• Sonuç bulunamadı

Kurtuluş savaşının zor günlerinden milletin muhtaç olduğu en büyük şey başka şey değil, umut idi. M. Akif umudunu yitirmiş bir kişinin elinde top ve tüfeğin çelik çomağa dönüşeceğini biliyordu.

Umudunu yitirmeyen insan için ise doğan her gün bir asrın, açan her çiçek bir baharın atılan her adım zaferin muştusu olabilirdi.

Bu yüzden M. Akif’in manzum ve mensur bütün yazıları incelense onda karamsarlık namına bir ifadeye rastlanamaz. Karamsarlık iz-leri görünen bazı mısralar, coşkun bir ruh hali içinde Allah’a yaptığı tazarrulardan ibarettir. O’nun bu ruhi sıkıntısı kısa sürer ve tekrar çalışmadan, sabırdan, tevekkülden ve umuttan söz eder. Kur’ân-ı Kerîm’de sabır timsali olarak takdim edilen Hz. Ya’kub’un hayatını bile sabır için değil umut için örnek gösterir.

Kastamonu havalisinde verdiği 3 Şubat 1921 tarihli vaazını umut konusuna ayırır. “Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın / Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın” mısralarının da yer aldığı İstiklal Marşı’nı da bu günlerde kaleme almıştır. Vaazın ba-şında Allah’tan umut kesilmemesi gerektiğini belirten mealen şu dört âyet-i celileyi peş peşe okur. O âyet meâlleri Akif’in çevirisi ile şöyledir:

69 Kasas, 28/77.

70 Bakara, 2/201.

71 Mehmed Akif [Ersoy] U�stad-ı Muhterem Mehmed Akif Beyefendi Tarafından (U�çüncü Me-vaiz): Süleymaniye Kürsüsünde [Sure-i Ankebut, 69] Sebilü’r-reşad, 7 Şubat 1328 cilt: II-IX, sayı: 50-232, sayfa: 405-408, s. 407.

72 Ersoy, “Süleymaniye Kürsüsünde”, s. 407.

3. OTURUM

642 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

“Oğullarım gidiniz, Yusuf’la kardeşini araştırınız, Bir de sa-kın Allah’ın inayetinden, tevfîkinden ümit kesmeyiniz. Zira iyi bilmiş olunuz ki, kâfirlerden başkası için Cenâb-ı Hakk’ın inayetinden, rahmetinden, tevfîkinden ümidini kesmek, ye’se düşmek kabil değildir.”73

“Hazret-i İbrahim dedi ki: Dalâle düşmüş olanlardan başka kim, Tanrı’sının rahmetinden ümidini keser.”74

“Ya Muhammed’deki: Ey nefislerine zulm etmiş olan Allah’ın kulları! Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz.

Allah bütün günahları mağfiret eder. Hiç şüphe yoktur ki, o gafurdur. Rahîmdir.” 75

“Allah’ı tanımayan insan, menfaat talebinden bıkmaz, usan-maz. Kendisine bir zarar dokundu mu hemen ye’se düşer, ümidini keser.”76

M. Akif bu ayetleri okuduktan sonra Allah’ın inayetin umut kesmenin müminler için kesinlikle yasak olduğunu, Allah korusun küfür olduğunu açıklamaya gerek kalmayacak kadar açık olduğu-nu söyler. Akis düşüncelere tahammülü olmayan ve ye’si şiddetle eleştiren M. Akif Allah’ın lütfundan umut kesmeyi küfürle eşdeğer sayar: “Evet, uzun uzadıya düşünmeye hacet yok. Bir Müslüman ye’se düştüğü gibi Cenâb-ı Hakk’ın fi sebilillah çalışanlara vaad buyurmuş olduğu necâtı, selameti, muvaffakiyeti, nusreti inkâr etmiş oluyor.”77

Müfessir bir şair olarak M. Akif’in umutlu olmanın haklı gerek-çeleri de bulunmaktadır. O çoğu zaman olduğu gibi bu düşüncele-rini de Kur’an-ı Kerim’e dayandırır. Ülkenin içinde bulunduğu şart-larla Kur’an’da ifadesini bulmuş bazı hadiseler arasında benzerlik kuran M. Akif, Allah’ın ve o kıssalardaki kahramanların umut aşıla-yan sözlerini büyük bir inançla ve coşkuyla tekrarlar. O, kaybolduğu günden beri Hz. Yûsuf’tan bir daha haber alamayan buna rağmen bir gün ona kavuşacağından asla umut kesmeyen Hz. Ya’kub’un umut dolu bekleyişinden bir meşale alıp milletin ölmeye yüz tutan heyecanını tutuşturmak ister. Hz. Ya’kub aradan geçen yarım asırlık zamana rağmen hala umudunu yitirmiyorsa milletimizin de kurtu-luş çareleri tükenmemiş demektir.

