• Sonuç bulunamadı

iV. Dürüst Aşk Çubuğu

VI. Cinsel Devrim

Ama, kolaylıkla kestirilebileceği gibi, kadının üstünlüğü­

nü her şeyden önce belirlemesi gereken alan, kadın der­

gilerimizin gözde alanı cinsellik alanıdır. Böylece,

Kim

dergisi, "Sekste

Lider

Kadınlar" başlıklı uzun yazıda, sa­

vaşın bu son alanda da kazanılmaya başlandığını, koca­

man harflerle, "Bazı yataklarda devir teslim törenleri ya­

şanıyor. Erkekler sekste liderliği kadınlara teslim ediyor.

Kadın baştan çıkartıyor, olayı başlatıyor, erkeği idare ediyor, yol gösteriyor. Kadın erkek üzerindeki uyarıcılı­

ğının keyfini, erkek de kadının aktifliği ve

liderligi

altın­

da zevkler yaşamaya başlıyor" sözleriyle duyurduktan sonra, değişimin tutarlı açıklamalarını ve canlı örnekleri­

ni verir. Çoktan kazanılmış bir savaştır bu: Erkekler

"sekste her zaman lider blmayı ister" görünürler, ama en sevdikleri şey, baştan çıkarılmaktır gerçekte, çünkü zayıf cinsi kadınlar değil, onlar oluştururlar, doğaları bunu ge­

rektirir; gene doğaları gereği, "her zaman hazır ve nazır olmaktan korkarlar". Buna karşılık, yirmi iki yaşındaki Eda, kadının "sekste liderlik yapmasının bambaşka bir zevk verdiğini, ayrıca çok da eğlenceli olduğunu" vurgu­

lar; yirmi sekiz yaşındaki Burcu, erkeklerin "arzulanma­

ya, istenmeye ve bunun belirtilmesine" gereksinimi ol­

duğunu, tek bir okşamayla, örneğin kulaklarına şöyle bir dokunmayla, kadının isteğine boyun eğdiklerini anlatır;

26 yaşındaki Selin de bu görüştedir, ama erkeğin kesin bir edilgenliğe boyun eğmesine, yani "hiçbir şey yapma­

dan orada öylece yatmasına" karşıdır, "Erkek, ,kadının yönlendirmesi altında bile olsa, üstüne düşeni yapmalı"

diyerek kadının mutluluk serüveninde ona küçük bir gö­

rev verir.

Cosmopolitan

yazarı Esra Gözübüyük de pat­

ronu ya da iş arkadaşını baştan çıkarmanın yöntemlerini

büyük bir gözlem zenginliğiyle anlatan yazısını çağdaş kadın düşüngüsüne tam anlamıyla uygun bir başlık altın­

da sunar:

"Tavlayın Ama Tav/anmayın ".

Çağdaş kadın, gördüğümüz gibi, bireyselliğinin bilin­

cinde olan, yani her şeye kendi hazları, mutluluğu ve ra­

hatı açısından bakan, bunları yaşamın en büyük değer­

leri olarak benimseyip tüm toplumsal değerlerden üstün tutan bir kişi olduğuna göre, tavlama ya da tavlanılma hiçbir zaman sürekli bir birliktelik güvencesi değildir. Bir başka deyişle, çağdaş kadın için bir erkeği "tavlamak", kısa bir süre için bile olsa, başka erkekleri çevrimden çı­

karmak anlamına gelmez: Çoğu kadın dergimiz çağdaş kadını "çok eşli" olarak niteler, bağlarının da Güneydo­

ğulu ağayı kadınlarına bağlayan bağlardan çok daha gevşek olmasını ister.

Cosmopolitan

yazarı Gülfem lybar bu gerçeği 1997 Ağustosu'nda bile hala kavrayamamış olan kadınları, "Tek bir erkeğe bağlanmak belki de en iyi şey değildir" diye uyarır. "Size kur yapan bütün er­

keklere mavi boncuk dağıtın ve flörtçü bir kadın olun."

