• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEM

GYS Değerlendirme

BKİ değerlendirme *Pearson p=0,802 χ²=6,157 Zayıf Normal Kilolu Fazla

Kilolu Obez Toplam

n % n % n % n % n %

GYS yok 56 10,7 380 72,5 74 14,1 14 2,7 524 100

Muhtemel GYS 1 3,0 28 84,8 3 9,1 1 3,0 33 100

Yüksek riskli

29

Katılımcıların medeni halleri ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında GYA puanlamasına göre 25-30 arasında puan alanların %11,1'inin (n=1) evli, 30 ve üzerinde puan alanların arasında evli olmadığı bulundu.

Araştırmamıza katılan öğrencilerin aile ile yaşama, düzenli spor yapma, kronik hastalığının olup olmaması, depresyon ilacı kullanıp kullanmaması ile GYS sıklığı arasında anlamlı fark bulunmazken, madde kullanımı olmayan öğrencilerde GYS sıklığının anlamlı olarak daha yüksek olduğu tespit edildi (p=0,004). Bu parametrelerle GYS sıklığı arasındaki ilişki ayrıntılı olarak Tablo 15'de gösterilmiştir.

Tablo 15. Araştırmaya katılan öğrencilerin aile ile yaşama, düzenli spor yapma, madde kullanma, kronik hastalığının olup olmaması, depresyon ilacı kullanıp kullanmamasına göre gece yeme sendromu sıklığının değerlendirilmesi

GYS Yok Muhtemel GYS

Yüksek

Riskli GYS Toplam p

n % n % n % n % Aile ile yaşama Hayır 439 92,4 29 6,1 7 1,5 475 100 0,668 Evet 94 94 4 4 2 2 100 100 Düzenli spor Hayır 395 92,5 25 5,9 7 1,6 427 100 0,950 Evet 138 93,2 8 5,4 2 1,4 148 100 Madde kullanımı Hayır 523 92,9 31 5,5 9 1,6 563 100 0,004* Evet 3 60 2 40 0 0 5 100 Kronik hastalık Hayır 483 92,5 31 5,9 8 1,5 522 100 0,799 Evet 50 94,3 2 3,8 1 1,9 53 100 Depresyon ilacı Hayır 509 92,9 31 5,7 8 1,5 548 100 0,530 Evet 22 88,0 2 8,0 1 4,0 25 100

GYS: Gece Yeme Sendromu, n: Kişi sayısı. Pearson χ²: Ki-kare istatistiksel analizi.

Katılımcıların annelerinin eğitim durumları ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında; GYA'ya göre 25-30 arasında puan alan katılımcıların annelerinin %6'sının (n=2) okuryazar olmadığı, %27,2'sinin (n=9) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu, 30 ve üzerinde puan alan katılımcıların annelerinin arasında okuryazar olmayanın olmadığı, %22'sinin (n=2) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu tespit edildi.

30

Katılımcıların babalarının eğitim durumları ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında; GYA'ya göre 25-30 arasında puan alan katılımcıların babalarının %3'ünün (n=1) okuryazar olmadığı, %39,3'ünün (n=13) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu, 30 ve üzerinde puan alan katılımcıların babalarının arasında okuryazar olmayanın olmadığı, %55,5'inin (n=5) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu tespit edildi.

Çalışmamıza katılan öğrencilerin doğum yerleri bölgelere ayrılarak sınıflandırıldı. GYS sıklığı bu bölgelere göre değerlendirildi. Bu değerlendirmeye göre muhtemel riskli GYS olan katılımcıların %42,4'ü (n=14) marmara bölgesinde doğmuş olduğu, yüksek riskli GYS olan katılımcıların ise %77,8'i (n=7) yine marmara bölgesinde doğmuş olduğu görüldü. Bu değerlendirme ki-kare testine göre anlamlı bir farklılık göstermedi (p=0,327). Değerlendirme ayrıntılı olarak Tablo 16'da gösterilmiştir.