73 Yûsuf, 12/87.

74 Hicr, 15/56.

75 Zümer, 39/53.

76 Fussilet, 41/49.

77 Ersoy, “Ye’se Düşenler Müslüman Değildir”, s. 293.

3. OTURUM

643 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

Balkan Savaşlarının devam ettiği yıllarda Hz. Ya’kub’un umu-dundan ilham alarak kaleme aldığı manzum tefsirinde şu mısraları kaleme almıştır:

Ye’s öyle bataktır ki: düşersen boğulursun.

Ümmîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümîdiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar, Lâ’netleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...

En korkulu cânî gibi ye’sin yüzü gülmez!

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile şirkin;

Mâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman, Nevmid olarak rahmet-i mev’ûd-i Hudâ’dan,

Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

“İş bitti... Sebâtın sonu yoktur!” deme, yılma.

Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.78

Kastamonu havalisinde verdiği bir vaazında cemaati şöyle umutlandırır: “Ey cemaat-ı müslimîn! İnâyet-i İlâhiye kapıları ka-panmamıştır. Henüz açıktır; bizim için o kapılara doğrulmaktan başka bir şey lazım değil. Nusret rüzgârları başlarımızın esip du-ruyor. Allah’ın bu ezelî ve ebedi nefhasını teneffüs etmekten başka harekete ihtiyacımız yok”79

Mehmet Akif bazen atalet girdabına kapılmış milletin fertlerini

“millet-i merhume”, “dipdiri meyyit” gibi ironik eleştirilerde bulun-sa da çözümünü kendisi üretmekte gecikmez. O aslında milletine güvenmektedir. Bu tanımlamalar milletin kendi gücünün farkına varmayıp umutsuzluğa kapılmasından kaynaklanan öfke ile söy-lenmiş, milleti uyandırmaya matuf sözlerden ibarettir. O cenabı Al-lah’tan bir mucize beklemez. Toprağın canlanması için gerekli olan rüzgâr gibi son derece tabii şeyler talep eder. Cenâb-ı Allah’tan bek-lediği yardım yağmur gibi tabii bir ilahi nefhadır. Hz. Âdem’e hayat veren nefhadan bir esinti milletin uyanmasına yetip artacaktır.

Bir nesîm ister kımıldanmak için canlar bugün;

Bir nesîm olsun, İlâhî... Canlanır kanlar bütün.

Nev-bahârın rûhu etsin bir de bizlerden zuhûr...

Yoksa, artık Sûr-i İsrâfil´e kalmıştır nüşûr!80

78 Ersoy, “A�tiyi karanlık görerek azmi bırakmak” Safahat, s. 227-228.

79 Ersoy, “Ye’se Düşenler Müslüman Değildir”, s. 295.

80 Ersoy, ”Çık da bir seyret bahârın cûş-i rengâ-rengini “ Safahat, s. 238.

3. OTURUM

644 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

Ne yapsın, nâ-ümid olsun mu Şark’ın intibahından, Perîşan rûhumuz, hâib dönerken bâr-gâhından Bu haybetten usandık biz, bu hüsran artık el versin!

İlahi! Nerde bir nefhan ki, donmuş hisler ürpersin, Serilmiş sîneler, kâbusu artık silkip üstünden, Hayat elbette hakkımdır! desin, dünya değil! Derken81

M. Akif düşmanların sanıldığı gibi yenilmez olmadıklarını on-ların da uğraşmak zorunda oldukları problemleri olduğunu söyler.

Bunlardan birisi bir süredir ülkelerinde kendilerini meşgul eden bolşeviklik (komünizm), diğeri de tahakkümleri altında bulunan Müslümanların hareketlenmeleridir. Çünkü o Müslüman hükumet-ler onların içyüzhükumet-lerini öğrendihükumet-ler, onların sözhükumet-lerine güvenilmeyece-ğini anladılar.82

İslâm’ı, evet tefrikalar kastı, kavurdu:

Kardeş, bilerek bilmeyerek kardeşi vurdu.

Can gitti, vatan gitti, bıçak dîne dayandı;

Lâkin o zaman silkinerek birden uyandı.

Bir gör ki: Bugün can da onun, kan da onundur;

Dünya da onun, din de onun, şan da onundur.

