• Sonuç bulunamadı

Doğu ile Batı bir beynin iki yarım küresi gibidir Cemil Meriç’e göre. Avrupa düşüncesini çok iyi kavrayan ve Doğuya Hint Edebiyatını tanıyınca hayran kalan, her iki kıtayı zihninde ve yapıtlarında barındırabilen çok ender kişilerden birisidir.

"Muhteşem bir maziyi, muhteşem bir istikbale bağlayan köprü olmak. isterdim: Kelimeden, sevgiden bir köprü" (Meriç, 1996), diyen birisidir. Her konuda olabildiğince tarafsız olmak isteyen bir fikir adamının dikkati ve ciddiyeti içindedir. Doğu ile Batı nerede ayrılır, nerede birleşir sorularının cevaplarını yapıtlarında bulmak olanaklıdır. Yapıtları incelendiğinde Cemil Meriç’in Doğu ile Batıyı bir bütün olarak özümsediği görülmektedir. Cemil Meriç’in zekâsı koskoca iki kıtayı kendi zihin dünyasında toplamaya yeterli olmuştur. Cemil Meriç yapıtlarında birkaç kez hem Olempi sevdiğini ve aradığını, hem de kendini Himalayalarda bulduğundan söz etmektedir. Meriç aradığını bulmuştur, çünkü O ne Olempteydi ne de Himalayada. Ama her ikisine de çok ama çok yakınlıktaydı. O’nun bu her iki kıtaya yakınlığı kendisini başarıya götürmüştür. O, Batılıların kendini anlamlandırmasından daha başarılıdır. Doğulunun Batıcı bir yaklaşımla Batıyı ya da kendisini anlamasının da örneklerini taşımaktadır (Açıkgöz, 1993).

“Düşünmek önce düşünenlerin düşünceleri üzerine düşündükten sonra onların etkisinden kurtulmaktır” (Meriç, 1992) sözü en dikkat çekici sözlerindendir.

1.2.1. KÜLTÜR TRANSFERİ BAĞLAMINDA MERİÇ’İN HİNT

KÜLTÜRÜNDEN ETKİLEŞİMİ

Yeryüzünde yüzyıllar boyunca birçok uygarlık insanlık tarihinde yer alıp, gelecek toplumlara ilerlemeleri için bilgilerini, tecrübelerini, dilini, inançlarını miras bırakmıştır. Bunların içinden çok azı var ki, Dünya Uygarlığı devinimi içerisinde hem hala miras bırakıcıdır, hem de kendi mirasını kendisi yaşamaktadır. Cemil Meriç’e göre Hint Dünyası böyle bir olgunun muhatabıdır. Bir “Bilgeler Dünyası”’dır ve birçok aydına “Işık Dünyası” olmuştur (Meriç, 1994:30).

Hint Kültürünü oluşturan, Hint Felsefesi, inancı ve edebiyatı birçokları gibi Cemil Meriç’i de derinden etkilemiştir. Cemil Meriç, o yıllara kadar kendine göre yaşamının birikimini, Hint bilgelerini tanımak için sarfetmiştir. Hint Kültürünü öğrenmek için beş yıla yakın çalışmalarda bulunmuştur.

Meriç’i büyüleyen sadece Hint Edebiyatı değildir. Hint bütünüyle onun için büyüleyici bir dünyadır. Onun deyimiyle, “Hint belki bütün hakikat değil ama hakikat”, dır (Meriç,1963:374).

Cemil Meriç üzerine kızıyla yapılan mülakatta (Meriç Ü., 2003); Cemil Meriç’in yaşamı boyunca bir arayışta olduğu ortaya çıkmıştır. O aradığının çoğunu da Hint Kültüründe bulmuştur.

“Bir Dünyanın Eşiğinde” adlı yapıtında Hint Kültürü’nden birçok şeyi öğrendiğinden söz etmektedir. Her zaman dile getirdiği ise Hint Kültürü’nden hoşgörüyü öğrenmesidir.

Meriç kitaplardan tanıdığı Hindistan’ı bir yazar ve düşünür olarak vatanı gibi benimsemiştir. “Hint her inanca söz hakkı tanıyan bir ülke olduğu için ikinci vatanım oldu” (Meriç, 1992:371), der Cemil Meriç.

Meriç’e göre onun deyimiyle “Hint”, gelişmiş dünyaların öncülüğünde bulunmaktadır. Yapıtlarından çıkarılabilinecek yargıya göre Cemil Meriç’in tasavvur ettiği “Hint”in, topraklarında kapsanan çoğulculuk ve hoşgörü bulunmaktadır. O’na

göre yüzyıllar boyunca çoğulculuk ve hoşgörü Hint Kültürünün değişmeyen yapı taşlarını oluşturmuştur. Bu bağlamda onun Hint Dünyasında Avrupa’daki gibi, yüzyıl süren ya da otuz yıl süren din savaşları olmamıştır. Hint Dünyası din savaşlarıyla yıpranan bir Avrupa’dan daha ileridedir.

