• Sonuç bulunamadı

COVID-19 VE KÖK HÜCRE TEDAVISI Leyla BAHAR 1

2. COVID-19 ÖZELLIKLERI

Dünya genelinde Covid-19 hızla yayılan bir pandemidir ve özellikle kronik hastalığı olanlarda ve/veya yaşlı bireylerde oldukça yüksek oran-da ölüme neden olmaktadır. Bu durum hastalığın teoran-davisinde alternatif-ler bulmayı ve acil çözüm için arayışlarını gerekli kılmıştır. Bu noktada en etkili strateji, hastalığın kontrol altına alınmasında aşılanmanın etkin yapılmasıdır. Hastalığın patogenezine bakıldığında, savunma sisteminin aşırı derecede reaksiyon göstermesi nedeniyle oluşan sitokin fırtınasın-dan kaynaklanan sistemik hasarın çok önemli olduğu tespit edilmiştir.

Bu nedenle; Covid-19 ile enfekte olan hastaların aşırı aktive olmuş bağı-şıklık sistemlerinin kontrole alınması, sistemik etkilerinin azaltılması ve en önemlisi Akut Respiratuar Distres Sendromuna (ARDS) bağlı oluşan pnömonilerin tedavi edilmesi amacıyla, güçlü immünmodülatör kapasi-tesi olan MKH’ler uygulanmaya başlamıştır ve olumlu sonuçlara ulaşıl-mıştır. Covid-19 tedavisinde MKH’lerin kullanımı için protokollerin he-nüz düzenlenmemiş olmasına ve MKH’lerin yaygın klinik kullanımının birçok etkenle ilgili olarak değişkenlik göstermesine rağmen umut veren terapötik potansiyelleri oldukları görülmektedir (Özkan, 2020). ARDS, ciddi alveoler hasara ve kapiller bazal membran sızıntısına neden olan ve ilerleyici solunum yetmezliğine yol açan kontrolsüz bir inflamatuar süreç sırasında yıkıcı bir akciğer hasarıdır. ARDS için bugüne kadar etkili bir tedavi yoktur ve hücre bazlı tedaviler dahil olmak üzere çok çeşitli tedavi-ler önerilmiştir (Ramezankhani,2020; Hossein-Khannazer,2020).

Covid-19 klinik tablosu değişmekle birlikte, ventilasyon desteği-ne ihtiyaç olan solunum yetmezliğinin gelişmesi, sepsis ve çoklu organ yetmezliği sendromu v.b. klinik durumlar ortaya çıkabilmektedir (Atlu-ri, 2020). Toraks bilgisayarlı tomografisiyle belirlenen klinik bulguların pnömoni ile uyumlu olduğu izlenmektedir, akut kalp hasarı, ikincil en-feksiyonların görülmesi, subplevral buzlu cam opaklık varlığı ve ARDS, Covid-19’un ayırt edici komplikasyonları arasında yer almaktadır (Rothan ,2020; Huang C,2020). Bu noktada ARDS; doğal bağışıklık yanıtının rol aldığı, lokal pulmoner reaksiyon yanısıra akciğerlerle diğer organ sistem-leri arasında etkileşimin gerçekleştiği sistemik inflamatuar bir hastalık olarak tanımlanabilir. Klinik bakımdan kötü olan hastaların sıklıkla ak-ciğer fonksiyon yetmezliği nedeniyle gelişen hipoksemi veya multisistem

organ yetmezliğine bağlı öldüğü bilinmektedir. Farmakolojik bir tedavi geliştirilebilmesi amacıyla, ARDS tablosunda rol oynayan mediatörler ve yolaklar hakkında daha çok bilgi sahibi olmanın önemi ortaya konmuştur (Aranda-Valderrama,2018). Akciğerlerde gelişen inflamatuar reaksiyon;

bronş epitelini, vasküler endoteli ve alveoler makrofajları etkisi altına alır ve zengin proteinli ödematöz sıvının alveollerde birikimine neden olur.

Inflamasyonun düzenlenmesinde alveoler makrofajların önemi büyüktür.

ARDS hastalarının bronkoalveolar lavaj sıvılarında ve plazmalarında IL-6, ve IL-8, IL-1β, TNF-α gibi inflamatuar sitokinlerin yükseldiği belirtil-miştir (Han,2015). Insandan insana bulaşma, solunum damlacıkları veya kontamine yüzeylerle temas yoluyla gerçekleşir. Kuluçka süresi ortalama 5 gün olup 1 ila 14 gün arasında değişmektedir (Zhu 2020). Virüs doğrudan veya dolaylı temas yoluyla bulaşır. Hava yoluyla da virüsü fiziksel temas olmadan da bulaştırabilir. Hapşırma ve öksürük yoluyla, damlacık sprey-leri insanları doğrudan kirletebilir veya havadaki mikroskobik aerosolü solumak da bu virüsü insanlara bulaştırabilir (Zhu,2020; Asadi,2020). Bu virüs aşırı ve anormal inflamasyona neden olduğundan dolayı, oluşan inf-lamasyonu mümkün olan en kısa sürede kontrol etmek önemlidir. Bugüne kadar mezenkimal kök hücrelerin ve türevlerinin inflamasyonu baskıla-yabildiği çok sayıda çalışmada sonuçlarıyla gösterilmiştir. Eksozomlar, hücreler arasında biyoaktif molekülleri (kökenlerine göre) aktarmak için hücreler arası iletişim araçları olarak işlev görür. COVID-19 tedavisine yönelik eksozoma dayalı yakın tarihli klinik araştırmalar sıklıkla yapıl-maktadır. Potansiyel terapi bazı özellikleri içerebilir: Ilk olarak, mezenki-mal kök hücre sekretomunun kullanılması. Ikincisi, spesifik miRNA’ları ve mRNA’ları eksozomlara dahil etmek ve son olarak, ilaçları iletmek için taşıyıcı olarak eksozomları kullanmak şeklinde tedaviler üzerinde durul-maktadır (Rezakhani,2021).

