• Sonuç bulunamadı

B. KULUNCAK İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

4. Düşkünlük

Düşkünlük Meydanı, Kızılbaş erkânında "hukukî kudret ve ceza"nın "icra kuvveti" mahiyetindedir. Bu hukuku genel surette şöyle özetleyelim. Taaddüd -i Zevcât (birden fazla kadınla nikâhlı olarak evli olma), Talâk(nikâhlı kadını boşama), Zina, Sirkat (hırsızlık), Katl (öldürme), Dede ve meydan erenlerine yalan söylemek, "Sır"rı ifşa etme, Vaktinde baş okutmamak, Pir ve ocak hakkını (senede 28 kuruş) ödememek, "Eş" günahından sorumlu olmamak, Yezîd ehli(Ehl -i Sünnet)'ne yol göstermek yani

141

Buyruk, s. 150-155.

142

Halil Demircioğlu, Darende 1933 Doğumlu, İlkokul mezunu, çiftçi, Konakt epe köyünde oturuyor.

143

Hüseyin Gürkan Darende 1954 doğumlu, ilkokul mezunu, muhtar, Kuluncak ilçe merkezinde oturuyor.

onunla evlenmek, Gereğinde sufî dostlarından yardımlaşma ve dayanışmasını esirgemek. İşte bu ma ddeler, genel yasaklardan olup, bunlara aykırı hareket edildiğinde, -kişi- sorumlu olur.144

Düşkünlük, yol terbiyesine aykırı davranan, suçlu kimse anlamına gelir. Alevi - Bektaşi yoluna ters davranışlarda bulunan suçlu kimselere düşkün denir. Suçluluk haline de düşkünlük denilir. Talib, Dede, Mürşid olan kişiler kendilerini kötülüklerden irade ve istekleriyle sakındırmalıdırlar. Eğer kişi kendisine bu kötülüklerden uzak tutamamışsa, o kişi düşkün sayılır. Düşkünlük, bir cezadan çok caydırıcı ve ibret verici sosyal ve toplumsal bir tedbir özelliğindedir. Haksız yere eşini boşamış, bir adam öldürmüş veya toplumsal kurallardan birini ihlal etmiş kişi, kanuni cezanın dışında, Alevi toplumunun dışına atılarak toplumdan soyutlanır. Düşkün olan kişi ile kimse selamlaşmaz, evine gidip gelinmez. Ayinlere katılamaz, kurban eti yiyemez. Ailesi, düşkün olan kişiyi evinden dışarı atmadıkça, düşkün kimseyle aynı kazandan yemek yiyenlere de düşkün gözüyle bakılır. Düşkün kişinin musahibi ondan ayrılmak zorundadır. Aksi takdi rde musahibine de aynı muamele yapılır.145

Düşkün, toplumla bağları koparılmış, dokunulması yasak birisi haline getirilmiş ve tecrit edilmiştir. Kişi, işlediği suçun durumuna göre geçici, ya da sürekli olmak üzere iki şekilde düşkün sayılır. Geçici düşkünlü kte, kişi belirli bir zaman süresi içerisinde toplumdan uzaklaştırılır, para ve dayak cezasına çarptırılır. Zaman süresi dolunca bir kurban kesilir ve cem tertip edilir. Düşkün kişi, cemde herkesten helallik alır. Sürekli düşkünlüğe “yoldan düşme” de denil ir. Bunlar yol düşkünü kabul edilerek toplumun dışına itilir. Bunlar, Kur’an’da evlenilmesi yasak olanlarla evlenenler, ikrarından dönenler ve zina yapan kişilerdir.

