• Sonuç bulunamadı

Trakya Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinde gece yeme sendromunun araştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Trakya Üniversitesi Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinde gece yeme sendromunun araştırılması"

Copied!
61
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

AİLE HEKİMLİĞİ

ANABİLİM DALI

Tez Yöneticisi Doç. Dr. Serdar ÖZTORA

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP VE SAĞLIK BİLİMLERİ

FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNDE GECE YEME

SENDROMUNUN ARAŞTIRILMASI

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Merve PEKER

(2)

TEŞEKKÜR

Uzmanlık eğitimim boyunca ve tezimin hazırlanmasında gösterdiği her türlü destek ve yardımlarından dolayı tez danışmanım Doç. Dr. Serdar Öztora'ya, Trakya Üniversitesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. H. Nezih Dağdeviren’e, yardımlarını ve katkılarını esirgemeyen Doç. Dr. Ayşe Çaylan’a ve Yrd. Doç. Dr. Önder Sezer’e, eğitimimde emeği geçen tüm hocalarıma, başta Uzm. Dr. Sezen Kıray Ülke olmak üzere birlikte çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma, hep yanımda olan canım ailem anneme, babama ve kardeşlerime, beraber başladığımız ilk günden beri verdiği destekle beni hiç yalnız bırakmayan sevgili Dr. İlkay Vatansever'e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(3)

3

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ VE AMAÇ

... 1

GENEL BİLGİLER

... 3 YEME DAVRANIŞI ... 3 YEME BOZUKLUKLARI ... 3 TEDAVİ ... 11

ALKOL VE YEME BOZUKLUKLARI ... 13

OBEZİTE VE YEME BOZUKLUKLARI ... 14

UYKU VE YEME BOZUKLUKLARI ... 15

DEPRESYON VE YEME BOZUKLUKLARI ... 15

GEREÇ VE YÖNTEM

... 17

BULGULAR

... 20

TARTIŞMA

... 33

ÖZET

... 40

SUMMARY

... 42

KAYNAKLAR

... 44

EKLER

(4)

4

SİMGE VE KISALTMALAR

AN : Anoreksiya Nervoza

BDT : Bilişsel Davranışçı Terapi

BKI : Beden Kitle İndeksi

BN : Bulimiya Nervoza

DSM : “The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders”

Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı

GYA : Gece Yeme Anketi GYS : Gece Yeme Sendromu TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu TYB: Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

(5)

1

GİRİŞ VE AMAÇ

Beslenme; hayati fonksiyonların yerine getirilebilmesi, sağlığın korunması, büyüme, gelişme, verimli ve uzun süre yaşamın devamı için alınması gerekli olan besin öğelerini, yeterli miktarda, besin değerini yitirmeden alarak, sağlığı bozucu hale getirmeden dengeli olarak tüketmektir (1).

Yeme bozuklukları; yiyeceklerin tüketilmesi ya da emilmesinde değişme ile sonuçlanan ve fiziksel sağlık ve psikososyal işlevsellikte anlamlı bozukluğa yol açan yeme ve diğer yeme ile ilişkili davranışlarda kalıcı bozulma ile karakterizedir. DSM-V yeme bozuklukları için tanısal ölçütleri pika, geri çıkarma (geviş getirme) bozukluğu, kaçıngan/ kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu, anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza (BN) ve tıkınırcasına yeme sendromu (TYB) için oluşturmuştur. Bunların yanı sıra bu tanısal ölçütlerini tam karşılamayan, tanımlanmış diğer bir beslenme ve yeme bozukluğu kategorisinde olan örnek yeme bozuklukları mevcuttur. Bunlardan biri de 'gece yeme sendromu'dur (GYS) (2).

Gece yeme sendromu; ilk olarak 1955’te Stunkard tarafından, tedaviye dirençli obezitesi olan hastalarda, sabahları anoreksi, akșam hiperfaji ve insomnia ile karakterize bir bozukluk olarak tanımlanmıștır (3). Tanı ölçütlerinin açılımı ise, sabahları ortaya çıkan anoreksi, kahvaltının atlanması veya ihmal edilebilir miktarda yenmesi (örneğin kahve veya meyve suyu), akșam hiperfajisi olarak tanımlanan günlük kalorinin en az %25’inin akșam yemeğinden sonra alınması, insomni veya uykusuzluğun ise haftada 3 veya daha fazla olması șeklinde tanımlanmıștır (4).

Depresyon ve obezite, toplumsal ve bireysel açıdan, ekonomik ve tıbbi maliyeti olan iki yaygın bozukluktur. Her iki bozukluk arasında nedensel bir bağlantı olduğu düşünülmektedir. Obezite depresyona yol açabilir veya depresyonun bir sonucu olabilir.

(6)

Depresyonu olan kişiler, obezite gelişimi açısından sürekli olarak risk altındadırlar (5). GYS özellikle aşırı kilolu ve obezlerde tanımlanmıştır. Ancak normal kilolu kişilerde de gözlenebilir (6).

Gece uykudan uyanarak ya da akşamları fazla yemesi olan her kişi GYS olarak nitelendirilemez (7). Uyku döneminde anormal yemek yeme davranışı GYS dışında Uyku ile ilişkili yeme bozukluğu, Nokturnal BN, TYB, Klein-Levine sendromunda bulunabilir, ayrıca bu durumun bazı disosiyatif bozukluk vakalarında da görülebildiği bildirilmiştir (8).

Bu çalışmada Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinde GYS'nin araştırılması hedeflenmiştir. Bu araştırma ile 18 yaş üzerindeki öğrencilerin yaş, cinsiyet, ebeveynlerinin eğitim durumları, alkol, sigara ve madde bağımlılığı, depresyon, kronik hastalık durumları incelenerek GYS ile ilişkisinin incelenmesi amaçlamıştır.

(7)

3

GENEL BİLGİLER

YEME DAVRANIŞI

Yeme, insanların en temel biyolojik faaliyetlerinden biridir. Ancak yemek yemenin biyolojik gerekliliğinin yanında psikolojik önemi de bulunmaktadır. Kişiler kendilerini baskı altında hissettiğinde ya da birine öfkelendiğinde normalden daha fazla yiyebilir. Bu durum biyolojik ihtiyaçtan değil, psikolojik ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde heyecanlı ya da aşırı stresli olanların hiç yemek yememeleri de psikolojik durumlarının yeme üzerinde bıraktığı bir etkidir. Sıkıntı, öfke, neşe, depresyon, üzüntü gibi psikolojik durumların yeme davranışları üzerindeki etkilerini kanıtlayan birçok araştırma bulunmaktadır(9). Bu araştırmalar, stres ve negatif duyguların, besin alımını ve yeme motivasyonunu hem arttırabildiğini hem de azaltabildiğini göstermektedir (10). Yapılan başka bir çalışmada, öfke, korku ve üzüntü gibi negatif duyguların dürtüsel yemeyi (hızlı ve düzensiz yeme gibi), duygusal durumu düzeltmek için yemeyi ve abur cubur tüketimini arttırdığı; buna karşın neşe ve mutluluk gibi pozitif duyguların sağlıklı besin tüketimini artırdığı tespit edilmiştir (11).

YEME BOZUKLUKLARI

Yeme bozuklukları tüm toplumlarda sık görülen, genellikle erken ergenlik döneminde başlayan ve erişkin dönemde de süren, yüksek kronisite gösteren (%25), uzun-süreli tedavi gerektiren, yeti yitimi ve ölüm oranları yüksek (%10-15) psikiyatrik bozukluklardandır (1,2). Yeme bozukluklarında yaşam boyu yaygınlık, anoreksiya nervoza (AN) için %0,1-2,1 (subklinik formlar için %10), BN için %1-3 ve TYB (binge eating disorder) için %6 olarak bildirilmiştir (12,13).

(8)

4

Yeme bozuklukları tıbbi, sosyal ve psikolojik sorunlara yol açan, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen yeme davranışları bozukluklarıdır (14).

Yeme bozukluklarının gelişimi aile işlevselliği, ailede yeme bozukluğu öyküsü, duygu durum bozuklukları, alkol madde bağımlılığı, obezite, kilo ve yemek uğraşları, düşük benlik saygısı, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), kötü olaylara maruz kalma, çocukluk çağı cinsel taciz ve istismar gibi çok etkenli yaklaşımlarla açıklanmaktadır (15,16).

Bütün yeme bozukluklarında karşımıza çıkan iki tane ortak özellik vardır: beden algısının (görünüm ve ağırlık) bozukluğu ve yeme alışkanlığındaki ileri bozukluk (17).

DSM-V tanısal ölçütlerine göre yeme bozuklukları pika, geri çıkarma (geviş getirme) bozukluğu, kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu, anoreksiya nervoza (AN), bulimiya nervoza, ve tıkınırcasına yeme bozukluğu için oluşturulmuştur (2).

Üniversite öğrencisi kızlar üzerinde yapılmış çeşitli çalışmalarda AN prevalansı %0.1-4.0 arasında ve Bulimiya nervoza prevalansı da %18-20 arasında değiştiği bildirilmektedir (18,19).

Pika

Pikanın temel özelliği, besleyici olmayan, yiyecek olmayan bir ya da daha çok maddenin en az 1 aylık süre boyunca devamlı, klinik dikkat gerektirecek kadar ciddi şekilde yenmesidir (2). Pika'nın tanı ölçütleri aşağıdaki gibidir:

A. En az bir ay süreyle, sürekli olarak, besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme

B. Besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme tutumu, kişinin gelişimsel düzeyi ile uyumlu değildir.

C. Bu yeme davranışı, kültrel dayanağı olan ya da toplumsal olarak olağan kabul edilebilecek bir uygulama değildir.

D. Bu yeme davranışı, başka bir ruhsal bozukluk bağlamında ortaya çıkıyorsa (örn. anlıksal yetersizlik, otizm açılımı kapsamında bozukluk, şizofreni) ayrıca klinik değerlendirilmeyi gerektirecek denli ağırdır.