Bin parça olan vahdeti bağlarken uhuvvet, Görsen, ezelî râbıta bir buldu ki kuvvet:

Saldırsa da kırk Ehl-i Salîb ordusu, kol kol, Dört yüz bu kadar milyon esîr olmaz, emîn ol.83 5. Sünnetullah

M. Akif’in gerek şiirlerinde gerekse vaazlarında olsun düşün-celerini dayandırdığı değerler dizisinden birisi de sünnetüllahtır.

Müslümanların arasındaki dayanışma, ayrışma, tartışmaları sünne-tullah ilkesiyle açıklamaya çalışır. Allah Teâlâ “Birbirinizle tartışma-yın, kuvvetiniz gider” diyorsa, bu ilahi kanun şartlar oluştuğunda muhakkak gerçekleşecektir. Aynı sebeplerin aynı neticeleri doğu-racağını belirten M. Akif, tarih boyunca yakın uzak yok olan millet-lerin helaki bu kanun çerçevesinde gerçekleştiğini söyler. Çünkü bu kanunlar hem ezelî hem ebedîdirler ve haliyle değişmezler. 84

Kur’an-ı Kerim’de “Tefrikadan, ayrılık, gayrılık hislerinden uzak durun”, “Ey Müslümanlar birbirinize girmeyiniz, sonra kalplerini-ze meskenet, cebanet, acz, fütur çöker de devletiniz, saltanatınız, şevketiniz, kudretiniz, kuvvetiniz hepsi elinizden gider.” “Sebattan,

81 Ersoy, “Şark” Safahat, s. 437.

82 Ersoy, “Nasrullah Kürsüsünde”, s. 256-257.

83 Ersoy, “Süleyman Nazife” Safahat, s. 451.

84 Ersoy, “Bayezid Kürsüsünde”, s. 374.

3. OTURUM

645 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

azimden kat’iyyen ayrılmayınız” gibi birçok tavsiye, birçok emir vardır ki milleti yaşatmak, dini yaşatmak istersek, bunların muk-tezasına göre hareket etmemiz zaruridir. Demek milletlerin hayatı, bekası, istiklali, mahkûmiyetten selameti için aralarında vahdet hü-küm-ferma olması, lüzumu, bir kanun-ı ilâhî imiş.”85 M. Akif bunun defalarca tahakkuk ettiğine dair delilleri de tarihten getirir: “İslam tarihini şöyle gözümüzden geçirecek olursak cenupta, şarkta, şi-malde, garpta yetişen ne kadar İslam hükumetleri varsa, hepsinin tefrika yüzünden aralarında hadis olan fitneler, fesatlar, nifaklar, şikaklar yüzünden istiklallerine veda ettiklerini başka milletlerin esareti altına girdiklerini görürüz.”86

Sus ey dîvâne! Durmaz kâinatın seyr-i mu’tadı.

Ne sandın? Fıtratın ahkâmı hiç dinler mi feryâdı?

Bugün sen kendi kendinden ümit et ancak imdâdı;

Evet, sen kendi ikdamınla kaldır git de bidâdı.

Cihan kanun-i sa’yin, bak, nasıl bir hisle münkâdı!

Ne yaptın? “Leyse li’l- insani illa ma-se’a” vardı! 87 6. Yanlış Sabır ve Tevekkül algısının tashihi

M. Akif’in yaşadığı dönemler hakikaten Müslümanların sabr-ı cemile ihtiyaç duydukları bir zaman dilimine denk gelmektedir. Peş peşe toprak kaybı, biri diğerine takip eden felaketler, ülke içindeki fikir ayrılıkları, Avrupa’nın Osmanlı Devleti üzerindeki asırlık emel-leriyle birleşince ortaya dehşetli bir manzara çıkıyordu. Böyle du-rumlarda sabır insanın gücünü artıran bir ilaç gibi geliyordu.

Ancak pek çok konuda olduğu gibi M. Akif, sabır konusunda da farklı bir yaklaşım sergiler. O sabır konusunun yanlış anlaşıldığı ka-naatindedir. Sabrın mezellet olmadığını söyleyen M. Akif, gerçek an-lamda sabrın katlanmak değil, hayatın zorluklarına göğüs germek olduğunu söyler ve Âl-i İmran suresi 200. âyetini delil olarak göste-rir: “Sabrediniz, hem de sabırda düşmanlarınızla müsabaka ediniz.”

Ayetinin yorumunda sabrın yanlış anlaşıldığını, sabrın mezellete tahammül etmek olmadığını, aksine gerçek anlamda sabrın sıkıntı-lara göğüs germek olduğunu belirtir.88

M. Akif’in ele aldığı konulardan bir diğeri sabırla yakın ilişki-li olan tevekküldür. O tevekkülün Müslümanlar tarafından yanlış anlaşıldığı kanaatindedir. Akif’e göre “Tedbir biter, tevekkül başlar.