SARS-CoV-2 patogenezinde, virüsün spike proteini ile anjiyotensin dönüştürücü enzim-2 (ACE2) reseptörünün tanınması yoluyla konak hüc-renin enfekte edildiği bildirilmiştir. Böylece, ACE2 reseptörünü eksprese eden tüm hücrelerin bu virüs ile enfekte edilebileceği düşünülmüştür. Ay-rıca SARS-CoV-2’nin transmembranik serin proteaz enzim aktivasyonu yoluyla konak hücreye giriş sağlayabildiği bildirilmiştir (Rothan, 2020).

ACE2 reseptörü vücuttaki farklı dokular tarafından eksprese edilse ve ACE2 reseptörlerini eksprese eden hücreler SARS‐CoV-2 enfeksiyonu için hedef olsa da (Zou,2020) bunların ağız boşluğunda ve dilde ekspres-yonu organizmaya olası bir geçit oluşturmaktadır. ACE2 reseptörlerine yönelik SARS-CoV-2 yerleştirme çalışmasında, akciğerler, kalp, böb-rekler, bağırsaklar, beyin ve testislerin ana hedefler olduğunu ortaya çı-karmıştır (Li MY, 2020). Beyinde nöronların yanı sıra glial hücrelerde de ACE2 reseptörleri bulunur. Bu nedenle, glial hücreler beynin

SARS-CoV-2 enfeksiyonu için bir yol olabilir. Beyin omurilik sıvısının gen dizi-limi, koronavirüsün merkezi sinir sistemini istila etme yeteneğine sahip olduğuna dair kanıtlara ek olarak SARS‐CoV-2’nin varlığını göstermiş-tir ( Holshue, 2020). Bilimsel çalışmaların sonuçlarında, koagülopati ve vasküler endotelyal disfonksiyonların da SARS-CoV-2 enfeksiyonunun komplikasyonları olduğunu öne sürülmektedir (Siegler,2020). COVID-19 kaynaklı inmenin etyopatolojik nedenleri, inflamasyona bağlı venöz ve arteriyel tromboembolizm ve hipoksiden yaygın intravasküler pıhtılaş-maya kadar değişebilir. Koagülopati ve antifosfolipid antikorları, kritik hastalığı olan COVID-19 hastalarında da gözlenmiştir (Zhang,2020). Ra-porlar, SARS-CoV-2’nin polinöropati, ensefalit ve aortik iskemik inmeyi indükleme yeteneğini göstermektedir (Tsai,2020). Veriler ayrıca influenza virüsünün bir sitokin kaskadı tetiklediğini ve böylece doku plazminojen aktivatörü ile tedaviden sonra iskemik beyin hasarını ve intraserebral ka-namayı şiddetlendirdiğini göstermektedir. (Muhammad, 2011). Ilginç bir şekilde, SARS‐CoV-2 enfeksiyonları da sitokin fırtınalarına neden olur (Bhaskar,2020). Bu benzerlikler, viral enfeksiyonun neden olduğu sitokin salınımı aracılı serebrovasküler disfonksiyonların felce yol açan olası bir mekanizma olabileceğini düşündürmektedir (Wu, 2020). Koronavirüsün nörovirülansı, kandan türetilen inflamatuar hücrelerin toplanması için be-yin hücrelerinden proinflamatuar sinyalleri indükleme yeteneğine bağlı-dır. Beyin astroglia ve mikroglia kültürlerini (birincil beyin immün hücre kültürleri) enfekte eden çeşitli nörovirülanslara sahip virüsler, interlökin 2 (IL-12), p40, tümör nekroz faktörü α (TNF-α), IL-6, IL-15 ve IL-1beta gibi proinflamatuar sitokinleri indüklemek için fare beyni ve omuriliklerinin hem astrositlerinde hem de mikroglialarında değişken yetenek gösterir (Li Y,2004). Şimdiye kadar SARS-CoV-2 enfeksiyonuna ilişkin bulgular, mi-tokondriyal fonksiyon, proteazlar ve ER stres tepkileri üzerindeki etkiler dahil olmak üzere, SARS-CoV ve H1N1 ile enfeksiyona bağlı patogenez ile birçok yönden benzerlik göstermektedir. Bu yollar, çeşitli nörodejene-ratif hastalıkların patogenezi ile güçlü bir şekilde ilişkilidir (Mahalaksh-mi, 2021).

Bu salgını kontrol altına almak için doğru teşhis, epidemiyoloji, sür-veyans ve profilaksi içeren işbirlikçi yaklaşım esastır. Bununla birlikte, hızlı teknolojileri kullanarak doğru teşhis çok önemli bir rol oynamak-tadır. COVID-19 vakalarının artan insidansı ile birlikte, COVID-19 va-kalarının etkili bir şekilde önlenmesi ve yönetimi ile yayılmasının önüne geçilmesi için SARS-CoV-2’nin doğru ve erken tespiti bir saat ihtiyacıdır.

RT-qPCR testi, virüsün erken tespiti için altın standart olarak kabul edilir, ancak bu protokolün, teknik karmaşıklığı nedeniyle yatak başı testi olarak kullanımı sınırlı bir uygulamadır (Rai,2021).

3. COVID-19 ENFEKSIYONUNDA HÜCRESEL TEDAVILER