• Sonuç bulunamadı

Günümüzde genel adalet kavramı içinde önemli bir yer tutan ceza adalet dalına önem kazandıran etkenler arasında ceza adalet sisteminin toplumsal düzeni sağlamaya yönelik işlevi ve insanı konu alması sayılabilir. Sistem suçun işlenmesiyle girişilen hazırlık soruşturması, davanın açılmasıyla başlayan yargılama ve kurulan hükmün kesinleşmesinden sonra başlayan yerine getirme (infaz) gibi önemli evreleri içermektedir. Yargılama sonucunda suçluluğu kanıtlanan bireyin topluma yeniden

217-METE, s. 16

218-KURY Helmut: “Almanya’da Ceza Đnfaz Pratiği ve Sorunları”, Đnfaz Hukukunun Sorunları Sempozyumu, Öz Özen Matbaacılık, Ankara 2001, s.s. 98-117, s. 98-99

219-SEVÜK Handan Yokuş: “Tutuklu ve Hükümlünün Avukat Đle Görüşme Hakkı”, Hukuk ve Adalet Dergisi, Legal Yayınları, Đstanbul 2007, s.s. 63-77, s. 63-77

220-ÜNAL Şeref: Cezaların Đnfazı Sürecinde Tutuklu ve Hükümlülerin Dış Dünya Đle Olan Đlişkileri, Adalet Dergisi, Ankara 2001, s.s. 9-19, s. 10-12

221-KAMER: Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Đnfazı, s. 33

kazandırılması çağımız ceza adaletinin en önemli işlevini oluşturmaktadır. Cezanın infazı sırasında suçluya toplum tarafından dışlanmadığı, aksine toplumun kendisini beklediği bilincinin verilmesi çağdaş infaz sisteminin gereğidir.222 Çağdaş bir infaz sistemi bulunmayan bir ülkede ceza adaletinin amacına ulaştığını söylemek güç, hatta imkansızdır. Đnfaz kurumları hukukun egemenliğindeki kurumlar olmalı en azından yasakların ve kuralların her hükümlü için eşit biçimde ve ödünsüz uygulandığı yerler olmalıdır. Bireyin ancak bu sayede iyi bir yurttaş olmanın yararını kavrayabileceği gözden uzak tutulmamalıdır.

Cezaların infazı sorunu günümüzde eskisinden çok daha değişik şartlar ve beklentilerle karşı karşıya olup paradoksal bir durum içinde bulunmaktadır. Geleneksel olarak infaz kurumlarının daha özelde cezaevlerinin işlevi, bir yandan misilleme ve caydırma aracılığıyla toplumun korunması, öte yandan ise hükümlülerin dürüst birer vatandaş olarak eğitilerek yeniden topluma kazandırılması olarak değerlendirmektedir.

Cezaevi sosyolojisi alanında yapılan araştırmalar, kırk yılı aşkın bir süreden beri, cezaevlerini hükümlülerin ve ailelerinin kişisel ve toplumsal konumlarına zararlı bir etki yapan ve topluma yeniden uyum sağlamayı kolaylaştıracağı yerde daha da zorlaştıran, azaltan mutlak kurumlar (Groffman) olarak tanımlamaktadır. Geleneksel muhafaza altına alma uygulamalarında, kurban durumuna düşme riski artmakta, cezaevinde birlikte olunan öteki mahkumlar ve infaz personeli aracılığıyla cezaevi şartlarına alıştırılan hükümlüler, serbest kalmalarından sonra gerekli olacak olan, sorunlarını tek başına çözme becerilerini yitirmekte, bu nedenle de suçluların oluşturduğu alt kültürlere katılım ve benzeri durumlar ortaya çıkmaktadır. Caydırıcı nitelikli de olsa insani olması gereken koşullarda olması gereken bir muhafaza altında tutma dönemi sonrasında, yeniden topluma kazandırma fikri uluslararası düzeyde yeniden önem kazanmakta bu çerçevede ceza infazının içeriksel ögeleri bazı ülkelerde “topluma kazandırma”, başka ülkelerde ise “zararın azaltılması” (harm reduction), “normalleşme” ya da “insani muhafaza” anahtar kavramlarına dayandırılmaktadır.223

5275 sayılı CGTĐHK’nun m. 2/2’ye göre, “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane insanlık dışı aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz”

hükmü düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyle hedeflenen cezanın insan onuruna yakışır