Düşkünlük suçlarından bazıları şunlardır: çok eşlilik, boşanma, zina, hırsızlık, adam öldürme, dedeye veya meydan erenlerine yalan söylemek, sırrı açığa vurmak, zamanında baş okutmamak, pir ve ocak hakkını ödememek, eş günahından sorumlu olmak ve Sünni olanlara yol göstermektir.146

Sorgu cem’i: çarşambayı perşembeye bağlayan gecelerde taliplerin dedenin huzurunda sorgudan geçirildiği toplantıdır. Bu toplantılarda muhabbet, sohbet ve zikir fasıllarından sonra taliplerin birbirinden razı olup olmadıkları sorulur, varsa şikâyetler

144

Baha Said Bey, Türkiye’de Alevi-Bektaşi, Ahi ve Nusayri Zümreleri (Haz. İsmail Görkem), Ankara 2000, s. 149–161; Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik , s. 170-171.

145

Keskin, a.g.e., s. 47–48; Üzüm, a.g.e., s. 170 –172; Kılıç, a.g.e., s. 48–49; Yaman, Alevilik ve Kızılbaşlık Tarihi, s. 245 –248.

146

değerlendirilir ve suçu sabit bulunanlar türlü cezalara çarptırılır. K üçük suçlar belli sayıda sopa cezasıyla cezalandırılır. Mesela dedenin arkasından sırrını ifşa edenlere doksan dokuz sopa vurulur. Zina, adam öldürme gibi büyük suç işleyenler ise “düşkün” ilan edilerek toplumdan uzaklaştırılır.147

Mürüvvet Meydanı adı veri len Halk Mahkemesi olarak da nitelendirilen Düşkünlük Meydanı başka bir deyişle yargılama sürecidir. Düşkünlük, inanç, ibadet ve karşılıklı ilişkiler ile ilgili belirlenmiş olan kuralların yerine getirilmemesi durumunda Cem’e başlamadan önce sorgu erkânı y apılması sonucu bazı cezaların verilmesidir. Bu cezalar hem dede hem de talipler için geçerlidir. Belirlenen kuralları çiğneyen kimselere “Düşkün” denir. Bu kişiler için sorgu meclisi kurulur ve buna da “Dar” denir. Dar esnasında kişi, cemde dedenin ve cem aatin huzurunda yargılanır. İşlenen suçlara göre tespit edilen cezalar vardır. Bu cezalar, Buyruklarda bulunmaktadır. Aslında cemlerde insanların dikkat etmeleri gereken kurallar sürekli anlatılmaktadır. Suç işleyenlerin dara çekilmesi, sonunda belirli cez alara çarptırılmaları ve bunun meclis önünde onların katılımı ile gerçekleşmesi halk arasında suça yönelik caydırıcılığı sağlanmış olmaktadır. Bütün bunların yapılmasında asıl amaç toplum huzurunu sağlamak, kişilerin kırgınlıklarını, dargınlıklarını giderm ek ve ölmeden önce herkesin birbirinden razı olmasını sağlamaktır.148

Düşkünlük Kuluncak’ta toplumdan soyutlanma olarak algılanmaktadır. Onlara göre yanlış bir iş yapılınca kişi yedi sene cemaate alınmaz, halktan dışlanır. Bu yedi sene boyunca sürgün kalır, sığırı katılmaz, koyunu güdülmez. Tövbe istiğfar etmesi istenir. Eğer tövbe etmek isterse Nevşehir’deki Hacı Bektaş -ı Veli Dergâhı’na yani Post’a gider. Oradan af alır, beraatını ister. Eğer kabul görürse tekrar toplum içerisine kabul edilir.149

Düşkünlüğü gerektiren suçlar şunlardır: katillik, hırsızlık, zina, boşama, çok evlilik, dedeye ve meydan erine yalan söylemek, sırrı açıklamak. Tek eşlilik esastır. Birden fazla evlenene iyi gözle bakılmaz. Eğer bir i zorunlu olarak evlenecekse eşinden razılık alması gerekir. Aksi takdirde düşkün sayılır. Düşkün olan kişilere sürgün dışında genellikle şu cezalar verilir: ayağını ateşe basmak, boğazına delikli taş takmak, kırklar

147

Buyruk, s. 150

148

Üzüm, a.g.e., s. 170–172; Kılıç, a.g.e., s. 48–49; Yaman, a.g.e., s. 245–248.