Tablo 16. Katılımcıların doğduğu bölgelere göre gece yeme sendromu sıklığının değerlendirilmesi

Bölgeler GYS yok Muhtemel GYS

Yüksek Riskli GYS Toplam n % n % n % n % Akdeniz 23 4,3 1 3,0 1 11,1 25 4,3 Doğu Anadolu 19 3,6 3 9,1 0 0,0 22 3,9 Ege 21 4,0 3 9,1 1 11,1 25 4,3 Güneydoğu 16 3,0 2 6,1 0 0,0 18 3,2 İç Anadolu 22 4,1 2 6,1 0 0,0 24 4,2 Karadeniz 47 8,8 2 6,1 0 0,0 49 8,5 Marmara 338 63,4 14 42,3 7 77,8 359 62,4 Yurtdışı 40 7,5 6 18,2 0 0,0 46 8,0 Cevap vermeyenler 7 1,3 0 0,0 0 0,0 7 1,2 Toplam 533 100 33 100 9 100 575 100

31

Araştırmamıza katılan öğrencilerin %85'i (n=489) sigara kullanmadığını belirtti. Sigara kullanmayan katılımcıların %94,3'ünde (n=461) GYS tanısı alma ihtimali bulunmadı. Sigara kullanan katılımcıların %16,3'ünde (n=14) GYS tanısı alma ihtimali olduğu gösterildi. Bu fark ki kare testine göre anlamlı olarak bulundu (p=0,001). Sigara kullanımı ile GYS sıklığı arasındaki ilişki ayrıntılı olarak Tablo 17'de gösterilmiştir.

Tablo 17. Katılımcıların sigara kullanımları ile gece yeme sendromu sıklığı arasındaki ilişki GYS Risk Sigara Değerlendirme *Pearson x²=12,030 p=0,001

Kullanmıyor Kullanıyor Toplam

n % n % n %

Yok 461 94,3 72 83,7 533 92,7

Var 28 5,7 14 16,3 42 7,3

Toplam 489 100 86 100 575 100

GYS: Gece Yeme Sendromu

Araştırmamıza katılan öğrencilerin 392'si (%68,1) alkol kullanmadığını belirtti. Alkol kullanmayan katılımcıların %94,6'sında (n=371) GYS riskinin olmadığı saptanmadı. Alkol kullanan katılımcıların ise %11,5'inin (n=21) GYS tanısı alabileceği gösterildi. Bu fark anlamlı olarak bulundu. (p=0,009) Alkol ile GYS arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi Tablo 18'de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Tablo 18. Katılımcıların alkol kullanımları ile gece yeme sendromu sıklığı arasındaki ilişki GYS Risk Alkol Değerlendirme *Pearson x²=6,897 p=0,009

Kullanmıyor Kullanıyor Toplam

n % n % n %

Yok 371 94,6 162 88,5 533 92,7

Var 21 5,4 21 11,5 42 7,3

Toplam 392 100 183 100 575 100

32

Araştırmamıza katılan öğrencilerin 257'sinin (%44,7) gece herhangi bir sebeple uykudan uyandığı saptanırken, 318'inin (%55,3) gece herhangi bir sebeple uykudan uyanmadığı saptandı. Gece uykudan uyanmayan öğrencilerin %96,5'ide (n=307) GYS riski bulunmazken, %3,1'inde (n=10) muhtemel GYS riski, %0,3'ünde (n=1) yüksek riskle GYS saptandı. Gece uykudan uyanan öğrencilerin %87,9'unda (n=226) GYS riski saptanmazken, %8,9'unda (n=23) muhtemel GYS riski, %3,1'inde (n=8) yüksek riskle GYS saptandı.

Gece uyanması yemek yemek sebebi ile olan katılımcıların (n=21) %61,9'unda (n=13) GYS riski bulunmazken, %19,0'ında (n=4) muhtemel GYS, %19,0'ında (n=4) yüksek riskli GYS saptandı. Katılımcıların 554'ünün (%96,3) gece yemek yemek için uyanmadığı saptandı. Yemek yemek için uyanmayanların 520'sinde (n=93,9) GYS riski saptanmazken, 29'unda (%5,2) muhtemel GYS riski, 5'inde (%0,9) yüksek riskli GYS saptandı.