222-ÜNVER: “Çağımızın Ceza Adaleti”, s. 366-368

223-DÜNKEL Frieder/SNACKEN Sonja: “Karşılaştırmalı Avrupa Ceza Đnfaz Sistemi: Sorunlar, Uygulama ve Perspektifler”, Đnfaz Hukukunun Sorunları Sempozyumu, Öz Özen Matbaacılık, Ankara 2001, s.s. 323-348, s. 323-328

şekilde infazı ilkesidir.224 Öğretide “insan haysiyeti” konusunda “insan haysiyeti, bilinçli olma, kendi kaderini tayin etme ve kendi çevresini şekillendirme yeteneği veren ve kişiliksizliği ortadan kaldıran ruhtur, manevi güçtür” şeklinde ortak görüş bildirilmektedir.225

Anayasa Mahkemesi de insan haysiyetini “Đnsanın ne durumda hangi şartlar altında bulunursa bulunsun, sırf insan oluşunun kazandırdığı değerin tanınmasını ve sayılmasını anlatır.” Bu öyle bir davranış çizgisidir ki, ondan aşağı düşünce, muamele, ona muhatap olan insanı insan olmaktan çıkarır. Đnsan haysiyeti kavramını toplumların kendi görenek ve geleneklerine ve topluluk kurallarına göre saygıya değer olabilmesi için bir insanda bulunması zorunlu gördükleri niteliklerle karıştırmamak gerekmektedir.226 Çağdaş ve insan onuruna yakışır ceza infazı, adil yargılama sonunda suçlunun cezalandırılması kadar önemli olup kamuoyu beklentisi ile ceza infazı arasındaki denge hukuk ve insan hakları içinde kalınarak çözülmelidir. Suçlu hangi olumsuz ve kötü koşulda olursa olsun, doğanın en değerli varlığı olan insandır ve bizden biridir. Bir anlamda toplum denilen ortaklığın ürünüdür, eseridir. Aykırı da olsa bu eseri, ürünü yeniden sağlıklı bir biçimde kazanmak ve yeniden toplumsal yaşama sokmak toplumun hoşgörüsü ile olanaklıdır. Bu bağlamda ceza ve infaz hukukunda temel ilke öç alma, yok etme olmamalı, ıslah ve yeniden kazanma olmalıdır.227

Her ne kadar hükümlü denilen şahıs en değerli varlığı olan özgürlüğünden mahrum bırakılsa da onun her şeyden önce bir insan ve dolayısıyla temel hak öznesi olduğu hatırlanmalı ve mahpusun insan onuru, devlet tarafından korunmalıdır. Kişi mahpus olmanın zorunlu olarak içinde barındırdığı eza düzeyini aşan ölçüde ızdırap ve

224-Türkiye’de insan onuruna uygun bir ceza infaz sistemi 1856 tarihli Islahat Fermanı’ndan beri üzerinde durulan bir konudur. Islahat Fermanı’nda infazın insan onuruna uygun olmasıyla ilgili olarak

“… Đnsan haklarını ve adalet hukukunu birleştirmek için, kötü işler yaptıklarından şüphelenilenlerin veya cezai terbiyeye müstehak bulunanların hapis ve tevkiflerine özgü tüm hapishane ve diğer yerlerde hapis usulünün olabildiğince kısa süre içinde ıslahına başlanması ve her halde hapishanelerde bile yüksek saltanatımızca konulmuş olan inzibat kurallarına uygun olan işlemlerden başka hiçbir şekilde cismani ceza, eziyet ve işkenceye benzer tüm işlemlerin dahi tamamıyla kaldırılması, iptal kılınması ve bunun aksine vuku bulacak hareketler şiddetle men edileceği ve ceza göreceğinden başka, bunun icrasını emreden memurlar ile fiilen icra eyleyen insanların dahi ceza kanunnamesi gereğince cezalandırılması ve terbiye olunması…” TÜRK Hikmet Sami: “Yeni Bir Đnfaz Kanunu Hazırlanırken”, Adalet Dergisi, Ankara 2001, S. 7, s.s. 1-13, s. 3

225-GÜNAY Erhan: Açıklamalı-Uygulamalı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Đnfazı Hakkında Kanun ve Đlgili Mevzuat, Ankara 2006, s. 30; FAHL Christian: “Kriminolojinin Ceza Hukukunun Đnsan Anlayışı Üzerindeki Etkisi” (Çev: Ali Kemal YILDIZ), Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi No: 5, Seçkin Yayınları, Ankara 2006, s.s. 221-227, s. 221-222

