• Sonuç bulunamadı

Dışlanmanın bireyler üzerinde güçlü ve olumsuz bir etkisi vardır. Bu etkilerin ortaya çıkması için yüz yüze (yani toplumsal) dışlanmışlık olayı gerekli değildir. Dışlanma, İnternette topu atma oyunlarında ve sohbet odaları içinde de gerçekleşebilir. Önceki araştırmalarda, dışlanmış bireylerin bir grubun diğer üyeleri arasındaki etkileşimi gözlemlenmiştir. Karşılıklı olarak birbiriyle bağlantılı bu kavramlar üzerine yapılan çalışmalar, yüz yüze, sohbet odasında veya Cyberball kullanımı ile araştırılmıştır. Bu uygulamaların hepsinde ortak bir unsur, katılımcıların sosyal ilişki kuran diğer gruptaki kişileri gördükleri veya dinledikleri sırada dışlandıkları, yok sayıldığı veya reddedildiğidir (Smith ve Williams, 2004).

Günlük olarak bağımlı olma gerekliliğini yerine getiren bireyler, dışlanmış (hariç tutulan ve göz ardı edilen) olduklarında sosyal bağlantılarını kaybederler (Nezlek, vd., 2012). Dışlanan bireylerin, temel ihtiyaçları tehdit edildiğinde sosyal ağrı hissi (Eisenberger vd. 2003) ve olumsuz etkilenme düzeyleri artmaktadır (Williams ve Nida, 2011). Davranışsal olarak, dışlanmış kişilerin eylemleri, gülümsemelerin gerçekliğini çözmek (Bernstein, Young, Brown, Sacco, ve Claypool, 2008) için faydalıdır, fakat aynı zamanda finansal kararlar (Poon, Chen, ve DeWall, 2013; Kouchaki ve Wareham, 2015) ve sağlıksız yeme davranışları açısından (Hayman, McIntyre, ve Abbey, 2015) potansiyel olarak zararlıdır (Buelow ve Wirth, 2017).

Dışlanma aynı zamanda saldırganlık da dahil olmak üzere antisosyal davranışlara neden olmaktadır (Williams ve Wesselmann, 2011). Robinson ve ekibi çalışma ortamında "dilsel" istismarı (bir kişinin gruptan aldığı terimleri veya grup tarafından anlaşılan bir dilden hariç tutulmakla birlikte dışlanmış bir bireyin anlamadığını) içerecek şekilde dışlanmanın birçok biçimini tespit etmiştir. "Eksik eylem" (grup tarafından dışlanan kişiyi toplumsal olaylara katılmaya davet eden kasıtlı başarısızlığı da içeren); ve "Örgütsel Çalkantı" (mevcut veya yeni oluşturulan kurumsal veya organizasyonel politika veya uygulamalar nedeniyle grup etkinliklerine katılım engellenir) şeklinde dışlanma çeşitlerini de içermektedir. Çalışmalar, bir grubun bir birey olarak dışlanmış olmasının kasıtlı hareketlerinin, bir tür olarak hayatta

kalmamız için doğuştan gelen ve kritik görünen bir gruba ait temel gereksinimimiz nedeniyle, birey üzerinde önemli ölçüde olumsuz bir etkisi olabileceğini vurgulamaktadır (McGraw, 2016).

Önceki araştırmalar, düşmanca bilişlerin dışlanma ve agresif davranış arasındaki ilişkiye aracılık ettiğini ileri sürmektedir (DeWall vd., 2009). Düşmanca bilişler, bireyleri saldırgan davranmaya yönlendirebilir. Çünkü düşman bilişler, insanların, belirsiz davranışları düşman olarak algılamalarına ve başkalarından saldırganlık beklemelerine neden olur (Anderson ve Bushman, 2002). Bu nedenle, tekrarlayan dışlanmanın yaşanmasının, birinin düşmanca bilişsel yanlılıklarını artıracağı olasıdır. Böylece, dışlanma, olumsuzluk ve ilişkide saldırganlık döngülerinin bir parçası olabilir ve bu tür döngüler de ilişkinin işlevselliğini zayıflatma eğilimindedir (Rusbult, Johnson, ve Morrow, 1986) .