Bayan lybar bu öneriyi tatil için, "bir aylığına", deneme ya da alıştırma olarak yapmayı önerir ya, kimi çağdaş ka­

dınlar çokeşliliği çoktan benimsemiş görünürler.

Böylece, yirmi iki yaşında, yani çiçeği burnunda, ama çağcıl ve özgür bir kadın olan Yeşim, hayranlık verici bir açıklıkla, "Şu anda birbirinden farklı üç çocukla çıkıyo­

rum, 4 keyfim iyi; ayrılan ayrılsın, kendileri bilir. Nasıl ol­

sa güzelim ve sayamayacağım kadar insanla birlikte ola­

bilirim. Seksi sonuna kadar yaşıyorum ve yaşamaya ka­

rarlıyım. Erkekleri de her zaman yedeklemeyi seviyo­

rum, ruhları bile duymuyor; hoş, duysa da ne olur!" der.

Yirmi sekiz yaşında evli bir kadın olan Elvan da

nineler-4 Birbirinin aynı üç çocuk bulmak çok daha zor olurdu herhalde.

den kalma bir yönelimle, "Kocamla yaşlanmak, onun ço­

cuklarını doğurmak istiyorum" der, ama, hemen arkasın­

dan, "bu arada kadınlığını unutmamak" istediğini, yani çocuklarını doğurmak istediği adamı arada bir "boynuz­

lamak"ta hiçbir sakınca görmediğini, ediminin yeri dol­

durulmaz tadını da deneyimleriyle bildiğini ekler. Nasıl olsa, "artık yeryüzünde kadınların yüzde elli dördünün kocalarını veya sevgililerini aldattıkları" daha 1980'lerin başında Amerika'da

Cosmopolitan

okurları arasında ya­

pılan bir soruşturmada ortaya çıkmıştır. Bir kez daha, ka­

dınlar erkeklerle işlev ve konum değiştirmişlerdir, artık gün kadınların günüdür, artık "iyi seks" istemektedirler, nedenleri de açık olduğu ölçüde geçerlidir: "potansiyel­

leri erkeklerden çok fazla"dır; üstelik, "neler yapabile­

ceklerini bilmekte ve konuşmaktadırlar".

Kimi çağdaş kadınların bu bilinçle bir zamanlar kimi erkeklerin bile kolay kolay göze alamadığı "tek gecelik ilişkiler"i de "bir yaşam biçimi"ne dönüştürdükleri söyle­

nir bize. Öğrendiğimize göre, "kendine güvenen, 'ne derler?' diye düşünmeyen ve hepsinden önemlisi gerçek­

ten istediğinin sadece tek gece olduğundan, yakınlık is­

temediğinden emin olan kadınlar beğendikleri yakışıklı, yanık tenli erkeğin teninin gerçek rengini öğrenmek için" hemen eyleme geçmekte, girişimlerinin ödülünü de almaktadırlar. Bunlardan Mine, ilk kez karşılaştığı "kaslı, muhteşem vücutlu" bir adamla yatağa girince, ilk kez kendisini değil de seksi düşündüğü için "kocasıyla olma­

dığı kadar rahat, heyecanlı", dolayısıyla mutlu olur; Lale de kısa bir yolculuk sırasında birkaç dokunuştan sonra eve götürdüğü erkekle sabaha kadar birbirlerini "tüket­

mek istercesine" sevişir, ancak adam gittikten sonra her şey biter. Hiç kuşkusuz, bu tükenircesine sevişmeden er­

kek de payını alır ya, gerçekte yalnızca bir "av"dır. Bu

nedenle,

Cosmopolitan,

"Erkekler için tehlike çanları çal­

maya başladı, kadınlar için ise çanlar daha mutlu cinsel­

lik, daha uyumlu soyut beraberlik ve hatta belki de ge­