226-Anayasa Mahkemesi’nin 28.06.1966 tarih ve 132/29 sayılı kararından

227-ERTOSUN Ali Suat: “Ceza Đnfaz Sisteminin Sorunları ve Çözüm Önerileri”, Đnfaz Hukukunun Sorunları Sempozyumu, Öz Özen Matbaacılık, Ankara 2001, s.s. 262-275, s. 276-277

sıkıntıya maruz kalmasına yol açacak şekilde infaz koşullarına tabi tutulmamalıdır.228 5275 sayılı CGTĐHK’un 3. maddesi ile infazda güdülen amaç düzenlenmiştir.229 Đnfazın ana amacı, hükümlünün gelecekte tekerrürden uzak kalabilmesi yeteneğini sağlamak, tüketen, yararsız, miskin, asi, hayata küskün, kendisi ile barışık olmayan mahkum tipinden, üreten, toplumla ve kendisiyle barışık, hatalarından ders almış, kurallara uyan, kendisini sosyal çevre için yararlı hisseden mahkum tipine geçişi başarmaktır.230

Çağımızda artık cezalar, sadece suç işleyenden intikam olmak ya da ona acı çektirmek gibi düşüncelere dayanmamaktadır. Bu düşünceler artık ceza infaz hukukunun çok eski dönemlerinde kalmıştır. Her şeyden önce bugün de cezada amaç, toplumu suçtan ve suçlunun işleyebileceği yeni fiillerden korumaktır. Bu amaç, ceza hukuku ile ceza infaz hukukunun ortak amacıdır. Her suçun niteliğinde, toplum için arzettiği tehlikeye ve ahlaki kötülüğüne uygun olarak cezalar belirlenecek ve buna uygun bir infaz gerçekleştirilecektir. Suçlunun cezasını çekmesi, özellikle hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı bir intikam aracı ya da suçluya bir acı çektirme yöntemi değildir. Şüphesiz, suçluya toplum kurallarını ihlal ederek suç işlemekle yaptığından nedamet duyma fırsatı ve hatalarını görme imkanı sağlanacaktır. Bunun sonucunda da suçlu, cezasını çekerek ceza infaz kurumundan ayrıldığı zaman topluma uyumlu bir insan olarak, onurlu, üretken bir birey olarak katılma fırsatını bulacaktır. Bu bakımdan infaz hukukunun amacı, suçluları dört duvar arkasına kapatmak, tecrit etmek değildir. Şüphesiz, tehlikeli suçlular için özel infaz yöntemleri vardır; ama her durumda cezanın infazının amacı, suçluyu yeniden toplumun uyumlu bireyi haline getirmek, onu yeniden topluma kazandırmaktır.231

Cezaevlerinde uygulanacak infaz rejimi, hükümlü ve tutukluların sınıflandırılması ile bireyselleştirilmiş bir ıslah programını öngörmektedir. Mahpusların

228-GUNTHER Klaus: “Ceza Đnfaz Hukuku’nun Đnsan Đmgesi”, Đnfaz Hukukunun Sorunları Sempozyumu, Öz Özen Matbaacılık, Ankara 2001, s.s. 55-71, s. 64; ÖNOK: Uluslararası Boyutuyla Đşkence Suçu, s. 190-191

229-“...Bu madde genel olarak cezaların infazı ile ulaşılmak istenilen amaç ve hedefleri belirtmek üzere düzenlenmiş olup maddede, infazda temel amacın suçluyu infaz yolu ile cezalandırmak veya ondan öç almak olmadığı açıklanmaktadır. Böyle olunca toplumu suça ve suçluya karşı korumak, hükümlüyü yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirecek sosyalleştirmek ve buna teşvik etmek pişmanlık göstermesini sağlamak, üretken, hukuka ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan ve bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak temel amacı oluşturmaktadır...” 5275 sayılı CGTĐHK 3. maddenin gerekçesinden

230-GÜNAY: Açıklamalı-Uygulamalı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Đnfazı Hakkında Kanun ve Đlgili Mevzuat, s. 32; ĐPEK Kenan: “Yeni Ceza Đnfaz Sistemi ve Cezaevlerimiz”, Suç ve Ceza Dergisi, Đstanbul 2008, s.s. 22-27, s. 27

231-TÜRK, s. 2-3

(hükümlü ve tutuklular) aynı kurum içinde yapılan sınıflandırmaya göre yerleştirilmesi yanında farklı kurumlara yerleştirme açısından da sınıflandırma gerekli olmaktadır.232

Cezaların infazı bağlamında şu soruya açıklık getirilmesi gerekmektedir.