Birçok çalışma dışlanmanın bilişimi ciddi olarak etkilediğini ileri sürmektedir. Özellikle, dışlanma, planlama, karar verme gibi üst düzey bilişsel yeteneklerle ilişkili yürütücü işlevlerle bağlantılı ventral ve dorsolateral prefrontal korteksler dahil olmak üzere birçok beyin bölgesini harekete geçirir (Buelow ve Wirth, 2017). 2011 yılında Williams ve Nida, bireyin hissettiği dışlanmanın önemli bir yöndeki etkisiyle, fiziksel acı deneyimine olan tepkisini kapsamlı araştırma yaparak karşılaştırmıştır. Araştırmalarında zihnin dışlanma deneyimini ve vücudun fiziksel ağrı deneyimini, manyetik rezonans görüntüleme (MRI) çalışmalarında görünen bir merkezi ağrı mekanizmasına bağlamışlardır. Dışlanma deneyimi, dorsal ön singulat kortekste ve ön insula'da, fiziksel ağrı yaşayan bir bireydeki aktiviteyi yansıtan beynin aynı alanlarında faaliyete başlamış gibi görünür. Dahası, bir başkası tarafından dışlanmış bir hedefi izleyen gözlemciler için gözlemcinin vekil tecrübesinin, gözlemcinin beyninin aynı bölgelerini, beyninde aktive ettiği gibi, ayrıca temporal parietal kavşak ve insula'yı harekete geçirdiği kanıtlarını da bulmuşlardır (McGraw, 2016).

Dışlanma üzerine yapılan araştırmalarda dışlanmanın, sözcük aramaları, dikkat ve çalışma belleği gibi bilişsel görevler üzerinde olumsuz etkileri olduğu bulunmuştur. Bu bulgular ve diğerleri, sosyal olarak dışlanmış bireylerin hepsi karar

vermeyi etkileyebilecek anlamlı düşünce, duygu ve benlik bilincinden kaçınarak bilişsel bir yapısızlaştırma durumuna girdiklerini ileri sürmektedirler (Buelow ve Wirth, 2017).

Steele, Kidd, ve Castano (2015) yaptıkları çalışmada dışlanmanın ölüm düşüncesi erişilebilirliğini arttırdığına dair ilk kanıtları sunmaktadır. Geçmişteki araştırmalar, dışlanmanın, manipülasyon bağlamında açıkça değerlendirilen temel ihtiyaçları tehdit ettiğini ortaya koysa da, yapılan çalışma dışlanmanın ölümle ilişkili kalmaya yardımcı olan psikolojik yapıları daha genel bir biçimde tahrik edebileceğini ortaya koymaktadır (Steele vd., 2015).

Mevcut buluşlar, dışlanmanın insanların doğal ortamlarla bağlantı kurma arzularını arttırdığını ortaya koymaktadır. Dışlanma, ekolojik davranışları teşvik edebilir ve anlam aramak için motivasyon artışı yoluyla doğal çevrenin durumu ve sürdürülebilirliği hakkında daha büyük endişe yaratabilir (Poon, Teng, Chow, ve Chen, 2015).

Dışlanmanın nasıl ilerlediğini doğru bir şekilde anlamak için, temel ihtiyaçlar üzerine araştırılan tehditler ile bilişsel performans üzerindeki etkileri ayırt etmek önemlidir. Dışlanma, yetişkinlerde (Baumeister vd.,2002) kompleks bilişsel görevlerin, bilişsel performansın ve 8 ila 12 yaşlarındaki temel bilişsel görevlerin azalmasına yol açmakta, çocuklarda ve yetişkinlerde sosyal olaylar için seçici hafızayı arttırmaktadır (Marinovic´, Wahl, ve Träuble, 2017).

Çoğu dışlanma araştırması, bireyin dışlanması (veya dışlanmış olduğunu düşünmesi) ve daha sonra çeşitli "sıkıntı" ölçümleri şeklinde yer almaktadır. Bu yaklaşım, başta benlik tehdit edildiğinde, sıkıntı duygularının başlatıldığını ileri sürmektedir. Bununla birlikte, bireylerin, gerçek hayatta, televizyonda veya dışlanmış olan diğer insanlara bakarken aynı şekilde acı verici bir tepki gösterebileceklerini akla getirmektedir. İhtiyaçların tehdit edilmesiyle bireyin, sıkıntı duygularını azaltmaya çalışacağı ve sonucunda bu durum, varsayımsal olarak tahmin edilen davranışsal çıktılara (prososyal veya agresif davranış gibi) neden olabilecektir. Coyne, Nelson, Robınson ve Gundersen, (2011) yaptıkları çalışmada sıkıntı ve bazı fizyolojik

değişiklikler biçimindeki öz raporlarıyla gösterildiği gibi, dışlanmayı televizyonda izlemenin de sıkıntı yaşattığını bulmuşlardır. Bununla birlikte, sıkıntı düzeyleri benlik saygısında azalma ve aidiyet duyguları ile sınırlı kalmıştır. Williams (2007) 'e göre, bu spesifik ihtiyaçları tehdit eden dışlama, saldırgan davranışa değil, daha çok prososyal davranışlara yol açma ihtimalinin daha yüksek olduğu halde, mevcut çalışma spesifik davranışları ölçmemiştir. Sonuçlar biraz geçici olmasına rağmen, dışlanmayla karşı karşıya kalan deneyimlerin sıkıntı verici olduğunu ve daha da incelenmesi gerektiğini göstermektedir (Coyne, Nelson, Robinson, ve Gundersen, 2011).