Geri Çıkarma (Geviş Getirme) Bozukluğu

Geri çıkarma bozukluğunun temel özelliği, en az 1 ay süre boyunca, beslenme ya da yeme sonrasında yiyeceğin tekrarlayan dışarı çıkarılıp çiğnenmesidir (regürjitasyonudur). Kısmen sindirilmiş olabilen önceden yutulmuş yiyecek, belirgin bulantı, istemsiz öğürtü ya da

(9)

5

tiksinti olmadan ağıza geri getirilir (2). Geri çıkarma (geviş getirme) Bozukluğu tanı ölçütleri aşağıdaki gibidir:

A. En az 1 ay süreyle, sık sık yediği yiyeceği geri çıkarma. Çıkarılan yiyecek yeniden çiğnenebilir, yeniden yutulabilir ya da dışarı tükürülebilir.

B. Sık sık geri çıkarma, eşlik eden bir mide-bağırsak hastalığına ya da başka bir sağlık durumuna (örn. gastroözefageal reflü, pilor stenozu) bağlanamaz.

C. Bu yeme bozukluğu, yalnızca AN, bulimiya nervoza, TYB ya da kaçıngan/kısıtlı yiyecek alımı bozukluğun gidişin sırasında ortaya çıkmamaktadır.

D. Bu belirtiler, başka bir ruhsal bozukluk bağlamında ortaya çıkıyorsa ayrıca klinik değerlendirilmeyi gerektirecek denli ağırdır.

Kaçıngan/ Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu

Kaçıngan/ kısıtlı yiyecek alımı bozukluğunun temel özelliği, oral yiyecek alımı yolu ile yetersiz enerji alımı ya da beslenme gereksinimleri karşılamak klinik olarak anlamlı yetersizlik ile kendini gösteren, yiyecek alımından kaçınma ya da kısıtlamadır.

Anoreksiya Nervoza

Anoreksiya nervoza, beden algı bozukluğuna bağlı, kişinin beden sağlığını bozacak şekilde kilo vermeye çalışması ile karakterize yeme bozukluğudur (20,21). Sıklıkla ergenlik ve genç erişkinlik döneminde görülür. Yeme bozukluğu sıklığı %0,2-l olup, kızlarda erkeklerden 5-10 kat daha sık görülür (22). Kilo almaktan aşırı korkma, beklenenin %85’inin altında vücut ağırlığına sahip olma, amenore ve diğer hormonal ve metabolik bozukluklar hastalığın temel belirtileridir (23).

Anoreksiya nervoza psikiyatrik hastalıklar içerisinde en yüksek mortalite oranına sahip yeme bozukluğu tablosudur (24). Prognozu nispeten düşüktür (25). Ciddi biyolojik sonuçlarla birlikte ağır psikososyal işlev bozukluklarına yol açar (26). Kişilik özellikleri incelendiğinde; premorbid AN olgularının genellikle, aşırı kaçıngan, inatçı, mükemmeliyetçi oldukları, benlik saygılarının düşük olduğu ve zayıf sosyal ilişkiler kurdukları bildirilmektedir (27). AN tanı ölçütleri aşağıdaki gibidir:

A. Gereksinimlere göre erken (enerji) alımını kısıtlama tutumu, kişinin yaşı, cinsiyeti, gelişimsel olarak izlediği yol ve beden sağlığı bağlamında belirgin bir biçimde düşük bir vücut ağırlığının olmasına yol açar. Belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığı, olağan en

(10)

6

düşüğün altında ya da çocuklar ve gençler için beklenen en düşüğün altında olarak tanımlanır.

B. Kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığı, olağan en düşüğün altında ya da çocuklar ve gençler için beklenen en düşüğün altında olarak tanımlanır.

C. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi kendini değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının önemini hiç bir zaman kavrayamaz.

Bulimiya Nervoza

Bulimiya ‘bous (öküz)’ ve ‘limos (açlık)’ sözcüklerinden köken almaktadır. ‘Öküz kadar aç olmak’ veya ‘bir öküzü yiyecek kadar aç olmak’ anlamlarını içerir (28). Şişman olma korkusu, bu hastalıkta da davranış bozukluklarının temelinde yatmaktadır. BN olarak tıbbi tanımlaması, 1979’da Russell tarafından yapılmıştır (29). Anorektiklerden farklı olarak, BN’li hastalar, normal kiloda ya da kilolu olabilirler (28). BN için tanı ölçütleri aşağıdaki gibidir:

A. Yineleyici tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme dönemi aşağıdakilerin her ikisi ile belirlidir:

1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok yiyeceği, ayrı bir zaman biriminde (örn. herhangi iki saatlk bir sürede) yeme.

2. Bu dönem sırasında yemek yemeyle ilgili denetiminin kalktığı duyumunun olması (örn. kişinin yemek yemeyi durduramadığı duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu)

B. Kilo almaktan sakınmak için, kendi kendini kusturma, iç sürdüren (laksatif) ilaçları, idrar söktürücü (diüretik) ilaçları ya da diğer ilaçları yanlış yere kullanma, neredeyse hiç yememe ya da aşırı spor yapma gibi yineleyen, uygunsuz ödünleyici davranışlarda bulunma.

C. Bu tıkınırcasına yeme davranışlarının ve uygunsuz ödünleyici davranışların her ikisi de, ortalama, üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur.

D. Kendilik değerlendirmesi, vücut biçiminden ve ağırlığından yersiz bir biçimde etkilenir.

(11)

7

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu bir bireyin aynı zaman diliminde ve aynı koşullarda yiyebileceğinden çok daha fazla miktarda yiyeceği kısa bir süre içinde tükettiği, yemek yeme davranışını dizginleyemediği ve aşırı miktarlarda yemek yeme davranışının tekrar ettiği bir yeme bozukluğudur. TYB’nin temel özelliği, yemek yeme alışkanlıkları bu tanıma uyan kişilerde bulimia nervozanın (BN) ayırt edici özelliği olan tıkınırcasına yeme nöbetlerinin yol açabileceği etkileri giderebilmek için, hastanın kendini kusmaya zorlaması, ishale yol açan ya da idrar söktürücü ilaçlar kullanması, yeme alışkanlığını uzunca bir süre dizginlemesi yahut yorucu beden hareketleriyle metabolizmayı hızlandırması gibi tedbirlerin alınmamasıdır. TYB, Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırma sistemi olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel Sınıflandırma Elkitabının (DSM) 1994 yılında yayınlanan, 2000 yılında revize edilmiş 4. Baskısında (DSM-IV-TR) “Başka Türlü Adlandırılamayan Yeme Bozuklukları” başlığı altında yer almıştır. 2013 yılında yayınlanan DSM-5’te ise “Beslenme ve Yeme Bozuklukları” bölümünde kendine özgü tanı ölçütleri olan bir yeme bozukluğu olarak tanımlanmıştır (30). TYB için tanı ölçütleri aşağıdaki gibidir:

A. Tekrar tekrar görülen tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme döneminde aşağıdakilerin her ikisi de bulunur:

1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha fazla yiyeceği ayrı bir zaman diliminde (ör. herhangi bir iki saatlik sürede) yeme. 2. Bu dönem sırasında, yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı hissinin bulunması.

B. Tıkınırcasına yeme dönemlerinde aşağıdakilerden üçü (ya da daha fazlası) görülür: 1.Alışılanın çok üstünde bir hızla yeme

2. Rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedinceye kadar yeme 3. Açlık hissi duymuyorken aşırı miktarlarda yeme

4. Ne kadar yediğinden utandığı için yalnızken yeme

5. Yeme sonrası kendinden tiksinme, çökkünlük yaşama ya da suçluluk duyma. C. Tıkınırcasına yeme ile ilgili belirgin bir sıkıntı duyulur.

D. Tıkınırcasına yeme davranışları ortalama üç ay içinde, en az haftada bir kez olmuştur.

E. Tıkınırcasına yemeye, bulimia nervozada olduğu gibi yineleyen uygunsuz telafi edici davranışlar eşlik etmez ve tıkınırcasına yeme yalnızca BN ve AN'nin gidişi sırasında ortaya çıkmaz (30).

(12)

8

Gece Yeme Sendromu

Gece yeme sendromu ilk olarak 1955’te Stunkard tarafından tedaviye dirençli 16 obezitesi olan hastada tanımlanmıştır (31). Uykudan uyanarak yemek yeme ya da akşam yemeğinden sonra aşırı yiyecek tüketme, yineleyen gece yemek yeme dönemleri ile kendini gösteren yeme bozukluğudur. Yemek yendiğinin ayrımında olunur ve yemek yendiği anımsanır. Gece yemek yeme, kişinin uyku-uyanıklık döngüsündeki değişiklikler ya da yerel toplumsal değerler gibi dış etkilerle daha iyi açıklanamaz. Gece yemek yeme, belirgin sıkıntıya ve/ya da işlevsellikte düşmeye neden olur. Düzensiz yeme örüntüsü, TYB ya da madde kullanımı da içinde olmak üzere, başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz ve başka bir sağlık durumuna ya da bir ilacın etkisine bağlanamaz (2).

Akşam aşırı yeme (evening hyperphagia) GYS'nin ilk tanımlanmasından beri ana ölçütlerinden birisini oluşturmaktadır. Alınan besin miktarına göre akşam aşırı yeme, çalışmalarda farklı tanımlamalarla belirlenmiştir (32). İlk olarak "günlük enerji alımının %25'inden fazlasının akşam yemeğinden sonra alınması" olarak tanımlanmıştır (3). Çalışmalar gözden geçirildiğinde akşam aşırı yeme için özellikle zamansal açıdan belirli bir kural olamayacağı, araştırmacıların bulundukları kültüre göre kendi ölçütlerini belirlemeleri gerekebileceği belirtilmektedir (33).