Hükümlüler hürriyeti bağlayıcı cezaya neden çarptırılmaktadırlar? Yanıtı suç işledikleri için, kanunlara karşı geldikleri içindir. Ne var ki hürriyeti bağlayıcı ceza, ceza yaptırımları içinde en son çare olarak algılanmalıdır. Ülkemizdeki uygulama da bu doğrultuda olup de facto ceza yaptırımları dağılımında, hürriyeti bağlayıcı ceza oranı oldukça düşüktür.233

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve Türkiye tarafından da imzalanan Suçların Önlenmesi ve Hükümlülere Muamelede Asgari Esaslar konulu tavsiye kararı 1957 yılında sözleşme formuna girmiştir. Yine Avrupa Konseyi tarafından ilk defa 1973’de Hükümlülere Muamelede Asgari Kurallar yürürlüğe sokulmuş; 1987’de 100 adet Avrupa ceza infaz kuralı haline dönüşmüştür.234 Bu uluslararası belgelerde infazın kuralı olarak tek kişilik odalarda gerçekleştirilmesi gereği gözetilmiştir. Tabi ki infazın odalarda gerçekleştirilmesi yirmi dört saatin odalarda geçirilmesi olmayıp bu hükümlü ve tutukluların gündüzleri çalışmaları, ortak faaliyette bulunmaları geceleri ise odalarında olmaları esastır. Uluslararası belgelerce de infazın tek kişilik odalarda yapılmasının düzenlenmesinin hükümlü ve tutukluların can ve mal güvenliği, namuslarının korunması bakımından da büyük yararı vardır. Bu durum bizde sadece belli grup terör hükümlü ve tutuklularına özgü bir uygulama olarak başlatıldığı için tepki çekmiştir. Onlarca kişiyi öldürmüş bir cani normal kapalı cezaevinde cezasını infaz ederken sadece bir kitap yazarak Terörle Mücadele Kanunu’na muhalefet etmiş bir suçlu F tipi cezaevine gönderilmiştir. Đnsanların suçu kanun koyucu tarafından farklı yaptırımlara bağlanabilir ise de infaz bakımından aynı esaslara bağlanması, infazda, hükümlülerin topluma kazandırılması ve sosyalleştirilmesi amacıyla aynı esaslara tabi olması gerekmektedir.235

232-YÜCEL M. Tören: “Terör Suçlusu Mahpusların Tretmanı”, Yargıtay Dergisi, C. 26, S. 3, Ankara 2000, s.s. 419-442, s. 427

233-YÜCEL: “Terör Suçlusu Mahpusların Tretmanı”, s. 425

234-“...Avrupa Đnfaz Kuralları milletlerarası alanda geçerli olan temel ilkeleri içermektedir. Bunların bağlayıcı bir niteliği bulunmamakla birlikte uluslararası alanda saygınlık kazanmak isteyen bir hukuk sisteminde bu kurallara saygı gösterilmesi gerekmektedir. Aksine davranış Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin 3. maddesinin ihlali niteliğindedir...”, YENĐSEY Feridun: “Tehlikeli Tutuklular ve Tehlikeli Hükümlüler Sorunu”, Türkiye’nin Đnfaz Rejimi Sorunlar ve Çözümler Sempozyumu (18 Ocak 1997) T. C. Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı Yayınları, s.s. 30-50, s. 31

235-DEMĐRBAŞ Timur: “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin Đnfazı Hakkında Kanunun Genel Değerlendirilmesi”, Ceza Hukuku Dergisi, S. 1, 2006, s.s. 19-29, s. 22

Cezaların infazının idari yollarla düzenlenmesi çağdaş hukuk devleti anlayışı ile de bağdaşmaz. Ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukukunun yanı sıra ilgilinin hürriyetine yönelik zora dayalı uygulamayı öngören ceza infaz hukuku mahkumlar ile devlet arasındaki hukuki ilişkinin yasa tarafından açık bir biçimde düzenlenmesini gerektirmektedir.236