. Bu eşyalardan ilk olarak ev eşya ve aletlerine baktığımızda en çok kullanılan eşyalar şöyledir; Kutni entari, Trablus kuşağı, İngiliz şalı, köhne halı, cedid kilim, terazi, hamamtası, sarık, şalvar, iskemle, şilte, cedid yasdık, semen, fes, şemdan, abdestlik, şeytan bezi, müstamel gömlek, siyah keten ipliği, araba ve rençberan alâtı, sim kuşak, müstamel pala, yorgan, yasdık, çuval, heğbe, leğen, ibrik, sandık, havlu, astar, seccade, şal, minder, döşek, kaba fes, ihram, sim yüzük, küpe, sade ve yazma yemeni, post, nargile, nimten, enfiye, inci, tabanca, zenbil, halhal, su tası, hurdavat-ı menzil, tüfenk, piryol saat, çorab, yün, balta ve abâ.

Yukarıda saydığımız eşyalar dışında ikinci olarak mutfakta başlıca kullanılan eşyalar ve tarım ürünleri ise şöyle sıralanabilir; revgan-ı sade, burçak, kahve takımı, evani-i nühassiye, tunç tabak, tencere, kimyon, bulgur, pekmez, ot, dakik, yağ tabesi, darı, pirinç, şa’ir, sahan, yağlı penayir, hınta, güce ve afyon.

Üçüncü olarak Sivrihisar’da hayvancılığın ne boyutta olduğunu göstermek adına incelediğimiz sicilde geçen hayvan türlerini belirtmek yerinde olacaktır. Buna göre sicilde karşımıza çıkan başlıca hayvanlar şunlardır; sığır, inek, merkeb, camış, sıpa, keçi, oğlak, kuzu, kısrak, tay, öküz, tiftik keçisi, toklu, buzağı, koç, bargir, şişek, dana, tosun ve arı.

İncelediğimiz sicil içerisinde görüldüğü gibi sadece tereke kayıtlarından bile bir çok bilgi çıkarılabilmektedir. Tereke kayıtları dışında çalışmamız içinde önem taşıyan daha başka belge çeşitleri de vardır. Bu doğrultuda defterde geçen ferman ve buyruldular, merkezden Sivrihisar’a ve çevre bölgelere gönderilen genel ve özel nitelikli konuları içerdiğinden, yine değerlendirilmesi gereken belge çeşitleri arasında yer almaktadır. Sicilde emir-i şerifler ile beraber toplam sekiz adet ferman ve beş adet buyruldu bulunmaktadır.

Sicilde yer alan ilk ferman sayfa 10’da iki numaralı hükümde geçmektedir. Bu belge Ankara eyaleti valisi Safveti Paşa’ya gönderilmekle birlikte, Ankara Sancağı’na bağlı kazâların naib, müftü ve müdürlerini de ilgilendirmektedir. Hicrî 1268 tarihli Sultan I. Abdülmecid tarafından gönderilen bu ferman’da, Tanzimat döneminden itibaren pek çok yenilik yapıldığı, yapılan yeniliklerin hazineye büyük

bir yük getirdiği ve bu sıkıntının ortadan kaldırılması için, “İâne-i Umûmiyye” adıyla toplam üçyüz elli bin kisenin kazâların nüfusları ve gelirleri ölçüsünde toplanması istenmektedir.

Çalışmamızda geçen ikinci ferman sayfa 12’de bir numaralı hükümde yer almaktadır. Sultan I. Abdülmecid dönemine isabet eden bu ferman doğrudan Seferihisar kazâsı nâibi, müftüsü ve müdürüne hitaben yazılmıştır. Hicrî 1268 tarihli ferman’da Osmanlı Ordusu içinde yer alan Redife Sınıfından çıkarılacak askerlerin yerine yenilerinin getirilmesinin zorunlu olduğu belirtilerek, bu doğrultuda Sivrihisar’ın nüfusu ile orantılı olarak toplam 77 askerin, oluşturulacak kur’a meclisi aracılığı ile toplanması ve görev yerlerine katılmaları istenmektedir. Ferman’da askerlerin kur’a sistemi ile rastgele seçileceği belirtilerek adına kur’a isabet eden kişilerin 20 gün içerisinde belirtilen yerlerde toplanması gerektiği de önemle vurgulanmıştır.