Normalde yemediklerini gece yiyen katılımcı sayısı 26, yüzdesi 4,5 olarak saptandı. Bu katılımcıların 18'inde (%3,1) GYS saptanmazken, 3'ünde (%0,5) muhtemel GYS, 5'inde (%0,9) yüksek riskle GYS saptandı. Normalde yediği yiyecekleri gece de yiyen katılımcıların 30'unda (%5,2) muhtemel GYS saptanırken, 4'ünde (%0,7) yüksek riskli GYS saptandı. Bu fark ki-kare testine göre anlamlı olarak bulundu (Pearson χ²=57,747; p<0,001).

Gece uykudan uyanıp bilinç kapalı yemek yiyen katılımcı sayısı 14 (%2,4) olarak saptandı. Bu katılımcıların 8'inde (%57,1) GYS olmadığı, 3'ünde (%21,4) muhtemel GYS tanısı olabileceği, 3'ünde de (%21,4) yüksek riskle GYS tanısı olabileceği saptandı. Gece uykudan uyanıp bilinç kapalı bir şekilde yemek yemeyen katılımcı sayısı 554 (%96,3) olarak saptandı. Bu katılımcıların 518'inde (%93,5) GYS olmadığı, 30'unda (%5,4) muhtemel GYS tanısı olabileceği, 6'sında ise (%1,1) yüksek riskle GYS tanısı olabileceği saptandı. Bu fark ki- kare testine göre anlamlı olarak bulundu (Pearson χ²=44,719; p<0,001).

Araştırmamıza katılan öğrencilerin %23,5'inin (n=135) gece aşırı yeme (günlük gıda alımının %25'inden fazlasının akşam yemeği sonrasında alınması) yakınmalarının olduğu tespit edildi. Bu oran GYA puanlamasına göre 25 ve üzerinde puan alanlarda %15,6 (n=21) iken 30 ve üzeri puan alanlarda %9 (n=6,7) olarak tespit edildi.

33

TARTIŞMA

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinde GYS'yi araştırmak amacıyla yapılan bu çalışmada gece yeme anketinin soruları dışında öğrencilerin fakülte, cinsiyet, BKİ, medeni hal, aile ile yaşayıp yaşamadığı, anne ve babanın eğitim durumları, doğum yeri, alkol-sigara-madde kullanımı, kronik hastalık durumu, psikiyatrik ilaç kullanımı gibi özellikleri de sorgulanarak bu özellikleri GYS'ye olan yatkınlıklarıyla karşılaştırıldı. Elde edilen bulgular mevcut literatür bilgisiyle karşılaştırılırken, sonuçların olası nedenleri, eksiklikleri ve özgün yönleri de irdelenip tartışıldı.

Çalışmamız tıp ve sağlık bilimleri öğrencilerinden oluşan toplam 575 katılımcı ile gerçekleştirildi. Çalışmamız ülkemizde üniversite öğrencilerinde GYS'nin araştırıldığı ilk çalışmadır.

Gece yeme sendromu psikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlandığı için yapılan çalışmalar genel olarak psikiyatri hastaları üzerinden olmuştur. Dünya genelinde ülkemize kıyasla daha sıklıkla yapılmasına rağmen yapılan çalışmalardan sadece 1 tanesi üniversite öğrencilerine yapılmıştır. Yapılan çalışma 2014 yılında Amerika'da Runfola ve ark. (92) tarafından üniversite öğrencilerinde GYS prevelansını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Toplam 1636 öğrenci üzerinden yapılan çalışmada GYS sıklığı %4 olarak tespit edilmiştir. Bizim çalışmamızda ise 575 üniversite öğrencisi üzerinden GYS tanısı için 25 ve üzeri puan alanların hepsini hesaplanıldığında %7,3, yalnızca 30 puan ve üzerinde puan alanları hesaplanıldığında bu oranı %1,6 olarak bulunmuştur.

Çalışmaya katılan öğrencilerin cinsiyet dağılımına bakıldığında kadınların erkeklere göre yaklaşık 3 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun sebebinin sağlık bilimleri fakültesinde okuyan öğrencilerin çoğunlukla kadın olmasından kaynaklandığı düşünülebilir.

34

GYS sıklığına bakıldığı zaman çalışmamızda kadınların erkeklere oranla yaklaşık 2 kat kadar daha fazla GYS riski taşıdığı söylenebilir.

