• Sonuç bulunamadı

Türk halk hikâyelerinin hem yapısının hem de muhtevasının oluşumunda Dede Korkut’un önemli tesiri vardır. Destan geleneğimizle halk hikâyesi geleneğimizin geçiş noktasında yer alan Dede Korkut’un etkisi, Yaşar Kemal’in romanlarında özellikle söyleyiş tarzında ve bazı motiflerde kendini gösterir.

Saz şairlerinin ibare dedikleri bu söz gruplarını, Dede Korkut’tan itibaren Türk destan ve halk hikâyelerinde kullanır (Aslan 2008: 263).

Yaşar Kemal, Manas Destanı, İlyada, Gılgamış, Humarbi, Dede Korkut, Memo Alan gibi geleneksel sözlü anlatının temel eserlerini bilmenin, romancı olmanın ilk aşamasını oluşturduğunu belirtir (İnce 2002).

Dede Korkut’tun soylamalarında yer alan bazı anlatış tarzlarını, Yaşar Kemal’in romanlarında gözlemleriz. Şimdi bunlardan dikkat çekenleri karşılaştıralım:

Koca Halil’in oğluna ve Osman ile Hürü ananın İnce Memed’e seslenişleri, bizi, halk hikâyeciliği geleneğimiznin temeli olan Dede Korkut’a götürür: Ben biliyorum, iki gözüm oğul, dedi. Gözümün çifter ışığı bu köyün yakışığı oğul. Şu âlemlerin yakışığı oğul, gece gelecekler beni öldürmeye (YDGB: 43). İki gözümüzün ışığını... Dünyanın yakışığını... (İM II: 256). Osman kurban şahine, yavrusuna, aslanına, yiğidine, iki gözünün ışığına, âlemlerin yakışığına, dedi (İM II: 328). Bu seslenişler, Kazan beyin, oğlu Uruz’a seslenişine benzer: Ogul ogul, ay ogul! / Karşu yatan kara tagum yüksegi ogul! / Güçlü belim kuvveti cânum ogul! / Karangulu gözlerüm aydını ogul! / (…) Ogul ogul, ay ogul ortacum ogul! / Karşu yatan kara tagum yüksegi ogul, / Karangulıca gözlerüm aydını ogul! (Özçelik 2005: 612).

İsmail ağa, ölünce çevreden ünlü ağıtçı kadınlar gelir, ağıt yakarlar. Yazar, bunları önem sırasına göre verir. Cenazeye, Telli hatun, Zala hatun, Eşe hatun, Zeynep ana, Döne karı, Erkek Hüsne, Yeşil Anşa hatun gelir. Ağıtçı kadınların özellikleri, becerileri, kahramanlıkları anlatıldıktan sonra –DAn hal eki ve kahraman + geldi, yapısı kullanılarak Dede Korkut’taki –An sıfat fiili + kahraman, yapısıyla benzer bir ahenk sağlanır: Derken aşağı gedikten Gökburundan bir kadın çığlığı daha koptu, arkasından kayalarda yankılanan bir ağıt, bu gelen de Zala Hatundu. (…) Hürüuşağından Zeynep Ana da geldi, çok yaşlıydı, (…) Akçasaz çiftliğinin sahibi on üçünde kan gütme yüzünden dul kalan Erkek Hüsne Hatun da geldi. (…) Narlıkışlada kışlağı, Meryemçil belinde, içinden otuz üç pınar kaynayan yaylağı olan,

evini basan altı namlı eşkıyanın elini kolunu bağladıktan sonra götürüp Anavarza burnunda onları kendi eliyle suya atan Yeşil Anşa Hatun da geldi (KK: 34–35). Ağıt yakan kadınların nereden geldikleri ve aileleri hakkında bilgiler verilip portreleri çizilir. Buradaki anlatış tarzı bizi, Dede Korkut’taki Kazan beyin oğlu Uruz beyin tutsak olduğu hikâyeye götürür. Kazan bey, kâfirlerle savaşırken gözünden yaralanır. Bu sırada önce karısı sonra da arkadaşları yardımına yetişir: Bu mahalda Oguz erenleri bir bir yetdi, görelüm hanum kimler yetdi: Kara Dere azgında Kâdir veren, / Kara boga derisinden beşiginün yapugı olan, / (...) bıyıgın yedi yerde ensesinde dügen / Kazan kartaşı Kara Göne çapar yetdi. / Çal kılıcun, kardaş Kazan yetdüm Dedi. / Anun ardınca, görelüm hanum kimler yetdi (Özçelik 2005: 612). –An sıfat fiili + kahraman, yapısıyla yetti fiili ön plâna çıkar. Bu tarz söyleyiş, Dede Korkut’un birçok yerinde görülür. Yaşar Kemal, bu anlatış tarzını şöyle kullanır: Çukurovadan bir çift öküz, bir Alaman filintası, bir Arap tayı getiren, getirip de tam üç yüz lira başlık parası vererekten evlenen, Keşiş suyunun kıyısını hopur ederekten, kaplan sökemez ekin yetişti- ren, peri padişahının düğününde üç gün, üç gece halay çekerekten kendisine tüm peri milletini âşık edendir o (YK: 246–247).