İncelediğimiz sicilde geçen bir diğer ferman sureti sayfa 14’de bir numaralı hükümde bulunmaktadır. Bu ferman Hüdavendigar eyaleti valisine, Ankara eyaleti valisine ve mal müdürüne Karahisar-ı Sahib kâim-i makamı ile buralara bağlı yerlere gönderilmiştir. Ferman’ın enfiye ile ilgili olması oldukça ilginçtir. Bu fermanda Bosna, Arabistan, Kıbrıs, Girit, Bağdat, Trabzon ve Rumeli ile Anadolu enfiyecilikleri de dahil olmak üzere Sivrihisar ve Karahisar-ı Sahib enfiyeciliklerinin de Hicrî 1268 senesi Martından, 1269 senesi Şubat’ına kadar ihale ile “İstavraki” adlı zımmi’ye verildiği belirtilmektedir. Buna ilave olarak enfiyelerin yalnızca belirli enfiye kârhaneleri’nde i’mal edilebileceği ve buna karşı gelip, başka yerlerde enfiye üretilir ise, o kişilerin tespit edilip cezalandırılacağı da gönderilen ferman’da yer almaktadır.

Sicilde yer alan dördüncü ferman sureti sayfa 21’de bir numaralı hükümde bulunmaktadır. Anadolu’daki bazı sancaklara gönderilen Hicrî 1268 tarihli bu ferman, yeni kullanıma giren Osmanlı sikkesinin hangi fiyat politikaları çerçevesinde kullanılacağını belirtmektedir. Ferman’da tedavüle giren Osmanlı sikkesinin, ayar ve değerinin üzerinde gösterilmesinin hem devleti hemde halkı zor durumda bıraktığı ve fiyatlar üzerinde oynama yapanların isim ve şöhretleriyle merkeze bildirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

Çalıştığımız defter içerisindeki bir diğer emir-i şerif, sayfa 29’da üç numaralı hükümde bulunmaktadır. Bu emir doğrudan Ankara eyaleti valisi vezir Mehmed Vecihi Paşa ve Sivrihisar kazâsı naibine gönderilmiştir. Emir-i Şerif’de Akdağ Madeni’nde ustabaşı olan İstanbulluoğlu İlya isimli zımminin madenin düzenini bozan hareketlere giriştiği ve bu yüzden altı ay müddetle Sivrihisar kazâsına gönderilmesi istenilmektedir.

1 Numaralı Sivrihisar Şer’iyye Sicili içerisinde incelediğimiz fermanlar arasında en kapsamlı ve belki de en ilgi çekici olanı Hicrî 1269 tarihli sayfa 34’de bir numaralı hükümde yer alan ferman suretidir. Ferman adeta bize Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyılda içeride karşılaştığı problemlerin ayrıntılı bir fotoğrafını sunmaktadır. Ferman Ankara eyaleti valisi vezir Mehmed Vecihi Paşa’ya gönderilmiştir. Ferman’ın girişinde toplumun düzeninin sağlanması için pek çok çalışma yürütüldüğü fakat bazı bölgelerde emniyet ve asayişin bir türlü sağlanamadığı, hatta emniyet ve asayişi sağlamak için oluşturulan kurullardaki bazı görevlilerin görevlerini uygunsuz yürüttüğü belirtilerek, düzenin sağlanması için yolsuzluğa karışan memurların görevlerinden alınıp, yerlerine yenilerinin ta’yin edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bununla birlikte ahâli’yi rahatsız eden haydut ve eşkıya gruplarının bazı bölgelerde huzursuzluğa yol açtığı ifade edilerek, yakalananların deniz aşırı memleketlere gönderileceği, bu eşkiyaların halkın çiftliklerine saldırmaları durumunda, karşı koymaya gelen Osmanlı kuvvetlerine silah ile karşılık vermeleri halinde, Kanunname’de vurgulandığı üzere siyaseten katl ve idamlarının câiz olacağı açıkça belirtilmiştir. Yine fermanın hemen devamında haydutlardan zarar gören ve hanelerine izinsiz giren kişilere karşı, hane sahiplerinin kendilerini korumak için silah kullanabileceği, fakat başka mahallerde silah kullanmalarına müsaade edilmeyeceği bildirilmektedir. Bunlara ilave olarak rüşvet, yolsuzluk, hediye alma gibi faaliyetlere girişen kâim-i makam, muhassıl ve müdürlerin görevlerinden alınarak cezalandırılması ve bu hareketlerin hepsinden Ankara eyaleti valisi’nin sorumlu olacağı özellikle belirtilerek ferman sonlandırılmıştır.