Kul esbaba teşebbüs ederek tevkifi Allah’tan bekler. Allah’ın da bu tevkifi kendisinden diriğ etmeyeceğine mutmain olarak, ona göre

85 Ersoy, “Nasrullah Kürsüsünde”, s. 253.

86 Ersoy, “Nasrullah Kürsüsünde”, s. 253.

87 Ersoy, “I�lâhi, emrinin âvâre bir mahkûmudur âlem” Safahat, s. 219.

88 Ersoy, “Fatih Camii Şerifinde”, s. 394.

3. OTURUM

646 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

azminde, mesaisinde, mücahedatında kemal-i metanetle devam eder.”89

Tevekkülün yanlış anlaşıldığına dair iki örnek verir:

Hz. Ömer bir gün Medine’de dolaşırken bakmış, bir adam yır-tık pıryır-tık elbise içinde, boynunu bir taraf bükmüş, duruyor. Hemen kamçıyı herifin omuzuna indirmiş. Demiş ki: Miskin herif! Bizim di-nimizi böyle ölü şekline koyma! Allah seni kahretsin.”90

Diğer örnek ise cami vaazlarında uygun düşebilecek bir hikâ-yeciktir.

Adamın birisi kötürüm bir tilkinin bir aslanın yediği avın arta kalanlarıyla karnını doyurduğunu görünce nasılsa Allah bir şekilde rızık gönderiyor diye, kendisi de bir mağaraya girip orada Allah’ın göndereceği rızkı beklemeye koyulmuş Üçüncü günün sonunda rü-yasına kendisine şöyle denilmiş: “Ey budala, kalk! Ne yatıyorsun?

Vücudun sapasağlam iken bu meskenet ne? Nasıl oluyor da kendini sakat bir tilki menzilesine indiriyorsun. Git aslan ol da bakiye-i şikâ-rınla başkaları geçinsin.”91

SONUÇ

Mehmet Akif, vatanperver bir mütefekkirdir. Şiirlerini ve maka-lelerini daima vatanı ve milleti için kaleme almıştır. Mehmet Akif dini ilimlere olan vükufiyetinden dolayı toplumda bir din adamı gibi itibar görmüştür. Bu yüzden gerek balkan savaşlarında gerek-se kurtuluş savaşında halkı bilinçlendirme ihtiyacı hasıl olduğunda akla gelen ilk isim Mehmet Akif olmuştur. O camilerde halka hitap ederek birlik ve beraberlik mesajları vermiş, çalışmanın önemini vurgulamış, düşmanın hilelerini bir bir ifşa etmiş, sabır ve tevekkü-lün önemini anlatmıştır. Bu mesajları verirken, Kur’an, sünnet, tarih ve güncel meselelerden yararlanmıştır.

KAYNAKÇA

Atay, Rıfat, “Aile Eğitim Merkezleri Olarak Camiler: Anne-Çocuk Grupları (0-5 Yaş), Cami Merkezli Hayat”: YECDER III. Ulusal Din Görevlileri Sempozyum Tebliğleri (13 Mayıs 2012-İstanbul) , 2013, s. 62-76.

Bayraktar Karahan, Fatma, “Caminin Fonksiyon Çeşitliliği”, Cami Kadın ve Aile, 2013, s. 65-71, s.66.

Bozkurt, Nebi, Küçükaşcı Mustafa Sabri, “Mescid-İ Nebevî”, DIA, İstanbul, 2004.

Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâil (ö. 256/870), Sahihü’l-Buhârî = Camiü’s-sahih, el-Matbaatü’s-Selefiyee, Kahire, 1980.

Çantay, Hasan Basri, Akifname, Ahmet Sait Matbaası, İstanbul, 1966.

89 Ersoy, “Ye’se Düşenler Müslüman Değildir”, s. 301.

90 Ersoy, “Fatih Camii Şerifinde” s. 394.

91 Ersoy, “Fatih Camii Şerifinde”, s. 394.

3. OTURUM

647 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

Doğan, Mehmet, İslam Şairi, İstiklal Şairi Mehmet Akif, Yazar yayınları, An-kara, 2008.

Düzdağ, Ertuğrul, Mehmet Akif Ersoy, Tefsir Yazıları ve Vaazlar, DİB Yayın-ları, Ankara, 2013.

