• Sonuç bulunamadı

AĠHS'in 10/2 maddesine bakıldığında dini değerleri rencide edecek tarzdaki ifadelerin basın özgürlüğüne sınır oluĢturacak ölçütler arasında sayılmadığı görülmektedir. Dolayısıyla dini değerlere hakaret konusunda Avrupa Ġnsan Hakları

191 Handyside/BirleĢik Krallık, 07.12.1976, 5493/72, pr.48 192 Bulut (2000): s.39

193 Bulut (2000): s.40. Öte yandan Mahkemenin bu Ģekildeki yaklaĢımı yukarıda aktardığımız

Schauer'in tezlerinden ikincisini, yani müstehcen materyallerin toplum dıĢı davranıĢlara sebep olduğu tezini benimsediğini göstermektedir.

70

SözleĢmesi'nde açık bir hüküm olmadığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi dine hakaret unsuru içeren düĢünce açıklamalarının baĢkalarının Ģöhret ve haklarının korunması kapsamında sınırlandırılabileceğini kabul etmektedir194.

Ġ.A./Türkiye kararı195

basın aracılığıyla dini değerleri aĢağılamanın SözleĢmenin koruması kapsamına girmeyeceğinin güzel bir örneğidir. Söz konusu dava, Abdullah Rıza Ergüven'in "Yasak Tümceler" isimli romanının "Allah'a, Dine,

Peygambere ve Kutsal Kitaba" hakaret ettiği gerekçesiyle yayınevi sahibinin para

cezasına çarptırılması üzerine açılmıĢtır. AĠHM bu olayda, yukarıda da belirttiğimiz gibi her ne kadar din ve dini figürler ifade özgürlüğünün sınırlandırma nedenleri arasında sayılmasa da "acil sosyal ihtiyaç" kriterinden hareketle böyle bir sınırlandırmanın yapılabileceğini belirtmiĢtir. Zira Mahkeme'ye göre baĢkalarının dini inançları 10/2 maddede yer alan "baĢkalarının hakları" kapsamına girmektedir. Mahkeme öncelikle Handyside kararındaki içtihadını yineleyerek çoğulculuk, hoĢgörü ve açık fikirliliğin demokratik toplumun unsurları olduğunu ve Ģok edici- kıĢkırtıcı görüĢlerin de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiĢtir. Bununla birlikte Mahkeme'ye göre söz konusu romanda yalnızca Ģok edici fikirler değil aynı zamanda Ġslam dinindeki peygamberin kiĢiliğine hakaret dolu bir saldırı bulunmaktadır196

. Dolayısıyla Mahkeme Türk makamlarının yaptığı müdahalenin 10. maddeye aykırılık arz etmediğine karar vermiĢtir.

AĠHM'in bu kararında dini değerlere hakaret ile ilgili olarak yaptığı bazı genel değerlendirmeler de dikkat çekicidir. Buna göre 10. maddenin 2. paragrafında yer alan ifade özgürlüğü bazı görev ve sorumlulukları beraberinde getirmektedir; bunlar arasında yer alan din ve inanç söz konusu olduğunda baĢkalarına zarar verici nitelikteki söylemlerden ve saygısızca davranıĢlardan kaçınılması gerekir. Ġlke olarak, büyük hayranlık ve sevgi duyulan dini hedef alan aĢağılayıcı eleĢtirilerin

194 Çankaya/Yamaner (2006): s.38 195

Ġ.A./TÜRKĠYE, 13.09.2005, 42571/98

196 Mahkemenin bu kanaate varmasında özellikle romandaki Ģu cümleler belirleyici olmuĢtur.

" Tanrının ulağı orucunu cinsel ilişki ile açıyordu… Muhammed ölü bir insanla ya da canlı hayvanla cinsel ilişkiyi yasaklamıyordu"

71

yaptırıma tabi tutulması gerekmektedir. Yine Mahkeme'ye göre dini inançlara karĢı sergilenen saldırılar söz konusu olduğunda baĢkalarının haklarının korunması bakımından Avrupa ülkeleri arasında ortak bir anlayıĢın olmayıĢı, ifade(basın) özgürlüğüne iliĢkin düzenlemenin yapılmasında SözleĢmeci devletlerin takdir yetkisini geniĢletmektedir.

