• Sonuç bulunamadı

1.6. Dünyada Yerinden Yönetim Sistemleri

2.1.2. Cumhuriyet Dönemi

1911 yılına gelindiğinde Çin imparatorluğu çözülme sürecine girmiştir. Rusya-Japonya savaşının Çin sınırlarına dayanması ve Rusların savaşı kaybetmesiyle

38

beraber çözülme şiddetlenmiş bunun sonucunda 1911 yılında halk ayaklanmıştır. Önce bölgesel düzeyde başlayan ayaklanma, etkisini arttırarak düzenin değişmesini hızlandırmıştır. Bu ayaklanma ‘Asya’nın Uyanışı’ sürecinin de başlangıcı sayılmaktadır. 1911 ayaklanması ile imparatorluk düzeni kırılmış, bu kırılmayla beraber Asya’nın ilk cumhuriyetinin kurulma süreci başlamıştır (Hui, 2017: 17-18).

1911 yılında başlayan ve etkisi imparatorluğu yıkıma sürükleyen bu ayaklanma ‘Wuchang Ayaklanması’ olarak adlandırılmaktadır. Wuchang ayaklanmasından sonra Qing Hanedanlığı diğer adıyla Mançu Hanedanlığı yıkım sürecine girmiş, bu durumda Çin’in güney bölgelerinde bir ittifak kurmuştur. Ancak bu ittifak Çin’i birleştirip devlet kuracak kadar güce ulaşamamıştır. Tarih 12 Şubat 1912’ye geldiğinde artık Mançu Hanedanlığı resmi olarak tahttan çekilmiştir (Hui, 2017: 21-22). İmparatorluk döneminin bitmesiyle beraber Cumhuriyet Dönemine’ geçilmiştir.

Çin’in İmparatorluk sisteminin yıkılması Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması çok benzemektedir. Çin de Osmanlı da emperyalist güçlerin etkisine girmiş ve iki ülke de kapitülasyonlar vermiştir. Osmanlı için bu dönemi 1838 Balta Limanı Anlaşmasıyla başlamış, Çin için 1912 yılına kadar feodal gelenek devam edebilmiş, kapitülasyonların dayatılmasıyla mutlakî rejim yıkım sürecine girmiştir (Aslan, 2014: 31).

Sun Yat-sen önderliğinde kurulan cumhuriyet, Çin’de var olan beş ulusu birleştirmeyi amaçlamıştır. Buna ‘Beş Uluslu Cumhuriyet’ adı verilmesinin sebebi budur. Beş ulusun birleşmesiyle kastedilen, Han, Mançu, Moğol, Uygur, Tibet topraklarının cumhuriyet rejimine dâhil edilmesidir. 01 Ocak 1912 tarihli ‘Çin Cumhuriyeti Geçici Başkanlık Bildirgesinde’ geçen ‘Beş Uluslu Cumhuriyet’ kavramı ulusal birlikten bahsetmektedir. Bu bildirgede ‘Han, Mançu, Moğol, Tibet, Uygur ulusları tek bir kişide birleşmeli’ diye belirtilmiştir. Cumhuriyetin amacı tek merkezli bir devlet yönetimi meydana getirmek olmuştur (Hui, 2017: 32-33).

Beş ulusun birleşme ideali 1913 yılında yaşanan kuzey-güney çatışmasıyla bozulmuştur. 1912 yılında geçici anlaşmayla birleşen uluslar bir yılın sonunda

39

ayrılma kararı almıştır. Birleşme, yerini yeni çatışmalara ve bölgesel ayrılıklara bırakmıştır. Henüz kurulan cumhuriyetteki siyasi boşluk ayrışmanın temelini oluşturmuş, merkezi erk daha güçlenemeden ayrışmalar başlamış, bu yüzden Sun Yat-sen’in beş ulusu birleştirme planı zora girmiştir (Hui, 2017: 33-38).

Sun Yat-sen tarafından Guomindang, yani Milliyetçi Parti, ‘Boxer Ayaklanmalarından’ sonra 1911’de kurulmuştur. Ancak siyasi karışıklıklar yüzünden Sun Yat-sen görevinden çekilmiş, yerini General Yuan Shikai’e bırakmıştır. Ülkedeki bölgesel çatışmaları durdurabilecek tek ismin Yuan Shikai olduğunu düşünen Sun Yat-sen kendi isteğiyle parti yönetimini devretmiştir. Ancak General Yuan, Çin’i tekrar zora sokmuş, baskıcı bir şekilde yönetmiştir. General Yuan’in öldüğü 1916 yılında gittikçe gerilen halkta yabancı karşıtlığı artmıştır. 04 Mayıs 1919 yılında ise öğrenci ayaklanmaları tekrar başlamıştır (Çakan, 2017: 128-129).

Bu karışıklık içinde, içlerinde Mao Zedong, Zhou En Lai gibi isimlerin bulunduğu ÇKP (Çin Komünist Partisi) kurulmuştur. ÇKP’nin kurulmasında 1917 yılındaki Rus Devrimi etkili olmuş, Mao Zedong önderliğinde ‘Çin Birinci Ulusal Kongresi’ yapılmıştır (Aslan, 2014: 31-32). 1921 yılında kurulan ÇKP, başlarda Sun Yat-Sen’in Milliyetçi Partisi ile çatışmasız bir siyaset gütse de Sun Yat-sen’in ölümünden sonra başa geçen Çan Kay Şek yönetimiyle ÇKP arasında çatışmalar başlamıştır. Çan Kay Şek yönetimi Batı yanlısı politikalar izlemiş bu durum ÇKP’yi rahatsız etmiş ve iki parti karşı karşıya gelmiştir. Çan Kay Şek’e Rusya’dan güç alıp, ÇKP’nin ihtilal yapmasından korkmuş, bu yüzden 1927 yılında komünistlerin bir kısmını öldürtmüştür (Çakan, 2017: 129-130).