Çalışmamızda yedinci ferman sureti sayfa 45’de iki numaralı hükümde yer almaktadır. Hicrî 1269 tarihli bu ferman doğrudan İstanbul ve çevresinde yer alan

Ermenilerin dini lideri olan Ermeni Patriği Agob’a yazılmıştır. Miladî olarak 1853 yılına denk gelen bu ferman, Osmanlı Devleti’nin XIX. yüzyıldaki en kritik savaşlardan birisine girdiği sırada kaleme alınmıştır. Ferman’da Ermenilerden ‘‘Sadıka-i Şâhâne’’ olarak bahsedilmiş ve Ermeni kilise, manastır, arazi ve emlaklarına yönelik yeni değişiklikler yapılarak, Ermenilere bazı imtiyazlar verildiği vurgulanmıştır. Ferman’da ayrıca Ermenilere verilen imtiyazlara karşı eylemlere girişenlerin cezalandırılacağı da belirtilmiştir.

Sicilde yer alan son emir-i şerif sayfa 47’de bir numaralı hükümde bulunmaktadır. Hicrî 1269 senesine ait bu belge aslında sayfa 29’da yer alan hükmün sonuçlandırılmasına yöneliktir. Bu emir-i şerif’de, daha önce düzeni bozduğu için Akdağ madeninden ayrılarak altı ay müddetle Sivrihisar’a gönderilen ustabaşı İstanbulluoğlu İlya’nın altı aylık süreyi tamamladığı için tekrar Akdağ madenine gönderilmesi istenilmektedir.

İncelediğimiz sicil içerisinde fermanlardan sonra yine merkezden gönderilen önemli bir belge türü olan buyruldular da önemli bir yer tutmaktadır. Sicilimizde beş adet olarak tespit ettiğimiz buyruldular, içerdiği konular açısından farklılıklar taşımaktadırlar.

Sicildeki ilk buyruldu sayfa beşde iki numaralı hükümde yer almakla birlikte, Hicrî 1268 tarihli Ankara’dan Sivrihisar kazâsı nâib ve müftüsüne gönderilen bu buyruldu, vakıflarla ilgilidir. Belge’de vakıflara ait arazi, toprak, mülk v.b. şeylerin düzenlenmesi, bunların kimlere intikal ettiklerinin belirlenmesi ve vakıfların senelik muhasebelerinin gerekli görevliler tarafından yapılması istenmektedir.