Yazar, hâkim bakış açısıyla bilgiler verirken ilk örneğini Dede Korkut’ta Attan aygır, deveden buğra, koyundan koç kırdurddı (Özçelik 2005: 592), şeklinde gördüğümüz yapıyı kullanır: …çok zengin evi basmış, çok yol kesmiş, altından altın, paradan para biriktirmiş, bir gün de ortadan çekilip gitmiş (KS: 542). Onlar kumluğa konar konmaz, tepelerine alıcı kuşlar gibi inecekler, paradan para koyundan koyun, keçeden keçe, kilimden kilim alacaklardı (BE: 111).

Kara Zeynep, İnce Memed’e seslenir: Kusuruma kalma konuk, sen İnce Memed olmaya İnce Memedsin ya, sen ne biçim İnce Memedsin Allahaşkına söyle bana, Kara Zeynep kurban olsun sana (İM IV: 62). Çoban Eyüp, Mustafa’ya seslenirken de aynı yapıyı kullanır: Sen bana yardım etsen de, etmesen de ben onu öldürmeye mecburum. Söyle bana, çoban Eyübün tatlı canım kurban olsun sana (KS: 423), sesleniş tarzı, Dede Korkut’ta yer alan aşağıdaki soylamayı hatırlatır: Agız dilden birkaç kelime haber mana, / Kara başum kurbân olsun agam sana! (Özçelik 2005: 582).

İlk örneği Deli Dumrul hikâyesinde yer alan ve Deli Dumrul’un babası ve karısıyla arasında geçen konuşma şu şekildedir: Sovuk sovuk bınarlarum (…) Tavla tavla şehbaz atlarum (…) katar katar develerüm gerek ise ona yüklet olsun (Özçelik

2005: 648). Bu yapı, romanda şu şekildedir: Yılkı yılkı atlarım olasa Çukurova toprağında, hem de Akçedeniz kıyısında, Koca Halilin de ayakları kesilse, kökünden kopsa da onu bir atımın sırtına bindirmem. Onu atımın tırnağına kurban ederim. Ambar ambar buğdaylarım yatsa, sürü sürü koyunlarım süt verse, kovan kovan ballarım süzülse, gömü gömü altınlarım parlasa, Koca Hallilin de açlıktan gözleri pörtlese de dışarı uğrasa, ben de ona bir lokmacık bir şeycik gene de vermem (OD: 232).

Dede Korkut ile Yaşar Kemal’in romanları arasındaki söyleyiş benzerliğinin yanı sıra, Dede Korkut’un bazı motiflerinin de romanlarda kullanıldığını görürüz. İlk örneği Deli Dumrul hikâyesinde yer alan ve meydan okuma amaçlı kullanılan bu motifi Yaşar Kemal, romanında ortamı yumuşatma ve diyalog kurmak için kullanır: Meger hânum, Oguzda Duha Koca oglı Deli Dumul derleridi, bir er var idi. Bir kuru çayın üzerine bir köpri yapturmışıdı. Geçeninden otuz üç akça alurıdı, geçmeyeninden döge döge kırk akça alurıdı. Bunı neçün böyle eder idi? Anunçünki ‘menden delü menden güçli er varmıdur ki çıka menümile savaşa’ deridi (Özçelik 2005: 631). Bu motif romanda şöyledir: Yaşar Dede Korkuta İsmail Ağa da güldü. Bu güleç adam onun içini açmıştı. Karşılı verdi: / Verenden yirmi akçe, vermeyenden kırk akçe alıyorum, dedi, güldüler (YK: 68).

İnce Memed ile ağaların mücadelesi, halk arasında söylenceler çıkmasına sebep olur. Bu söylencelerde İnce Memed, mitolojik kahramanların özelliklerini gösterir. Dede Korkut’ta yer bulan tek gözlülük ile silâhların zarar vermemesi (Özçelik 2005: 754, 756), motifleri, romanlarda söylence şeklinde yer alır: Bir tek yerine kurşun işlermiş onun. O da açıksa, gözlerine... Eğer açıksa gözleri, gözlerine kurşun, bıçak, ateş işlermiş (İM II: 241). Kurşun, Salman’ın sadece açık olan gözüne zarar verir (KS: 442–443).

Görüldüğü gibi Yaşar Kemal’in romanlarından alınan bazı bölümler Dede Korkut’un soylamalarından alınmış gibidir. Ayrıca yukardaki “meydan okuma” ve “tek gözlülük” motiflerinin, Dede Korkut’un etkisiyle romanlarda yer aldığını söyleyebiliriz. Kuşkusuz Dede Korkut hikâyelerinin Yaşar Kemal’in romanlarına tesirleri, bunlarla sınırlı değildir. Çalışmamızın sınırlarını aşmaması için bu kadarıyla yetindik.

Benzer Belgeler