Cumhuriyet Döneminden günümüze kadar Çin için parti oluşumu çok önemli olmuştur. Çin yönetimi imparatorluktan cumhuriyete doğru değişirken, Bolşevik Devrimi ve 1. Dünya Savaşı ile beraber Çin siyasi kültürü değişime uğramıştır. Çin tarzı cumhuriyet oluşumunda Bolşevizm siyasi modeli ve Avrupa siyasi modeli içi içe geçirme anlayışı egemen olmuştur. Çin Cumhuriyeti oluşurken parti yapılanması ile bölgesel ayrışmalar önemli konular haline gelmiştir. Ulusal politikaların belirlenmesinde bu anlayışlar etkili olmuştur. Çin, ulus devletleşme sürecinde hem Avrupa’nın ve SSCB’nin hem de kendi bölgesel ayrışmalarının etkisinde kalmıştır.

40

Bu yüzden Çin’i burjuva siyasi sistemi ile Bolşevik siyasi sisteminin birleştirebileceğine inanılmıştır (Hui, 2017: 176-177).

Çin parti sistemi oluşurken, Gramsci’nin ‘Modern Prens’ adlı yapıtında belirttiği sisteme yaklaşmıştır. Gramsci’nin ‘modern prensi’ tek başına bir birey değil, kolektif iradenin ürünüdür ve kolektif irade parti ile örgütlenir. Çin Cumhuriyeti’nde de yeni model siyasi parti, üstün siyasi parti ve parti üstü olmak üzere ikili özellik taşımıştır. Üstün siyasi parti sistemi denilince anlaşılan rakip partiler olmaktadır. Ancak Çin partileri, ÇUP (Guomindang) ve ÇKP, rakip olma konusuna isteksiz kalmıştır. İki parti de daha çok ‘asıl parti’ olmak için uğraş vermiştir (Hui, 2017: 177).

Milliyetçi Guomindang ve ÇKP arasındaki bu çatışma komünistleri hedef haline getirmiştir. Bu durumu fark eden Mao Zedong, Sovyet modelinden farklı bir model uygulamak istemiştir. Jiangxi eyaletinde kurdukları Çin-Sovyet hükümeti Çan Kay Şek tarafından sürekli saldırılara hedef olmuştur. Bu yüzden Mao halkın desteğini almanın zorunluluğunu keşfetmiştir. Kentlerde örgütlenen ÇKP yönetimini köylere yönlendirmiş, 1934 yılında kırsalda başlattığı hareket sayesinde 1936’da etki alanını oldukça genişleterek Yen-an bölgesine kadar ilerlemiştir (Çakan, 2017: 129- 130).

Çin, imparatorluğun çöküş sürecinden ÇKP’nin yönetimi ele geçirmesine kadar çalkantılı bir dönem geçirmiştir. Günümüzde devam eden sosyal değişimin kökenleri 1930’lu yıllarda atılmıştır (Aslan, 2014: 31-32). ÇKP ülke genelinde yayılmaya ve güç kazanmaya devam ederken Japon Savaşı patlak vermiştir. Japonlar hızla Mançurya’ya kadar gelmiştir. Çan Kay Şek yönetimindeki Çin ise geri çekilerek, ABD ve İngiltere’den yardım beklemiştir. ABD ve İngiltere ancak 1941 yılında Çin tarafında savaşa girmiştir. Bu durum ÇKP’nin işine yaramış ve Japonlara karşı halk direnişini başlatmıştır. ÇKP, Japonlardan kalan silahlarla kendine düzenli ordu bile kurmuştur. SSCB’nin de Çin’e yardıma gelmesiyle ÇKP sadece köylerde değil kentlerde de etkisini arttırmıştır (Çakan, 2017: 129-130).

41

1911 yılında başlayan ‘ulus inşası’ dönemi 1949 yılına kadar devam etmiştir. Günümüz Çin yönetiminin temelleri 1911 yılında değişen siyasi düzen ile atılmıştır. 1949 yılında kurulan Çin Halk Cumhuriyeti, 1912 yılında ortaya atılan ‘Beş Uluslu Cumhuriyet’ anlayışının üzerine inşa edilmiştir. ‘Beş Uluslu Cumhuriyet’ Çin’in birleşip devlet kurma ve uluslaşma sürecinde, ayrışmaları önleyici bir etki oluşturmuştur. Kuzey-Güney arasındaki ilişkiler 1912 yılındaki bu anlayış ile 1949 yılında çözümlenmiştir. Sonuç olarak 1912 yılında kurulan cumhuriyet, ne kadar siyasi çalkantı içinde olsa da, 1949 yılında kurulan ve hala devam eden Çin Halk Cumhuriyetinin temellerini oluşturmuştur (Hui, 2017: 9-52).

2. Dünya Savaşında Japonya’ya atılan atom bombası sonucu Japon-Çin savaşı sonlanmıştır. Bu olaylar sonucu Çan Kay Şek halkın gözünde değerini yitirmiş Mao Zedong yükselmiştir. Çan Kay Şek 1949 yılında kesin olarak yenilgiye uğramış ve Tayvan’a kaçıp Çin Cumhuriyeti’ni kurmuştur. 1971 yılında ABD ve Avrupa Birliği, Mao Zedong’un kurduğu Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıdığında, Tayvan olarak bilinen Çin Cumhuriyeti’ni 23 ülke tanımıştır (Çakan, 2017: 128-129).

Benzer Belgeler