Katılımcıların medeni durumları GYS sıklığı ile karşılaştırıldığında bekar olanlarda, evli olanlara göre GYS sıklığının daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bunun sebebi olarak bekar olanların yaşam şeklinin daha düzensiz olması gösterilebilir. Ayrıca çalışmamızdaki evli bireylerin az sayıda olması da bu konudaki başka bir etken olabilir.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2014 verilerine göre BKİ oranları zayıf %4,2, normal kilolu %42,2, fazla kilolu %33,7, obez %19,9 şeklindedir. Çalışmamıza katılan öğrencilerin %10,3'ü zayıf, %73,5'i normal kilolu, %13,6'sı fazla kilolu, %2,6'sı obez olarak saptanmıştır. TÜİK verileri ile karşılaştırıldığında BKİ oranları çalışmamızda daha düşük olduğu görülmüştür. 2014 yılında Amerika'da üniversite öğrencilerinde yapılan çalışmada GYS tanısı alan öğrencilerde normal kilolu %70,1, fazla kilolu %25,4, zayıf %4,5 olarak tespit edilmiş (92). Bizim çalışmamızda ise GYSA'dan 25-29 puan arası alanlar arasından normal kilolu %84,8, fazla kilolu %9,1, obez %3,0 olarak, 30 ve üzerinde puan alanlar arasından normal kilolu %77,8 oranında bulunurken fazla kilolu ve obez öğrenci bulunmamıştır.

Katılımcıların annelerinin eğitim durumlarına bakıldığında %3,30'unun okuryazar olmadığı, %4,3'ünün yalnızca okuryazar olduğu, %40'ının ilköğretim mezunu olduğu, %28,9'unun lise mezunu olduğu, %21,40'ının üniversite mezunu olduğu, %21,10'unun yüksek lisans veya doktora mezunu olduğu belirlendi. Şimşek ve ark. (88) 2012'de yaptıkları çalışmada tıp fakültesi öğrencilerinin annelerinin eğitim durumlarına bakıldığında %5,2'sinin okuryazar olmadığını, %4,3'ünün sadece okuryazar, %66,2'sinin ilköğretim mezunu, %17,3'ünün lise mezunu, %7'sinin ise yüksekokul veya üniversite mezunu olduğunu saptamışlardır. Bizim çalışmamızda öğrencilerin annelerinin öğrenim durumunun daha yüksek seviyede olduğu söylenebilir. Bizim çalışmamızda ayrıca annelerinin eğitim durumları ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında GYA'ya göre 25-30 arasında puan alan katılımcıların annelerinin %6'sının (n=2) okuryazar olmadığı, %27,2'sinin (n=9) üniversite mezunu olduğu, 30 ve üzerinde puan alan katılımcıların annelerinin arasında okuryazar olmayanın olmadığı, %22'sinin (n=2) üniversite mezunu olduğu görülmüştür.

Katılımcıların babalarının eğitim durumlarına bakıldığında %0,7'sinin okuryazar olmadığı, %1,4'ünün yalnızca okuryazar olduğu, %29,6'sının ilköğretim muzunu, %28,9'unun lise mezunu, %33,9'unun üniversite mezunu, %5,6'sının yüksek lisans veya doktora mezunu olduğu belirlendi. Şimşek ve ark. (88) 2012'de yaptıkları çalışmada tıp fakültesi öğrencilerinin babalarının öğrenim durumlarına bakıldığında %0,9'unun okuryazar olmadığını, %1,2'sinin

35

sadece okuryazar, %56,7'sinin ilköğretim mezunu, %24,8'inin lise mezunu, %16,4'ünün yüksekokul veya üniversite mezunu olduğunu saptamışlardır. Bizim çalışmamızda öğrencilerin babalarının öğrenim durumlarının daha yüksek seviyede olduğu söylenebilir. Bizim çalışmamızda ayrıca katılımcıların babalarının eğitim durumları ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında GYA'ya göre 25-30 arasında puan alan katılımcıların babalarının %3'ünün (n=1) okuryazar olmadığı, %39,3'ünün (n=13) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu, 30 ve üzerinde puan alan katılımcıların babalarının arasında okuryazar olmayanın olmadığı, %55,5'inin (n=5) üniversite mezunu olduğu görülmüştür.