Uykudan uyanarak yeme davranışı gece uyanma ve uykuya dönmeden önce besin tüketiminin olmasıdır (34). GYS ilk tanımlandığında uykudan uyanarak yeme davranışı (nocturnal eating) tanı ölçütleri içerisinde belirtilmemiştir. İlk yapılan çalışmalarda GYS'li hastalarda gece uykudan uyanarak yemek yemelerinin olduğunu bildirilmiştir. Daha sonraki çalışmalarda GYS tanısı için kullanılan ölçütler arasına haftada en az 3 kez gece uykudan uyanarak yemek yeme davranışının olması da eklenilmiştir (34-36). Son olarak GYS tanısı için haftada en az iki gece uykudan uyanarak yemek yeme davranışının olması önerilmiştir (37).

Gece yeme sendromu tanısı alan birçok kişi gece yediklerini hatırlarken, bazı kişiler ise gece yemelerini hayal meyal hatırlayabilmekte ve davranışlarının 'otomatik' olarak gerçekleştiğini bildirmektedirler (33). Ancak bu dönemleri yeterince hatırlamayan kişilerde ısrarlı davranıldığında, yeme dönemlerini hatırlayabildikleri görülmüş, bunun yanında GYS tedavileri sırasında kişilerin yeme dönemlerine yönelik farkındalıklarının arttığı görülmüştür (38,39).

Sabah anoreksiyası (morning anorexia) sabahları yemek yeme isteğinin olmaması ya da kahvaltının yapılmaması olarak tariflenmekte olup, ilk tanımlanmasından beri sıklıkla

(13)

9

sendromun bir parçası olarak değerlendirilmektedir (40). Sabah anoreksiyası GYS'li kişilerin bir çoğunda bulunmaktaysa da sendrom için spesifik değildir (33).

İnsomnia yakınmaları araştırmalarda, uykuya başlama ve uykuyu sürdürme insomniası olarak belirtilmiştir (32). İnsomnia yakınması, GYS tanısı alan kişilerin tümünde görülmeyebilir. Yapılan çalışmalarda GYS olan kişiler her gece ortalama 3,6 kez uyanırken, bu oran kontrol grubunda 0,3 olmuştur. GYS olanların % 52’si her uyandıklarında yemek yemişlerdir (41).

Gece yeme sendromu literatürde ilk defa 50 yıl önce tanımlanmış olmasına rağmen klinik uygulamada halen yeterince tanınamayan bir yeme bozukluğudur.

Gece yeme sendromu için 1955 yılındaki ilk tanı ölçütlerinin açılımı; sabahları kahvaltının atlanması veya ihmal edilebilir miktarda olmasının eşlik ettiği iştahsızlık, toplam kalorinin en az %25’inin akşam yemeğinden sonra alınması şeklinde olan akşam hiperfajisi ve haftada 3 veya daha fazla gece insomnia yakınmasının olmasıyla belirlenmiştir (3). İlk tanımlanmasından sonra uzun yıllar boyunca pek dikkat çeken bir araştırma konusu olmamasına rağmen 1990'lı yıllarda artan obezite ile birlikte ilgi çekici bir konu haline gelmiştir. İlk ölçütlere en önemli ekleme 1999 yılında yapılan bir çalışmada gözden geçirilen tanı ölçütlerine gece uykudan uyanarak bilinçli bir şekilde yeme davranışı eklenmiş, akşam yemeğinden sonra gıda alımı düzeyinin günlük %50’den fazla olması gerektiği belirtilmiştir. GYS ilk tanımlanmasından bu yana farklı kriterler kullanılsa da, özellikle belirlenen bu ölçütler yaygın olarak kullanılmıştır (40).

Sabah iştahsızlığı, akşam hiperfaji ve gece gıda alımının eşlik ettiği uyku bölünmeleri ile karakterizedir. Temel klinik özelliğinin gıda alımının sirkadiyen ritmindeki gecikme olduğu düşünülmektedir (42). Günlük alınması gereken kalorinin çoğunun akşam ve gece uyanıp yemek yiyerek alınması şeklinde görülen gecikmiş yeme örüntüsü ile belirli bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır (43).

Birinci Uluslararası Gece Yeme Sempozyumu 26 Nisan 2008 tarihinde Minneapolis’de, uyku ve yeme bozuklukları için araştırma bulgularını paylaşmak ve GYS için araştırma tanı kriterlerini geliştirmek için toplanarak yeni tanı ölçütlerini belirlemiştir (33).

Tanı tutarlılığını sağlamak amacıyla Uluslararası GYS Çalışma Grubu tarafından GYS için tanı ölçütleri önerilmiştir (44). İlk kez Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabının beşinci baskısında (DSM-5) başka yerde sınıflandırılmayan beslenme ve yeme bozukluğu başlığı altında tanımlanmıştır (American Psychiatric Association 2013) (31).

(14)

10

Tablo 1. Gece Yeme Sendromu'nun tanı ölçütlerinin tarihçesi

Tanı Ölçütleri

GYS Özellikleri Stunkard ve ark. (1955) Birketvedt ve ark. (1999) Akşam hiperfaji Akşam yemeğinden sonra

günlük kalorinin %25'ten fazlasının alınması

Akşam yemeğinden sonra günlük kalorinin %50'den fazlasının alınması

Sabahları anoreksi İştahsızlık/ az yeme/ yememe İştahsızlık/ az yeme/ yememe

Uyku başlangıcı En az gece yarısına kadar uyuyamama ...

Uyanmalar ... Gecede en az bir kez uyanma

Nokturnal yeme ... Uykudan uyanarak atıştırma

Diğer Duygurumun gece daha çökkün olması TYB, BN ölçütleri yoktur En az 3 aydır sürmelidir

GYS: Gece Yeme Sendromu, TYB: Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu, BN: Bulimiya Nervoza.

Gece yeme sendromu bir yeme bozukluğunun, bir uyku bozukluğunun ve bir duygudurum bozukluğunun benzersiz bir birleşimi gibi görünmektedir (45). GYS olan bireyler sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında, akşam yemeğinden sonra daha fazla kalori tükettikleri, gece boyunca daha sık uyandıkları ve uyanınca daha fazla yedikleri bildirilmiştir (6,46). Çok çeşitli gıdalar bildirilmiş olmasına rağmen en yaygın gıda seçenekleri ekmek, sandviç ve şekerlemelerdir (47,48). Gece yiyenlerde, şeker ve yüksek karbonhidratlı yemekler tercih edilmesine rağmen, yenilen yiyecekler gün boyu tüketilenlere oldukça benzemektedir (47). Birketvedt ve ark. (49) çalışmalarında, gece yiyenlerin, gece yedikleri yiyeceklerin %70’ini karbonhidratların oluşturduğunu, gündüz ise bu oranın %47 olduğunu göstermişlerdir. Proteine kıyasla yüksek karbonhidrat içeren bu beslenme modeli, triptofanın beyne geçişini artırarak, uykunun başlamasında rol alan serotonine dönüşmesine katkıda bulunmaktadır (50,51).

Gece yeme sendromu, genelde onlu ve yirmili yaşların sonuna doğru, erken erişkinlik dönemi boyunca bulunmaktadır (52). Remisyon ve alevlenme periyodları ile karekterizedir. Aynı zamanda stresli yaşam koşullarında ortaya çıkma eğilimindedir (3). Cinsiyet dağılımına bakıldığında, toplum tabanlı ve obezite hastalarında yapılan çalışmaların çoğunda erkekler ve kadınlar arasında prevalans farkı bulunamamıştır (47,48,53) Özetle; yeme bozukluklarının büyük bölümünün kadınlardaki prevalansının, erkeklerdekinden daha yüksek olması şeklindeki eğilim; GYS için halen tartışmalı bir konudur (54).

(15)

11

Gece yeme sendromunda, genetiğin etkisi gösterilmiştir. Lundgren ve ark. (55) yaptığı bir çalışmada, GYS olanların 1. Derece akrabalarında, sendromun görülme oranı, kontrol grubuna göre 4,9 kat daha fazla olarak tespit edilmiştir.

Tablo 2. Gece Yeme Sendromu içim önerilen tanı ölçütleri (6)

TEDAVİ

Gece yeme sendromu için tavsiye edilenler sınırlı sayıdadır (45). Genellikle GYS olan hastaların hikayelerinde, uzun süre uygulanmış ancak başarısızlıkla sonuçlanmış tedavi girişimleri vardır. Hastalar sıklıkla, yalnızca kilo verme çabası içerisine girmekte ve bazı hastalar belki de utandıkları için olsa gerek, gece yeme alışkanlıklarından söz bile etmemektedirler (32,48).

A. Aşağıda belirtilenlerin birisi ya da her ikisi şeklinde ortaya çıkan, günlük yeme

düzeninde akşamları ve/ veya geceleri belirgin artış olduğunun gösterilmesi A.1. Gıda alımının en az %25'inin akşam yemeğinden sonra olması A.2. Haftada en az 2 gece uykudan uyanarak yeme olması

B. Akşam ve gece yeme episodlarının farkında olunması ve hatırlanıyor olunması C. Aşağıdaki bulguların en az 3 tanesinin kliniğe eşlik etmesi

C.1. Sabahları yeme isteğinde azalma olması ve/ veya haftada 4 ya da daha fazla kahvaltı yapılmayan gün olması.

