• Sonuç bulunamadı

Davaların Makul Süre İçinde Tamamlanması

2.2. İVEDİ YARGILAMANIN GEREKLİLİĞİ VE ÖNEMİ

2.2.2. Davaların Makul Süre İçinde Tamamlanması

Adalete uygun yargılanma ilkesinin önemli bir unsuru makul süreler içerisinde yargılanabilme hakkıdır. AİHS’in 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bireylerin taraf olduğu uyuşmazlıkların makul süreler içerisinde çözülmesini talep etme hakkının olduğuna ilişkin düzenleme ile Anayasanın 36. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bireylerin mahkemeler huzurunda adil yargılanma hakkının olduğuna ilişkin düzenleme birlikte incelendiğinde makul sürede yargılanmanın bireyler açısından talep ve dava edilebilir bir hak olarak ele alındığı görülmektedir.

Anayasanın 141. maddesinin 4. fıkrasında, yargı makamlarının görevinin uyuşmazlıkların en az masrafla ve en hızlı biçimde çözülmesini sağlamak olduğuna ilişkin düzenleme bulunmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun80

78 Mustafa Çiçek, “AİHS Işığında Adil Yargılanma Hakkı ve Türk İdari Yargısı”, (“Yüksek Lisans Tezi”, Çankaya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2014), s. 13,14,15.

79 Anayasamıza ‘adil yargılanma hakkı’ 03.10.2001 tarihinde 4709 sayılı Kanun’la girmiştir.

80 İYUK’un 31. maddesine göre; İYUK’ta düzenlenmeyen bazı konularda 6100 sayılı HMK’da bulunan kurallar uygulanacaktır.

30. maddesinde ise yargıçların, davaların makul süreler içerisinde ve düzenli şekilde tamamlanmasını sağlama ve gereksiz yere masraf yapılmasını engellemekle görevli olduğuna ilişkin düzenleme bulunmaktadır. Söz konusu iki madde beraber incelendiğinde, makul sürede yargılama yapma hususunun yargı makamlarına verilen bir görev olarak ele alındığı görülmektedir.

TDK’nın sözlüğünde ‘makul’ kelimesi aşırı olmayan, uygun ve elverişli gibi anlamlara gelmektedir.81 Devlet açısından sorumluluk ve görev, bireyler açısından talep edilebilir bir hak olarak düzenlenen ‘makul sürede yargılanma’ AİHS ve Anayasada tanımlanmamaktadır. Makul sürede yargılanma konusunda kesin ve net bir tanım yapmayan Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ile AİHM, yapılan başvurularda makul süre ifadesinin belirsiz ve muğlak olduğu, soyut olarak belirlenmesinin güç olduğu, her başvuru için ve her somut olay için genel geçer bir makul süre tanımının yapılmasının pek mümkün olmadığı sonucuna varmıştır. Uyuşmazlıkların çözümü için zorunlu olan makul sürenin ne uzunlukta olduğu hususunda Türk yargılama hukukunda da kesin ve net bir süre bulunmamaktadır. Bu sürenin çok uzun olmasının mı ya da çok kısa olmasının mı faydalı olacağı da net değildir. Zira açılan davaların çok uzun sürmesinin ilgililerin aleyhine olması ve adil yargılanma hakkını ihlal etmesi söz konusu olduğu gibi, çok hızlı yargılama yapılması ve davaların hızlıca bitirilmesinin de ilgililerin aleyhine olması ve adil yargılanma hakkını ihlal etmesi söz konusu olabilmektedir. Bu itibarla; makul sürede yargılanma açısından net ve kesin bir zaman dilimine göre değerlendirme yapılmaması gerekmekte, adaletin tesisi için her somut olaya ve uyuşmazlığın niteliğine göre makul sürenin belirlenmesi gerekmektedir.82

Nitekim AİHM tarafından incelenen başvurularda, her somut olayın özelliğine göre makul sürede yargılama yapılıp yapılmadığı incelenmektedir. Bu incelemeler esnasında AİHM makul sürenin tespiti için üç temel ölçüt kullanmaktadır. Bu ölçütlerden birincisi; uyuşmazlığa konu olayın yapısı, davanın karmaşıklığı, ikincisi; başvuruyu yapan tarafın uyuşmazlığın çözüm sürecindeki

81 http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b423ec6ed4052.4 8643428, ( Erişim Tarihi: 08.07.2018).