Üniversite eğitimine başlayan öğrencilerin büyük çoğunluğu ailelerinin yanından taşınarak başka bir şehirde yaşamaya başlamaktadır. Bu durum bizim çalışmamızda da ailesiyle kalan öğrencilerin sıklığının %17,4 bulunmasıyla desteklenebilir. Aile ile yaşayan öğrencilerde yemek saatlerinin daha düzenli olması, aileden çekindikleri için kötü alışkanlıklardan uzak durma gibi sebeplere bağlı olarak yeme bozukluklarına daha az rastlanabilir. Bizim çalışmamızda bu fark anlamlı olarak bulunmamış olsa da ileride yapılacak çalışmalarda bu durum daha detaylı olarak incelenebilir.

Düzenli spor yapma alışkanlığı genel olarak ülkemizde sıklığı az olan bir durum olduğu için bunun üniversite öğrencilerinde de az oranda görülmesini bekleyebiliriz. Özellikle GYS açısından riski olan bireylerde bu oranın normal popülasyona göre daha düşük olması da beklenen bir durumdur. Ertop ve ark. (93) 2011 yılında üniversite öğrencilerinin düzenli spor yapma durumlarını incelediğinde %9,6'sının düzenli spor yapabildiğini saptamışlardır. Bizim çalışmamızda bu oran %25,7 olarak bulunmuştur. Bizim çalışmamızdaki öğrencilerin düzenli spor yapma oranlarının daha yüksek seviyede olduğu söylenebilir. Bu oran çalışmamızda GYSA'dan 25 -29 arası alan öğrencilerde %5,4 olarak görülürken, 30 puan ve üzeri alan öğrencilerde %1,4 olarak bulunmuştur.

Televizyon izlerken yiyecek bir şeyler atıştırmak birçok kişi için vazgeçilmez bir durumdur. Televizyona konsantre olunmuşken ne kadar yenildiğinin farkına varılmayabilir. Bu nedenle yeme bozukluklarını tetiklemede televizyon izleme oranı önemli bir etken olabilir. Bizim çalışmamıza bakıldığında ortalama televizyon izleme saati 1,31 ±1,46 olarak saptandığı için bu durum bizim çalışmamız için yeterli olmayacaktır.

Sigara ve alkol kullanımı çoğunlukla ergenlik ve gençlik dönemlerinde arkadaş ortamlarında başlar ve çoğu bireyde hayat boyu devam eder. Bu alışkanlıkların oluşmasında arkadaş çevresi, aile gibi etkenlerin yanında eğitim süreci de önemli bir etkendir. Zorlu ve

36

stresli bir eğitim süreci öğrencileri alkol, sigara, hatta madde kullanımı gibi kötü alışkanlıkların oluşmasını tetikleyebilir. Tıp ve sağlık bilimleri fakültelerinden mezun olacak olan öğrenciler geleceğin sağlık çalışanları olacağı için onların bu tür kötü alışkanlıklar edinmeleri fakültede okurken engellenebilir.

Türkiye İstatistik Kurumu Küresel Yetişkin Tütün Araştırması (94), 2012 yılında yayınlanan verilerine bakıldığında yaş grubuna göre tütün ve tütün mamulü kullananlar, en çok 25-34 ile 35-44 yaş grubundaki bireyler her gün veya ara sıra tütün ve tütün mamulü kullandıklarını beyan etmişlerdir. 25-34 yaş grubunda bu oran 2008 yılında %40,3 iken, 2012 yılında %34,9’dur.