“Çağdaş Avrupa en aydınlık taraflarıyla Hint’in bir devamıdır” …“19.yüzyıl Avrupa’sına göre, Yunan mucizesi bütün ihtişamını Asya’ya borçlu: Pythagoraslar, Demokritoslar, Lykurgoslar... meşalelerini ya Ganj kıyılarında tutuşturmuşlar, ya Nil boylarında. Çağdaş yazarlar öncelik konusunda daha ihtiyatlı...” (Meriç, 1963:374).

Eski çağlardan beri, doğal afetlere daha çok maruz kalınan Hint topraklarında, asırlara meydan okuyan, Milattan üç bin yıl önce Indus boylarında kurulan şehirlerde, pergelle çizilen ve dik açılarla kesişen sokaklar, işçi mahalleleri ve çeşitli atölyeler bulunmuştur. Yerleşim birimlerindeki bu ilericilik farkı; Cemil Meriç’in “çağdaşımız” dediği Hint’in büyük fikir adamlarıyla, onun deyimiyle “dehalaşan”, Hint düşünce dünyasında da görülmektedir. İşte, dünyanın düşünce kaynağında bulunmaktadır Hint dünyası. Şiirler bulunur dünyasında. Dillerin özü olan şiirlerinde doğayı yaşar Hintli. Hayallerini yaşar edebiyatında. Doğayla bütünleşen, hayalle, aşkla, yoğrulan dünyası zamanın dışında yaşanmıştır (Meriç, 1996).

“Çağların rengârenk mozaiğinden tılsımlı bir bütün yaratmış zaman.” (Meriç, 1996a:91) Sadece düşle yaşamamış. Hintlinin düşleri onun doğayla olan ilişkisidir. Doğanın gürültüsü Hintliye korku verdiği için metafizik eğilimi artmıştır. Bu eğilimi onun düşlerinin erişebildiği noktadadır. Burada onun ulaşabildiği noktada her bitkinin konuştuğu, her cansız nesnenin bir ruh elde ettiği, her ağacın canlı olduğu, toprağın aşk tüttüğü, dünyalar bulunmaktadır.

Ancak Hintlinin doğadan etkileşimi onu içekapanıklığa yönlendirmiştir. Ama bu durum ona başka özellikler de sunmuştur. Yunanlıya göre Hintlinin metafizik yeteneği buradan gelmektedir.

“Tabiat, Hintli’ye korku telkin etmiştir, Yunanlı’ya güven. Hintli dış dünyanın korkunç baskısı altında ezildikçe tabiatüstü kuvvetlerden medet ummuş. Hint mitolojisinın kaynağı dehşet. Hintli bilinmeyen ve görülmeyenle uğraşmış, Yunanlı bilinen ve faydalı olanla... Birinde hayal gelişmiş, ötekinde zeka” (Meriç, 1996a:49).

Ancak Hint Dünyası Meriç’e göre sadece “mistik bir düşler âlemi” değildir. Bu topraklar hayallerin ötesinde, gerçek zamanda da hala dimdik ayakta durmaktadır. Çağları, ırkları, dilleri ve dinleri; farklılıkları bir arada tutabilen dünyaya sahip böyle bir oluşum, Meriç’e göre dünyanın hiç bir kültüründe bulunmamaktadır. Günümüzdeki durumuyla Meriç’in değerlendirmesi karşılaştırıldığında, Hint dünyasının hala bu çok çeşitliliği barındırdığı görülmektedir. Hint Dünyası bu haliyle bir anlamda renklidir. Meriç şöyle der:

“Firavunlar diyarı muhteşem bir taş yığını, Fırat boylarında yükselen mamureler toprak altında, Atina hayal, Roma efsane... Hint beş bin yıldan beri var. Hintli elini kolunu bağlayıp hayaller aleminde yaşasaydı, o büyük medeniyet nasıl doğar, nasıl gelişir, nasıl ayakta durabilirdi?” (Meriç, 1996a:90)

Bu çalışmanın Cemil Meriç gözüyle gelişiminde, Hint Dünyasının günümüzdeki hali, onun değişmeyeni kavrayabilmesiyle olmuştur. Tarihte Hint, fetihlerini sadece Hindistan Yarımadasında yapmıştır. Savaşlar sadece hanedanlar arası bir kavgadır. Bu ülkenin topraklarında bulunan; sadece saygı, sevgi ve hoşgörüden oldukça nasibini almış, aşkların süslediği bir ahenkler topluluğudur.

“İmparatorluklar devrilmiş, akınlar akınları kovalamış, Hintli bütün bu canlı komedyalara seyirci kalmış bakışlarını ezeli cevherin esrarından ayırmamıştır” (Meriç,1996a:90).

BÖLÜM 2: KÜLTÜRLER ARASI ETKİLEŞİMDE DOĞUNUN