C.2. Akşam yemeği ile uyku başlangıcı arasında ve/veya geceleri güçlü yeme isteği varlığı

C.3. Haftada en az 4 ya da daha fazla uykuya başlama ve/ veya uykuyu sürdürme insomniyası olması

C.4. Uykuya başlamak ya da geri dönebilmek için yeme gerekliliği inancının varlığı

C.5. Duygudurumun sıklıkla depresif olması ve/ veya akşamları kötüleşmesi

D. Bozukluğun belirgin sıkıntı ve/veya işlevsellikte azalmaya yol açması E. Yeme düzenindeki bozukluğun en az 3 aydır olması

F. Bu bozukluğun herhangi bir madde kötüye kullanımı ya da bağımlılığı, tıbbi

(16)

12

Çalışmalar, merkezi sinir sistemi serotonin modülasyonunun, GYS tedavisinde etkili olabileceğini göstermektedir(49,56). Serotoninin, serotonin taşıyıcısına bağlanmasındaki artışın, post-sinaptik serotonin iletiminde bozukluklara neden olabileceği düşünülmektedir. Bu durum GYS’na yol açabilir. Gece yiyenlerde orta beyinde SERT bağlanmasındaki artış, hem gıda alımında hem de nöroendokrin fonksiyonun sirkadiyen ritminde disregülasyona neden olmaktadır. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRİ) serotonin geri alımını engelleyerek, SERT aktivitesinde azalma meydana getirirler ve post-sinaptik serotonin iletimini artırarak GYS’nu yatıştırırlar (57).

Spaggiari ve ark. (58) D-fenfluramin tedavisinin, 7 hastadan 6’sında GYS’nu ortadan kaldırdığını bildirmişlerdir. Manni ve arkadaşları (59) ise 4 GYS hastasından 1’inde iyi bir yanıt elde etmişlerdir. Bu güçlü serotonin agonistinin etkili olması, GYS’nun oluşumunda yetersiz serotonin düzeylerinin önemli olduğunu düşündürmektedir. Bu durum aynı zamanda sertralinin, yeme bozukluklarının tedavisi için yeterli dozlarda verildiği zaman, etkinliğini açıklamaya da yardımcı olabilir (45). GYS tedavisi ile ilgili yapılan bir çalışmada sertralin ile tedavi edilebilen hastaların olduğu, hatta bazılarının tam remisyona girdiği gözlemlenmiştir (60).

Topiramat ile yapılan bir çalışmada, topiramatın GYS üzerinde etkili olduğu gösterilmiştir (61). Sedatif ajanların GYS tedavisinde etkili olduğu kanıtlanmamakla birlikte çoğu vakada gece yeme artışıyla ilişkilendirilmiştir (40, 56). GYS olan ve olmayan hastalarda zolpidem, önemli bir şekilde amnestik nokturnal yemeyi artırmıştır (8).

Gece yeme sendromu tedavisinde ışık terapisi (Bright light terapi) gibi farmakolojik olmayan tedavi yaklaşımlarına, literatürde sınırlı bir şekilde yer verilmiştir. Yapılan bir çalışmada paroksetin tedavisine ek olarak verilen ışık tedavisi verildiğinde gece yeme belirtilerinde ve depresyon skorlarında düşme gözlenmiştir. Ancak ışık terapisi bittikten 1 ay sonra, gece yeme belirtileri tekrar başlamış ve tekrar ışık terapisi uygulanmıştır (62).

Gece yeme sendromu hastalarında, depresyon ve anksiyete düzeyleri daha fazla olduğundan ve stres artışı belirtileri gösterdiklerinden, yapılan bazı çalışmalarda gevşeme eğitiminin anksiyete ve stres belirtilerinde azalma sağladığı ortaya çıkarılmıştır. Bu durumun, düşük kortizol düzeyleriyle ilişkili olduğu bildirilmiştir (62).

Yapılan bir diğer çalışmada GYS hastalarına bilişsel davranışçı terapi uygulanarak akşam yemeğinden sonra kalori alımında, hastaların gece yemelerinde, uykudan uyanma sıklıklarında ve kilolarında azalma tespit edilmiştir. Bilişsel davranışçı terapinin, GYS tedavisinde kısa dönemde etkili olabileceği öne sürülmüştür (63).

(17)

13

ALKOL VE YEME BOZUKLUKLARI

Yeme bozuklukları yeme davranışında ciddi bir bozulma ile karakterize olan bir klinik durumdur (64). Yeme bozukluklarının diğer psikopatolojilerle birlikte olabileceği son yıllarda dikkati çeken bir konudur. En çok üstünde durulan konular duygudurum bozuklukları, anksiyete bozukluklan, kişilik bozuklukları, alkol ve madde kullanım bozukluklarıdır (65, 66). Yeme bozuklukları, kimi kaynaklarda “bağımlılık” olarak kavramsallaştırılmakta ve alkol bağımlılığına yüksek oranda eşlik etmektedir. Her iki bozukluğun klinik özellikleri ve etyolojileri açısından benzerliklere sahip olduğunu bildiren yazarlar vardır (67). Şiddetli depresyon, anksiyete semptomları ve düşük benlik saygısı alkol kullanan ve yeme bozukluğu bulunan kadınlarda görülen ortak özelliklerdir (68). Yeme bozukluğu ile alkol/madde bağımlılığı oluşumu ve gelişiminin temelde bir bağımlılık sorunu olduğu, diyet yapmak ve içme davranışlarının gerilim azaltıcı etkisi olduğu ileri sürülmektedir (69,70).

Alkol bağımlılığı etiyolojik ve klinik olarak heterojen, çevre ve genlerin etkileşiminin sebep olduğu orta düzeyden yüksek oranlara kadar kalıtsallık gösterebilen bir sendromdur (71). Tarihi çağlardan bu yana bir çok toplumda alkol sosyal ilişkileri arttırmak ve hatta sağlık için bile kullanılmış olup, bazı bireylerin alkolü kontrollerini kaybetmedikleri güvenli kabul edilebilecek limitlerde kullanmayı başaramadıkları, sonunda bağımlı oldukları gözlenmiştir. Alkol bağımlılarının %50’si yirmili yaşlarının başlarında bağımlılıkla ilişkili belirtiler göstermeye başlarken, içmenin başlangıcından kullanım bozukluğu tanısı almasına geçen süre ırklar arasında değişiklik göstermektedir (72).

Günümüze kadar yapılmış olan çeşitli çalışmalarda alkol kullanım bozukluğundaki Yeme bozukluğu oranları araştırılmıştır. Beary ve ark. (73) alkol bağımlılarının %35’inde önceden yeme bozukluğu bulunduğunu, BN olgularının %50’sinde ya alkol kötüye kullanımı bulunduğunu (%40) ya da alkolü aşırı miktarda kullandıklarını bildirmişlerdir (%10). Alkol bağımlılığının, BN'nin başlamasından yıllar sonra belirgin hale gelebileceği vurgulanmıştır (73).

Biyolojik olarak yeme bozukluğu ile alkol bağımlılığı arasında hipotalamik dengelerde bozulma ve beyin serotonin işlevlerinde yetersizlik bulunmaktadır. Beyin serotonin etkinliğini artıran ilaçların bozulmuş yeme ve içme davranışını düzeltebildiği gösterilmiştir (70). Ayrıca endojen opioid peptid aktivitesinin yiyecek ve alkol alımını dengelediği ileri sürülmektedir. Endojen opioid peptid aktivitesindeki bozulmanın aşırı alkol alımı ve yeme patolojisine yol açtığı öne sürülmektedir (74).

(18)

14

Alkol ve alkol dışı madde bağımlılığı ile yeme bozukluklarının birlikteliği henüz az sayıda çalışmaya konu olduğu için birliktelikleri ile ilgili kesin bir yargıya varmak doğru değildir. Başka aile ilişkilerinin,kültürel değişkenlerin araştırılacağı daha ileri araştırmalara gereksinim vardır (75).

OBEZİTE VE YEME BOZUKLUKLARI

Obezite; besinler ile alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlara neden olabilen kronik bir durumdur (76,77). Obezite, son 20-30 yılda teknolojik gelişmelerle birlikte, tüm dünya da küresel bir sağlık sorunu haline gelmiş ve pek çok ülkede çocukluk ve adölesan çağdan başlayarak tüm yaş dönemlerinde hızla artmaya başlamıştır (78).

Türkiye’de erişkinlerde yapılan çalışmalarda obezitenin [beden kitle indeksi (BKİ) >30 kg/m2] görülme oranının %21,9 olduğu bildirilmiş ve en yüksek oranın orta Anadolu (%25); en düşük oranın batı Anadolu (%17,2) bölgesinde olduğu saptanmıştır (79).

Adölesanlarda obezite gelişiminde hızlı ve aşırı yeme davranışının da etkili olduğu bilinmektedir (80).

Obezite DSM-5'te ruhsal bir bozukluk olarak ele alınmamıştır. Obezite uzun süreli, enerji harcamasına göre göreceli aşırı enerji alımından kaynaklanır. Bireyler arasında farklılık gösteren genetik, psikolojik, davranışsal ve çevresel faktör çeşitliliği, obezite gelişimine katkıda bulunur, bu nedenle obezite bir mental bozukluk olarak kabul edilmemiştir. Buna karşın obezite ile bazı ruhsal bozukluklar arasında kuvvetli ilişki vardır (2).

Son yıllarda obez kişilerde, çok büyük miktarlarda yiyeceğin kontrolsüzce tüketilmesi anlamına gelen, tıkanırcasına yeme davranışı klinik düzeyde önem kazanmaya başlamıştır (79). Yanovski, tıkanırcasına yeme davranışının obezite gelişiminde önemli bir katkısı olabileceğini öne sürmüştür (81). Kilo verme programlarına katılan obez katılımcıların yaklaşık %1-30’unda TYB olduğu bildirilmiştir (82).

Gece yeme ve obezite arasında ağır ruhsal bozukluğu olanlarda ruhsal bozukluğu olmayan kişilere göre daha sıkı bir ilişkinin varlığı olasıdır. Bu yeme davranışı sıklıkla ağır ruhsal bozukluğu olan kişilerin aşırı kilolu olmasına katkıda bulunabilir (31).

GYS'nin genel popülasyonda görülme yaygınlığı % 1,5 olarak tahmin edilmekte olup, obezitesi olan kişilerde %6-16 arasında olduğu bildirilmiştir (31).