Görüldüğü gibi AĠHM, basın aracılığıyla dini değerler tahkir edildiğinde basın özgürlüğünün öncelikle dikkate alınması konusunda biraz daha muhafazakâr davranmaktadır. AĠHM'in bu Ģekildeki yaklaĢımının esas sebebi dini figürlere yapılacak hakaretlerin nefret söylemi olarak algılanabileceği ve aĢağılayıcı söylemlerin özellikle çok sayıda inananı olan dinlerin mensupları arasında infial yaratabilecek potansiyele sahip olmasıdır. Öte yandan AĠHM'in bu konudaki benzer kararları da197

incelendiğinde görülmektedir ki, Mahkeme, "ortak paydanın" bulunmaması nedeniyle devletlere geniĢ takdir payı bırakılan-ve bir önceki baĢlıkta değinmiĢ olduğumuz- genel ahlak alanında benimsenen yaklaĢımı dine hakaret noktasında da tekrarlamaktadır. Mahkeme, devletlere geniĢ takdir payı tanınmasını, “ifade özgürlüğünün baĢkalarının dinsel duygularını hedef alacak Ģekilde kullanılması halinde ifade özgürlüğü hakkına yapılacak ne tür bir müdahalenin makul olduğu konusunda kapsamlı bir tanıma ulaĢmanın” mümkün olmadığı iddiasıyla gerekçelendirmektedir198

.

Giniewski/Fransa kararında ise AĠHM bazı dinsel olguların basın özgürlüğü

kapsamında tartıĢılabileceğini belirtmiĢtir. Söz konusu davada Avusturyalı tarihçi- sosyolog Giniewski 1998 yılında bir Fransız gazetesinde yazdığı makalesinde Vatikan'ı ve Papa'yı Yahudi karĢıtı olmak ve Holocaust(Yahudi Soykırımı)dan da bir ölçüde sorumlu olmakla suçlamıĢtı. Bunun üzerine dini ağırlıklı bazı sivil toplum örgütlerinin baĢvurusu üzerine dini değerlere hakaretten 1 Franklık sembolik para cezasına çarptırılmıĢtı. AĠHM bu olayda Fransa'nın basın özgürlüğünü ihlal ettiğinden ötürü 10. maddeye aykırılık tespit etmiĢtir. Dava gerekçesinde Ġ.A./Türkiye kararına da değinen Mahkeme bu olaydaki Ģartların farklı olduğunu

197 Otto-Preminger-Institut/AVUSTURYA, 20.09.1994, 13470/87, pr.50 Wıngrove/BĠRLEġĠK

KRALLIK, 25.11.1996, 17419/90, pr.58; Murphy/ĠRLANDA, 10.07.2003, 44179/98, pr.67

198 Weber, Anne: Nefret Söylemi El Kitabı, Avrupa Konseyi Yayınları (Çev. Metin

72

belirtmiĢtir. Mahkemeye göre dava konusu makale, Katolik dininin bazı ilkelerine meydan okusa da dinsel inançlara saldırı mahiyeti taĢımamakta, sadece tarihi bir olgu hakkında çıkarsamalar ihtiva etmektedir. Mahkeme ayrıca, baĢvuru sahibinin makalesinin gereksiz yere aĢağılayıcı niteliğe sahip olmadığını ve saygısızlık veya nefreti kıĢkırtmadığını da vurgulamıĢtır199

. Mahkemenin bu kararı da göstermektedir ki AĠHM her ne kadar dini değerlere hakaret konusunda hassas olsa da, basın özgürlüğü ve kamuyu ilgilendiren konularda tartıĢmanın öneminden dolayı nihai olarak demokratik toplumda gereklilik testine baĢvurmaktadır.