Gece yeme sendromu olan kişilerde ise bu oranın artabileceğini düşünebiliriz. Lundgren ve ark. (95) 2010 yılında yaptıkları çalışmada gece yemesi olanlarda sigara kullanımını %51,4, olmayanlarda %40,2 oranında bulmuşlardır. Ayrıca Küçükgöncü ve ark. (40) 2014 yılında yaptıkları psikiyatri hastaları üzerinde yaptıkları çalışmada GYS tanısı alan kişilerde sigara kullanımını anlamlı derecede yüksek bulmuşlardır ve sigara kullanımını GYS belirleyicilerinden biri olarak kabul etmişlerdir. Bizim çalışmamıza bakıldığında ise katılımcıların %85,i sigara kullanmazken, %15'i kullanmaktadır. Sigara kullanmayan katılımcıların %94,3'ünde GYS tanısı alma ihtimali bulunmamaktadır. Sigara kullanan katılımcıların %16,3'ünde GYS tanısı alma ihtimali olduğu gösterilmiştir. Bu değerlere baktığımızda diğer çalışmalara benzer olarak sigara kullanımı ile GYS arasındaki ilişkinin doğru orantılı olduğunu söyleyebiliriz.

Yeme bozuklukları genel olarak yüksek oranda alkol bağımlılığına eşlik etmektedir. Lundgren ve ark. (95) 2010 yılında yaptıkları çalışmada GYS kriterlerini karşılayan kişilerde alkol ve madde kullanımının sıklığının yüksek olduğunu saptamışlardır. Beary ve ark. (73) 1986 yılında yaptıkları çalışmada yatarak tedavi gören alkolik kadınların %35’inin önceden yeme bozuklukları olduğunu bildirmişlerdir. Küçükgöncü ve ark. (40) 2014 yılında psikiyatri hastaları üzerinde yaptıkları çalışmada GYS tanısı alan hastalarda alkol kullanım sıklığında anlamlı bir yükseklik olmadığını tespit etmişlerdir. Bizim çalışmamızda ise alkol kullanmayan katılımcıların %94,6'sında GYS riskinin olmadığı saptanmıştır. Alkol kullanan katılımcıların ise %11,5'inin GYS tanısı alabileceği gösterilmiştir. Bu değerlere göre alkol kullanımı ile GYS riski arasında doğru orantı olduğunu söyleyebiliriz. Alkol kullanımına bağlı yaşam tarzı düzensizliğinin yemek yeme alışkanlığına yansıyarak yeme bozukluklarına yol açabileceğini düşünebiliriz.

37

Madde bağımlılığı açısından baktığımız zaman Lundgren ve ark. (95) 2010 yılında yaptığı çalışmada madde kullanan hastalarda GYS sıklığının arttığını göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda ise madde kullanmayan öğrencilerde GYS sıklığı anlamlı derece yüksek bulunmuştur. GYS tanısı koymak için diğer psikiyatrik bozukluklarının, madde kullanımının dışlanması gerektiğini bildiğimiz için çalışmamızda çıkan sonuç GYS yatkınlığı olan kişilerin madde kullanımından değil, gerçekten yatkınlığı olduğundan geçerli puanı aldığını söyleyebiliriz.

Yeme davranışı kişinin emosyonel durumu ile paralellik gösterir. Örneğin depresyonda olan kişi normal düzeninde yemeye devam etmez. Bazı kişilerde iştah artar, bazılarında ise azalır. Biz de çalışmamızda depresyon ile GYS'nin nasıl bir etkileşimi olduğunu görmek istedik. Literatür bilgilerine bakıldığı zaman Küçükgöncü ve ark. (40) 2014 yılında major depresyon hastalarına yaptığı çalışmada GYS sıklığını %15,7 olarak bulmuş, depresyon hastalarında GYS’nin diğer hasta gruplarından daha sık olduğu saptamışlardır. Bizim çalışmamızda ise depresyon ilacı kullanan öğrencilerden %8'i GYSA'dan 25-29 puan arasında alırken, %4'ü GYSA'dan 30 ve üzerinde puan almıştır. Bu durum bazı öğrencilerin depresyon ilacı kullandığını gizlemesinden ileri gelebilir.

Gece uykudan uyanmanın GYS riskini arttıması beklenen bir durumdur. Ancak çalışmamıza katılan öğrencilerin gece uykusundan uyananların büyük bir çoğunluğu yemek yemek dışındaki başka sebeplerle uykularından uyandıkları tespit edilmiştir. Bu durumun çalışmamıza katılan bireylerin yaş ortalamaları ile ilgili olabileceği düşünülebilir ancak bu konuyla ilgili ek çalışmalara ihtiyaç olabilir.