(19)

15

UYKU VE YEME BOZUKLUKLARI

Bazı kültürel varyasyonlarla beraber uyku, en son yemekten 1-4 saat sonra başlayıp ortalama 7-9 saat arasında değişmektedir (56). Açlık uyanıklıkla ilişkili biyolojik bir dürtüdür. Açlık ve uyku arasındaki ilişki ise, homeostatik ve sirkadiyen ritimlerin kontrolü ile düzenlenir. İnsanlarda yeme ve uykunun sirkadiyen ritimleri genellikle birbiriyle senkronizedir (4).

Uyku dönemi sırasında olan anormal yeme davranıșı, farklı nedenlerden kaynaklanabilmektedir. Bunlardan, GYS ve uykuyla ilișkili yeme bozukluğu son zamanlarda en çok ilgi çeken bozukluklardır. GYS; uykudan yineleyici uyanmalar ve bir șeyler yiyip içmeden tekrar uyuyamama ile karakterizedir. 2014 yılında yayınlanan Uluslararası Uyku Bozuklukları Sınıflaması (International Classification of Sleep Disorders-ICSD 3) 'nda uyku ile ilișkili yeme bozukluğu ayrıntılı olarak tanı ölçütleri ile birlikte parasomniler bașlığı altında tanımlanmıștır (4):

Uyku ile ilişkili yeme bozukluğu tanısı için A+B+C+D+E kriterleri gereklidir. A. Uyku sırasında arousal sonrası yeme atakları

B. Tekrarlayıcı yeme atakları sırasında aşağıdakilerden en az bir veya daha fazlasının bulunması

1. Yemeye elverişli olmayan gıda ve hatta toksik maddelerin yenilmesi 2. Yemek hazırlama sırasında yaralanma olabilir

3. Tekrarlayan gece yemek yemeye bağlı sağlık sorunları olması

C. Yeme epizodu sırasında kısmi veya tam bilinç kaybı olması ve hastanın bunu hatırlamaması

D. Bu klinik tablonun başka bir uyku hastalığı, medikal-nörolojik bozukluk, ilaç veya madde kullanımı ile açıklanamaması (83).

Giderek artan obezite özellikle gelișmiș toplumlarda önemli bir sağlık problemidir. Obezitenin uyku bozuklukları ile ilișkisinin araștırıldığı çalıșmalarda, gece yeme alıșkanlıklarının ve uykuyla ilișkili yeme bozukluklarının önemli bir etken olduğu fark edilmiștir (4).

DEPRESYON VE YEME BOZUKLUKLARI

Major Depresyon (MD), toplumda en sık rastlanan psikiyatrik hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre prevalansı genel populasyonda %10-15 olarak

(20)

16

hesaplanmıştır, ayrıca 12 aylık bir zaman dilimi içerisinde kadınların toplam %9’unun, erkeklerin ise %5’inin MD tanı kriterlerini karşıladığı bilinmektedir (84).

Depresyon gibi mizaç bozukluklarında kilo değişiklikleri ile sonuçlanan yeme davranışı değişiklikleri gözlenmektedir. Depresyonda klasik olarak beden ağırlığının azalması ile sonuçlanan kilo ve iştah kaybı gözlenirken bir alt tip olan “atipik depresyonda” ise artmaktadır (85).

GYS tanılı kişilerde yapılan çalışmalarda sendromun stres faktörleri ve depresif duygudurum ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (40,86). Obezite hastalarında yapılan bir çalışmada GYS’li kişilerin depresyon skorlarının diğer obez hastalardan daha yüksek, kendilik saygılarının ise daha düşük olduğu bildirilmiştir (53).

(21)

17

GEREÇ VE YÖNTEM

Bu araştırma, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi'nde okumakta olan 18 yaş ve üstü kadın ve erkek öğrencilerde GYS'nin araştırılması amacıyla tasarlanmıştır. Araştırmamız gözlemsel tanımlayıcı ve analitik tipte bir prevelans çalışmasıdır.

Çalışma evrenini 2015-2016 öğretim yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan (1320 kişi) ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde okuyan (1131 kişi) 18 yaşını doldurmuş toplam 2468 kişi oluşturmaktadır. Evrenin tamamının çalışmaya alınması hedeflenmiştir. Teorik derslere devam eden öğrencilere dersliklerinde, hastane içinde değişik kliniklerde pratik yapan öğrencilere kliniklerinde ulaşıldı. Anket formlarının dağıtıldığı günler içinde devamsızlığı olan öğrencilere ulaşılamaması ve formları doldurma konusunda gönüllü olmayan öğrencilerin bulunması sonucunda toplamda 575 kişiye ulaşıldı. Böylece evrenin %23,29'una ulaşılmış oldu.

Araştırmada verilerin toplanması amacıyla araştırmacılar tarafından bir anket geliştirildi. Anket araştırmanın amacını belirten bir yazıyla birlikte katılımcılara dağıtıldı ve kimlik belirtilmeksizin teslim edilmesi istendi. Anket 3 sayfadan oluşmaktaydı ve katılımcıların sosyodemografik özellikleri, sağlıklı yaşam biçimi davranışları, yaşam kalitesi, psikolojik ve psikiyatrik durumları, alkol ve sigara kullanımları, GYS için risk durumlarını sorgulayan 58 soru içermekteydi.

SOSYODEMOGRAFİK VERİ FORMU

Katılımcıların sosyodemografik ve klinik özelliklerini değerlendirmek amacıyla araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik veri formu uygulanmıştır. Bu formda

(22)

18

katılımcıların yaş, cinsiyet, boy, kilo, medeni hal, anne ve babalarının eğitim durumları ve meslekleri, doğum yeri, spor yapma alışkanlıkları, madde kullanımı, kronik hastalığı, ilaç kullanımlarını sorgulayan 31 sorudan oluşmaktadır.

GECE YEME TANI ÖLÇEĞİ

Gece Yeme Anketi (GYA), GYS tanısı için geliştirilmiş tarama anketidir. Anket sendromun hem davranışal, hem psikolojik yönlerini değerlendirmektedir. Ankette kişilerin açlık, aş erme paternleri, akşam yemeğinden sonra alınan kalori miktarı, uykusuzluk ve uykudan uyanma durumları, gece yemek yeme isteği ve yemek yeme davranışlarının varlığı, duygudurumları sorgulanmaktadır. Güncel versiyonu 17 sorudan oluşmakta olup, toplam skorun alfa değeri 0,70 olarak bulunmuştur. Kesme puanındaki değişikliğe göre Allison ve ark. (37) pozitif tahmini değerin %77’ye kadar çıktığını bildirmişlerdir. Anket sonucuna göre skoru 25-30 arasında olan kişilerde gece yeme sendromu riskinin olduğu, 30 ve üzerinde skoru olan kişilerde ise gece yeme sendromu riskinin yüksek olduğu belirtilmiştir.

Yaptığımız güvenilirlik çalışması sonucunda cronbach's alfa değeri 0,887 olarak bulunmuştur.

FAGERSTRÖM NİKOTİN BAĞIMLILIK ÖLÇEĞİ

Fagerström nikotin bağımlılık testi hastada nikotinin fiziksel bağımlılığı yönünden riski değerlendirmek, düzeyini ve şiddet değişimini ölçmek için kullanılan, 6 sorudan oluşan, 0-1 ve 0-3 arasında ikili ve dörtlü likert tipi ölçüm sağlayan bir kendini değerlendirme ölçeğidir.

Türkçe formun geçerlilik ve güvenilirlik çalışması M.A. Uysal ve ark. (87) tarafından 2003'te yapılmış olup Cronbach's alfa katsayısı 0,56 olarak bulunmuştur (88). Alınan puana göre nikotin bağımlılık düzeyi Tablo 3'de belirtilmiştir.

Tablo 3. Nikotin bağımlılık düzeyi

Fagerström Skoru Bağımlılık Derecesi

0-2 Çok Az

3-4 Az

5 Orta

6-7 Yüksek

(23)

19

CAGE ALKOL BAĞIMLILIĞI ÖLÇEĞİ

Cage alkol bağımlılığı testi alkol kullanımı sorularak, halen içmekte olanlardan Ewing (89) tarafından oluşturulup, Bush ve ark. (90) tarafından klinik kullanıma uyarlanan, Türkçe güvenilirlik çalışması Vardar ve Turan (91) tarafından yapılan, dört soruluk Cut-down, Annoyed, Guilty, Eye-opener (CAGE) tarama anketi kullanılarak CAGE skorları hesaplanmıştır. Bu skorlama hesaplanırken 22-25. sorular kullanılmıştır. “Hayır” cevabı için 0, “evet” cevabı için 1 puan verilmiştir. CAGE skoruna göre 2 veya daha fazla puan alınması, alkol kötüye kullanımı veya alkol bağımlılığı ile ilişkilidir (89,90).

BKİ hesaplaması: Bilgi formuyla elde edilen ağırlık (kilo), m2 ile bölünmesiyle

(kg/m2) katılımcıların BKİ değerleri saptandı.

Araştırmada elde edilen verilerin istatistiksel analizleri SPSS 19 (Statistical Package

for the Social Sciences, version 19, seri: 10240642) istatistik programı kullanılarak yapıldı. Araştırmadaki değişkenlerin normal dağılıma uygun olmadığı saptandığı için çalışmamızda non-parametrik testler kullanıldı. Öğrencilerin tanımlayıcı özellikleri ile ilgili veriler; sayı, yüzde ve ortalama ile değerlendirildi. Tanımlayıcı özellikler ile öğrencinin okumakta olduğu fakültenin arasındaki ilişkinin değerlendirilmesinde Ki-kare testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi (p) ilgili testlerle birlikte gösterildi (p<0,05 olduğunda anlamlı, p ≥0,05 olduğunda anlamsız kabul edildi).