149

aşkına ağır ağır kırk tane asa vurmak. Bu cezaların verilmesindeki amaç “bu dünyada sorulan öte dünyada sorulmasın” mantığı gereği günahları dökmektir.150

Dede bir yere geldiğinde orada bulunanlar toplanırlar ve cem yaparlar . Dede önce sorgu erkânını gerçekleştirir. Cemaate ‘Bu yol, Hak yolu, Muhammed -Ali yolu, doğru yol. Birbirinizden dava nız, alacağınız, vereceğiniz varsa buyurun, bu yola gelin, küskün, dargın iken bu yola girilmez. Yolda ufak tefek kırgınlık varsa, barışalım, görüşelim, yola girelim” der. Eğer dargın olanlar varsa bu kişileri sulha çağırır. Örneğin; birisi sulh oluyor, b irisi olmuyorsa, sulh olmazsan bu yola giremezsin’ der. ‘Yok, ben sulh olmam’ diyorsa, köylüyü burada topladık, şahidin kimse, bul, ifadesini alalım, karar verelim’ der. Eğer sulha tâbi olmak istemezse, tarikatın kanunu üzerine, elimizdeki Buyruk kitabının üzerine, bu adama düşkünlük cezası vereceğim. ‘Kabul ediyor musunuz cemaat? ’ diye sorar. ‘Ediyoruz dede’ derler. ‘Peki, öyleyse 4 kapı –40 makamın 10’ncu makamı olan Pir makamının, 49. maddesinden, 12. burçtan düşkün ettim. Kabul ettin mi cemaat? ’ ‘Kabul ettik dede.’ Üç defa tekrar eder. ‘Öyleyse bundan sonra tarikatın cezası şudur; Bu adamın malı varsa, malınıza, davarı varsa, davarını davarınıza katmayacaksınız. Selâm vermeyecekseniz, selâmını almayacaksınız. Ölüsünü kendisi gömecek. Bunu kabul ettiniz mi? ’ ‘Kabul ettik dedem...”151

Eğer kişi farklı bir suç işlemişse ona gör e aynı usul ile cezası verilir. Kişi dara durunca kesinlikle yalan söyleyemez, kırılır. Kalbinde ne varsa onu söyler. Alvar köyünün merhum dedesi Gürgür Dede’nin sağlığında kendisi i le yapılan köyün internet sitesinde yayınlanan bir söyleşide şunları anlatıyor: “Bir gün, yanlarında kangalları olan bir iki adam geldi. Hacca gideceklermiş. Adam, “Dede, sana bir şey danışacağım; köydeyken cehaletime uydum. Birinin tosununu çaldık, sattık . Hacca gideceğim, bu durum ne olacak?” dedi. “Gidemezsin. Adamın malını vereceksin. Senden razı değil ki gidesin” dedim. “O zaman hırsızlığım ortaya çıkar. Rezil olurum.” “Allah’ın yanına varabilirsen, rezil ol bakalım. Burada rezil olsan daha mı iyi? Sen hacca gidemezsin. Bu kabul olmaz. Git, o adama de ki, ‘Gençliğimde cehaletime uydum, senin bir tosununu götürdüm. Sattık, yedik. Hacca gideceğim’ Hakkını helâl ettirmeden, razı etmeden gidemezsin.” dedim. Adam ağladı. “Dede, sözün doğru” dedi. Gitti, o ad amı razı etti. Sonra hacca gitti. Allah’ın huzuruna kul hakkıyla gidilmez. Kul hakkıyla gideni Allah affetmez. Ta ki o kul, dünyada öldükten sonra gelip de, “Ben bunu helal ettim ya Resullullah” diyene kadar, mahşer yerinde dursa gerektir. “Zatın namazında n,

150

Bektaş Ali Dinç, 1937 Darende doğumlu, ilkokul mezunu, çiftçi, Alvar köyünde oturuyor.

151

orucundan noksanı varmış, o bana ait” diyor Cenab -ı Allah, “Ben onun üzerine çizgi çekerim, ama kul hakkına çizik çekemem”.152

B. TARİKAT ANLAYIŞLARI