82 Hüseyin Turan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Makul Sürede Yargılanma Hakkı”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl 3, Sayı 11, Ankara 2012, s. 50-52.

tutum ve davranışları, üçüncüsü; yetkili olan makamların yargılama aşamasındaki tutum ve davranışlarıdır.83 AİHM tarafından bu ölçütlerin beraber değerlendirilmesi

neticesinde başvuruya konu uyuşmazlıkta makul sürenin aşılıp aşılmadığı ve adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğine karar verilmektedir.

Uyuşmazlıkların makul süre içinde tamamlanması hususu; bireylerin sürüncemede kalan yargılamalara karşı korunması, davalarının nasıl sonuçlanacağı endişesinin uzun sürmesinin engellenmesi, yargılama sürecinden kaynaklanan belirsizliğin bir an önce giderilmesi amaçlarını taşımaktadır. Ancak, makul sürede yargılanma meselesi uyuşmazlıkların jet hızıyla çözümlenmesi olarak değil, adaletin ve hakkaniyetin mümkün olan en kısa süre içinde sağlanması olarak anlaşılmalıdır. Yargılamaların çok uzun sürmesi dolayısıyla makul sürede yargılanma ilkesinin ihlal edilmesi yargılama sistemimizin temel sorununu teşkil etmektedir.84

Yargılamaların uzun sürmesinin sebepleri ve makul sürede yargılanma ilkesinin ihlal edilmesinin nedenleri; mahkemelerde görülen davaların sayıca fazla olması, her bir hakime düşen dosya sayısının fazla olması, uyuşmazlığın taraflarının davalara yeterince hazırlanmaması, uyuşmazlığın taraflarının eğitim ve bilgi eksikliği, uyuşmazlığın taraflarının davayla ilgili delilleri geç sunmaları ya da hiç sunmamaları, uyuşmazlığın taraflarının yargılama sürecini uzatma amacıyla sergiledikleri davranışlar, davaların avukatlar aracılığıyla yürütülmesinin zorunlu olmamasından kaynaklanan aksaklıklar, gereği olmadığı halde bilirkişi incelemesinin yaptırılması, bilirkişi inceleme sürecinin uzaması, bilirkişiler tarafından raporların geç veya eksik hazırlanması, uyuşmazlıkta dinlenecek olan tanıkların ifade vermek istememesi, güvenlik görevlilerinin uyuşmazlığa ilişkin görevlerini tam yapmaması, tebliğ işlemlerinin hatalı veya eksik yapılması, kamu kurumlarının mahkemelerin

83Ali Osman Kaynak, “Uluslararası Sözleşmeler Işığında ‘Adil Yargılanma Hakkı’ ve İç Hukukumuzla Karşılaştırması”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl 65, Sayı 1, Ankara 2007, s. 124; A. Şeref Gözübüyük ve Feyyaz Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, 4. Baskı, Ankara 2003, s. 286; Hakan Pekcanıtez, “Medenî Yargıda Adil Yargılanma Hakkı”, İzmir

Barosu Dergisi, Cilt No. 1, s.42; Sibel İnceoğlu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, 2. Baskı, İstanbul 2005, s. 380; Süha Tanrıver, “Hukuk

Yargısı (Medenî Yargı) Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 53, Yıl 2004, Ankara, s. 199,200.