Araştırmanın bağımsız değişkenleri; öğrencilerin okuduğu fakülte, anne ve baba eğitimi, BKİ, medeni hal, doğum yeri, düzenli spor yapma durumu, sigara kullanımı, alkol kullanımı, madde kullanımı, kronik hastalık varlığı, psikiyatrik ilaç kullanımı, bağımlı değişkenleri ise Gece yeme ölçeği, Fagerström nikotin bağımlılık ölçeği, Cage alkol bağımlılık ölçeği değerlendirmeleri olarak kabul edildi.

(24)

20

BULGULAR

Çalışmaya katılan 575 katılımcının %53,2'sinin (n=306) tıp fakültesi öğrencisi, %46,8'inin (n=269) sağlık bilimleri fakültesi öğrencisi olduğu görüldü.

Araştırmamıza katılan öğrencilerin yaşları 18 ile 37 arasında değişmektedir. Yaş ortalamaları ise 24,37 yıl olarak bulundu.

Katılımcıların cinsiyet dağılımına bakıldığında %72'sinin (n=414) kadın, %28'sinin (n=161) erkek olduğu görüldü.

Çalışmamıza katılan öğrencilerin boy ve kilolarına göre hesaplanan BKİ leri incelendiğinde 423'ünün (%73,5) normal kilolu, 15'inin (%2,6) ise obez olduğu tespit edildi. Katılımcıların BKİ sınıflandırmasına göre ayrıntılı olarak dağılımları Tablo 4'te gösterilmiştir.

Tablo 4. Beden Kitle İndeksinin değerlendirilmesi

Beden Kitle İndeksinin Değerlendirmesi Sayı (n) Oran (%)

Zayıf 59 10,3 Normal kilolu 423 73,5 Fazla kilolu 78 13,6 1. derece obez 11 1,9 2. derece obez 3 0,5 3. derece obez 1 0,2

Katılımcıların medeni durumları incelendiğinde %97,2'sinin (n=559) bekar, %1,6'sının (n=9) evli, %1,2'sinin (n=7) diğer olarak yanıtladığı görüldü.

(25)

21

'Ailenizle birlikte mi kalıyorsunuz?' sorusunu cevaplayan katılımcıların %82,6'sının (n=475) hayır, %17,4'ünün (n=100) evet yanıtı verdiği görüldü.

Çalışmamıza katılan öğrencilerin annelerinin eğitim durumları incelendiğinde 19'unun (%3,30) okuryazar olmadığı, 135'inin (%42,5) ise üniversite ve üzeri eğitimi olduğu tespit edildi (Şekil 1).

Şekil 1. Katılımcıların annelerinin öğrenim durumlarına göre dağılımları

Çalışmamıza katılan öğrencilerin babalarının eğitim durumları incelendiğinde 4'ünün (%0,7) okuryazar olmadığı, 195'inin (%33,9) ise üniversite mezunu olduğu tespit edildi (Şekil 2).

Şekil 2. Katılımcıların babalarının öğrenim durumlarına göre dağılımları 0,00% 5,00% 10,00% 15,00% 20,00% 25,00% 30,00% 35,00% 40,00% 0kuryazar değil (n=19) Okuryazar (n=25) İlköğretim (n=230) Lise (n=166) Üniversite (n=123) Yüksek lisans, doktora (n=12) %3,3 %4,3 %4 %28,9 %21,4 %21,1 0% 5% 10% 15% 20% 25% 30% 35% Okuryazar değil (n=4) Okuryazar (n=8) İlköğretim (n=170) Lise (n=166) Üniversite (n=195) Yüksek Lisans, doktora (n=32) %0,7 %1,4 %29,6 %28,9 %33,9 %5,6

(26)

22

Katılımcıların düzenli spor yapma durumları (haftada en az 2 gün) sorgulandığında %25,7'sinin (n=148) evet, %74,3'ünün (n=427) hayır yanıtı verdiği görüldü.

Katılımcıların günde kaç saat televizyon izledikleri sorgulandığında, 10 kişinin cevap vermediği, cevap verenler arasında ortalama televizyon izleme saatinin de 1,31 ±1,46saat, mod değerinin 0,00 , ortanca değerinin ise 1,0 olduğu görüldü.

Katılımcıların 493'ü (%85,7) sigara kullanmazken, 82'si (%14,3) sigara kullandığını belirtti. Sigara içen katılımcıların bağımlılık dereceleri ile okudukları fakülteler karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı (p=0,80). Sigara kullanan katılımcılar arasında yapılan Fagerström Testi skorlarına ve okudukları fakültelere göre sigara bağımlılık durumları Tablo 5'te gösterildi.

Tablo 5. Sigara içen katılımcılarda Fagerström testi skorlarına ve okudukları fakültelere göre nikotin bağımlılık durumları

Bağımlılık derecesi

Fakülte İstatistiksel

Analiz Tıp Sağlık Bilimleri Toplam

*Pearson χ²=2,344 p=0,80 n % n % n % Çok Az (0-2) 23 51,1 23 62,2 46 56,1 Az (3-4) 10 22,2 5 13,5 15 18,3 Orta (5) 4 8,8 3 8,1 7 8,5 Yüksek (6-8) 6 13,2 3 8,1 9 11,0 Çok Yüksek (9-10) 2 4,5 3 8,1 5 6,1 Toplam 45 100 37 100 82 100,0

Pearson χ²: Ki-kare istatistiksel analizi; n: Kişi sayısı.

Katılımcıların 402'si (%69,9) alkol kullanmazken, 173'ü (%30,1) alkol kullanmadığını belirtti. Alkol kullanan katılımcıların bağımlılık durumları ile okudukları fakülteler karşılaştırıldığında anlamlı fark saptandı (p=0,011). Tıp fakültesi öğrencilerinin Sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerine kıyasla anlamlı derecede yüksek alkol kullanımı olduğu

(27)

23

saptandı. Alkol kullanan katılımcılar arasında yapılan CAGE Testi skorlarına ve okudukları fakültelere göre alkol bağımlılık durumları Tablo 6'da gösterilmiştir.

Tablo 6. Alkol kullanan katılımcılarda CAGE testi skorlarına ve okudukları fakültelere göre alkol bağımlılık durumları

Bağımlılık derecesi Fakülte İstatistiksel Analiz Tıp Sağlık Bilimleri Toplam *Pearson χ²=9,038 p=0,011 n % n % n % Bağımlı değil (0-1) 93 86,1 53 81,5 146 84,4 Kötüye kullanım veya bağımlı (2-4) 15 13,9 12 18,5 27 15,6 Toplam 108 100 65 100 173 100,0

Pearson χ²: Ki-kare istatistiksel analizi; n: Kişi sayısı.

Katılımcıların madde kullanımı ile ilgili verdiği yanıtlar incelendiğinde 5'inin (%0,9) şu anda madde kullandığı, 1'inin (%0,2) şu anda madde bağımlılığı tanısı olduğu, 15'inin (%2,6) geçmişte 1 defa, 4'ünün (%0,7) 1 defadan daha fazla madde kullanımı olduğu ve 1'inin (%0,2) geçmişte madde bağımlılığı tanısı aldığı saptandı. Katılımcıların okudukları fakültelere göre madde kullanım durumları Tablo 7'de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

(28)

24

Tablo 7. Katılımcıların madde kullanımı ile ilgili verdiği yanıtların fakültelere göre değerlendirilmesi

Sorular Yanıt

Fakülte

Tıp Sağlık Bilimleri Toplam

n % n % n % Madde kullanıyor musunuz? Hayır 301 98,3 262 97,4 563 97,9 Evet 3 1,0 2 0,7 5 0,9 Cevap yok 2 0,7 5 1,9 7 1,2 Toplam 306 100 269 100 575 100

Şu anda madde bağımlılığı tanınız var mı? Hayır 304 99,3 258 95,9 562 97,7 Evet 0 0,0 1 0,4 1 0,2 Cevap yok 2 0,7 10 3,7 12 2,1 Toplam 306 100 269 100 575 100 Geçmişte madde kullanımınız oldu mu? Hiç 294 96,1 258 95,9 552 96,0 1 defa 8 2,6 7 2,6 15 2,6 1'den fazla 3 1,0 1 0,4 4 0,7 Cevap yok 1 0,3 3 1,1 4 0,7 Toplam 306 100 269 100 575 100 Geçmişte madde bağımlılığı tanısı aldınız mı? Hayır 304 99,3 262 97,4 566 98,4 Evet 0 0,0 1 0,4 1 0,2 Cevap yok 2 0,7 6 2,2 8 1,4 Toplam 306 100 269 100 575 100

Araştırmamıza katılan öğrencilerin kronik hastalıkları incelendiğinde %9,2'sinin (n=53) kronik bir hastalığı olduğu saptandı. Bu kronik hastalıklardan en sık olarak hipotiroidi %1,6 (n=9) oranında görüldü. Katılımcılarda görülen kronik hastalıklar ve görülme oranları Tablo 8'de gösterilmiştir.

(29)

25

Tablo 8. Katılımcılarda görülen kronik hastalıkların sayı ve yüzdeleri

Kronik hastalık adı Sayı (n) Yüzde (%)

Hipotiroidi 9 1,6 Astım 6 1,0 Anemi 5 0,9 Diyabetes Mellitus 4 0,7 Alerji 4 0,7 Epilepsi 3 0,5 Gastrit 3 0,5 Migren 3 0,5 Miyopati 3 0,5 Kalp hastalığı 3 0,5 Psöriazis 2 0,5 Hipertansiyon 2 0,3 Vertigo 2 0,3

Obsesif anksiyete bozukluğu 1 0,2

Polikistik Over sendromu 1 0,2

Ailevi Akdeniz Ateşi 1 0,2

Major depresyon 1 0,2

Toplam 53 9,3

Araştırmamıza katılan öğrencilere sakinleştirici bir ilaç kullanıp kullanmadıkları sorulduğunda %2,6'sı (n=15) kullandığını belirtirken, %97,4'ü (n=560) kullanmadığını belirtmiştir. Sakinleştirici ilaç kullananlara kullandıkları ilacın ismi sorulduğunda 7 katılımcı ilaç ismi belirtmezken 6'sı (%1) seçici seratonin geri alım inhibitörü, biri (%0,2) atipik ve yeni kuşak, biri (%2) de bitkisel ilaç kullandığını belirtti.