Sicil içerisindeki diğer bir buyruldu sayfa 39’da bir numaralı hükümde karşımıza çıkmaktadır. Hicrî 1269 tarihli bu buyruldu, Ankara’dan Sivrihisar, Haymana ve Tabanlı kazâları nâib ve müdürlerine gönderilmişitir. Belge de kuzu, oğlak, koyun ve keçiyi kapsayan adet-i ağnam vergisinin toplanma zamanının geldiği belirtilerek, vergilerin usulüne uygun bir şekilde toplanıp, deftere kaydedilerek Ankara’ya gönderilmesi söylenilmektedir. Bu belgeye benzeyen bir başka buyruldu sayfa 42’de bir numaralı hükümde olup, hüküm’de H. 1269 senesi a’şar vergilerinin

(tarım vergisi) toplanması için Haffâf Ali Ağa’nın görevlendirildiği vurgulanarak, a’şar vergisinin bu kişi eli ile toplanıp, gönderilmesi gerektiği belirtilmiştir.

1 Numaralı Sivrihisar Sicili içerisinde konusu bakımından ilgi çekici olan ve sayfa 45’de bir numaralı hükümde yer alan bir diğer buyruldu, Ankara’dan Ayaş kazâsı müdürüne, Beypazarı, Karahisar-ı Nallu, Mihalıççık ve Sivrihisar kazâsı naiblerine gönderilmiştir. Bu belge de çeşitli suçlardan dolayı kürek cezası alanların ve prangaya vurulanların tekrar yaşadıkları bölgeye gönderilmeleri için yanlarına zabtiye neferâtı verilmeleri istenerek, bu kişileri götüren neferâta, gerekli yere teslim ettiğine dair sened verilmesi söylenmektedir. Belge de ayrıca neferâta bu görevi yerine getirmesi için para, yiyecek ve bir aded beygir verilmesi de önemle belirtilmektedir.

Çalışmamızda yer alan son buyruldu sayfa 46’da bir numaralı hükümde bulunmaktadır. Hicrî 1269 tarihli belge Hüdavendigar eyaleti’nden Bursa Müşiri Halil Paşa’nın buyruldusu olup, Bilecik, Söğüd, Eskişehir, Karacaşehir, Mihalıççık, Karahisar-ı Nallu, Göynük, Mihalgazi ve Sivrihisar kazâları naiblerine gönderilmiştir. Belge de, Sündiken taraflarından Tershane-i Amire için belirli miktarda kereste kesildiği, bunların Gemlik Tershanesi’ne nakli gerekirken gereğinin yapılmadığı ve defalarca belirtilmesine rağmen, önem verilmeyerek kerestelerin çürümeye terk edildiği ifade edilmiştir. Bu açıklama yapıldıktan sonra gerekli ayarlamaların yapılıp, kerestelerin toplanarak tershaneye gönderilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Sicildeki önem taşıyan belgelerden birisi de i’lâm ve hüccetlerdir. Sivrihisar’da halkın mahkemeye yansıyan davalarını göstermesi açısından bu belgeler ayrı bir önem taşımaktadır. Çalışmamızda toplam 27 adet i’lâma 12 adet de hüccete rastlanılmıştır. Bu belgeler konularına göre farklılık göstermektedir. Defterde karşımıza çıkan bu belgelerin birçoğu borç, mülk ve menzil alım satımı ile ilgilidir.

İlk olarak i’lâmlara bakıldığında bunların birçoğunun alacağın isbatına ilişkin olduğu görülmektedir. Örneğin sayfa üçde dört numaralı hükümde Karkın Karyesi’nden Abacıoğlu Hüseyin bin Süleyman Kubbeli Mahallesi’nden Hafız

Halil’den 2.398 guruş alacak hakkının alınması için dava açmış ve bu parayı dava sonucu aldığı tescil edilmiştir. Yine çalışmamızda sayfa dörtte, üç numaralı hükümde Hacı Ebubekir Ağa ziyan edilen koyunlarının tazminatı için Günyüzü kazâsından Makri’nin çobanına dava açmış ve 1.037 guruş tazminat almasına ilişkin Sivrihisar mahkemesinden karar çıkmıştır.