84 Adem Kartal, “Makul Sürede Yargılanma Hakkı ve Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu ile İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun Söz Konusu Hakkı Korumadaki İşlevleri”, Terazi

taleplerini zamanında yerine getirmemesi ya da eksik yerine getirmesi, yargı birliğinin olmamasından dolayı uyuşmazlığın görev veya yetki bakımından hangi yargı yeri tarafından çözüleceğine ilişkin sorunların doğması olarak sayılmıştır.85

Ayrıca yargılamaların uzamasının ve adaletin gecikmesinin sebebi olarak; uyuşmazlığın en önemli tarafı olan davacının sebep olduğu gecikmeler, yine davalının neden olduğu gecikmeler, mahkemelerin çok ağır olan iş yükü, uyuşmazlığın çözümü için uygulanan yargılama sürelerinin çok uzun olması, yargılama sürecinde bürokrasiden kaynaklanan alışkanlıklar, yargıç sayısının yeterli düzeyde olmaması, yine aynı şekilde mahkemelerin de sayıca az olması ve ihtiyacı karşılayamaması gibi olgular gösterilmiştir.86

Makul sürede yargılanma hakkının ihlal nedenlerinin neler olduğu tespit edildikten sonra söz konusu ihlalin sonlandırılması veya en alt seviyeye indirilmesi amacıyla yargılama hukuku alanında değişiklikler yapıldığı veya yeni müesseselerin kabul edildiğinden tezimizde daha önce bahsetmiştik. İdari yargı sistemimizde de uyuşmazlıkların daha kısa sürede çözülmesi, bireylerin dava yoluyla sürüncemede kalmasının önlenmesi, adalete ulaşmada yaşanan gecikmelerin önüne geçilmesi ve en önemlisi adil bir yargılamanın sağlanması için zaman zaman değişiklikler yapılması önerilmekte87 bu önerilere istinaden dönemin gereklerine uygun yeni yargılama

yöntemleri, yeni usul kuralları kabul edilmektedir.

İdari yargı sistemimiz açısından adil yargılama hakkının tesisi için getirilen öneriler; idare hukuku alanında uygulanan bir usul kanununun olmaması dolaysısıyla idari eylem ve işlemlerde uyulacak standartların belirlenmesine ilişkin İdari Usul Kanunun çıkarılması, idari yargı mahkemelerince heyet halinde verilen kararların azaltılması suretiyle tek hakimle verilen uyuşmazlıkların sayısının arttırılması, Danıştay’da uygulanan çift heyet usulünün verimli hale getirilmesi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yapısının değiştirilmesi suretiyle hızlı karar almasının sağlanması, kanun yollarında önemli değişiklikler yapılması, genel görevli olan idare

85 Burak Özcan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Makul Sürede

Yargılanma”, (“Yüksek Lisans Tezi”, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

,İstanbul 2015), s. 28, 29.

86 Yücel Oğurlu, “Mukayeseli İdari Yargıda Süreler ve Makul Süre Problemi”, Danıştay ve İdari

Yargı Günü 144. Yıl Sempozyumu, Ankara, 11 Mayıs 2012, s. 120.

87 Ahmet Başpınar, “İdari Yargıda Makul Süre İçin Öneriler”, Danıştay ve İdari Yargı Günü 136.

mahkemelerinin uzmanlaştırılması, idari yargı makamlarında iş süreçleri üzerine projelerin yürütülmesi, Danıştay daireleri arasındaki işbölümünden kaynaklanan sorunların çözülmesi, Danıştay dairelerinin uzmanlaştırılması, Danıştay’ın içtihat mahkemesine dönüştürülmesi, idari yargı mercileri arasında sistem birliğinin sağlanması, yürütmenin durdurulması müessesesinde değişiklikler yapılması şeklinde sıralanabilir.88 Bu önerilerden yola çıkılarak idari yargı sisteminde yapılan en önemli

ve en güncel değişikliklerin, 2014 yılında kabul edilen ivedi usul ile sınavlar hakkında uygulanan usul olduğu görülmektedir.

2.2.3. Yargılama Sürecinin Hızlandırılması İçin Getirilen İvedi

Benzer Belgeler