Araştırmamıza katılan öğrencilere depresyon ilacı kullanıp kullanmadıkları sorulduğunda %4,3'ü (n=25) kullandığını belirtirken, %95,7'si (n=550) kullanmadığını belirtti. Depresyon ilacı kullananlara kullandıkları ilacın ismi sorulduğunda 17 katılımcı ilaç ismi belirtmezken 8'i (%1,4) SSRI kullandığını belirtti.

Araştırmamıza katılan öğrencilere uyanık kalmak için herhangi bir ilaç kullanıp kullanmadıkları sorulduğunda %0,9 (n=5) kullandığını belirtirken, %99,1'i (n=570)

(30)

26

kullanmadığını belirtti. Uyanık kalmak için ilaç kullananlara kullandıkları ilacın ismi sorulduğunda hepsi Ritalin kullandığını belirtti.

Araştırmamıza katılan öğrencileri gece herhangi bir sebeple uykudan uyanma durumlarının değerlendirilmesi Tablo 9'da ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Tablo 9. Araştırmamıza katılan öğrencilerde gece uykudan uyanmanın değerlendirilmesi

Gece Uyanması Sayı (n) Yüzde (%)

Yok 318 55,3

Var 257 44,7

Toplam 575 100

Araştırmamıza katılan öğrencilerin gece uykudan uyanma sebeplerinin yemek yemek ile ilgili durumunun değerlendirilmesi Tablo 10'da ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Tablo 10. Araştırmamıza katılan öğrencilerin gece kalkma sebeplerinin yemek yemek için mi olduğunun değerlendirilmesi

Gece uyanmanız yemek yemekten

dolayı mı? Sayı (n) Yüzde (%)

Hayır 554 96,3

Evet 21 3,7

Toplam 575 100

Araştırmamıza katılan öğrencilerin normalde yemedikleri yemeği gece uykudan uyanıp yeme durumlarının değerlendirilmesi Tablo 11'de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

(31)

27

Tablo 11. Araştırmamıza katılan öğrencilerin normalde yemedikleri yemeği gece uykudan uyanıp yemelerinin değerlendirilmesi

Normalde yemediğiniz yiyeceği

gece uykudan uyanıp yer misiniz? Sayı (n) Yüzde (%)

Hayır 546 95,0

Evet 26 4,5

Cevap yok 3 0,5

Toplam 575 100

Araştırmamıza katılan öğrencilere gece uykudan uyanıp bilinç kapalı bir şekilde yemek yeme durumlarının değerlendirilmesi Tablo 12'de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Tablo 12. Katılımcıların gece uykudan uyanıp bilinç kapalı bir şekilde yemek yemelerinin değerlendirilmesi

Gece uykudan uyanıp bilinç kapalı

yemek yer misiniz? Sayı (n) Yüzde (%)

Hayır 559 97,2

Evet 14 2,4

Cevap yok 2 0,3

Toplam 575 100

Araştırmamıza katılan 575 öğrenciye GYS riskini araştırmak amacıyla gece yeme anketi yapılmıştır. Anketteki sorulara cevap veren katılımcıların aldığı puanlar 25'in altındakilerde GYS olmadığı, 25-29 puan arası alanlarda GYS'nin muhtemel olabileceği, 30 ve üzerinde puan alanlarda ise yüksek riskle gece sendromu olabileceği şeklinde kategorize edilmiştir. Bu puanlama sistemine göre katılımcılardaki GYS değerlendirilmesi Tablo 13'de gösterilmiştir.

(32)

28

Tablo 13. Araştırmaya katılan öğrencilerde gece yeme anketi'ne göre gece yeme sendromu’nun değerlendirilmesi

GYS Değerlendirme Sayı (n) Yüzde (%)

GYS yok (0-24) 533 92,7

Muhtemel GYS (25-29) 33 5,7

Yüksek risk GYS (30 ve üzeri) 9 1,6

Toplam 575 100

GYS: Gece Yeme Sendromu.

Araştırmamıza katılan öğrencilerin boy ve kilo değerlerine göre BKI'leri hesaplanarak sınıflandırıldı. GYA'ya göre aldıkları puanlar da sınıflandırılarak BKI değerleri ile karşılaştırıldı. Bu değerlendirmeye göre muhtemel GYS riski olan katılımcıların %9,1'i (n=3) fazla kilolu, %3'ü (n=1) obez olarak tespit edilirken; yüksek GYS riski olan katılımcıların hiçbiri fazla kilolu ya da obez olarak tespit edilmedi. Bu fark ki-kare testine göre anlamlı bulunmadı (p=0,802). Değerlendirmenin ayrıntılı hali Tablo 14'te gösterilmiştir.

Tablo 14. Katılımcıların beden kitle indeksi sınıflamalarına göre gece yeme sendromu sıklığının değerlendirilmesi

GYS: Gece Yeme Sendromu, BKİ: Beden Kitle İndeksi, n: Kişi sayısı. Pearson χ²: Ki-kare istatistiksel analizi.

Katılımcıların cinsiyetleri ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında GYA puanlamasına göre 25 ve üzerinde puan alanların %75,8'i (n=25) kadın, %24,2'si (n=8) erkek; 30 ve üzerinde puan alanların ise %66,7'si (n=6) kadın, %33,9'u (n=3) erkek olarak tespit edildi. Ancak bu fark anlamlı olarak bulunmadı (p=0,834).

GYS Değerlendirme BKİ değerlendirme *Pearson p=0,802 χ²=6,157 Zayıf Normal Kilolu Fazla

Kilolu Obez Toplam

n % n % n % n % n %

GYS yok 56 10,7 380 72,5 74 14,1 14 2,7 524 100

Muhtemel GYS 1 3,0 28 84,8 3 9,1 1 3,0 33 100

Yüksek riskli

(33)

29

Katılımcıların medeni halleri ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında GYA puanlamasına göre 25-30 arasında puan alanların %11,1'inin (n=1) evli, 30 ve üzerinde puan alanların arasında evli olmadığı bulundu.

Araştırmamıza katılan öğrencilerin aile ile yaşama, düzenli spor yapma, kronik hastalığının olup olmaması, depresyon ilacı kullanıp kullanmaması ile GYS sıklığı arasında anlamlı fark bulunmazken, madde kullanımı olmayan öğrencilerde GYS sıklığının anlamlı olarak daha yüksek olduğu tespit edildi (p=0,004). Bu parametrelerle GYS sıklığı arasındaki ilişki ayrıntılı olarak Tablo 15'de gösterilmiştir.

Tablo 15. Araştırmaya katılan öğrencilerin aile ile yaşama, düzenli spor yapma, madde kullanma, kronik hastalığının olup olmaması, depresyon ilacı kullanıp kullanmamasına göre gece yeme sendromu sıklığının değerlendirilmesi

GYS Yok Muhtemel GYS

Yüksek

Riskli GYS Toplam p

n % n % n % n % Aile ile yaşama Hayır 439 92,4 29 6,1 7 1,5 475 100 0,668 Evet 94 94 4 4 2 2 100 100 Düzenli spor Hayır 395 92,5 25 5,9 7 1,6 427 100 0,950 Evet 138 93,2 8 5,4 2 1,4 148 100 Madde kullanımı Hayır 523 92,9 31 5,5 9 1,6 563 100 0,004* Evet 3 60 2 40 0 0 5 100 Kronik hastalık Hayır 483 92,5 31 5,9 8 1,5 522 100 0,799 Evet 50 94,3 2 3,8 1 1,9 53 100 Depresyon ilacı Hayır 509 92,9 31 5,7 8 1,5 548 100 0,530 Evet 22 88,0 2 8,0 1 4,0 25 100

GYS: Gece Yeme Sendromu, n: Kişi sayısı. Pearson χ²: Ki-kare istatistiksel analizi.

Katılımcıların annelerinin eğitim durumları ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında; GYA'ya göre 25-30 arasında puan alan katılımcıların annelerinin %6'sının (n=2) okuryazar olmadığı, %27,2'sinin (n=9) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu, 30 ve üzerinde puan alan katılımcıların annelerinin arasında okuryazar olmayanın olmadığı, %22'sinin (n=2) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu tespit edildi.

(34)

30

Katılımcıların babalarının eğitim durumları ile GYS sıklığı karşılaştırıldığında; GYA'ya göre 25-30 arasında puan alan katılımcıların babalarının %3'ünün (n=1) okuryazar olmadığı, %39,3'ünün (n=13) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu, 30 ve üzerinde puan alan katılımcıların babalarının arasında okuryazar olmayanın olmadığı, %55,5'inin (n=5) üniversite mezunu olduğu, geri kalanların ilkokul, ortaokul ve lise mezunu olduğu tespit edildi.

Çalışmamıza katılan öğrencilerin doğum yerleri bölgelere ayrılarak sınıflandırıldı. GYS sıklığı bu bölgelere göre değerlendirildi. Bu değerlendirmeye göre muhtemel riskli GYS olan katılımcıların %42,4'ü (n=14) marmara bölgesinde doğmuş olduğu, yüksek riskli GYS olan katılımcıların ise %77,8'i (n=7) yine marmara bölgesinde doğmuş olduğu görüldü. Bu değerlendirme ki-kare testine göre anlamlı bir farklılık göstermedi (p=0,327). Değerlendirme ayrıntılı olarak Tablo 16'da gösterilmiştir.

