• Sonuç bulunamadı

3.3. Afganistan İstikrarsızlığının Nedenleri

3.3.4. Dış Müdahale

ABD’nin Afganistan’a müdahalesi Orta Asya için bir dönüm noktası olarak bilinmektedir. 11 Eylül tarihinde İkiz Kuleler terör saldırılarının ardından ABD, dünyanın farklı bölgelerinde terörle mücadele bahanesiyle askeri operasyonlar gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan ise birçok ülkeyle işbirliği yapmıştır. Bu ülkelerin başında Orta Asya Cumhuriyetleri gelmektedir. ABD ilk etapta Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan hava sahasından faydalanmaya başlamıştır. Özbekistan’ın, Termez ve Hanabad, Kırgızistan’ın, Manas ve Tacikistan’ın, Kulyab, Kurgan-Tyube ve Hokand havaalanları Afganistan müdahalesine kullanılmıştır. Ayrıca Amerika 1990 yılının ikinci yarısından itibaren Orta Asya ülkeleriyle ortak askeri tatbikatlar gerçekleştirerek bölgeye girmeye istekli olduğunu belirtmiştir. ABD, Rusya’nın geçici onayla bölgeye girmiştir (Büyükbaş, 2006: 81).

ABD ile Taliban arasında çıkan kriz esnasında Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini en çok endişelendiren husus ise; Afganistan’daki savaşın kendi topraklarına sıçramasıydı. Ayrıca bu devletlerin sınırları içerisinde bulunan köktenci ve radikallerin ABD’ye ve kendi nizamlarına yönelik operasyonlar ve eylemler başlatabileceklerinden de keza endişe duymuştur. ABD’nin, Afganistan operasyonu sonucunda yüzbinlerce mültecinin Orta Asya ülkelerine gidebilme ihtimali de görülmekteydi. Orta Asya ülkeleri olası bir göçün üstesinden gelemeyeceklerinden endişeliydi. Aynı zamanda böyle olası bir göçün siyasi, ekonomik ve sağlık sorunlarına yol açacağı tehlikesi de vardı (Kurubaş, 2017: 142).

ABD ile Taliban arasındaki savaş Orta Asya ülkeleri açısından köktenci olgusunun yok edilmesi için bir avantaj olarak algılanmaktaydı. ABD’nin Afganistan’a girmesi, bölge ülkeleri, Rusya ve Çin’i dengelemesi anlamına gelmiştir. 11 Eylül terör saldırıları sonrası ABD’nin Afganistan’a müdahalesi için kapılarını açan ülkeler, ABD’yle işbirliği kapsamında yeterince demokratlaşmayan, uzak bir tutum sergileyen ve insan haklarının ihlal edildiği ithamlardan kurtulma ve Rusya’nın kendileri üzerindeki baskılarını giderme amacını öngörmüşlerdi (Kurubaş, 2017: 145- 146).

Çin, ABD’nin Afganistan’a saldırısının ardından izlediği politikaya destek vererek sessiz kalmıştır. Ancak Amerika’nın uzun dönem bölgede kalacağı anlaşılınca, Çin Milli Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Uluslararası İlişkiler Araştırmalar Enstitüsü tarafından bir rapor yayınlanmıştır. Raporda, Çin, ABD’nin Afganistan’da kalmasından dolayı rahatsızlık duyduğunu belirterek ABD’nin bölgede bulunmasının Çin’in çıkarlarına ters olduğu, Çin’e yönelik kuşatma ve askeri baskıyla karşı karşıya bırakma teşebbüsüne vurgu yapmıştır. Ayrıca bu raporda ABD’nin Afganistan’a yönelik askeri operasyon düzenlediği ve neticesinde Çin’in etrafındaki bölgenin jeostratejik açıdan güvensizliğinin artmasına değinilmiştir. Bu doğrultuda Rusya ve batı arasındaki ilişkilerin gelişmesiyle beraber Çin ve Rusya’nın ilişkilerini olumsuz etkileyeceği, ABD askerlerinin, Orta Asya Ülkelerinin batıya kaymasını sağladığı ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün birleştirici gücünün azaltılması stratejisine değinilmiştir (Kurubaş, 2017: 21).

İran, ABD’nin Taliban ve El Kaide’ye yönelik başlattığı operasyona sessizlik politikasını izlemiştir. İran, ABD’nin doğu sınırlarında yerleşmesinden sonra büyük bir endişe içerisinde olduğunu belirtmiştir. İran, ABD’nin Afganistan’a müdahale etmesinin ardından Amerika’yı kendisi için doğrudan bir tehdit olarak algılamıştır (Kurubaş, 2017: 23).

ADB’nin Afganistan’da bulunması Pakistan açısından değerlendirilirse şu ifadelere rastlanıyoruz; 2001 yılı sonrası kurulan yeni Afganistan ilişkilerini, Pakistan ve Hindistan ile iyi tutmak isteyecektir. Bu kapsamda Pakistan’da istikrarın sağlanması Amerika açısından büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Çünkü Amerika, Orta Asya enerjisinin Afganistan ve Pakistan üzerinden, Hint okyanusuyla dünya pazarına taşınmasını planlamıştır. ABD ve Pakistan ilişkilerinin güçlenmesi Hindistan’ı ziyadesiyle rahatsız etmiştir (Buget, 2012: 41-46).

Bu değerlendirmeler çerçevesinde Afganistan’ın sorunlarının giderilmesi çok çetin ve hatta imkânsız olarak bilinmektedir. Amerikan askerlerinin Afganistan’da bulunması İran, Rusya, Çin ve Pakistan tarafından kendi çıkarları için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Bölgedeki güçler açısından Afganistan bir aktif tehdide yataklık yapmaktadır. Bu nedenle Pakistan, Afganistan’da sorun yaratmaktadır. Pakistan ile Afganistan arasındaki ikili ilişkiler hep gerilmekte ve Afganistan devleti ülke içindeki

sorunlardan da Pakistan’ı sorumlu tutmaktadır. Pakistan’ın bu politikası ABD ile arasındaki ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Donald Trump ABD Başkanı seçildikten sonra, Pakistan ile arasındaki ikili ilişkiler nitekim gerilmeye başlamıştır. ABD Başkanı Trump, Afganistan ve Pakistan ile ilgili yeni stratejisini açıklarken, “Pakistan yıllardır terörle mücadele etmek için Amerika’dan para almaktadır. Görüldüğü üzere bu ülke terör örgütlerini yok etmek yerine, teröristleri kendi sınırları içinde barındırmaktadır” diye bir açıklama yapmıştır. ABD Başkanı Donald Trump Afganistan ile ilgili yeni stratejisini açıklarken, ABD yakın zamanda bu ülkeden ayrılmayacaktır, biz bu ülkeden ayrılırsak Afganistan’da bir güven boşluğu oluşacaktır ve bu boşluk başkaları tarafından doldurulacaktır, şeklinde konuşmuştur. Amerika Başkanının başkaları tarafından güvenlik boşluğunun doldurulması ifadesindeki amacı, bölgedeki ülkeler ve radikal grupların Afganistan’da hâkimiyeti de olabilir. Bu nedenle Amerika Afganistan’dan yakın zamanda çıkmayacaktır. Bölge güçleri Amerika’yı, Afganistan’da sıkıştırmak için her türlü müdahaleyi yapacaktır. Kısacası Afganistan hem bölgesel ve hem küresel güç aktörlerin mücadele alanına dönüşmüştür (BBC Türkçe, 2017).