Bunun dışında başka i’lâm çeşitleri de vardır. Örnek olarak sayfa sekizde iki numaralı hükümde Demirci Nakıb oğlu Zeynelabidin Hacı İsmail Ağa’ya ağnam ağılı için dava açmış ve kendisine mahkeme tarafından ruhsat-ı şer’î verilmiştir. Yine farklı örnekler sıralamak mümkündür. Bu doğrultuda sayfa 17’de bir numaralı hükümde Kirekos veled-i Avadik adlı zımminin veraset için mahkemeye başvurduğu görülmektedir. Mahkeme incelediği bu dava sonucu Hoca Abram isimli zımminin mu’arazadan men’ edildiğini bildirmiştir. Bir başka farklı dava sayfa 27’de iki numaralı hükümde geçmektedir. Bu hüküme göre Demirci Mahallesi’nden Cafer bin Mehmed, Tokadi Hüseyin Efendi’ye şüf’a davası açmış ve Hüseyin Efendi kadının kararı gereği mu’arazadan men’ edilmiştir.

İ’lâmlarla ilgili vereceğimiz son örnek sayfa 59’da üç numaralı hükümde yer almaktadır. Bu i’lâm’da Gedik Mahallesi’nden Abdullah’ın, kardeşi Mehmed Ali’ye dava açarak, 15 sene önce vefat eden babasının eşya ve dükkan gibi mallarından hissesine düşen kısmı taleb ettiği görülmektedir. Fakat Mehmed Ali durumun anlaşıldığı gibi olmadığını kanıtlamak için şahitler getirmiş ve şahitlerinde aynı şeyleri söylemesi ile davayı açan Abdullah davadan men’ edilmiştir.

İ’lâm dışında konuları bakımından farklılık gösteren bir başka belge türü hüccetlerdir. Sicilde en çok karşımıza çıkan hüccet çeşitlerinden birisi satım akdi hüccetidir. Örneğin sayfa ikide altı numaralı hükümde Kara Tatlar Mahallesi’nden İsmail b. İbrahim’e verilen hüccet bir satım akdi hüccetidir. Karabaşlı Mahallesi’nden Osman, menzilini İbrahim’e sattığını ve artık menzil ile bir alakası olmadığını mahkemede beyan edince, mahkeme durumu sicile kaydetmiştir. Yine sayfa 16’da bir numaralı hükümde Orta Mahallesi’nden Agob, Artin ve Makaryos mahkemeye gelerek menzil ve ahurlarını 9.164 guruşa Ermeni kilisesine satmışlardır ve kendilerine bunun karşılığında hüccet verilmiştir.

Satım akdi dışında, başka hüccet çeşitleri de mevcuttur. Bu hüccetlerden birisi sayfa 22’de bir numaralı hükümde yer almaktadır. Belgede Sivrihisar’da bulunan Soğa Bey Medresesi Mütevellisi Mehmed Efendi kendine ait dükkanlardan gelen paradan her sene 80 guruşu medresenin ta’miri için vakfettiğini mahkeme huzurunda belirtmiş ve kendisine hüccet verilmiştir. Sayfa 44’de iki numaralı hükümde geçen hüccet belgesi de yine farklı bir örnek oluşturmaktadır. Bu belgeye göre İlyas Paşa Karyesinden Süleyman isimli bir kişi tarafından öldürülen Halil b. Halil’in çocukları Mustafa, Ali, Hüseyin, Hanzâde ve Ayşe mahkemeye başvurarak babaları Halil’in diyetinden kendi hisselerine isabet eden 3.750 guruşu katil Süleyman’dan talep ettiklerini mahkemeye beyan etmişlerdir.

Hüccet ve i’lâm gibi halkın mahkemeye yansıyan belli başlı davalarının hangi konular üzerinde yoğunlaştığını görmek, bu konular hakkında ne tür kararlar verildiğini tespit etmek siciller sayesinde mümkün olmaktadır. Siciller ait olduğu bölgenin o zamanki isimleri ile hangi mahalle ve karyelerden meydana geldiğini gösteren çeşitli kayıtları da bünyesinde barındırmaktadır. çalışmamızda mahalleler ve

Benzer Belgeler