Tablo 16. Katılımcıların doğduğu bölgelere göre gece yeme sendromu sıklığının değerlendirilmesi

Bölgeler GYS yok Muhtemel GYS

Yüksek Riskli GYS Toplam n % n % n % n % Akdeniz 23 4,3 1 3,0 1 11,1 25 4,3 Doğu Anadolu 19 3,6 3 9,1 0 0,0 22 3,9 Ege 21 4,0 3 9,1 1 11,1 25 4,3 Güneydoğu 16 3,0 2 6,1 0 0,0 18 3,2 İç Anadolu 22 4,1 2 6,1 0 0,0 24 4,2 Karadeniz 47 8,8 2 6,1 0 0,0 49 8,5 Marmara 338 63,4 14 42,3 7 77,8 359 62,4 Yurtdışı 40 7,5 6 18,2 0 0,0 46 8,0 Cevap vermeyenler 7 1,3 0 0,0 0 0,0 7 1,2 Toplam 533 100 33 100 9 100 575 100

(35)

31

Araştırmamıza katılan öğrencilerin %85'i (n=489) sigara kullanmadığını belirtti. Sigara kullanmayan katılımcıların %94,3'ünde (n=461) GYS tanısı alma ihtimali bulunmadı. Sigara kullanan katılımcıların %16,3'ünde (n=14) GYS tanısı alma ihtimali olduğu gösterildi. Bu fark ki kare testine göre anlamlı olarak bulundu (p=0,001). Sigara kullanımı ile GYS sıklığı arasındaki ilişki ayrıntılı olarak Tablo 17'de gösterilmiştir.

Tablo 17. Katılımcıların sigara kullanımları ile gece yeme sendromu sıklığı arasındaki ilişki GYS Risk Sigara Değerlendirme *Pearson x²=12,030 p=0,001

Kullanmıyor Kullanıyor Toplam

n % n % n %

Yok 461 94,3 72 83,7 533 92,7

Var 28 5,7 14 16,3 42 7,3

Toplam 489 100 86 100 575 100

GYS: Gece Yeme Sendromu

Araştırmamıza katılan öğrencilerin 392'si (%68,1) alkol kullanmadığını belirtti. Alkol kullanmayan katılımcıların %94,6'sında (n=371) GYS riskinin olmadığı saptanmadı. Alkol kullanan katılımcıların ise %11,5'inin (n=21) GYS tanısı alabileceği gösterildi. Bu fark anlamlı olarak bulundu. (p=0,009) Alkol ile GYS arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi Tablo 18'de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Tablo 18. Katılımcıların alkol kullanımları ile gece yeme sendromu sıklığı arasındaki ilişki GYS Risk Alkol Değerlendirme *Pearson x²=6,897 p=0,009

Kullanmıyor Kullanıyor Toplam

n % n % n %

Yok 371 94,6 162 88,5 533 92,7

Var 21 5,4 21 11,5 42 7,3

Toplam 392 100 183 100 575 100

(36)

32

Araştırmamıza katılan öğrencilerin 257'sinin (%44,7) gece herhangi bir sebeple uykudan uyandığı saptanırken, 318'inin (%55,3) gece herhangi bir sebeple uykudan uyanmadığı saptandı. Gece uykudan uyanmayan öğrencilerin %96,5'ide (n=307) GYS riski bulunmazken, %3,1'inde (n=10) muhtemel GYS riski, %0,3'ünde (n=1) yüksek riskle GYS saptandı. Gece uykudan uyanan öğrencilerin %87,9'unda (n=226) GYS riski saptanmazken, %8,9'unda (n=23) muhtemel GYS riski, %3,1'inde (n=8) yüksek riskle GYS saptandı.

Gece uyanması yemek yemek sebebi ile olan katılımcıların (n=21) %61,9'unda (n=13) GYS riski bulunmazken, %19,0'ında (n=4) muhtemel GYS, %19,0'ında (n=4) yüksek riskli GYS saptandı. Katılımcıların 554'ünün (%96,3) gece yemek yemek için uyanmadığı saptandı. Yemek yemek için uyanmayanların 520'sinde (n=93,9) GYS riski saptanmazken, 29'unda (%5,2) muhtemel GYS riski, 5'inde (%0,9) yüksek riskli GYS saptandı.

Normalde yemediklerini gece yiyen katılımcı sayısı 26, yüzdesi 4,5 olarak saptandı. Bu katılımcıların 18'inde (%3,1) GYS saptanmazken, 3'ünde (%0,5) muhtemel GYS, 5'inde (%0,9) yüksek riskle GYS saptandı. Normalde yediği yiyecekleri gece de yiyen katılımcıların 30'unda (%5,2) muhtemel GYS saptanırken, 4'ünde (%0,7) yüksek riskli GYS saptandı. Bu fark ki-kare testine göre anlamlı olarak bulundu (Pearson χ²=57,747; p<0,001).

Gece uykudan uyanıp bilinç kapalı yemek yiyen katılımcı sayısı 14 (%2,4) olarak saptandı. Bu katılımcıların 8'inde (%57,1) GYS olmadığı, 3'ünde (%21,4) muhtemel GYS tanısı olabileceği, 3'ünde de (%21,4) yüksek riskle GYS tanısı olabileceği saptandı. Gece uykudan uyanıp bilinç kapalı bir şekilde yemek yemeyen katılımcı sayısı 554 (%96,3) olarak saptandı. Bu katılımcıların 518'inde (%93,5) GYS olmadığı, 30'unda (%5,4) muhtemel GYS tanısı olabileceği, 6'sında ise (%1,1) yüksek riskle GYS tanısı olabileceği saptandı. Bu fark ki-kare testine göre anlamlı olarak bulundu (Pearson χ²=44,719; p<0,001).

Araştırmamıza katılan öğrencilerin %23,5'inin (n=135) gece aşırı yeme (günlük gıda alımının %25'inden fazlasının akşam yemeği sonrasında alınması) yakınmalarının olduğu tespit edildi. Bu oran GYA puanlamasına göre 25 ve üzerinde puan alanlarda %15,6 (n=21) iken 30 ve üzeri puan alanlarda %9 (n=6,7) olarak tespit edildi.

(37)

33

TARTIŞMA

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi öğrencilerinde GYS'yi araştırmak amacıyla yapılan bu çalışmada gece yeme anketinin soruları dışında öğrencilerin fakülte, cinsiyet, BKİ, medeni hal, aile ile yaşayıp yaşamadığı, anne ve babanın eğitim durumları, doğum yeri, alkol-sigara-madde kullanımı, kronik hastalık durumu, psikiyatrik ilaç kullanımı gibi özellikleri de sorgulanarak bu özellikleri GYS'ye olan yatkınlıklarıyla karşılaştırıldı. Elde edilen bulgular mevcut literatür bilgisiyle karşılaştırılırken, sonuçların olası nedenleri, eksiklikleri ve özgün yönleri de irdelenip tartışıldı.

Çalışmamız tıp ve sağlık bilimleri öğrencilerinden oluşan toplam 575 katılımcı ile gerçekleştirildi. Çalışmamız ülkemizde üniversite öğrencilerinde GYS'nin araştırıldığı ilk çalışmadır.

Gece yeme sendromu psikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlandığı için yapılan çalışmalar genel olarak psikiyatri hastaları üzerinden olmuştur. Dünya genelinde ülkemize kıyasla daha sıklıkla yapılmasına rağmen yapılan çalışmalardan sadece 1 tanesi üniversite öğrencilerine yapılmıştır. Yapılan çalışma 2014 yılında Amerika'da Runfola ve ark. (92) tarafından üniversite öğrencilerinde GYS prevelansını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Toplam 1636 öğrenci üzerinden yapılan çalışmada GYS sıklığı %4 olarak tespit edilmiştir. Bizim çalışmamızda ise 575 üniversite öğrencisi üzerinden GYS tanısı için 25 ve üzeri puan alanların hepsini hesaplanıldığında %7,3, yalnızca 30 puan ve üzerinde puan alanları hesaplanıldığında bu oranı %1,6 olarak bulunmuştur.

Çalışmaya katılan öğrencilerin cinsiyet dağılımına bakıldığında kadınların erkeklere göre yaklaşık 3 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Bunun sebebinin sağlık bilimleri fakültesinde okuyan öğrencilerin çoğunlukla kadın olmasından kaynaklandığı düşünülebilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

The main aim of this research is to analyze whether the firm's innovation capacity and innovation performances differs according to the level of training/education of its managers

elde tutma süresi arasındaki ilişki s.70 Tablo 41: Borsanın eski düzeyine dönme görüşü ile hisse senedi piyasasını izleme yoğunluğu arasındaki ilişki s.71

Bulgular: Çal›flmaya kat›lan 12 olgunun 5’i erkektir. Hastalar›m›z›n ifadeleri; hipertansiyon ve nedenleri hakk›ndaki düflünceleri ile, antihipertansifleri

Birinci sınıf öğrencilerinde diğer sınıflardaki öğrencilere göre (p=0.03), kızlarda erkeklere göre (p=0.02), yurtta kalan öğrencilerde ise yurtta kalmayanlara göre

Pearson korelasyon test sonuçları günlük akıllı telefon kullanım süresi (ATK) ile Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeği (ATBÖ), Beck Depresyon (BDÖ) ve Anksiyete

çalışmalarda Demodex enfestasyonu; Çin’de ortaokul düzeyinden üniversite öğrencilerini de kapsayacak şekilde toplam 756 öğrenci üzerinde yapılan bir çalışmada

Sonuç olarak; Spor Bilimleri Fakültesi öğrencilerinde, depresyonun madde kullanma eğilimini arttırdığı, madde kullanma eğiliminin kadın öğrencilerde, erkek

Amaç: Bu çalışmada, bir aile sağlığı merkezine başvuran erişkin bireylerde gece yeme sendromu (GYS) riski sıklığının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.. Yöntem: Bu