38

SONUÇLAR

Üniversite öğrencilerinde GYS'yi araştırmayı amaçladığımız çalışmamızda 306 Tıp Fakültesi öğrencisi, 269 Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencisi olmak üzere toplam 575 öğrenci ile Trakya Üniversitesi'nde yürüttüğümüz bu çalışmamızdan çıkan sonuçlar şöyledir:

1- Çalışmamıza katılan 575 üniversite öğrencisi üzerinden GYS tanısı için 25 ve üzeri puan alanların hepsini hesaplanıldığında %7,3, yalnızca 30 puan ve üzerinde puan alanları hesaplanıldığında bu oran %1,6 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre Gece Yeme Sendromu'nun sıklığı şu an için düşük olsa da, giderek arttığını ve üzerinde daha fazla çalışma yapılması gerektiğini söyleyebiliriz.

2- BKİ ve GYS skorları karşılaştırıldığında GYA'dan 25-29 puan arasında alan katılımcıların %84,8'inin normal kilolu olduğu, yalnızca %3'ünün obez olduğu; GYA'dan 30 ve üzerinde puan alanların ise %77,8'inin normal kilolu olduğu görülmüştür. Buna göre obezite her ne kadar GYS için önemli bir kriter olsa da, normal kilolu bireyleri ilk etapta GYS açısından dışlamak yanlış olacaktır.

3- Medeni hallerine bakıldığında GYA skorlamasına göre 25-30 arasında puan alanların sadece %11,1'inin evli olduğu, 30 ve üzerinde puan alanların arasında ise evli olanın bulunmadığı tespit edilmiştir. Buna göre evliliğin daha düzenli bir hayat tarzı gerektirdiğinden dolayı yeme bozukluklarının sıklığını düşürdüğünü söyleyebiliriz.

4- Çalışmamızda aileleriyle yaşayan katılımcıların, ailelerinden ayrı yaşayanlara göre daha fazla sayıda olduğu, ve ailesiyle yaşayanlarda GYS sıklığının daha düşük olduğu gösterilmiştir. GYS riskini önlemede daha düzenli bir hayat, aile desteği gibi faktörlerin önemli olduğu söylenebilir.

39

5- Toplamda düzenli spor yapan katılımcı sayısı düşük bulunmasına rağmen (n=148, %25,7), düzenli spor yapanlarda GYS sıklığının daha düşük olduğu gösterilmiştir. Sağlıklı bir yaşam biçimine ulaşmak için spor yapmak önerilebilir.

6- Depresyon ve GYS birlikteliğine bakıldığında depresyon ilacı kullanan kişilerdeki GYS sıklığının, kullanmayanlara göre daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

7- Doğum yerlerine göre bakıldığında GYS sıklığı en yüksek olarak Marmara Bölgesi'nde bulunmuştur.

8- Katılımcıların büyük çoğunluğu sigara kullanmadığını ifade etmiştir ve sigara kullanmayan bireylerde GYS riski çok düşük olarak bulunmuştur.

9- Alkol kullanım sıklığı çalışmamıza katılan bireylerde düşük oranda bulunmuştur. Alkol kullanmayan bireylerde ise GYS olma riski çok düşüktür. Bu oranın hayat tarzının düzenli olmasının yemek yeme alışkanlığına da yansımasından kaynaklandığını düşünebiliriz.

10- Madde kullanan katılımcı sayısı çalışmamızda düşük oranda tespit edilmiştir. Madde kullanan öğrencilerdeki GYS sıklığı ise kullanmayanlara oranla daha düşük olarak bulunmuştur. Bu durum yalancı pozitiflik riskini ortadan kaldırmıştır.

11- Çalışmamızda GYA'dan 25 ve üzerinde puan alan %7,3 oranında katılımcı bulunmuştur. Şu anda düşük olsa da, GYS sıklığı her geçen gün artmaktadır. Bu nedenle GYS ile ilgili daha çok çalışma yapılmalı, bağımlılarda özellikle dikkat edilmeli ve üzerinde politikalar geliştirilmelidir. Birinci basamak hekimlerinin ise hastaların sadece dış görünüşlerini değil, bu hastalardaki oluşabilecek psikolojik değişiklikleri de göz önünde

Benzer Belgeler