Erişirgil, Mehmet Emim, İslamcı Bir Şairin Romanı Mehmet Akif, Nobel Ya-yın Dağıtım, Ankara, 2006.

Ersoy, Mehmet, Safahat, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2008.

Kısıklı, Emine, “İstanbul Basınında Edebiyatçılarımızın İstanbul’un İşgaline Bakışları”, I. Uluslararası Türk Edebiyatında İstanbul Sempozyumu:

İstanbul Beykent Üniversitesi 3-5 Nisan 2018.

Kısıklı, Emine, “Milli Mücadele’de Kamuoyu Oluşumunda Mehmet Akif”, I.

Uluslararsı Mehmet Akif Sempozyumu, (19-21 Kasım 2008) 203-218.

M. Cüneyt Gökçe, “İstiklal Marşı’nda Şeair-i İslamiyye” Anadolu’ya Vurulan Mühür, İstiklal Marşı, Kastaş Yayınları, İstanbul, 2017.

Mehmed Akif [Ersoy] “Tam Müslüman Olmadıkça Felah Yoktur” Sebilü’r-re-şad, 13 Aralık, 1920 / 13 Kanun-i Evvel 1336, Cilt 18, Sayfa 466, ss.

278-281.

Mehmed Akif [Ersoy] Üstad-ı Muhterem Mehmed Akif Beyefendi Tarafın-dan (Mevaiz): Bayezid Kürsüsünde [Tefsir-i Sure-i Enfal, 24-25] Se-bilü’r-reşad, 6 Şubat 1913 / 24 Kanunisani 1328 Cilt 2-9 sayı: 48-230, sayfa: 373-376.

Mehmed Akif [Ersoy] Üstad-ı Muhterem Mehmed Akif Beyefendi Tarafın-dan (Mevaiz): Fatih Camii Şerifi’nde [Tefsir-i Sure-i Necm, 39] Sebi-lü’r-reşad, 13 Şubat 1913 / 7 Rebiulevvel 1328 cilt: II-IX, sayı: 49-231, sayfa: 389-395.

Mehmed Akif [Ersoy] Üstad-ı Muhterem Mehmed Akif Beyefendi Tarafın-dan (Üçüncü Mevaiz): Süleymaniye Kürsüsünde [Sure-i Ankebut, 69] Sebilü’r-reşad, 7 Şubat 1328 cilt: II-IX, sayı: 50-232, sayfa: 405-408.

Mehmed Akif [Ersoy] Üstad-ı Muhterem Mehmed Akif Beyefendinin “Ka-resi”de Zağanos Paşa Camii Şerifinde İrad Buyurdukları Mevizenin Hulasası [Sure-i Ahzâb,56] Sebilü’r-reşad, 12 Şubat 1920 / 21 Cema-ziyelevvel, 1338 cilt: XVIII, sayı: 458, sayfa: 183-186.

Mehmed Akif [Ersoy], “Nasrullah Kürsüsünde” Sebilü’r-reşad, 25 Kasım 1920/ 25 Teşrin-i Sani 1336. cilt: XVIII, sayı: 464, sayfa: 249-259.

Mehmed Akif [Ersoy], “Ye’se Düşenler Müslüman Değildir”, Sebilü’r-reşad, 3 Şubat 1921/ 24 Cemaziyelevvel 1339, cilt: XVIII, sayı: 467, sayfa:

293-296.

Önkal, Ahmet, “Tarih Boyunca Camilerin Fonksiyonları”, Din ve Hayat: İs-tanbul Müftülüğü Dergisi, 2013, sayı: 20, s. 22-25.

Öztürk, Mahmut, “İstiklal Marşı’nı Kur’an-ı Kerim Işığında Okumak”, Anadolu’ya Vurulan Mühür İstiklal Marşı, Kostaş Yayınları, İstanbul, 2017; s.94.

Taberânî, Ebü’l-Kâsım Müsnidü’d-Dünyâ Süleymân b. Ahmed b. Eyyûb, el-Mu’cemü’l-evsat, Thk. Tarık b. Avdu’l-lah, Darü’l-Haremeyn, Ka-hire, ts.

3. OTURUM

648 Mehmet Akif’in Cami Kürsülerinde Zikrettiği Ayetler Ve Yorumları

Mahmut ÖZTÜRK

Yeğin Hüseyin İ., “Din Psikolojisi Açısından Kutsal Mekân İnsan İlişkisi”

Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 17, Sayı 27, 56 Ocak–Haziran 2012.

Zehebî, Muhammed es-Seyyid Hüseyin, et-Tefsir ve’l-müfessirun, Darül-Ha-dis, Kahire, 2005.

Benzer Belgeler